Unutulmaz oyuncu Kemal Sunal’ın kızı olarak tanıdık Ezo Sunal’ı
23 yaşında olmasına rağmen duruşu, konuşması, tavırlarıyla yaşından çok daha olgun. İngiltere’de çocuk gelişimi ve televizyonculuk üzerine iki dalda eğitim alan Ezo Sunal, 5 yıl sonra döndüğü Türkiye’de geçtiğimiz günlerde kendi adıyla bir çocuk atölyesi açtı. Babası gibi kendisi için de eğitimin önemli olduğunu söyleyen Ezo Sunal, “Babamın diplomasını da okuluma astım” diyor. Şimdi yine babasının izinden giden Ezo Sunal, oyunculukta ilk sınavını Çarşamba gecesi Fox TV’de ekrana gelecek “Tutsak” dizisiyle verecek.
Röportaja başlamadan önce sohbet ederken fark ettim, babandan bahsetmeyi pek sevmiyor gibisin... Doğru bir tespit mi bu?
Babamdan bahsetmeyi çok severim tabii ki, birgün röportaj dışında buluştuğumuzda bol bol anlatırım size hatta. Ama sadece babamla ilgili konuşmak hele bunu röportajlarda yapmak bana ve ona haksızlık gibi geliyor. Ucuz ve kötü geliyor. Şimdi oyuncu oldum herkes “Babanın da görmesini ister miydin?” diyor. İsterdim ama tek başına bunu düşünmek ya da hissetmek çok saçma, o benim babamdı ve ve tabii ki görmesini isterdim. Bu normal olan şeyi niye konuşuyoruz ki. Oyunculuktan önce mezuniyetimi görmesini isterdim. Bilirsiniz ki eğitim onun için çok önemliydi. Yıllar sonra üniversiteyi bitirdi. Bu babamdan bana geçen en önemli şeydir.
İngiltere’de “erken çocukluk
dönemi”ve “televizyon” bölümlerinde okudun değil mi? İki çok farklı branş...
Evet, çabuk sıkılan biriyim aslında o yüzden böyle iki farklı şey okudum. Bir de kararsızlığı hiç sevmeyen her zaman ne istediğini bilen bir çocuktum. Yapsam mı yapmasam mı gibi düşüncelerim olmaz benim. Ya yaparım ya yapmam. Bu iki branşı da çok isteyerek ve bilerek seçtim, ikisinden de müthiş keyif aldım. Bu yaz okul bitti ve 5 sene Londra’dan sonra geri döndüm. Hemen bir yer açtım, çocuklarla ilgili. Daha geçen çarşamba açıldı, Ezo Sunal Çocuk Atölyesi. Babamın diplomalarını da oraya astım hatta. Bir danışmanlık merkezi gibi. Daha çok problemli çocuklar için bir eğitim merkezi. Hiperaktif, otistik, uyum sorunu olan çocuklar için ya da anne bebek beraber kaliteli nasıl vakit geçirebilirler, neler yapabilirler gibi şeyler var. İşte bu koşturmacanın ortasında, işlerimin en yoğun olduğu dönemde, bu genç yaşımda aslında çok ciddi bir sorumluluk almışken, oyunculuk teklifi geldi. Her şeyin bir zamanı var işte...
İnternette seninle ilgili haberlere bakarken oyunculuk yapmayı düşünmediğini okudum...
Aslında bugüne kadar bana “Oyunculuğu sever misin ya da birgün yapmayı ister misin?” gibi sorular sorulmadı. Hep “Oyunculukla ilgili projen var mı” gibi sorular soruldu. Ben de “Yok şu an düşünmüyorum” diyordum. Çünkü oyunculuk isteğimi tatmin ediyordum ben okulda, drama yapıyordum. Zaten çocukluktan beri böyle bir şey vardı içimde “Bu kız ne yapar, bu kız oyuncu olur” derlerdi. İtiraf ediyorum İçimde oyuncu olmak hep vardı ama aklımda yoktu. Hayatımla ilgili kararları hep kendim aldım, ailemin sadece desteğini gördüm. Beni yap ya da yapma diye yönlendirmediler ben kendim düşünmemiştim daha önce. Bu sorumluluğu almak istememiştim. Okulumu bitirmek hep daha önemli geldi. Hayatı biraz fazla ciddiye alan biriyim de ben. Bu huyumun da değişmesini istiyorum açıkçası.
