Gazete Vatan Logo

Artık ünlü olmak için arka arkaya skandallara karışmak gerekiyor

Yeşilçam’ın Altın Çocuk’u Göksel Arsoy’un 17 yıl aradan sonra rol aldığı sinema filmi “Unutulmayanlar” 17 Kasım’da vizyona giriyor. Bu filmde Yeşilçam’a vefa borcunu ödediğini söyleyen Göksel Arsoy filmin izleyiciden tam not alacağı konusunda da iddialı

• Uzun bir aradan sonra sinemaya, setlere geri döndünüz. Bu nasıl oldu?
Rol aldığım son sinema filminin üzerinden 17 yıl geçti. Bu arada televizyon filmleri ve dizilerde oynadım. Ama bir sinema filminde ilk kez rol alıyorum. Yıllarca rol seçiminde çok seçici davrandım. Çünkü beni bugünlere taşıyan, bu şöhreti bağışlayan sinemaseverlere layık olmam gerektiğini düşündüm hep.

• Peki “Unutulmayanlar”...
17 yıl aradan sonra gelen bu teklif beni çok heyecanlandırdı. Senaryoyu bana verdiklerinde pek ümidim yoktu doğrusu. Ama okuduğumda çok etkilendim. Başarılı olacağına inandığım bu filmde de rol aldım.

• Yıllardır size gelen teklifleri kabul etmemenize rağmen “Unutulmayanlar”ı kabul ettiniz, neden?
Çünkü bu bir Yeşilçam hikayesi. Senaryoyu okuduğumda beni alıp yıllar öncesine götürdü. Yeşilçam benim hayatım için çok önemli. Beni bu günlere getiren, bugün bile bana bütün kapıları açan Yeşilçam’dır. Dolayısıyla Yeşilçam’a vefa borcum var. Yeşilçam’ı anlattığı ve o dönemi hatırlattığı için beni çok etkiledi. Çekimlerin her günü başka bir heyecan, başka bir nostalji, başka bir mutluluktu.

Seks filmleri aileyi sinemadan kaçırdı
• Filmde sizinle birlikte rol alanlar da o dönemin oyuncuları. Bu nasıl bir duygu?

Hepsi ayrı birer değer. Aynı filmde olmamız büyük bir şans. Dolayısıyla dört dörtlük bir iş. Ayrıca filmi yapan Akademi filmin sahipleri de çok heyecanlı. Yönetmenimiz Ayhan Sonyürek, Türk sineması için büyük bir kazanç.

• Peki bu kadar çok sevdiğiniz oyunculuğa neden uzun yıllar ara verdiniz?
Ben sinemayı bırakmadım. 1988’de son filmimi çekmiştim. Daha sonra gelen teklifler bana bir şey katmayacaktı. Seyircilerimden “Neden böyle bir saçmalık yaptı?” gibi sözler duymak istemedim.

• Sanıyorum Yeşilçam da bir duraklama yaşadı bu dönemde?
Evet. 1970’li yılların başında Yeşilçam sanayii olmadığı için televizyonun karşısına süper filmler, dev yapımlar ve dev kadrolarla çıkamadı. Aynı çaresizliği yaşayan Hollywood iyi senaryolarla dev prodüksiyonlarla televizyona karşı zafer kazandı. Bizimkiler ise seks ve karate filmlerine döndüler. Seks filmleri aileyi sinemadan kaçırdı ve sinema çöktü.

• Siz neler yaptınız bu yıllarda?
Oyuncular hazır şöhret olarak iyi paralarla sahneye geçti. Fahrettin Arslan’ın gazinosunda sahneye çıktım. Amcam bestekar Yesari Asım Arsoy’dan ders aldım. 14 yıl boyunca sahnelerde kaldım.

• 40 yıldır sinemanın içindesiniz, neler değişti o yıllardan bu zamana?
Yaptığımız filmler çoğunlukla siyah beyazdı ve dublajsız çekiliyordu. Unutulmayanlar, benim ilk sesli filmim. Ben çekimlerde öyle havaya giriyorum ki kendimi Hollywood’da zannediyorum. Setteki arkadaşlarla sohbet ederken geçmiş, bir film şeridi gibi akıyor gözlerimin önünden. Yeşilçam’da herkes sabah kahvede buluşur sonra da işe çıkardı. Yeşilçam Kahvesi’nde bir çay, bir simit ve sabah dedikoları... Yeşilçam’ın imkansızlıklarına rağmen çekilen filmler 40 yıl sonra bugün bile insanları mutlu ediyor.

