Hayvana işkenceye acil sert ve caydırıcı cezalar getirilmeli

23 Haziran 2018

Yavru bir köpek ve kedinin bacaklarını kesip öldüren psikopatların canlılara zarar vermelerine engel olmak nasıl mümkün olabilir?

Ne yazık ki son yıllarda hayvanlara şiddet uygulanması ya da hayvanın cinsel istismarı ile ilgili haberlerin sayısı arttı. Kendini koruyamayan bu masum canlılara yapılanlar karşısında duyulan üzüntü ve kızgınlığın yanı sıra, bu durum, insanlarda kaygı da yaratıyor. Çünkü bu tür şiddeti gösterenlerin kendilerini koruyamayacak durumdaki çocuk, yaşlı, engelli bireylere de işkence yapıp yapmayacağı gibi soru işaretlerini barındırıyor.

Cezai ehliyetleri var

Psikiyatr Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Hayvanlara şiddet gösterenleri incelediğimizde; evcil hayvanın sahibine kızarak intikam amaçlı olarak hayvana zarar veren öfke kontrolünden yoksun kişileri izliyoruz. Hayvanı cinsel tatmin amaçlı kullanarak zarar veren zoofililer var. Bunlar dışında amacını, niyetini anlayamadığımız, gerçekten psikopatoloji gösteren büyük bir grup var. Bu grubun içinde yaptığı fiilin sonuçlarından habersiz olan zeka geriliği bulunan grup azınlıkta. Haberleri izlediğimizde hayvanlara zarar veren birçok kişinin cezai ehliyetini ortadan kaldıracak ölçüde muhakeme bozukluğu yaşamayan, normal bir günlük yaşantı süren ve toplum içinde barınan insanlar görüyoruz.

Hayatı normal bir insan gibi yaşıyorlar

Bu grup büyük oranda antisosyal kişilik bozukluğu sergileyen yani başkalarının haklarını umursamayan ve çiğneyen bir kişilik örüntüsü gösteren, yaptıklarına kendince bir kılıf uydurarak vicdan azabı çekmeyen, pişmanlık duymayan kişilerden oluşuyor. Araştırmalar hayvan istismarında bulunan kişilerin insanlara ve hayvanlara empati yapabilme kabiliyetine sahip olmadıklarını gösteriyor. Diğer canlılara empati yapma kabiliyetinden uzak görüntü seri katillerde de gösterilmiş bir özellik. Hayvanlara kasıtlı zarar verme, bazı kriminologlar ve psikologların tanımladıkları “cinayet üçlüsü”nün bir maddesi. Ergenlik döneminde kalıcı ve tekrarlar biçimde gece yatak ıslatma, yangın çıkarma ve hayvanlara zarar verme belirti ve davranışlarından ikisini birden bulunmasının, kişinin ileride cinayet işleme potansiyelinin olması ile ilişkilendirilmiş. Daha yaygın kabul gören fikir; hayvanlara zarar verenlerin genellikle ebeveyn istismarı, aile içi şiddete tanıklık, ebeveyn ihmali görmüş olduklarıdır.

Bu dünya tüm canlılara ait. Hayvan refahı için çalışan profesyoneller ve kurumlar, insanlar ve hayvanlar tarafından paylaşılan ortamların hiçbir canlının zarar görmeyeceği biçimde düzenlenebilmesi, başka canlılara karşı işlenen suçların cezasız kalmaması için gerekli önlemleri almalıdır.

Ceza verilmezse çocuklar bunu normal kabul edebilir

Devamını Oku

Gökdelenler sıcaklığı 10 derece fazla hissettiriyor

23 Haziran 2018

Kentlerdeki gökdelenler ve oluşturduğu ısı adacıkları hissedilen sıcaklıkları 8-10 derece artırıyor. Etkisi bununla da sınırlı değil. Kısa ama kuvvetli sağanak yağış, artan buharlaşma, kuraklık, çölleşme bizi bekliyor.

