CHP'nin adında bir "halk" var ama...

Deniz Baykal'ın yaklaşan kurultay öncesi "Atatürk'e bile arkadaşları suikast düzenlemişlerdi" sözleriyle kendisini Mustafa Kemal'le kıyaslamasını saymazsak henüz CHP cephesinde heyecan verici bir gelişme yok

Haberin Devamı

Deniz Baykal'ın yaklaşan kurultay öncesi "Atatürk'e bile arkadaşları suikast düzenlemişlerdi" sözleriyle kendisini Mustafa Kemal'le kıyaslamasını saymazsak henüz CHP cephesinde heyecan verici bir gelişme yok.

Zülfü Livaneli adaylığını açıklamak üzere olduğunu ve bu durumun birçok CHP'liyi çok heyecanlandırdığını söyledi geçen akşam televizyonda. Şimdilik tek heyecan bu.

Bunun yanı sıra olayın içine bir de anket polemiği girdi. Milliyet'in yaptığı "CHP'ye kim Genel Başkan olsun" anketi Baykal tarafından sert şekilde eleştirildi.

Milliyet'i anket formu doldurulsun diye kendilerine toplu gazete satmak istemekle suçladı. Bu iddiaları yalanlayan Milliyet mahkemeye verecekmiş Baykal'ı. Sarıgül cephesinde ise henüz kayda değer bir gelişme bulunmuyor.

* Yorumlanabilecek tek olay, genelde kalabalık mitingleri takip eden Polat T. isimli bir yankesicinin diğer miting ve toplantılar yerine Sarıgül'ün mitingini tercih etmiş olması. Bu bir kriter midir Sarıgül için bilemem ama tek bildiğim tüm genel başkan adaylarının yine tüm işlerini parti içinde yapıyor olmaları.

CHP, isminin içindeki "halk" ı yine unutmuş görünüyor.

Öğretmenler öğretmen evinde ne yer?
Bilmem izlediniz mi? Hafta sonu televizyonda yayınlanan bir haber nasıl bir yolda olduğumuzu gözler önüne seriyordu. Beşiktaş Öğretmen Evi'ne giden ve sömestr tatilini yemek yiyerek kutlamak isteyen bir grup öğretmen saldırıya uğramış. Saldıranlar ise aynı yerde nişan yemeği yiyen ve haremlik selamlık oturan çarşaflı ve sakallıların ağırlıklı olduğu bir grup. Saldın gerekçesi ise ürkütücü. Öğretmenlerin içki içmesi ve eğlenmesi. Bu arada öğretmenlerin eşleriyle birlikte geldiklerini ve eğlenirken taşkınlık yapmadıklarını da belirtmek lazım. Görgü tanıkları yaşananları böyle anlatıyor. Peki bu grubu Beşiktaş Öğretmenevi'ne alan kim? Araştırılınca, rezervasyonun Beşiktaş Halk Eğitim Müdürü adına yapıldığı anlaşılıyor. Ancak olayın üstünden 4 gün geçmiş olmasına karşın ne Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden ne Beşiktaş Halk Eğitim Müdürlüğü'nden bir açıklama yok.

Yakalanamayan bu saldırganların yaptıklarının yanlarına kâr kalması isteniyor anlaşılan. Acaba İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey öğretmenlerine yapılan bu saldırıyla ilgilenecek mi?

Öğretmenlerin maaşlarından kesilen paralarla kurulan bir tesiste dayak yemelerine umarım sessiz kalmazlar. Beşiktaş Halk Eğitim Müdürü'nün ise halk eğitimi kavramından ne anladığını hep birlikte gördük. Bu durumda Beşiktaş halkını dikkatli olmaya çağırmaktan başka yapacak bir şey yok.

İktidar hastalığı
Malum, kolye olayı artık dünya basınına bile konu olmuş durumda. Yani dünyaya rezil olduk. Ancak bizim basın konudan sıkılmış olsa gerek ki arük konunun üzerine pek gitmiyor. Başbakan'ın "Hodri meydan. En çok fiyatı yazana sabcam bu kolyeyi" açıklaması bizimkileri korkuttu mu bilemem? Ama bazı gazetelerin yazdığı gibi 40 bin dolar değil de 10 bin dolar olsa kolyenin değeri, bu durumda ne değişir onu anlayamadım ben.

Neticede bir başbakan eşinin bir işadamından aldığı pahalı bir hediye var ortada.

Yani yabancı bir devlet adamından veya yabancı bir devlet adamının eşinden değil. Bizzat bir Türk işadamından alındı bu hediye. Yarın ben Başbakan'dan bir randevu istesem ve aynı tarihte bu kolyeyi hediye eden işadamı da bir randevu istese acaba Tayyip Bey ilk olarak hangimizle görüşür?

Psikoloji dilinde kleptomani denen bir hastalık var. Kendini kontrol edemeyerek bir şeyler çalma hastalığına bu isim veriliyor. Acaba diyorum bu hediye alma hastalığının da tıp dilinde bir ismi var mıdır?

Malum, çocuklarının düğününde, otobüs fabrikası açılışında, otomobil fabrikası ziyaretinde hep hediye kabul edildi. Kimileri, otobüs örneğinde olduğu gibi, istendi; kimileri içinse "Ne güzelmiş bu halı. Fiyatı kaça acaba" denilerek uygun zemin yaratıldı.

Zamanla sanırım bu bir alışkanlık haline geldi.

Vardır herhalde bu durumun bir ismi. Sakın bu "iktidar hastalığı" olmasın?

DİĞER YENİ YAZILAR