Tesettür otelinde Ramazan tatili

Haberin Devamı

...Tesettür otellerinde son yıllarda Ramazan özel kampanyaları başlatılmış ve insanlarımız da alışkanlıklarını değiştirip Ramazan’larını 5 yıldızlı tatil köylerinde geçirmeye başlamış. Hem de öyle böyle değil!


Haberi Yeni Şafak’tan okuduğumda itiraf edeyim çok şaşırdım. Ramazan’da bırak oruç tutanlar, oruçla uzaktan yakından alakası olmayanlar bile tatile çıkmazdı eskiden. Meğer tesettür otellerinde son yıllarda Ramazan özel kampanyaları başlatılmış ve insanlarımız da alışkanlıklarını değiştirip Ramazan’larını 5 yıldızlı tatil köylerinde geçirmeye başlamış. Hem de öyle böyle değil.

Teravihten sonra diskoya
Tesettür otelinde Ramazan tatili
Foto galeri için tıklayın


Maksat alay etmek veya açık yakalamak değil

Antalya Kumluca’da yer alan “Şah İnn Paradise” Otel bu otellerin hem en lüksü hem de Ramazan özel kampanyasında galiba en başarılısı. Geçtiğimiz hafta beni kırmayarak davetimi kabul eden yazar şair ve TV ve radyo programcısı Esra Elönü ile oradaydık. Otelin yüzde 96’sı doluydu. Demek ki devir hakikaten değişmiş.
Baştan söyleyeyim: Tesettür oteli fikrine karşı olan veya korku ve kaygıyla yaklaşanlardan değilim. Aksine böyle bir ihtiyaç varsa (ki var, sevin veya sevmeyin, memleketin yüzde 70’i kapalı ve bu yeni bir şey değil) ona göre bir pazarın olması kadar normal bir şey yok.
Maksadım ne alay etmek ne de bir açık yakalamak. Övmek veya propagandasını yapmak da değil. Ayşe Arman gibi tesettürlü olmanın nasıl bir his olduğunu da ortaya çıkartmak değil. (Üç gün baş bağlamakla anlaşılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu arada şunu da söyleyeyim: Ailemde kapalı insanlar da var. Başta onları incitmek istemem.)
Maksat Türkiye nasıl yaşıyor onu görmek ve göstermek. Geçen hafta halk plajındaydım, bu hafta hali vakti yerinde “beyaz” Müslümanların arasında.
Haber teklifimi kabul eden ve bana her konuda yardım eden başta Şah İnn Paradise Tatil Köyü Genel Müdürü Yusuf Yücel’e ve Misafir İlişkileri Müdür Yardımcısı Mehtap Aydoğan’a ve fotoğraflarımı çeken otel fotoğraf sorumlusu Türker Yaran’a teşekkür ederim.
Peki nasıl bir ortamdı? Hadise bir “oruç kampı”na mı dönüşmüş? Gündüz vakti tek bir kırıntı yiyecek bulmak gayrı mümkün mü? Personel dahil herkes kapalı olmak zorunda mı?
Haşema giymek zaruri mi? Kadınlar ve erkekler tamamen ayrı mı? Her şey din eksenli mi?
Alkol yoksa her şey bayat mı? İşte cevaplar..

Nasıl bir yer Kurallar ne?

İlk anda tesettür olmayan bir tatil köyünden farklı görünmüyor. 167 dönüm üzerinde kurulu, geniş bir sahil kenarında, bol yeşillikli bir tesis. Bu yıl 4’üncü sezonları. Tesettür otelindense “Alternatif Turizm” demeyi tercih ediyorlar. Tesis sadece tesettürlülere açık değil. Zaten kalanların 3’te biri açık. Aynı şekilde personel de. Yani tesettür zaruri değil.

Üç adet kural var:
1) Alkol yok.
2) Kadınlar ve erkekler ayrı havuzlara giriyor. 3) Ortalıkta bikini, mayo ile dolaşılması istenmiyor.
Onun dışında bir de mescit ayrımı var. Başka her yerde beraberler. İsteyen denize (sahilin batı tarafından) mayosuyla girebiliyor. Tesis içinde askılı elbise giyen de gördük. Açık giysiden diğer müşteriler çok rahatsız olursa personel kibarca uyarıyormuş. Bugüne kadar sadece bir kere olmuş. Açıklar da uyum gösteriyor.
Erkeklerin havuzu tesisin tam ortasında. Kafe, restoran ve bizim odamız havuza bakıyor. Babalar ve oğullar dize kadar şortlarıyla pek şenler.
İftar ezanla açılıyor. İftarın ardından konferans salonlarında teravih. Sonra da geniş bir çayırlıkta kurdukları sahnede gösteriler başlıyor. Oturma alanları çim üzerine serpiştirilmiş son derece rahat yayılmalık minderler. Çay servisi hiç durmuyor. İsteyene nargile de var. En güzeli de buydu. Naneli nargilemizi fokurdattık durduk.