Meteorologlara göre yazın sonlarına doğru tehlikeli olabilecek uzun süreli bir sıcak hava dalgası bekleniyor. Çölleşme ve kuraklık denince akıllara büyük kentlerde normal yağışları engelleyen ısı adacıkları geliyor. TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası 2’nci Başkanı Ahmet Köse, İstanbul için ısı adacıklarının oluşturduğu tehlikeleri şöyle özetliyor: Aşırı şehirleşme iklim parametrelerinin birçok özelliğini bozuyor. Doğal örtünün yerini alan binalar, asfalt yüzeyler, hızla artan cam giydirme binaların yansıtma özelliği şehirlerde ısı adaları oluşturuyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda yerleşim alanı ile hemen yanı başındaki yeşillik alanda ölçülen sıcaklıkların mevsimsel değişikler gösterse de 5 derecenin üzerine kadar çıktığı görülüyor.

Hissedilen sıcaklık 10 derece fark ediyor
Bu durumu halkımızın anlayacağı şekilde örneklemek gerekirse; Hava sıcaklığı İstanbul-Maslak’ta 33 derece ve nem oranı yüzde 55 olsun hissedilen sıcaklık bu durumda 39 derece oluyor. Hemen yanı başında Belgrad Ormanlarında sıcaklık 30 derece ve nem oranı yüzde 55 olsun hissedilen sıcaklık 32 derece oluyor. Bu tarz hava sıcaklıklarında asfalt sıcaklığı 58 derece ve beton sıcaklığı 54 dereceye kadar çıkabiliyor aynı zaman diliminde. Ayrıca cam binaların gelen ışığı yansıtması sonucu civarında sıcaklığı 3 dereceye kadar artırdığını ve beton, asfalt kaynaklı sıcaklık farkını da hesaba kattığımızda 33 derece olan sıcaklığı Maslak’ta bir vatandaşımız ortalama 42-45 derece aralığında hissederken, hemen yanı başında Belgrad Ormanında 32 derece hissediyor. Dolayısıyla ortaya 10 derecelik sıcaklık farkı çıkıyor.
Aslında yaşanabilir alan çok
Rahmetli Turgut Cansever hocamız ile Y. Mimar Çelik Erengezgin’in yaptığı bir hesaba göre, ortalama büyüklükte bir karayolları haritasında yarım santim kalınlığında, yani 10 km kadar, doğudan batıya 1500 km uzanan bir kırmızıçizgi düşleyin. İşte o çizginin içinde, tüm nüfusu ortalama iki katlı evlerde iskan etmek mümkünmüş meğerse. Bu hesap; 70 milyon için adam başı 214 m2 alan demektir. Türkiye’nin toplam alanının yaklaşık 800.000 km2 olduğunu, Devletin elinde; tarımsal, dağlık bataklık ve elverişsiz alanlar dışında ortalama 400.000 km2 arazi olduğunu bilmekteyiz. Sosyal donatılar, yollar ve yeşil alanlar dahil, kişi başına 200 m2 hesabı ile, 70 milyon nüfus için sadece 14 milyon dönüm, yani 14.000 km2 arazi gerekmektedir. Bu alan ise ülke yüzölçümünün sadece yüzde 1.75‘idir. Binalar taş ve iki-üç katlı olsa ısı adacıkları oluşmaz Taş, yapısı gereği ısı yalıtımına mukavemetli. İçerdeki ısıyı dışarı, dışarıdakini ise içeri verme katsayısı düşük. Bu nedenle Erzurum, Kars gibi soğuk şehirlerde az katlı yapılarda çoğunlukla taş kullanılmış. Bu nedenle eğer şehirler dikey yapılarla değil 2 yada 3 katlı yatay yapılarla oluşsa idi, ısı adacıkları açısından bu günkünden çok daha konforlu şehirlerde yaşamak mümkün olabilirdi. İstanbul’da en