Gazete Vatan Logo

Öncü bir sanat merkezi Proje 4L

Öncü bir sanat merkezi Proje 4L

Türkiye’nin ilk özel çağdaş sanat müzesi Proje 4L’de önemli eserler ile karşılaşıyoruz. Müze kurucu, aile üyesi Ayda Elgiz Güreli ile Proje 4L’i konuştuk.

Proje 4L’nin serüveni nasıl başladı?

Proje 4L bundan tam 14 yıl önce büyüyen aile koleksiyonumuz ve Türkiye’deki çağdaş sanat müzesi eksikliği fikri ile doğdu. İlk müdürlüğünü ve küratörlüğünü Vasıf Kortun’un yaptığı proje 4L, Levent’te 2000 yılında açıldı. Birçok yerli ve yabancı sergiye ev sahipliği yaptı. 2005 yılında kimliğini değiştirerek ilk misyonumuza geri döndük ve Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi adı altında, kendi aile koleksiyonumuza ev sahipliği yapmaya başladık. Belirli aralıklarla, kimi zaman misafir küratörler ile tematik sergiler, kimi zaman bizim koleksiyonumuzda ve sanat sevgimizde büyük önemi olan sanatçılara sergiler yaptık. Müze, hiçbir zaman kâr amacı gütmeyen ama en büyük karımızın sevgi ile edindiğimiz eserlerle zaman geçirebilmek ve manen aslında hiçbir zaman bize ait olmayan bu eserleri, etrafımız ile paylaşma şansını bizlere sundu.


Yurt dışı müzeler ile ilişkileriniz nasıl gidiyor?

Yurt dışı müzeler ile ilişkilerimiz aktif. Bizimle aynı konsepti paylaşan müzelerle beraber sergiler düzenleyebiliyoruz, bizim koleksiyonumuzda önemli yeri olan eserleri sergilenmek üzere başka müzelere gönderebiliyoruz. Yurt dışından gelen yabancı koleksiyoner grupları İstanbul’da sanat konseptli geziler düzenler oldular. Onların büyük merakla geldikleri ve koleksiyonu takdir ettikleri bir mekanız.

‘Koleksiyoner olmak aynı zamanda paylaşmak demek’

Geçmişte yaptığınız sergiler ve şu anda devam eden “Genç Koleksiyonerler” sergisi hakkında bilgi verir misin?

Elgiz Müzesi’nde mekanı ikiye böldük, bir bölümünde daha az aralıklarla değiştirdiğimiz daimi koleksiyondan bir kesit var, diğer bölümde ise değişen sergiler düzenliyoruz, kimi zaman tek bir sanatçıya ait sergi oluyor, kimi zaman ise bir konsept etrafında bizim koleksiyondan ve bizimle eş değer koleksiyonlardan ödünç alınmış eserler oluyor. Burası güncel sanat müzesi olduğu için sergileri aktif tutarak günümüze ayak uyduruyoruz. Kuruluşumuzdan beri birçok performans sanatı etkinlikleri, konuşmalar, paneller düzenledik. Şu anda devam eden “Genç Koleksiyonerler Sergimiz” de bizimle aynı tutkuyu paylaşan 5 genç arkadaşımızın koleksiyonununa ait eserler mevcut. Sergi üzerine bir panel de düzenledik, koleksiyonerler ile benim moderatörlüğümde eserlerin alınış hikayelerini ve koleksiyonerlik üzerine konuştuk. Bu sergi 7 Mayıs’a kadar izlenebilir.


Genç bir koleksiyoner olarak koleksiyonculuğa yeni başlayanlara tavsiyelerin neler?

Sanat içinde yetişmiş ikinci kuşak bir koleksiyoner olarak verebileceğim en büyük tavsiye: okumak, araştırmak, gezmek, düşünmek ve sevebilmek. Bunların hepsinden sonra geliyor koleksiyonerlik. Bir sanat eserine bakmaktan keyif almak, mutlu olmak her gördüğünüzde size yeni hisler verecek eserler seçmek, işin temelinde olması gerekir diye düşünüyorum. Koleksiyonerlik aslında paylaşmak demek; sadece eserleri değil size kattıklarını hissettiklerinizi paylaşmak, aldığınız enerjiyi başkalarına aktarmak demek. Koleksiyoner olmak aslında sadece bir sanat eserini almak değil; farklı bir yaşam tarzına adım atmak, temelinde paylaşma ve hoşgörü olan bir dünyaya girmek demek bence.

‘İstanbul’da yoğun bir sanat programı var’

Türkiye’deki müzecilik anlayışını nasıl buluyorsun?

Türkiye’deki müzecilik anlayışı gitgide daha önemli bir hale geliyor. Biz 14 sene önce Proje 4L’yi kurmayı amaçladık. O zamanlar yine şimdiki gibi daha çok sanat üzerine kurulu seyahatler yapıyorduk. Çevremiz çok büyümüştü, orada tanıdığımız yabancı sanatseverler gitgide artarak İstanbul Bienali’ni ziyarete geliyorlardı, bu gelişlerinde bize başka gidebilecekleri modern-güncel müzeleri, önemli özel koleksiyonları soruyorlardı ve gerçekten de hiç yoktu! Birkaç galeriden başka önerebileceğimiz mekan bulunmuyordu. Bizde bunun üzerine öyle bir mekan açalım ki biraz kendi koleksiyonumuza, biraz da farklı ve güncel sergilere yer verebilelim istedik, hikaye-mizde işte böyle başladı. Ama şimdi göğsümüz kabararak görüyoruz ki birçok özel müze, galeri, özel veya kurumsal koleksiyonları sergileyebilecek platformlar oluştu. Emin olun artık yabancılar İstanbul Bienali’ne gelince o kadar yoğun programları oluyor ki hiçbir şeye yetişemiyor bile! Bu gelişimlerle gurur duyuyorum ve Türkiye’de sanat ve müzecilik anlayışının daha da ilerleyeceğine inanıyorum.

Haberin Devamı