Yaşasın yaşam!

14 Mayıs 2016

Isı ve yüksek basıncın güçleri, yerin 150-200 km altındaki karbonu elmasa dönüştürdü. Bu ağır, en ağır işçilik ve büyü doğaya ait. Ancak elmasın yolculuğunda daha yolun başındayız. Elmas, o derinlikten çıkmalı. Bir karat (0.2 gram) elması elde etmek için, 100 ila 150 ton toprağın işlenmesi gerekiyor. Elmasın hikayesi; her zaman etkileyici, buruk ve düşündürücü olmuştur. O güzelim elmaslar büyük ve zorlu hikayenin ürünüdür. Tıpkı tarihe mal olmuş bazı ikonlar gibi.

20. yy’ın gelmiş geçmiş en büyük şahsiyetlerinden biri olan Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon’u bu güzel Mayıs ayında konu edelim istedim. Büyük sanat eseri resimlerinin yanı sıra, inişli çıkışlı romansı hayatı, politik görüşleri, aşkları, tutkuları ve aktivistliği ile büyük bir ikondur Frida. Kışın ve baharın, kadınsı ve erkeksi cazibenin, mavinin, çiçeklerin, etnik kültürlerin, başkaldırının, tutkuların en çarpıcı yaşam karelerini bir film gibi yansıtmıştır dünyaya.

Bugün Frida’nın etkisini birçok modacıda canlı canlı görüyoruz. Gucci, Dolce&Gabbana, Herrera’nın koleksiyonlarında ve yorumlarında Frida’nın ilham rüzgarlarını yakalayabiliyoruz. Çiçekleri hayatında ve eserlerinde kullanma biçimi sanki bir moda ekolü yarattı. Uzun yıllardır, bu yıl da dahil olmak üzere, koleksiyonlara baktığımız zaman Frida’nın nefesini, renklerini, çiçeklerini, hayvancıklarını görüyoruz. Aynı zamanda bu imgeleri taa içimizde hissediyoruz. Dünyayı etkilemiş bu güzel kadının, o güçlü hayatının bazı kesitlerine beraberce göz atalım istedim.

Bazen trendlerin dışına çıkıp, bize esin kaynağı olan kişiler, olaylar, objeler, simgelerle özgün stylingler yapmak isteriz. Frida Kahlo stylinglere girecek kadar dünya kültürünün kılcal damarlarına işlemiş bir figür:

Frida, 6 Temmuz 1907 yılında Meksika’da doğdu. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felci sonucu, bir bacağında seker oluştu. Dönemin en iyi okullarından Ulusa Hazırlık Okulu’nda okudu. İleride Meksika entelektüel yaşamının önemli figürleri olacak okul arkadaşları oldu. Hep birlikte anarşist bir edebiyat grubuna dahil oldular. 18 yaşındayken, büyük bir kaza geçirdi. Ve tüm hayatı korseler, hastaneler, doktorlar arasında ve fiziksel acılar içersinde geçecekti artık. Kazadan ve hastane sürecinden sonra ailesinin de desteği ile resim yapmaya başladı.

Frida, müthiş tablolar özellikle otoportreler yaparken, sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başladı ve Meksika Komünist Partisi’ne üye oldu. 1932’de Meksikalı Michelangelo diye tanınan Diego Rivera ile tanıştı ve aralarında olağanüstü iniş çıkışlar, tutkular, acılar ve tabi mutluluklarla yaşam boyu sürecek bir aşk başladı. Frida, Diego’nun üçüncü eşi oldu. Evlilikleri ‘Fil ile Güvercine’ benzetildi. Frida’nın sanatında, bu aşkın, evliliğin ve Rivera’nın etkisi çok büyüktür. Rivera’nın sadakatsizliği, Frida’nın aşkı, maceraları, hastalıkları, yaptığı resimler, otoportreler ve sanat tarzı ve bugüne sarkan etkileri bizim köşemizin dışına taşar.

Devamını Oku

Oh ya, oh ya, gelinin oldum ya!

1 Mayıs 2016

Düğünler; aşkın ve sevginin kutsandığı, birliktelik yemininin sevinçle, neşeyle, coşkuyla, eğlenceyle, bereketle kutlandığı yaşamlarımızın en büyük kırmızı halı şölenleri… Gelinle damadın geri kalan yaşamlarının ilk günü… Zaman çizelgemizin en önemli fotoğrafları… Düğünler, çoğumuzun yaşamlarının en büyük prodüksüyonu olmuştur. İleride bu prodüksüyonun inceliklerini uzun uzun konuşacağız.