fazla 5 milyon nüfus barınmalı Yaşam için en temel ihtiyaçlar hava, su ve besin. Şehirler planlanırken bu üç temel parametre göz önünde bulundurulmuyor. Atmosferin normal sirkülasyonu kendi içinde bir denge halinde. Yüksek katlı gökdelenler şehirlerimizin rüzgar akışı önüne Çin seddi gibi yükseliyor ve şehrin rüzgar yapısını bloke ederek şehirleri nefessiz bırakıyor. En fazla 5 milyon kişiye yetebilecek su rezervine 20 milyona yakın nüfus yerleşince Melen ve Istırancalar gibi şehir dışından su taşınmak zorunda kalınıyor. İstanbul’un şehir olarak havası, suyu ve besiniyle rahat etmesi için ortalama 5 milyon nüfusu barındıran yapıların dışında kalan tüm yapıların azaltılması gerekiyor. İstanbul’un en sıcak semtleri İstanbul’un en sıcak semtleri şehir nüfusunun ve bina stokunun fazla olduğu güney sahilleri. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün ölçümlerine ve yapılan bilimsel çalışmalara baktığımızda Bakırköy, Kadıköy, Çekmeköy, Eyüp, Tuzla, Sarıyer (Maslak bölgesi) genelde İstanbul’un en sıcak ilçeleri karşımıza çıkarken, yeşil ve ormanın daha fazla olduğu Karadeniz sahilinde kalan ilçeler Çatalca, Beykoz ve Şile en serin ilçeleri. Çözüm ne olabilir? ŞEHİR ISI ADASI etkisini azaltmak için yapılacak çalışmalardan bazıları şöyle: - Şehir içlerinde büyük yeşil alanlar oluşturarak küçük ölçekli şehir meltemleri oluşturulabilir. - Yeni planlanan yerleşim alanlarında cadde genişlikleri ve çevresindeki kat sayıları gök görüş oranı dikkate alınarak hesaplanmalı. Çünkü küçük değerli gök görüş oranına sahip şehir kanyonları rüzgar hızını düşürerek sıcaklık ve kirlilik dağılımını etkiliyor. - Gökdelenlerin cephesi, şeffaf cam malzeme kullanılarak yapıldığında, aşırı ısı, ışık ve parlama sorunları ile karşılaşılıyor ve bu sorunları önlemek için ek gölgelendirme tedbirlerinin alınması gerekiyor. Gökdelenler cam kutular olarak değil, opak (dolu) cepheler olarak tasarlanmalı. - Doğada olmayan bir yükselti yaptığınızda (gökdelen gibi), rüzgârın gücünü ve doğal esinti yönünü etkilersiniz. Rüzgar gökdelenin gövdesine çarptığında, bina yüksekliğinin 50 katına kadar uzayabilen mesafede rüzgarsız alan oluşur ve bina yüzeyi boyunca düşey hareket eğilimi gösteren rüzgar, gökdelenin dibindeki insanları rahatsız edecek kuvvette türbülans oluşturur. - Yüksek binaların önlerini kapatması yüzünden, şehirlerin akciğerleri olarak adlandırılan hava koridorlarında sirkülasyonun bozulduğu, olağan dışı rüzgar yapılarının meydana geldiğini örnekler üzerinden görebilmek mümkün. İstanbul’daki birçok site bu tip oluşumlara örnektir. Gökdelenler mahallesinin, tüm kentin rüzgar rejimini bile etkileyebileceği artık kabul edilmiştir.

Devamını Oku

Eşinizden değil hayallerinizden boşanın

16 Haziran 2018

Ünlü pek çok çift boşanıyor. Bu da dikkatleri ayrılık ve sadakatsizlik konusuna çekiyor. Artık ‘hastalıkta, sağlıkta’ sözü hayal oldu. Özellikle erkekler alternatiflere güvenip gitmekte sakınca görmüyor.