Birinci İftar muharebesi

Günün tek ama en zorlu anı: İftar. 1500 kişiyle aynı anda iftar ciddi bir maraton. Önce iyi bir yer kapmak gerek. Klimalı alanda büyük rekabet söz konusu. Sonra sofrayı donatmak ve başında beklemek gerek. Açık büfedeki rekabet daha da büyük. Soğuk önündeki nisbi rahatlığa karşın sıcaklar insanı zorluyor. Kuyrukta beklerken ezan okunuyor, ne yapacağını şaşırıyorsun. Bırakıp gitsen sıranı kaybedeceksin, bırakmasan zaten susuzluktan haşat olmuşsun, bir saniye daha dursan hayati tehlike var. İşte bu nedenle iftar öncesi dakikalar biraz vahşi geçiyor diyebilirim. İtiş kakış, harala gürele... Birkaç kez elimdeki tabağı düşürecektim az daha. İftarda açık büfe iyi fikir değil diye düşündüm. Esra ile suyumuzu içtik, orucumuzu açtık, ancak 20 dakika sonra, toz duman dağılınca bir şeyler yedik.

Akdeniz’in en iyi korunan (E tipi) Bayanlar Kompleksi

Keskin Kalem Esra Elönü, adını duyunca “Bayana da kompleks ne yakışır” demekten kendini alamadığı bu bölüm 167 dönümlük arazinin batı tarafına kurulmuş ayrı bir dünya. İçeriye 5 yaşın üzerinde bir erkek, kamera, fotoğraf makinesi, cep telefonu ve bilgisayar asla ve katta giremiyor. Etrafı 5 metreye varan yüksek duvarlarla örülü. Deniz tarafındaki duvarların üzerinde Truman Show’daki gibi bir deniz resmedilmiş.
İlk izlenimim: Kadınlara yine haksızlık yapılmış. Burası erkek havuzunun ancak yarısı. Duvarlar yüksek, deniz kenarında denizi görememek iyice sıkıyor insanı. “Erkekleri buraya alalım, orası bizim olsun!” teklifim gülümseme ile karşılandı.
Sonra alışıyor insan. Üstelik klimalı kapalı alan da var ki erkekler havuzu etrafında yok.
Giyimde ortak bir davranış yok. Kimi gayet rahat iki parça bikinili, kimi bikini üstü kısa şortlu, kimi mayo üstü dize kadar şortlu, kimi benim giydiğim gibi kollar açık, diz altı şortlu, yarı açık haşemalı, kimi ise full aksesuar. Kadın kadına da çıplak olmak caiz değilmiş. Peee...
Onun dışında Bayanlar Kompleksi tam teşekküllü bir güzellik merkezi. Masaj, kuaför, ağda, yüz bakımı, geçici kına dövmesi. Ne isterseniz...
Saçta nedir tercihler diye soruyorum, röfle en az açıklardaki kadar seviliyormuş. (Bundan sonra ‘Röfle Abla’ demeyeceğim kimseye) Ama en çok geçici dövme talep görmüş. Üstelik de nerelerine yaptırıyorlarmış? Ha haaa! Bel altlarına.
Yarı açık haşemayla yüzmek nasılmış peki? Biri havuza seni giysiyle atmış da hadi girdik bari yüzelim durumu. O kadar da kötü değil aslında. Uzun süre yüzülmez ama zaten şöyle bir sorun var: Tesettürlü kadınların ezici çoğunluğu zaten yüzme bilmiyor. Havuza serinlemek için giriyor. Bunun bana acı verdiğini söylemem gerek.