Nostalji tadında bir Yeşilçam filmi
Eski Yeşilçam yönetmeni Aziz, aşık olduğu kadının; Leyla’nın seks filminde oynamasıyla yıkılıp İstanbul’u terk etmiştir. İnatçı adam 30 yıl sonra varını yoğunu satıp koltuğunun altındaki senaryoyu filme çekmek üzere İstanbul’a döner. Eski arkadaşlarını arar ama hemen hepsi artık başka işler yapmaktadır. Kadroyu toplama işine Cihat’tan (Göksel Arsoy) başlar. Ama Cihat filmde oynamak istemez. O gençlik yıllarındaki gibi hatırlanmak ister. Sonunda ikna olur, arkadaşları Aziz’in bu senaryoyu zamanında Leyla için yazdığını bilirler ve onu oynatmayı önerirler.

Fatma Girik’i öperken 20 kere “stop” dedi
“Kırk Küçük Anne”yi çekiyorduk. Başrolde Fatma Girik ve ben. Rejisör de tesadüfen Memduh Ün. Fatma Girik’in hayat arkadaşı. Birçok sahnede Fatma ile güzel aşk sözleri söyleyerek birbirimize yaklaşıyoruz. Tam öpüşme anında Ün, “stop, stop, stop” diyerek çekimi durdurdu. Bunu hiç unutmam. 20 stopla öpüşmemize mani olmuştu.

Dizi artisti olmak şanssızlık
• Şimdiki filmleri, dizileri nasıl buluyorsunuz?
TV dizileri, yılda 60-70 tane çekilen birbirinin tekrarı olan ve devamlı ağlayan, sıçrayan, insanın içine fenalık getiren şeyler. İnsanlar artık dizileri de izlememeye başladı. Görüntü kirliliği oluşturuyorlar, çok uzayanlar da var. İnsanlar aynı yüzleri görmekten sıkıldı. Televizyonlar için alarm çalıyor. Değişik hikayeler, değişik projeler yapmak lazım.

• Oyuncular dizilerle kısa sürede tanınıp ünlü oluyorlar...
Dizi artisti olmak şanssızlık. Dizi bittikten 3-5 ay sonra sokakta yürüdüğünde kimse seni hatırlamıyor. Ama sinema öyle değil. Bir büyüsü var. Seyirci, sinema artistini, gönlüne, beynine, kalbine yazmışsa onu benimsemişse, uzun yıllar film çekmese bile unutmuyor. Onu gönlünden ve kalbinden silmiyor. Şimdiki oyuncular “Bu benim özel hayatım, istediğim gibi yaşarım” diyor. Halbuki, halk görüp beğendiği, hoşlandığı, sevdiği insanı, hep bir mükemmeliyet içinde görmek istiyor. Birtakım kötü karelerde, kötü görüntülerde, rezillikler içinde yakıştıramadığı resimlerde görmek istemiyor.

• Ünlü olmak artık daha mı kolay?
Filmlerde rol alanlar arasında okullarda oyunculuk eğitimi alanlar da var mankenler de. Çoğu medya tarafından lanse ediliyor. Ama bugün bir yerlere gelebilmek için birinci şart olarak, arka arkaya skandallara karışmak gerekiyor. Ben böyle düşünüyorum. Bizim halkımız muhafazakardır ama insanlar ne kadar çok skandala karışıyorsa, o kadar prim yapıyor. Arkadaşlarımın, biri için “Artık herhalde bu rezillikten sonra bitti” dedikleri gün, ben “Hayır göreceksiniz, bu rezillikten sonra çok daha revaçta olacak” demişimdir hep.

O dönemki aşklar başkaydı
• Muhterem Nur, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Belgin Doruk ve Fatma Girik ile birçok filmde başrolü paylaştınız...
Bu isimler Türk sinemasında halkın kabul ettiği ve unutmadığı isimler. Hepsiyle iyi birer ikili olduk. O dönemde canlandırdığımız aşklar, romantizm ve o sevgi başkaydı. Halkın beklentisini karşılıyordu.

Haberin Devamı