Boşanmalar çoğaldı, her yıl bir öncekine göre sayılar binlerle ifade ediliyor. Peki bu ayrılıkların suçlusu erkekler mi ? Sekse kolay ulaşım, teknolojinin gelişmesi, ekonomik rahatlama ve evlilikle birlikte; yaşanan olaylar sonucu eskiyen, fiziksel olarak yaşlanan eşlerin yerine daha genç ve umut verenlerin boşluğu doldurması ayrılık kararında etkili oluyor? Durum tüm dünyada aynı. Uzmanlara göre, boşanmaların baş sebeplerinden biri sadakatsizlik. Sosyal medya sadakatsizliği daha basit hale getiriyor. Bunu önceleri mesajlarla, sonra Facebook’la, şimdi de Whatsapp ve benzeri uygulamalarla deneyimliyoruz...

İnsanlar kendi hayalleriyle evlenip gerçeklerle yüzleşiyor

Evlilik terapisti psikiyatr Mehmet Sungur’a göre, ABD’de evliliklerin yüzde 60’ı, Avrupa’da ise yüzde 50’si boşanma ile bitiyor. Birlikte yaşamalar da artıyor ve araştırmalar birlikte yaşamaların sonuçlarının da evlilikten iyi olmadığını gösteriyor. Bugüne kadar evliliğin yerini daha anlamlı dolduracak kurum bulunmadı. Dolayısıyla huzuru anlamı mutluluğu belirleyen şeylerden biri evlilik, ikincisi de yaşadıklarımız değil yaşadıklarımızda bulduğumuz anlam. Böyle bakınca o zaman evlilik çok önemli bir kurum. Peki, boşanmalar da neden artıyor? Benim yanıtım: Kiminle evli olduğunuzun farkında olun. İnsanlar hayalleriyle evleniyor. Eşinizden boşanmak yerine hayallerinizden boşanın. Hayal edilenle gerçek örtüşmüyor çünkü. Biriyle evlenince onu ona rağmen severseniz evlilik devam eder. Kiminle evli olduğunuzu tanıyın. Olduğu gibi kabul edin değil. Önce kiminle beraberiz ve ne kadar esneyebiliriz buna bakın. Evlilikte en önemli farkındalık şu olmalı: Mutsuz evliliklerde ne konuşuluyorsa mutlu evliliklerde de bu konuşuluyor. İçerik hepsinde aynı fark ise mutlular sorun çıkınca sorunu karşılarına alıyor mutsuzlar sorunu birbirlerine karşı alıyor. Sorunu birlikte çözebiliriz diye bakan çözülebilir dile bakanlar daha mutlu oluyor.

Özerklik yanılsaması

Ben evlenmeden önceki hayatımı sürdüreceğim sanrısı. Evlilik bekarlık gibi sürmez. Ben buyum işine gelirse algısı ilişkiyi bozar. Kendi isteklerinden vazgeçmek önemlidir evlilikte.

Bir başka önemli sebep yabancılaşma. Evlilikte yabancılaşma sık karşılaşılan bir şey. Aynı evde iki konuk gibi yaşamak. Evlilik yorgunluğu bu. Fiziksel, duygusal zihinsel bir yorgunluk. Tükenmişlik hali. Farklı yaşam biçimleri bunu getiriyor. Ben olurken bizi kaybediyor çiftler. Burada umutlar, sürprizler azalıyor. Yakınlık yok oluyor. Evlilik ortak banka hesabıdır. Bu kumbaraya para atmıyorlar artık ve boşanmaya doğru gidiyor çiftler.

İyi ilişkide uzak durulması gereken erkekler ve durumlar

Devamını Oku

Bahar geldi dans kurslarını doldurduk

5 Mayıs 2018

Baharla birlikte dans salonlarını doldurduk. Aylık 200 liradan başlayan fiyatlarla siz de dans etmeyi deneyin.

Türkiye’de dans kurslarına ilgi artıyor. Kurslar hemen her şehrin merkezinde açılmaya başladı. Üniversitelerin dans kulüpleri, tv programları ve sosyal medyanın da gücü ile herkes dansın çeşitli branşlarını fark edip denemeye çalışıyor. Kurslara katılanların yüzde 70’i kadın 30’u ise erkeklerden oluşuyor. Dansstüdyo Dans Kursu kurucusu İlker Şahinbaş, Türk insanının fiziksel yapısının tüm danslara yatkın olduğunu belirterek, “Fiziksel açıdan Türk insanını zorlayacak dans yok. Fakat, kültüre en uygun danslar; zeybek, halk oyunları, çiftetelli, roman dansları diye dağılım gösterse de Latin, tango, hiphop ilgi görüyor ve yapıya uygun” diyor.