BAYANLAR DİSKOSU
Teravihten diskoya

Ramazan eğlencesinden bağımsız bir de böyle bir aktivite var. Havuz başında bayan bayana (bu bayan lafını da bana yazdırdılar ya... Peee...) eğlence. Hayli hareketli oyun havaları çalınıyor ve kimi kızlar -ne yalan söyleyeyim- çılgınlar gibi dans ediyor. Kim açık kim kapalı tabii bilmiyoruz ama belli ki en azından ailede bir kapalı var ki buraya gelinmiş. Sonra İranlı bir hanım özel bir kaset verdi ve İran havaları eşliğinde dans edildi. Sonra yabancı, sonra yerli, sonra Arap, sonra yine Tarkan... Demek istediğim: Kapalı açık arada hiçbir fark yok. Ortam müsaitse hepsi dans ediyor, hepsi neşeleniyor. Ha ama bakın hiç çok yüksek kahkaha duymadık. Neşe evet ama kahkaha yok.

Haşemalı fotomun açıklaması

“Hem Ayşe Armanlık yapmıyorum diyorsun hem bu foto ne?” diyebilirsiniz, zaten deyin de. Mesele şu: Kadınlar, pardon Bayanlar Kompleksinden fotoğraf elde etmek mümkün olmadı. Zira anlaşılır nedenlerle yasak. Hanımlar serbest bölge diye diledikleri kadar açılmışlar, bir gazetenin bir Pazar ekinde nal gibi bir foto ile bugüne kadar özenle sakladıkları bedenlerini cümle alem niye görsün? Fakat biliyorum ki döndüğümde şefimiz Güney Öztürk, Bayanlar Kompleksi hakkında söylediğim her cümleden sonra “foto var mı?” diyecek. Ve fotosuz da haber girmeyecek. Ama yok. Bu nedenle kendimi (yine) feda ettim ve böyle pozlar verdim. Çakacaklar lütfen biraz merhamet etsin olur mu?

Ne kadar liberal? 19 saat yemek servisi!

Gazeteye gelip hararetle otel hakkında konuştuğumda ilk lafım “Vallahi liberal bir otel!” oldu. Zira gitmeden önce şefim şöyle demişti: “Bak bir delilik yapma, tesettür otelinde Ramazan vakti herkesin önünde bir şeyler yemeye kalkıp olay olma!”

Ha hayt! Otelde 19 saat aralıksız yemek servisi var! Yani bir oruç kampı değil. Her şeyden önce çocuklar var tabii. Ama oruç tutmayan dünya kadar da yetişkin var. Kimse de kimseden tutmadığını saklamıyor açıkçası.
Peki akşam ezanı yayınlanıyor sabah ezanı yayınlanıyor mu? Hayır. Uyuyanlara saygı gereği sabah ezanı yayınlanmıyor. Bunu bir bizim mahallenin müezzinine anlatamıyoruz. Herkesin ibadeti kendine kardeşim.

Uzaylı tesettürlü: Esra Elönü

Bana bu haberimde Esra Elönü eşlik etti. Kendisi son yılların en heyecan verici kalemi. Haber 7 ve Star gazetesinde yazıyor. Vahşi bir yazı tarzı var. Kelimelerle ateşle oynayan akrobatlar gibi oynuyor. Alışmak gerekiyor. Hazmı kolay değil. Ne tarzı, ne de dedikleri.
Ramazan’da onunla bir tesettür oteline gitmek yazılarını okumak kadar lezzetliydi. Başörtülü ama otel ahalisinden biraz daha farklı bir dünyada yaşayan genç bir Türk kadını olarak yaptığı yorumlar beni hem güldürdü hem zihnimi açtı. Üstelik bir röportajında şöyle demişti: “Evet, bizim aşklarımız, yaşamımız merak ediliyor. Merak edilmesinin en büyük sebebi de insanlara gizemli gelmeniz belki. Nesnel olarak kapalısınız. Bu kapalılık baş kapatmayla ilgili değil. “Acaba bunlar nasıl yaşıyorlar?” diyorlar. Sanki biz ayrı bir gettoyuz, ayrı bir yerdeyiz, Kızılderiliyiz. Başka bir dilde gibi görünüyoruz.”
Bu haberin yapılış nedeni de zaten Esra’nın biraz sitemle söylediği “kapalıya merak.” Yanımda olması iyi geldi. Ayrıca takip edeni, tanıyanı da hayli çıktı. Ekibimizin ünlüsüydü. (Beni? Hiç kimse) Ben yorumlarını yazmaya mezun değilim ama belki kendi yazar. www.esraelonu.com’da yazılarını topluca bulabilirsiniz.

ELEŞTİRİLER VE CEVAPLAR

Sayın Tönbekici iyi çalışmalar;

Şah inn paradise daki gözlemlerinizi okudum. ve biraz üzüldüm maalesef..
Zira okumaya başlarken Ayşe Arman gibi seviyesiz bir yaklaşımda bulunmayacağınıza emindim -öyle de yapmışsınız zaten- lakin 3 noktada çok daha dikkatli davranmanızı beklerdim.