Telefondaki ses etkiledi
Hayatı ciddiye alma meselesini merak ettim ama önce şunu sormak istiyorum. Peki, şimdi fikrini değiştiren şey ne oldu? FOX’ta başlayacak olan Tutsak adlı dizi çok mu iyi bir proje?
Annemin anaokulunda ders veriyorum, o gün dersten çıktım telefonum çaldı, bir hanım. Aslında hiç profesyonel olmayan tamamen insani bir sesle ve ne diyeceğini bilmiyormuş gibi konuşan biriydi “Ezo Hanım, biliyorum yurt dışındasınız ama, biliyorum oyunculuk da istemiyorsunuz ama, bilmem ki belki” gibi cümleler kuruyordu ve bir anda çok etkilendim, çok samimi ve ilginç geldi. Zaten kabul etmesem de ben benimle ilgilenen herkesle tanışmak isterim. İnsan tanımayı çok severim. “Düşünmüyorum ama sizinle görüşmek isterim” dedim. Akşam hemen buluştuk zaten. Herkes oradaydı. Yönetmen, sanat yönetmeni, yapımcılar büyük bir masada oturuyorlardı. Çok heyecanlıydılar projeyle ilgili. Oturdum, bana da anlatmaya başladılar. Bir süreden sonra ne anlattıklarını duymamamaya, dinlememeye başladım onları. O kadar tatlıydılar ki. Çok etkilendim. Hatta proje bile önemli değil noktasına geldim ama bir taraftan da mantığım “Ezo dur bir dakika” diyordu bana. Senaryoyu aldım, eve geldim. Senaryoyu okudum. Ve “Yapacağım” dedim.
Kendime şaşırdım
Kiminle konuştun ilk, birilerine danıştın mı?
Annem ve abimle konuştum. Aslında ben çok konuşan biri değilimdir. Arkadaşlarım bile bilmiyor bu projeyi. Gazeteden okuyorlar. Kendi kararımı vermeden konuşmam kimseyle, kafa karıştırır çünkü herkese anlatmak, sormak. Ama bizim ailede, nasıl anlatsam zaten bir düşünce birliği vardır, hiç konuşmasak da. Abime ters gelecek bir şey bana da zaten gelmiştir. Birbirimizi çok iyi tanırız ve çok güveniriz. Neyse, içeri girdim oturdum “Eee” dediler. İlk söz “Kafam karıştı” dedim. Çünkü gerçekten hayatımda ilk defa kafam karıştı. Kendi kendime de şaşırdım “Ezo ne oluyor sana?” dedim. Benim oynadığım karakterin adı Elif, yönetmenin gözünde “Evet sen Elif’sin” diyerek baktığını, ben de Elif’i gördüğünü gördüm, gözleri beni çok etkiledi. Bir de abim senaryoyu okuduktan sonra “Seni Elif olarak odanın içinde büzülmüş hayal edebiliyorum” dedi. Bunlar da beni çok yüreklendirdi tabii. “Yapmam lazım” dedim yoksa çok kötü içimde kalırdı. Ve hayatta beni yıkacak tek duygu pişmanlıktır. Acı geçer, mutsuzluk geçer, o geçer bu geçer ama pişmanlık içinizi çok kötü kavurur .
Peki, 23 yaşında bu kadar akıllı ve düzgün olmak sıkıcı değil mi? Hayatta taş toprak yollar da var, çalılar arasından yürümek de var ve bence bu şeçeneğin olması hayatta çok iyi bir şey ve yanlış yapmak nefis bir lüks 23 yaşında...
