Dünyadan 8 bin doktorun katıldığı Paris Estetik Tıp Kongresi’nin ana teması 20 yıl sonra 20 yaş genç olmaktı. Estetik dünyasının yeni hedefi herkesi 20 yaş daha gençleştirmek.
Bu yıl 20’ncisi yapılan Paris Estetik Tıp Kongresi geçtiğimiz tüm diğer yıllardan daha şaşırtıcı ve büyüktü. 2000 yılında katıldığım kongre henüz yepyeni bir kongreydi ve medikal estetik adına botoks mucizesinden pek başka bir şey de yoktu. Oysa bu yıl dünyanın her yerinden gelen
8 bin doktor, estetik tıp üzerine konuştuk, yenilikleri paylaştık. Geçen 19 yılda estetik tıpta dev adımlarla ilerlemişiz! Hep söylüyorum bu zaman diliminde yaşadığımız için çok şanslıyız..
20 yıl sonra 20 yaş genç olmak
Kongrenin ana teması “20 yıl sonra, 20 yaş genç olmak” idi. Aslında etrafımızda artık hep daha genç görünümlü ve genç ruhlu insanlar görüyoruz. Çocukluğumuzun 40’lı orta yaşları bugün birer cadı masalı gibi. Artık 30’lu, 40’lı, 50’li, 60’lı, 70’li hatta 80’li yaşları zaten en az 10’ar yaş genç olarak yaşıyoruz. Fakat bununla sınırlı kalmayacağız artık, kulağa inanması zor gelse de hedef 20 yaş gençlik olarak konulmuş!
Depresyondan çıkmak için botoks uygulamaları
Bir süredir kulağımıza çalınan ancak doğrulatamadığım için söylemekten kaçındığım bir bilgi kongrede gündeme geldi. Endişe ve kaygı içinde olan insanlarda alın daha fazla kırıştırılıyor ve çatılıyor. Alnı kırıştırmak ve çatmak vücuttan salgılanan bir takım kimyasallarla kaygıyı artırıyor ve kaygı artınca daha fazla kırışıklık oluyor. Bir tür kısır döngü. İşte bu kısır döngüyü alnı kırıştırmayı önlediğinizde kırabiliyorsunuz. Depresyonla savaşırken botoks biz doktorların elini güçlendiren bir enstrüman olabilir. Elbette psikolog ve psikiatrların onayı alınarak. Belki birkaç yıl içinde bunu da göreceğiz…
Yeni nesil botulinum toksin
Eski yıllarda botulinum toksin yaptıranlar hatırlayacaklardır. Bundan 20 yıl önce yapılan uygulamalar 6-8 ay etki eder, kası olmasını istediğimiz noktada tutardı. Oysa bu süre son yıllarda etken madde değişmediği halde kısalmaya başladı. Yeni nesil botulinum toksinle ilgili çalışmalar Asya, Avrupa ve Amerika ayağında hızla yürüyor. Çalışmaların başarılı olması hepimizi keyiflendirdi.
Beyazlamayan saçlar
Çalışmaları hala süren ama yakın gelecekte piyasaya sürülmesini beklediğimiz bir başka çalışma ise saç pigmentasyonunu destekleyen bir ürün. Sonuçlar tümüyle başarılı olursa deneme süresi sonrası saçlarımız beyazlamayabilir. Bizim şahsi fikrimiz preperatın sadece saçlar açısından değil uzun dönemli bedensel etkileri açısından da güvenilirlik kazandıktan sonra kullanılması yönünde. Saç dökülmesini durdumayla ilgili ise saç mezoterapisi ve PRP hala en gözde teknikler.
Zayıflama için mezoterapi hala yerini koruyor
Mezoterapi benim de çok severek ve sıklıkla uyguladığım bir tedavi. Ne de olsa uzun yıllar boyunca denenmiş ve başarılı sonuçları olan bir teknik. Mezoterapi demişken yüzü taze, canlı ve dinç tutmak için geliştirilen vitamin, aminoasit ve diğer mezoterapi destek ürünlerinin neredeyse sonu yok. Yani artık isteyenler hem doğal hem güzel olarak yaş alacak.
Vücut şekillendirmede lazer ve dolgu dönemi
Yüz için kullanılan dolgular artık vücut şekillendirmede de kullanılmaya başlanacak. Örneğin göğüs ve kalçaları ameliyatsız olarak büyütmek artık mümkün olacak. Bir başka yenilik de genital bölge estetiği. Laserler ve dolgular özellikle doğum yapmış kadınlar için oldukça faydalı olacak gibi görünüyor.
20 yıl sonra kendimizi robotlara emanet eder miyiz?
İşte tüm kongrede belki de aklımızı en çok kurcalayan soru bu oldu! Robotlar ve yapay zeka ameliyatlarda uzun süredir kullanılıyor. Üstelik pek az hata yaptıkları için başarı oranları neredeyse insanlardan yüksek. Ve yine biliyoruz ki insan gözünün güzellik algısı Altın Oran aslında bir matematiksel formül, Fibonacci dizisini izliyor. Bu durumda robotlar yüzde altın oranı milimetrik olarak uygulayıp, tüm komplikasyonları gözden geçirip kusursuz işlemler yapabilirler. Yine de bize şu anda çok uzak ve ürkütücü geliyor. İnsan olan doktorlar karşısındakini bir organlar bütünü değil, ruhuyla ve zihniyle de değerlendiriyorlar. Evet daha dolgun dudaklar altın orana daha çok uyabilir ama ruhunuza?