Düğünlerin başrol oyuncuları şüphesiz her zaman gelinle damattır. Ama bugün gelinle damattan sonra en önemli karakter oyuncularını konu edeceğiz. Kayınvalideler! Bir tarafı çok çok mutlu ama bir tarafı hafifçe buruk, telaşlı, canı tez, yüreği anılarla dolu, yine en iyiyi oluşturmaya çalışan ana kraliçeler… Yaşamlarının en büyük eseri çocukları, kendi yaşamlarını kuruyorlar artık. Çocuklarının düğünleri sanki onların mezuniyet törenleri… Annelik okulundan başarı ile mezun oluyorlar onlar da bu düğünle. Şüphesiz annelik rolü yaşam boyu bir rol. Ama yinede büyük bir yeni sayfa açılıyor ebeveynlikte. Artık yetkiler de, sorumluluklar da daha zayıf. Bundan böyle talep edilince koşup gidilecek yardıma… Keyifle izlenecek çocukların mutluluğu. Dikkat edilecek çok husus var! İşte o düğün gecesi kayınvalidelerin gönlünde birinci sahnenin sonunda perdenin kapanması gibi, mezuniyet balosu gibi bir tat bırakacak. Yürekleri aydınlanırken sevinç hafifçe hüzünle harmanlanacak. “Bir evlat daha kazandım” derken, daha orada kendi evladını özleyecek. Sonra alışılacak yeni düzene, aile çoğaldıkça çok şükür, bin şükür sizi bana verene diye dualar edilecek. Düğün resimlerini gösterip gösterip “Bak ne kadar şıktım” diye onurlanacak bu güzel anneler. Şimdi evrenin en büyük sanatçıları ve emekçileri bu muhteşem kadınlara, kayınvalidelere “size en büyük şıklıklar helal olsun” dememiz gerekmez mi? Onları sevgiyle, şefkatle, minnetle kucaklamak geliyor içimden.

HADİ BİRLİKTE STYLİNG YAPALIM

- Kızıl saçlı için; yeşil ve tonları, griler, siyahlar, bakırlar, pas renkleri çok yakışacaktır.

- Sarı saçlılar için; siyahlar, lacivertler, bordolar, kırmızılar, maviler, yeşiller, griler kullanmalarını öneriyorum.

- Kumrallar için; pastel renkler, maviler, sarılar, şeftaliler, rose bejler, gül kurusu, nil yeşili, vizonlar, yeşiller, morlar. Siyah saçlılar için; tüm parlak renkler, daha doğrusu tüm renkler onların siyah saçları ile bir ana kraliçe havası yaratacaktır.

Devamını Oku

23 Nisan neşe doluyor insan!

23 Nisan 2016

Dün en güzel bayramı yaşadık. 23 Nisan 1920’de kurulan millet meclisimizin şerefine, Ulusal Egemenlik Bayramı 1929’ da Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edildi. Benim, içinde çocuk olan her şeye hayranlığım, sevgim, tutkum, şefkatim ve cesaretim çok büyük. Her fırsatta diyorum ki; dünyayı çocukların değiştirmesini beklemeden bizler barışın hüküm sürdüğü ve sevgi dolu bir dünyayı cesaretle ve ivedilikle oluşturmalıyız. Tekrar tekrar, hepimizin 23 Nisan’ı kutlu olsun; çocuklarımız en güzel ülkeye, en güzel anne-babaya, en güzel geleceğe sahip olsunlar dilerim.

Her şeyin yavrusu nasıl şirin, nasıl tatlı, nasıl sevilesi biliyoruz. Bence kıyafetlerde de aynı duygu oluşuyor. 2016 çocuk modasına bayıldım. Modanın devleri bu sene de oluşturdukları çocuk bahar koleksiyonlarıyla dünyayı kendilerine hayran bıraktılar.