İzninizle belirtmek isterim:
1- Erkekler kendi içlerinde bile nasıl ki anadan üryan dolaşamazsa, kadınların da kendi içlerinde bile örtmeleri gereken yerleri vardır bizim inancımıza göre. Bunu öğrendikten sonraki yorumunuz 'peeee' olmamalıydı. Günah kazandınız demek için söylemiyorum bunu, zira günahınız-sevabınız beni alakadar etmiyor; lakin benim inancıma saygısızlık değil midir bu?
2- Mahallenizin müezzinine bir türlü anlatamadığınız saygı kavramı... Ne sürüncemeli bir durumdur bu. Her şey bitti de gürültü kirliliğine sebep bir sabah ezanı mı kaldı? Horozları da kesin o zaman, insaf.. 1400 yıllık bir inanç sisteminin bel kemiği olan namaz nasıl olur da ezanının güne başlama saati olan sabah vaktinde okunması ile saygısızlık haline gelebilir? Bir de bu yönünden bakınız meseleye...
3- Kadınların ilgisini en çok çeken geçici dövme meselesi.. 'hem de nereye biliyor musunuz: belden aşağısına' kısmı çok irrite edici.. Örtünmek-saklamak istedikçe, ifşa etmek istemedikçe, altındakilere bakma isteği insanca bir duygu olan merakla izah edilemeyecek kadar cüretkar ve art niyetli. kapalıların belden aşağısı çok renkli, cıvıl cıvıl öyle mi? Çok üzüldüm, çok.. Sizi kim davet etti de bak bunu biz göstermiyoruz ama sen gel gör ve yaz dedi.. Buna ne hakkınız var? O zaman yatak odası sırlarına da giriniz insanların.. Vay be kapalılara bakın neler de yapıyorlarmış deyiniz.. İnsanlar saklasa da size nasılsa serbest. kamera-cep tel vs. alınmamış ama sizi aradan kaçırmışlar..
Kusura bakmayınız biraz sert oldu gibi.. Halbuki yazılarınızı da severdim.. Ama sizinki de çok nahoş olmuş yukarıda belirttiğim 3 noktayı ihtiva ettiği için.. Ve özellikle belirtmek isterim ki çok daha light olsa da benim için Ayşe Arman’ınkinden daha kırıcı.. Ona tenezzül edip mail filan göndermedim. Ama size bunları yazma ihtiyacı hissettim. Ve bunu da, beni radikal-sivri bir tip sanmayasınız veya amacımın sadece kınamak olduğunu zannetmeyesiniz diye belirtiyorum..

oğuz on
samanyolu radyolar grubu
ar-ge


Sevgili Oğuz Bey

1-Müslüman inancına göre kadınların kadınlar arasında bile belli yerlerini (göğüsten diz altına kadar) örtmeleri gerektiğini bilmiyordum. Bikini değilse bile mayo giymenin yeterli olduğunu düşünüyordum. Meğer “peştamal” bölgesiymiş. (Geleneksel hamamlarda kadınların peştamal ile yıkanmaları gözümün önüne geldiği için peştamal bölgesi dedim) Benim “peeee”lemem bir şaşkınlık ifadesidir. Alay etme ifadesi değil. Yazılarımda da kullanırım. Öte yandan peştamal bölgesi yeterliyken yine de full mütesettir havuza girmek biraz abartılı değil midir? Tabii herkesin kendi bileceği bir iş ama demeden edemedim.

2-Bunu defalarca anlattım ama yeniden anlatayım:

Bizim mahallenin camiinin iki müezzini var. Birincisine canım kurban. Gayet güzel bir sesle, teganniye kaçmadan, kulaklarımızı hangi saatte olsun tırmalamadan ve mahalleliyi yerinden zıplatmadan okuyor ezanı. Ve lakin öbürü, adamı dinden imandan soğutur. Nitekim soğutuyor da. Zira kendinin çok şahane bir sesi olduğunu düşünüp öyle bir ses nümeroları yapıyor ki ezan mı dinliyoruz 2. sınıf bir gazinoda beceremediği halde eski zor şarkıları okumaya ve milleti gaza getirmeye çalışan yeni yetme bir üvertür mü dinliyoruz belli değil.
Çok dikkat ettim beğendiğim müezzin okuduğunda ses seviyesi gayet makulken, ikincisi okuduğunda 100 metrelik bir alanda karşılıklı konuşmak mümkün olamıyor. Mahallede neredeyse hayat duruyor. Huşu nedeniyle değil, ses terörü yüzünden.
Herhalde genç ve pek hevesli bir müezzin fakat hayalleri camii müezzinliğinden çok öteymiş ancak güzel olduğunu sandığı sesiyle ancak bu noktaya kadar gelmiş.
Burada mesele ezan değil. Burada mesele ezan bahanesiyle İbrahim Tatlıseslik taslamak. Nasıl ki Tatlıses’in tiz (bazılarına göre hesapça tenor) bir sesi vardır ve bana fena halde miyavlıyormuş gibi gelen bir tarzda şarkı söyler işte bizim müezzin de aynı şekilde ezan okuyor.

