Bir neden...

Haberin Devamı

Bugünlerde bütün ilgim Menderes ailesinin yaşamı üzerinde. İster istemez... Yakında gösterime girmesi planlanan “Ben Onu Çok Sevdim” isimli dizide Berin Menderes rolü bana verildiği andan itibaren o yoğun hazırlık sürecinin içindeki yerimi almış oldum ben de... Açıkçası bugüne dek hiçbir rolüme bu kadar hazırlanma şansım olmamıştı. Sadece Menderes ailesi değil, o yıllarda ülkede ve dünyada ne olup bittiyse; yaşam biçimlerini, kadın erkek ilişkilerini, hayatlarını etkileyen, değiştiren gelişmeleri, müzikleri, yeme içme alışkanlıklarını velhasıl pek çok şeyi öğrenmeye çalışıyorum... Kitaplar, filmler, belgeler, anılar, o yıllarda yaşamış, olaylara tanık olmuş kişiler, notlar, tezler...

Merak ettiğim her soru, yanıtıyla beraberinde başka bir soruyu getiriyor...

Bugünkü ulaşım ve sahip olma gücü yok ama eldekilerle yaratılanlar nasıl şık, zarif ve göz kamaştırıcı görünüyor. O giysiler, şapkalar, düğmeler... Fakat nasıl sigara içiliyormuş aman Allahım... Ne kadar etkinmiş kitaplar insanların yaşamında... Bilgili, eğitimli kadınların aile içi ve dışındaki tutumlarını, tercihlerini, kimi kabullenişlerini bugünden bakıp anlayabilmek öyle zor ki...

***


İyi eğitimli, iki dil bilen, piyano çalan güçlü, idareci bir kadın Berin Hanım. Evliyazadeler’den gelen bu genç kadın hiçbir zaman istememiş Adnan Bey‘in siyasete girmesini... 1926’da idam edilen dayısı Doktor Nâzım’ın ardından içten içe büyüttüğü en büyük korku bir siyasetçi ile evlenmek ve onun da bir gün idam edilmesiymiş... Adnan Bey’le evlenmesinin nedeni, onun bir toprak adamı olması, siyasetten uzak duracağına inancıymış. Ama gel gör ki korkunun en büyüğü gerçeğe dönüşmüş. Kaderi Berin Hanım’ı idam edilen bir başvekil eşi olarak yaşamaya mahkûm etmiş... Kuzeni Emel’in eşi Fatin Rüştü Zorlu da Adnan Menderes’le birlikte idam edildiğinde bir ailede siyasi suçu nedeniyle asılarak öldürülen üçüncü kişi olmuş...

Adnan Menderes’in en büyük korkusu ise verem hastalığı imiş... Hep veremden korkmuş ve işe bakın ki bütün ailesini veremden kaybetmiş... Belki de herkesi kaybettikten sonra verem korkusu daha da büyümüş. Annesi ve babası veremden öldükten sonra babaannesi büyütmüş Menderes’i. Hayattaki tek kardeşini de veremden kaybetmiş.

Menderes ailesinin başlangıçta görkemli sonrasında hüzünlü akan hikâyesini çoğunuz biliyorsunuz zaten...

***


“Korku en büyük iki enerjiden birisidir” diyor Natalia Zayud... “O kadar çok korkarsın ki, o korku hareket ettirir düşünceni...”

Açıkçası bunu bilmek de korkutuyor beni. Yaşamımdaki her kötü şeyden kendimi sorumlu hissetmek ne kötü... İnsan korkusunu nasıl yönetebilir ki? Korkusundan hastalanıyorken, söz geçiremiyorken bedenine... Hatta korkusundan kalbi duruyorken...

Mehmet Ali Birand’ın karısı “Mehmet Ali kanserden ölmedi hep korktuğu gibi kalpten öldü” dedi ya...

Bazen bütün bu hayatlara bakıp, okurken... Karamsarlığa kapılıyor insan...

***


Karamsarlık, korku... Okuduklarımdan yorulunca tek başıma öğle vakti sinemaya gittim... “Umut Işığım”dı filmin adı... Bradley Cooper ne güzel oynamış... Silahlara Veda isimli romanı okuyor... Erişkin yaşında ilk kez okuyor ve... Hemingway’e saydırıyor öfkeyle.... Nefis bir sahne, nefis... Öyle ya, dünya bu kadar kötüyken bu roman nasıl olur da böyle biter? İyi şeylere delicesine ihtiyacı varken herkesin, susamışken, açken... Bu yazı Silahlara Veda’yı okumadıysanız okumanız için bir neden, Umut Işığım’ı izlemediyseniz izlemeniz için bir neden, Adnan Menderes ve yaşadığı yıllara dair bir fikriniz yoksa ilginizi çekmesi için bir neden olabilir mi acaba?

DİĞER YENİ YAZILAR