Dolce&Gabbana’nın, büyümüşte küçülmüş “küçük hanımefendi” koleksiyonu, rengarenk çiçekler, danteller, payetler, parlak taşlarla bahara görkemli bir açılış yapıyor. Bordo, kiraz kırmızısı, mavi, turkuvaz, metalik ve pastel tonlar hem giysilerde hem de aksesuarlarda bol bol kullanılmış. Dolce&Gabbana, bu yıl kendine küçük kızların kendilerini prenses hissetmelerini misyon edinmiş. Hatta daha ileri gidip, bu kurguya annelerini de dahil etmiş. Anne-kız ikilileri prenses kostümünü andıran bir örnek giysiler içinde muhteşem görünüyorlar.

Moda dünyasının en büyük markalarından biri olan Dior, bu yıl da çocuk modasına yön veriyor. 2016 ilkbahar-yaz koleksiyonunda sarı, pembe, fuşya, beyaz ve kırmızı gibi canlı renklerle birbirinden şık lüks tasarımları sunuyor. Dior için şıklık ve zerafet vazgeçilmez bir unsurdur ve özellikle çocuklar için, değişen koşullara uyumlu ve rahat giysiler oluşturmak her zaman temel prensip olmuştur.

Gelelim Gucci’ye; 2016 bahar çocuk koleksiyonunda da bir sanat şöleni yaşatıyor. Çiçek desenli, renkli koton ceketler, elbiseler, montlar, suveterler, pantalonlar canlılıkları ile onları giyenlere neşe verecekler. Gucci’nin kız çocukları için tasarlamış olduğu ayakkabılar, çantalar ve kemerler büyükleri kıskandıracak kadar güzeller. Koleksiyonda, metalik espadrillerden, dore bootielere, babetlere, sandaletlere kadar geniş bir yelpazede rüya gibi ayakkabılar var. Yeni doğan bebekler için olan Gucci tasarımları da görülmeye değer.

Kızlardan çok bahsettik, gelelim şimdi küçük adamlara. Benim favorim, erkek çocukları için çoğu zaman Armani olmuştur. O havalı maviler, lacivertler, griler içinde babalarına, ağabeylerine benzer kıyafetlerle çok seviyorum onları. Armani bu yılın kız ve erkek çocukları için olan koleksiyonunda yine serin renkler kullanmış, zaman zaman özellikle sarı ile çok uyumlu kombinler oluşturmuş.

Bu bahar bize çok renkli, çok çiçekli, çok parıltılı moda rüzgarları estirdi. Umarım çocuklarımızın yaşamları da güzel, şık, pırıl pırıl olur. Nazım Hikmet’in çocuklar için dünyaya seslendiği şiirini defalarca hatırlatmak istiyorum. Çocuklarımızı bütün varlığımızla her zaman koruyacağımızdan herkes emin olsun diyorum. Sevgiyle çocuklarınızla kalın…

Devamını Oku

Melekler Duysun!

17 Nisan 2016

Bu hafta, 2016’nın olağanüstü güzel renklerini, var olan gardrobumuza bir sihir tozu gibi serperek trendleri yakalayıp, şıklık tüyolarına devam etmek istedim. Ben her zaman trend olan renkleri daha çok aksesuarlarda kullanmayı öneririm.

Nisan yaygın olarak bahar temizliklerinin yapıldığı aydır. Bahar stylingimize bahar temizliği ile başlayabiliriz. Öncelikle gardrobumuza göz atıp artık kullanmayacağımız parçaları ayırmamızda fayda var. Hani; inanışa göre yeninin gelmesi için yer açmak gerekiyor ya, biz de artık değerlendiremeyeceğimiz parçaları hediye etmeliyiz bence. Ben her yıl bir iki parçayı kızıma vintage olarak ileride kullanması için saklıyorum. Artık kullanmadığım diğer parçaları ise hediye ediyorum. Tabii, ufak tefek tadilatlarla veya küçük eklemelerle yenileyebileceğimiz giysilerimizi saklamalıyız. Bu yenileme işlemi çok faydalı, eğlenceli ve yaratıcı bir uygulamadır. Bu konuda ileride bol bol konuşuruz.

Bahar temizliği sadece dolaplarımıza, çekmecelerimize, evimize değil ruhlarımıza da çok iyi gelecek. Tekrar umutlarımızı yeşertecek; sevinç, neşe, mutluluk kıpırtılarını yaşamımıza çekecek, inşallah… Melekler duysun!