Ses yanıklaştırmalar mı istersiniz, gereksiz uzunlukta es vermeler mi istersiniz, esten sonra gürleyerek daha doğrusu patlayarak devam etmeler mi, “Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah” derken mmmmmm’lama faslını abartmalar mı, “Hayye ale's-Salâ” derken sinir bozan bir yalvarma durumuna geçmeler mi, …
Nedir o esler? Sahnede miyiz? Alkış mı bekliyoruz? Ezan içinde yalvarma tonunun ne işi var? Müezzin efendi hiç mi ezanın manasını bir yerde okumamıştır?

“Haydi namaza” derken neden yerlerde sürünme, aman dileme tonuna geçiliyor? Neden ezanın manasıyla bu kadar çelişiliyor? “Namaza gelin ne olur, yalvarıyorum, lütfen rica ediyorum ama bakın çok üzülüyorum” tonunda bir ezan olabilir mi? Ezanın haysiyeti, ezanın dik bir duruşu diye bir şey yok mudur? Bunu da bir imansız tosbağa olan benim mi söylemem gerekir?

Ama işte 1 ve 2 numaralı tabudan birincisidir ezan. “Bu tarz ezan sinir bozuyor, ben camimde yalvar yakan tiz sesli bir müezzin istemiyorum, ezanın haysiyeti ayaklar altında” demek her halükârda din düşmanlığı oluyor.

Nasıl ki ben daha önce “bu Atatürk heykeli ÇOK çirkin, ben mahallemde heykeltıraşlık adına bir utanç abidesi olan üstelik bulunduğu avuç içi kadar meydana da 5 beden büyük gelen bu garabeti istemiyorum” demiştim ve 145 numaralı EN BÜYÜK Atatürk düşmanı olmuştum, işte “bu adamın okuduğu ezan beynimi felç ediyor” deyince de aynı hesap.

Şimdi sorarım. İbrahim Tatlıses miyavlaması şeklinde, alabildiğine tiz, mmmm’lamaktan bir türlü bitmek bilmeyen, yalvar yakar, son derece haysiyetsiz, gazino üslubunda bir ezana, cemaati Müslimin günde üç vakit katlanmak zorunda mıdır? Üç vakit dedim çünkü diğer vakitlerde sevdiğim, en azından tepki duymadığım diğer müezzin okuyor ezanı.

Başım açık diye ne dersem diyeyim, böyle detay detay anlattığım halde ezan düşmanı olmaya mahkum muyum? Tek bir Allahın kulu “ablacım haklısın, çok tuhaf okuyorlar, tenor müezzin modası bizim de canımızı sıkıyor, ezanda İbrahim Tatlısesleşme hakikaten bir dert” demeyecek mi?

Gerçi İbrahim Tatlıses’in miyavlayarak şarkı/türkü/maval okumasına bayılan bir millet niye aynı tarz ezandan rahatsız olsun ki?

Benimki de zırvalık işte. Tamam vazgeçtim. Allah sizi de beni de bildiği gibi yapsın.
(Cevap ayaklarıyla arada da bir köşe attırdık iyi mi!)

****

Kimden: Müzeyyen Demirdelen


İlk anda tesettür olmayan bir tatil köyünden farklı görünmüyor. 167 dönüm üzerinde kurulu, geniş bir sahil kenarında, bol yeşillikli bir tesis. Bu yıl 4’üncü sezonları. Tesettür otelindense “Alternatif Turizm” demeyi tercih ediyorlar. Tesis sadece tesettürlülere açık değil. Zaten kalanların 3’te biri açık. Aynı şekilde personel de. Yani tesettür zaruri değil.
SİZİN YAZDIĞINIZ YAZI.. NE DEMEK SAHİL KENARINDA.... YAKIŞTI MI SİZE..? ay mehtabı der gibi...