Tabii ki yanlışlar yapıyorum. Ama yaşadığım şeylerden keyif alıyorum ben. Hayat çok zor çünkü. Çok kolay mutsuz olabilirsiniz. Bunu istemiyorum. Şunu anlatmak istiyorum. Londra’da 5 yıl yaşadım, sadece son iki sene evim vardı. Ondan önce Polonyalı bir kadının yanında iki Çinli kızla yaşadım bir süre. Üstelik 18 yaşındaydım. Ama bana zevkli geliyordu. Çoğu insan yapamazdı o yaşadığım yerde. Dolayısıyla yaşadığım şeyleri sevdiğim için belki yanlış yapmıyormuşum gibi gelebilir ama dediğinizi anlıyorum mantıklı biriyim ben gerçekten. Ama hayatım kesinlikle sıkıcı değil. O kadar çok maceram oldu ki. Bir kere yerinde duramayan biriyim. Her şeyi bileyim, her şeyi göreyim isterim. Bu arada ayağım tabii ki takılıyor ama bu bana mutluluk veriyor.
‘Deneme çekimi’ deseler vazgeçerdim
Ne anlatıyor Tutsak?
Yedi yıl tutsak edilen, bir odada tutulan bir kızı anlatıyor. Uğur Polat da beni tutsak eden kişi, Adil’i oynuyor. Ama aslında o da tutsak o evin içinde. Yedi yıl Elif’e çok iyi bakıyor. Elif de ona karşı hiç sinmemiş başı dik, kızgın, hiç konuşmuyor onunla ama Adil’e de çok güveniyor. Kendi aralarında oyunları var. Adil nefis bir rol. Senaryoyu okuduğumda Adil karakterini o kadar çok beğenip etkilendim ki, ertesi gün gittim ve “Kabul ediyorum ama bir şartla Adil rolünü oynamak istiyorum” dedim şakayla. Uğur Polat’la karşılıklı nefis bir oyun yakaladık. Setten eve dönmek istemiyorum.
n Deneme çekimi yaptılar mı ya da senin özel olarak sorduğun, senin için önemli bir parametre var mıydı? Diğer oyuncular, kaç para alacağın ya da dizi yayından çabuk kalkarsa ne olacağı gibi...
Benden deneme çekimi isteselerdi kabul etmezdim zaten. Ben oyuncu değilim, sadece bana inanıyorlarsa yapardım bu işi. Benim için de öylesi geçerliydi. Hiç tereddüt etmedim kabul ederken. Çünkü etseydim bu olmaz demektir benim için. aklımda sorular varsa bu benim için olmayacağını gösteren bir şeydir. Cast’ı onlar söyledi zaten. Uğur Polat’la oynamak da beni çok heyecanlandırdı. Çok güzel bir proje.
Peki, deneme çekimi de yapmadınız. Sete gittiğin ilk gün herkes için sürprizdi yani... Ne hissediyordun yolda giderken, korkmadın mı hiç?
Korkmadım. Yapacağımı biliyordum. Korkarak olmaz bu iş. Soğukkanlı biriyimdir ama çok heyecanlandım tabii ki. En zor sahneyle başladık. Bir kaza sahnesi. Kimse bilmiyor nasıl oynayacağımı. Sahne bitti “Stop” dendi, hiç başımı kaldırmadım. Yönetmenimiz geldi, öptü beni. “Bu ne demek” dedim. Çünkü öpüp yumuşak bir şekilde “Bir daha alacağız Ezo’cuğum” da diyebilirdi “Olmadı” da diyebilirdi. “Harikaydı, teşekkür ederim” dedi. Bir kerede çektik sahneyi. Kendimi de seyrettim sonra. Değişikti gerçekten. Ama Elif olduğuma inandım.
Magazinciler benden sıkılır
Şu an 23 yaşındasın, çok gençsin... Ünlü olmak, ünlü güzel kadın olmak, ünlü, güzel, çok başarılı bir oyuncunun kızı olmak.... Bunlar korkutuyor mu seni?
Ünlü olmak, popüler kültürün parçası olmak çok sevdiğim şeyler değil gerçekten. Ama çok sade bir hayatım var, peşime takılırlarsa da korkmuyorum çünkü zaten bir süre sonra benden sıkılır magazinciler eminim. Starlık ve oyuncu olmak benim için iki farklı kavram ve en zor olanı oyuncu olmayı seçiyorum. Star olmak çok kolay geliyor bana, Türkiye’de tabii. Yoksa hem star hem oyuncu olabilmek müthiş olurdu. Abimim de içinden sizin tarif ettiğiniz gibi düşünceler geçiyordur eminim beni korumak için.Ama bunu bana hiç söylemez, zaten söyletmem de.