Öncelikle bahar aylarında kullanabileceğimiz bir kapsül gardrobun içeriğine göz atalım. Bu çok temel veya kapsül diye nitelendirilen gardrop bir sezon boyunca rahatlıkla bize yeterli olabilir, şüphesiz gardrobumuzu genişletmemizin üst sınırı yok. Ben sadece temel ihtiyaçları karşılayan minimal bir gardrobtan söz etmek istedim bu kez.

Beraber bu gardrobun parçalarını örnekleyelim.

- Bir siyah pantolon

- Bir beyaz ya da bej pantolon

Devamını Oku

Ruhum hep zanaatla uğraşıyor

10 Nisan 2016

- Fotoğraflarınız, izleyici ile arasında çok derin bir iletişim olduğunu gözlemliyorum. Gönüle, göze, duyguya hatta içgüdülere dokunuyor. Bu dili nasıl oluşturduğunuzu merak ediyorum. Siz, sanatınız, ürününüz, karşınızdaki insan yani izleyiciniz arasındaki o dili nasıl oluşturuyorsunuz?

Ben bunu tamamen içgüdüsel yapıyorum. Herhangi bir plan-proje üretmiyorum. Kurgulamıyorum. O anı hissetmeye çalışıyorum. O an benim yanımda ne varsa, onu hissetmek önemli. İnsanların düşüncelerinin, kimliklerinin ilerisinde bir şey istemiyorum. Sadece onların içinde, duygularının içinde bir yerleri bulup fotoğraflarını çekmeye çalışıyorum. Yoksa kendim bir kişilik, bir karakter yansıtmaya çalışmıyorum. Yalnızca var olanı çıkartmaya çalışıyorum. Bir bakış, bir duruş, saçını düzeltmesi, çayını içmesi her şey o andan geliyor. Ben bir anı çekiyorum sadece. Hala çektiğim işlerde başlarken tereddüt geçirebiliyorum. Meslek olarak ezberlediğimiz, nefes gibi doğal olarak bildiğimiz şeyler var. Işığın rengi, havanın rengi, saati, bir takım bilgiler elimiz kolumuz gibi olmuş. Estetik anlayışımız da belli kalıplara girmiş. Ben onların ötesinde aslında var olan bir şeyi yakaladığım an deklanşöre basıyorum. Sadece saniyenin onda biri, yüzde biri gibi bir arada duygu, düşünce her şey oluşuyor. Doğru basacağın anı bulmak gerekiyor.

Çekmediği Türk ünlüsü kalmadı

Zeynel Abidin Ağgül, okuma-yazmayı öğrenmesiyle birlikte nasıl iyi fotoğraf çekileceğini de araştırmaya başladı. Büyüdükçe fotoğrafçılığın hayatının en büyük tutkusu olduğunu anladı. Ağgül, 1987 yılında da kendi stüdyosunu açtı. Moda ve reklam fotoğrafçılığının yanı sıra bugüne kadar sanat dünyasından Ajda Pekkan, Türkan Şoray, Şebnem Ferah, Hülya Avşar gibi neredeyse çekmediği Türk ünlüsü kalmadı. Ağgül, hayatta en çok “kalbi olan” şeyleri görüntülemeyi sevdiğini söylüyor.

Fotoğraftaki kareyi hissetmelisiniz

- Kabiliyet büyük bir armağan. Sizin yeteneğiniz tartışılmaz. Dünya çapında bir fotoğraf sanatçısı olmanızda kabiliyet dışında neler etkin oldu?

Evet, Allah vergisi sonuçta. Teknik, bir takım kurallar, işlevler okullarda okutuluyor. Okumayanlar da birilerinin yanında öğreniyor. Ama sezinlemek, hissetmek, doğru zamanda, doğru davranmak gibi yetilerin kazanılması gerekiyor. Nefesi bile doğru almamız gerekir. Ben hep nefesi doğru almaya çalıştım. Aynı zamanda doğru vermeye de çalıştım. Bana verileni, doğru bir biçimde geri vermeye çalıştım hep. Çünkü nefesi bize veren belli zaten. Kıymetini bilip hayatı doğru okumalı, sezgilerinizi kuvvetlendirmeli, kalbinizi açmayı başarmalısınız. Bunun da birçok yolu var. Bazen sabırla, bazen acıyla, bazen sahip olduğunuzun kıymetini bilerek gönlünüzü açabiliyorsunuz. Böylece hayatı doğru okuyabiliyorsunuz. Bunu yapabilenler de bir şey oluyorlar işte.

