Gazete Vatan Logo

Kimse bana kötü kadın rolü vermiyor

Dolunay Soysert, 34 yaşında, oyuncu... Türkiye’deki tiyatro eğitimini Nebraska’da iyice pekiştiren Soysert şu sıralar 23 Şubat’ta vizyona girecek Mavi Gözlü Dev filminin heyecanını yaşıyor. Filmde Nazım Hikmet’in uğruna şiirler yazdığı karısı Piraye’yi canlandıran genç oyuncu, “Türk sineması çok gelişti, burada yaşlanabilirim” diyor

Son yılların aranılan oyuncusu oldu Dolunay Soysert. En büyük isteği yurtdışında oyunculuk eğitimi alabilmekti. Bunun için Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümü’nü bitirdikten sonra Amerika’ya gitti. 5 yıl Amerika’da kalan Soysert, Nebraska Üniversitesi Tiyatro Bölümü’ne devam edebilmek için garsonluk, tezgahtarlık ve bebek bakıcılığı yaptı. Türkiye’ye döndüğünde Sultan Makamı dizisiyle ekranlara “Merhaba” dedi. Ardından Omuz Omuza ve Bir İstanbul Masalı geldi. Ondan sonra da her sezon bir dizide oynadı. Bu yıl iki sinema filmi, bir dizi ve bir de tiyatro oyununda rol alıyor. Nazım Hikmet’in hayatının anlatılacağı Mavi Gölü Dev filminde de ünlü şairin eşi Piraye’yi canlandırıyor. Dolunay Soysert’le filmini, dizisini ve evliliğini konuştuk.

- Mavi Gözlü Dev filmine nasıl dahil oldunuz?
Yıllardır “Ah keşke birisi Nazım’ın filmini yapsa” diye konuşup dururduk. Ama hiç kimse bu hayali gerçekleştirmiyordu. Biket İlhan bu cesareti gösterdi ve bana da bu filmde bir rol verdi. Nazım’ın eşi Piraye’yi oynayacağım. Şimdi içim çok rahat. Çünkü bundan sonra çok film yapılacak olsa da, ben ilk Nazım Hikmet filminde oynamış kadın oyuncu olacağım. Nazım filmi yapmak her oyuncu için bir görevdir ve ben bunu yerine getirdiğimi düşünüyorum. En azından şaire olan saygımı gösterdim. Ama bu film çok eleştirilecek. Özellikle Nazımcılar çok eleştirecek.

- Neden?
Çünkü bilenler her şeyi en çok eleştirenlerdir. Buna bir film olarak bakmayacaklar. Sonuçta biz bir film yaptık ve Nazım’ı “bizce” anlattık. Her şeyin çok gerçekçi olmasına dikkat ettik ama Nazım’ın kapalı kapılar ardında karısıyla ne konuştuğunu kimse bilmiyor ki... Bunları senaristimiz Metin Belge düşledi ve biz o düşü oynadık. Bunun bir senaryo olduğu unutulmamalı.

- Rol aldığınız Bebeğim dizisi “Taşıyıcı annelik” tartışmasıyla gündeme geldi. Nasıl gidiyor dizi?
Ben bu dizide oynamaya 2006 Nisan ayında karar verdim. Taşıyıcı annelik Türkiye’ye çok uzak bir kavram. Hâlâ bana ne demek olduğunu soranlar var. Bu tartışmayla insanlar bu kavramı öğrenmiş oldular. Biz hem oyunculuk sergilemeye hem de insanlara bir şeyler öğretmeye çalışıyoruz. Seyirci de bizi izlemeye ve anlamaya başladı.
Fatih Akın ve Özpetek’le çalışmayı çok isterim

- Eskiden hiç yönetmem seçmem diyordunuz. Hâlâ öyle mi düşünüyorsunuz?
Artık seçiyorum. Mesela Fatih Akın ve Ferzan Özpetek filmlerinde çalışmayı çok isterim. Onların bana neler yapacağını çok merak ediyorum. Çünkü o kadar bildiğim oyuncuları öyle bir role soktular ki ne yapıyor bu adamlar çok merak ediyorum doğrusu. Set otoritelerini merak ediyorum. Reha Erdem’le de çalışmak isterim.

- Hep iyi rollerde varsınız. Kötü kadını oynamak sizin için risk mi?
Keşke yapımcılar bana o rolleri verseler. Bir İstanbul Masalı dizisinde yönetmen Ömür Atay bana “Sevmeyecek izleyici seni” dedi. Ben de, “Sevecekler ve hak verecekler” dedim. Çünkü bu tamamen benim oyunculuğumla ilgili. Ben o kadının hakkını veriyor ve insani zaaflarını da gösterebiliyorsam izleyiciler seviyorlar. Zaten bir karakterden herkes nefret etmeye başlayınca hemen kanser olur veya çocuğu ölür. Böylece o kötü karakteri halkın sevgilisi haline getirebiliyoruz.

- Türk sinemasını son yıllarda nasıl buluyorsunuz?
Beş yıl önce çok umutsuzdum ve tekrar Amerika’ya mı dönsem diye düşündüm. Ama şimdi sinemada artık yaşlanabilirim diyorum. Bu çarkın dönmesi lazım. Ne kadar çok film yapılırsa bu sektör o kadar canlanacak. Biz de neler yapmamamız gerektiğini öğreneceğiz. Çünkü kötü iş yaptıkça seyirci bizi cezalandıracak ve daha kaliteli işler çıkacak.

Kocamın beni eleştirmesini istemem
- Tiyatro çalışmaları da devam ediyor sanırım...

Can Tarlası oyununa çalışıyoruz. Kemal Kocatürk’le beraber. Mart’ta Kenter Tiyatrosu’nda başlayacak. Üçüncü sayfa haberlerinden derlenerek yazılmış bir oyun ve toplumun birçok yarasını kanatacağız.

- Sizi sadece işinizle tanıyoruz. Bunu nasıl beceriyorsunuz?
Magazini sen hayatına sokarsın. İstemiyorsan bir süre sonra sana soru sormaktan da vazgeçiyorlar. Ben bir malzeme içermiyorum onlar için, benimle artık ilgilenmiyorlar.

- Oyunculuk egosu yüksek bir iş. Eşiniz Sinan Tuzcu da oyuncu. Nasıl anlaşıyorsunuz?
Dışarıdan eleştiriye açığız ama birbirimize karşı o kadar açık değiliz. Çünkü ona karşı karnım çok yumuşak. O beni eleştirmeye başladığında “Bir dakika sen dur. Sana karşı zaaflarım var. Sen beni eleştirme” diyorum. Oradan gelen şey büyüyor ve mesele haline geliyor. Bu dengeleri birbirimizi tanıya tanıya öğreniyoruz.

Aşkları kısa film oldu
Dolunay Soysert, Sinan Tuzcu ile evlilik ve aşklarının kısa bir filme çekildiğini söylüyor. Genç oyuncu filmin hikayesini de şöyle anlatıyor: “Evlenirken bir ‘evlilik filmi’ yapmak istedik ve ‘Kim bize kısa film çeker’ dedik. O kadar çok kişi bu işe talip oldu ki anlatamam. Senaryolar yazdılar. Aşkımızın nasıl başladığını anlatan bir kısa filmimiz var artık. Düğüne 4 gün vardı ve benim gelin olarak gelinlik provasında olmam gerekirken ben evime kurulan sette Sinan’a olan aşkımı anlatan bir filmde oynuyordum.”


Haberin Devamı