Cevap:
Anladım. Sanırım “sahilde” demem yeterliydi. Geniş bir sahilde yer alan X otel… Sahil deyince aklıma kumsal geldiği için böyle bir “mesela örneğin” saçmalığı yapmışım. Uyarınız için teşekkür ederim.

*****************

Kimden: Deve Erol

Slm
ben bjk çarşı grubunun sosyal mesaj pankartlarını yapan deve erol................. abi ya bize kendini tombul ve çirkin diye lanse edip sora da böle sex bombası gibi pozlar verme ya.... ben hiç sana bu gözle bakmamıştım... dünya ahiret bacımsın tripleri (manita abi özür) başarılar ....müthişsin (meslek olarak)


Pek sevgili Deve Bey
Haşemayla seks bombası olmak konulu mektubunuz “ilginç mektuplar” koleksiyonumda çok değerli bir yere sahip olacak. Buradan da şu anlaşılıyor: Abi ne yaparsan yap, muhakkak surette birinin kafasında muzır bir takım düşüncelere neden oluyorsun. Müslümanlık, erkek kafasını çok iyi çözmüş. Var mı itirazı olan?

*******

Kimden: Safa G.

Sayın Mutlu Tönbekici,

Kur'an'daki İslam dini ile ilgileri ve bilgileri olmayan, beyinleri hurafelerle doldurulmuş, din üzerinden güç ve kazanç sağlamayı amaç edinmiş ve bunu becermiş ikiyüzlü insanları "Ay ne cici insanlar!" "Ay ne anlayışlı insanlar!" şeklinde tanıtmak konusundaki muhteşem yazınız için sizi kutluyorum. Karşılığını verirler elbette, eşek değiller ya!

Cevap:
Tabii haklısınız. Değillerdir inşallah. Nicedir ikinci el bir plastik ördek istiyorum fakat param yetmiyor, kimse artık o “eşek olmayanlar” gönderirler diye umuyorum. Haşemayla girdiğim küvetimde “bullshit! bullshit!” diye öttürmek istiyorum sarı plastik ördeğimi. Hay Allah! Yoksa pazarlığı daha yüksekten mi açmalıydım pek değerli ve kül yutmaz Safa Bey? Ben bu konuda acemiyim zira. Belli ki siz menfaat karşılığı yalan dolan şeyler yapmaya alışıksınız ki bu kadar eminsiniz. Benimle tecrübelerinizi paylaşır mısınız acaba? Yok tabii siz daha iyi bir şeyler teklif ederseniz “Ay ne kötü insanlar” “Ay ne anlayışsız insanlar” “Ay çok fenalar, oy mühründe bile EVET yazmışlar, ay çok çirkiin” yazılarını da yazabilirim. Eşek değilsiniz ya.. 50 -60 yıldır mühürler böyle, bu referanduma has bir şey değil gerçeğini görmezden geliveririm. (Peki “hayır” deme karşılığında ne veriyorsunuz? “Plastik kaz” istesem mesela olur mu? Hem manidar da olur, ha?)

****
Kimden: Rıza

merhaba,

yaptığınız röportaş belki size güzel gelebilir, ama onlara pirim vermekten başka birşey değil. onlar zaten bunları istiyorlar. ayşe arman zaten ne yaptığını bilmez biri, gazeteciliği nedir o da bilinmez. fotoğrafa gelince, güneye anlatabilirdiniz, hak verirdi. kendinizi feda etmeniz gerekmezdi. Size de yakışmış öyle kalın. sevgiler. Rıza

Cevap:
1-Güney, hayatta anlamazdı. O bir fotoğraf canavarı!
2-Şu “pirim verme” meselesi nedir hâlâ anlamış değilim. Ben kimim ki de birilerine pirim verebiliyorum? Fakat daha komiği “onlar” demeye çalıştığınız kesim iktidarda bilmiyorum farkında mısınız? Yani onlar “pirim”lerini kendilerine çoktan verdiler. 7-8 yıl oldu.
3-Bu korkunç imlaya rağmen size mi “pirim” vereyim? Haftaya da sizinle röportaş yapayım ister misiniz? Hatta zaportöj de yapabiliriz.
4-Size de sevgiler ama ben hazır 8 kilo zayıfladım, bir süre daha açık giyinmek istiyorum. Şort da yakışıyor, emin olun.

DİĞER YENİ YAZILAR