Devamını Oku

Deniz kabuğundan çıkan şıklık!

2 Nisan 2016

Yılın en güzel ayı geldi. Yaşasın! Nisan geldi… Umarım hoş geldi, sefa geldi. O ünlü sağanak Nisan yağmurları uğurlu, şanslı, güzel günleri de getirsin bizlere… Nisan ayı, kuzey yarım kürenin küçük yaramaz prensesi; ona baharı hediye ediyor. Güney yarım kürenin Nisanı ise bizim Ekimimiz gibi kışa girmeden önceki son yumuşak günler. Bazen sağanak yağmurları, bazen ılık bahar günleri ile umutların ve başlangıçların kilometre taşı olan Nisan’ın ismini Afrodit’ten aldığı söylenir!

Nisanın bu güzellik sihirinden gardrobumuz için hemen faydalanalım. 2016 ilkbahar-yaz modasının renkleri olağanüstü. Bu renkler, stylinglere, rüya gibi bir zarafet, letafet, asalet ve güzellik kaynağı oluşturuyor.

Buz mavileri, kuvars pembeler, nar çiçeği, nil yeşili, gelincik kırmızısı, şeftali tonları, buzlu kahveler, yeşiller, aydınlık sarılar, deniz kabuğu renkleri bir nisan masalı yaratıyorlar ilkbaharın başında. Bu renkleri bu sene boyunca zaman zaman konuşacağız.

Bugün renkleri kullanarak trendleri yakalayıp tarzımızı güçlendirmenin ufak tefek ipuçlarından söz edelim. Şüphesiz, her yıl gardrop yenilemek çok kolay bir iş değil. Ekonomik yükü bir tarafa koysak bile, zaman problemi ve dolaplara, çekmecelere sığamama durumu bizi zorlayacak. Elimizdekilerle birkaç parça yeniyi kombinlemek bana hep en doğru yol olarak görünür.

BAHAR KOMBİNİ

Şimdi gardrobumuzda geçen senelerden kalan siyah, lacivert, beyaz, gri, kum beji, toprak rengi pantolanlarımızı, eteklerimizi, elbiselerimizi, ceketlerimizi, bluzlarımızı, jeanlerimizi, beyaz gömleklerimizi yılın trend rengi parçalarla kombinleyerek styling yapalım.

Devamını Oku

Cazibe saçların ayrıntısında gizli

26 Mart 2016

Artık saçımız için, yalnızca doğru renk ve doğru kesim yetmiyor. Kesimin de boyanın da birçok alt başlığı ve ayrıntısı var. Güzellik ve cazibe yine ayrıntıda gizlenmiş! Bizim bilgimiz yetmedi ayrıntılara… Ben de makasını ve fırçasını çok beğendiğim, kendimi her zaman ellerine teslim ettiğim saç tasarımcısı Tuncay Erdoğan’dan rica ettim. Saç tasarımı, bakımı ve incelikleri konusunda bizi aydınlattı. Sağ olsun…

- Saçta styling yaparken en çok hangi özelliklerimizi dikkate alıyorsunuz?

Styling çalışması yaparken, öncelikle kişinin saç sağlığı göz önünde bulundurulmalı ve kişinin yüz hatlarına uygun modeller oluşturulmalı. Şüphesiz modelleme ve stylingte hayat tarzı çok önemli. Sosyal ortamımız, eğlence, tatil, alışkanlıklarımız, iş hayatımızın koşulları, ekonomik durumumuz gibi etkenler belirleyici olmalıdır. Amaç her zaman kişinin o saçı rahatlıkla, güvenle ve severek kullanmasıdır.

- 2016-2017 saç trendleri nelerdir?

Bu senenin en büyük trendi yine ombre ve gri tonlar… 2016-2017’de renk çok moda. Bu yıl mavi, yeşil ve mor saçları bol bol göreceğiz. Ayrıca kısa, hatta makinaya vurulmuş asimetrik saçlar çok gündemde. Uzun saçlar dağınık ve doğal bir görünüm içinde. Bu yıl kabarık saçlar, krepeler, topuz saçlar hiç yok. Yani saç konusunda retroya elveda diyeceğiz.

Evde boyanan saça bakım şart

Devamını Oku