Aileler çocuklarının yeteneğini fark etsin

Dans eğitmeni Yuriy Mezokh Türk insanının dansa yeteneği konusunda, “Türk insanları dansa çok yetenekli ve katılım sayısı da dansa milyonları buluyor” diyor ve ekliyor “Aileler çocuklarındaki yeteneği fark etmeleri için çocuklarını dans kurslarına göndermeli. Diğer ülkelerde olduğu gibi doktorlar motivasyon ve moral için hastalarını dans’a yönlendirmeliler. Sadece özel okullarda değil, devlet okullarının hepsinde dans dersi olmalı.

Genelde Türk insanı “dans” denilince 1- 2 adım geri kaçıyor, ama dansta 1- 2 adım bizim için bir figür. Samimiyetimle söyleyebilirim ki 7’den 70’e herkes yetenekli, yetenek eğitim ile desteklenirse gelişir, gelişirse başarı elde edilir. Sosyalleşmek ve fit kalmak içinde dans eden birçok kişi var. Herkes dans etmeli, dans eden insanlar daha sağlıklı ve daha mutlu olurlar.”

Devamını Oku

Dondurmanızı hangi butikten alırsınız?

28 Nisan 2018

Yaz geldi ve dondurma sezonu açıldı. Dondurma demişken; artık kahve ve çikolatada olduğu gibi dondurmada da butik adresler çoğaldı ve onları tercih ediyoruz.

Yaz aylarında herkes tarafından çok sevilerek tüketilen tatlı dondurma, diğer tatlılara göre daha besleyici bir gıda. Asıl yapısını süt oluşturuyor. Bu nedenle sütün içermiş olduğu besin öğelerine benzer oranda ve hatta daha fazla kalsiyum, fosfor, protein, riboflavin (B2), A vitamini ve diğer esansiyel besin öğeleri var.

100 gramı 148 mg kalsiyum

Diyetisyen Ferin Batman’a göre; Dondurma, değişik besin ögelerini bünyesinde toplayan bir yiyecek. 100 gr sütlü dondurma yaklaşık olarak 148 mg kalsiyum içeriyor. Yani çocuklar dondurma yiyerek günlük kalsiyum gereksinmelerini kolaylıkla karşılayabilir. Diyabetli ya da enerji kısıtlaması gereken, zayıflama sürecindeki kişiler için tatlandırıcılar ile hazırlanmış dondurmalar da var. Son yıllarda giderek artan dondurma tüketimi Türkiye’ye yabancı, özellikle İtalyan ve Amerikan dondurmalarının da girişini sağladı. Herkesin damak tadı farklı olsa da butik dondurmalar en çok tercih edilenleri. Bir zamanlar Moda’da bulunan ve hala önünde kuyruklar oluşan Ali’ye rakip pek çok yeni adres şimdi farklı lezzetleri tüketiciye sunuyor.

Dondurmalı zayıflama diyeti örneği

Sabah

Bir dilim peynir, 1 yumurta ile hazırlanmış omlet. Bir dilim kepekli ekmek, istendiği kadar domates ve salatalık

Devamını Oku

Aşk tesadüflerle ilgili büyük bir mucizedir

21 Nisan 2018

Paris merkezli mobil tanışma uygulaması happn’ın CEO’su ve kurucu ortağı Didier Rappaport, ‘Deneyim’ etkinliğine konuşmacı olarak katıldı. Dailymotion’ın da kurucu ortağı olan girişimci ile yapay zeka ve insan ilişkilerini konuştuk.

