Haberin Devamı
“Herkesin kendi sözcükleri var anlatmaya yetmeyen ve
herkesin kendi öyküsü var
anlatmakla bitmeyen... Ya
seninki hangisi? Aynı başlayan hikâyenin sendeki sonu hangisi? Bendeki... Derin... Yırtılmış su sesi...”
Yukarıdaki paragraf, son üç dört gündür satırlarıyla müthiş bir arkadaşlık kurduğum Emre
Kalcı’ya ait...
Bana yazdığı kırmızı kağıtlı o güzel mektubu okuduğum anda anladım aslında kiminle karşılaşacağımı...
Bana açtığı yakın sayfaya şaştım kaldım okudukça...
Emre Kalcı uzun zamandır okuduğum en etkileyici, en gerçek cümlelerin yazarı bence.
... “Aşkla incitilmiş bir çocuğun göz renginin kör olduğunu, en çok buna inananlara inandığınızı, cebinde yanık merhemi taşıyan âşıklara ilgi duyduğunuzu, aşkın en çok sokakta gerçek olduğunu, birini sevmenin hakikaten yürek istediğini bağırdığınızda sesinizin, bir benzerinize çarpıp yankılandığını duyacaksınız (...) Bir kelebek sayılı günlerinde uçmayı öğrenemiyorsa pes etmeli... Belki güzel bir çiçeğin dibinde ona kendisinden renkli kanatlarını gösterir. Kim bilir, çok sevdiği ve kabul gördüğü bir taşa konup muhabbetle içini ısıtır. Belki de bir kuvvet yükselir ve düştüğü yeri sever son nefesini verirken.”
(Sessiz Düet, Silahsız Düello syf. 58)
Bugün bu köşede Emre Kalcı’dan bahsetmeye karar verdiğim andan itibaren onu nasıl anlatacağım diye düşünüyorum. Ama o kadar hayranlık duydum ki yazdıklarına, ne söylesem yetersiz olacak. Bu kitapları bu kadar geç okuduğum için üzgünüm. Ama belli ki zamanı şimdiymiş. Ondan söz etmenin en güzel yolu satırlarından alıntı yapmak sanırım. “Alçı” isimli kitabının arkasında şu satırlarla çağırıyor mesela okurunu:
“Alçıya alınmış, tekrar eski yerine özenle yerleştirilmiş hasarsız halini özleyen kırık bir kalp... Bazı sözler tam yara aldığı yerden kanamaya başlar, bazıları önce ayağa kakmayı bekler... Ağlamak ve unutmak gülmek ve hatırlamak kadar gerçek... Her gülümseyiş bir gün iyileşecek... Sahi iyileşmek diye bir şey var mı ki?”
Uzun zamandır düşündüklerimi düşünsem de yazmayacağım, istesem de yapamayacağım kadar şahane bir anlatımla dökmüş
kağıtlara...
Emre Kalcı adını o kadar çok duyacağız ki...
Kitabın armağan bölümünde yazdığı satırlarla bitirelim:
“Kalbimi kırdıkları yoldan geri dönmedim onlara
Onlar dönmem için can atacaktı
Dönsem ayaklarıma cam batacaktı
Dönmedim...”