Happn’ı 5 yıl önce kuran Didier Rappaport, happn’ın arkasındaki fikri şöyle özetliyor,”Çok fazla sanal olan tanışma dünyasıyla gerçek hayatı bir araya getirmek istedik. Bu fikirle yola çıktım ama bu fikir etrafında benimle çalışan güçlü bir ekip vardı. Bana göre aşk sadece bir eşleşme algoritmasından ibaret değil. Aşkın daha çok bir mucize olduğuna ve küçük tesadüflerle ilgisi olduğuna inanıyorum. Yani bir sabah sıradan bir güne uyanırsınız ve o gün sokakta bir yerde ruh eşiniz olan insana rastlayıverirsiniz. Kimi zaman bu küçük tesadüfleri değerlendiremeyip ruh eşimiz olacak o kişinin yanımızdan geçip gitmesine izin veririz. İşte happn, tanışma fırsatını kaçırdığımız ruh eşimizle yeniden karşılaşmak için ikinci bir şans yaratmak amacıyla tasarlandı.”

İnsanın temel ihtiyacı bağlanmak

Happn Türkiye’ye dünya ile aynı anda mı girdi?

Uygulamayı ilk olarak Şubat 2014’te Paris’te hayata geçirdik. Aynı yıl Mayıs ayında Londra’da, Temmuz’da Berlin’de ve Eylül’de New York’ta kullanıma sunduk. Türkiye pazarına 2015 yılında, Paris tanıtımdan bir yıl sonrasında girdik.

Türk kullanıcı profiline bakarsak kimler, hangi yaş aralığı kullanıyor, nasıl kullanıyor?

Türkiye’de 2,7 milyon kullanıcımız var. 1,6 milyonu İstanbul’da. Uygulamanın kullanımı tüm dünyada benzer. Çünkü insanoğlunun en temel ihtiyacı birbirine bağlı olmak, bağlanmak.Uygulamanın kullanıldığı ülkelerde kullanım alışkanlıklarında çok büyük farklar yok. Mumbai, New York, Paris, Londra, İstanbul ve Sao Paolo’da insanlar aynı şekilde kullanıyor. happn’ın en büyük başarılarından biri, her yaş grubundan bekarlar tarafından kullanılıyor olması diyebilirim. Bundan yaklaşık 15 yıl önce, yalnızca genç insanların bekar olduğunu söyleyebilirdiniz, çünkü evlilikler uzun yıllar sürüyordu. Günümüzde artık boşanan ve 40 yaş üzerinde de bekar olan çok sayıda insan var. Bu insanlar da happn kullanıyor. Bu da bizim başarımızın bir ispatı. Daha önce tanışma uygulamalarını kullanmamış olan ve bu uygulamaları sadece gençlere göre olduğunu düşünen belli bir yaşın üstündeki kesim de artık kullanıcılarımız arasında.

Türkiye’de kullanıcılarımızın yüzde 30’unu 18-24 yaş grubundaki gençler oluşturuyor. Yüzde 52’si 25-34 yaş aralığındaki insanlar. Onları, yüzde 15 ile 35-44 yaş grubu kişiler takip ediyor. Kullanıcılarımızın yüzde 3’ü de 45 yaşın üzerinde. Sonuçta baktığınızda nüfusun tüm yaş gruplarına hitap ediyoruz. Ama tabii ki kullanıcımızın çoğunluğu ruh eşlerini bulmak isteyen 25-34 yaş aralığındaki kişiler. Happn kullanıma sunulduğugünden bu yana uygulamada çok büyük değişiklikler yapmadık. Ama çok yakında Türkiye’de yeni zaman tüneli ve yeni özellikleri görecek ve keşfedeceksiniz. Yeni zaman tüneli biraz daha farklı. Birini beğendiğiniz zaman o kişinin profili bir daha sadece kendisiyle yollarınız yeniden kesişirse karşınıza çıkacak. Profil fotoğrafı telefon ekranının tamamını kaplayacak, kişinin görüntüsü daha geniş olacak. Kullanıcılarımız daha anlaşılır ve etkileyici profil fotoğrafları kullanma imkanına sahip olacaklar.

Devamını Oku