Neyse ki bu durumu bol bol düşünebileceğimiz en az bir 20 yıl olduğunu biliyoruz...
8 bin doktor, estetik tıp üzerine konuştuk, yenilikleri paylaştık. Geçen 19 yılda estetik tıpta dev adımlarla ilerlemişiz! Hep söylüyorum bu zaman diliminde yaşadığımız için
çok şanslıyız..
20 yıl sonra 20 yaş genç olmak
Kongrenin ana teması “20 yıl sonra, 20 yaş genç olmak” idi. Aslında etrafımızda artık hep daha genç görünümlü ve genç ruhlu insanlar görüyoruz. Çocukluğumuzun 40’lı orta yaşları bugün birer cadı masalı gibi. Artık 30’lu, 40’lı, 50’li, 60’lı, 70’li hatta 80’li yaşları zaten en az 10’ar yaş genç olarak yaşıyoruz. Fakat bununla sınırlı kalmayacağız artık, kulağa inanması zor gelse de hedef
Stres düzeyiniz yükseldikçe anı düşünmek ve ona konsantre olmakta zorlanırsınız. Anı yaşayabiliyor musunuz? Zor dediğinizi duyar gibiyiz! Anda kalmayı başarırsanız, geçmişin ve geleceğin yükünden, stresinden arınırsınız. Büyük olasılıkla geçmişte yaptıklarınızın bedelini ödediniz ve gelecek henüz gelmedi. Böyle yaşayınca yüklerinizden arınıp daha çok gençleşirsiniz.İnsanların üzüntü ve kaygılarının nedeni çok büyük bir oranda gelecekte hiç oluşmayacak kötü ihtimaller nedeniyledir. Ana konsantre olma, hafıza çalışmaları yaparak bu davranış şeklini öğrenebilirsiniz. Haydi dönün bu ana ve hafıza çalışmalarıyla gençleşin…
1- Ana konsantrasyon hafıza testi çalışması
Birden itibaren rakamları saymaya başlayın. Bir müddet sonra kendinizi zihniniz dağılmış olarak yakalayacaksınız. En son saydığınız rakamı hatırlamaya çalışın ve not edin. Şimdi tekrar saymaya başlayın. Gittikçe daha yüksek rakamlara ulaştığınızı göreceksiniz.
2- İşitsel hafıza testi çalışması
Bir arkadaşınız size bir kelime söylesin. Sonra siz arkadaşınıza söylediği o kelimeyi söyleyin, hem de bir kelime siz ekleyin. Ardından arkadaşınız bir kelime daha ilave ederek söylesin. Sonra yine sıra sizde. Böylelikle işitsel hafızanızda hatırlama yeteneğinizi geliştirmiş olacaksınız.
3- Görsel hafıza testi çalışması
Bir arkadaşınız boş bir masaya üç adet obje koysun. Siz sadece 1 saniye süreyle buna bakın ve başınızı başka yöne çevirin. Sonra gördüğünüz üç objeyi hatırlamaya çalışın. Ardından bir obje daha koysun, ardından bir tane daha. Böylece görsel hafızanızda hatırlama tekniğinizi geliştirmiş olacaksınız.
Ayrıca hafızanızı korumak için karşınızdaki kişilere bir şeyler öğretin. Öğretmek beyninizin yaşlanmasını önler. Çünkü bir bilgiyi başkalarına açıklarken kendi bildiklerinizi tekrar etmiş olursunuz. Bu da hafızanızı kuvvetlendirir.
azla kilonuz varsa en azından yüzde 10’unu bu yıl kalıcı olarak verin.
Her gün 30-45 dakika yürümeyi hedefleyin. Bu süreyi yürüyorsanız üzerine 5-10 dakika daha ekleyebilirsiniz.
Sigara kullanıyorsanız bu yıl içinde tümüyle bırakın.
Gerçek sağlık “içinizin” huzurlu olmasıyla mümkün. Sık sık içinize dönmeyi ve içinizdeki çocukla iletişimi güçlendirmeyi deneyin.
Yılbaşı günü boyunca
Bütün dünyanın kutladığı bu özel günün yemekleri de elbette özel. Diyet yapıyorsanız da masum kaçamaklar yapabilirsiniz.
Yılbaşı gecesi çok fazla yiyip içeceğim diye gündüzden aç kalmayın. Normal öğünlerinizi porsiyonlarınızı biraz küçülterek yiyin. Gün boyu bol su içmeyi ihmal etmeyin.
1 Bölgesel zayıflama
Sadece zayıflama diyetleri ve egzersizler herkeste işe yaramıyor.Günümüzde en çok gördüğümüz şişmanlık modeli tüm vücudun değil belli bölgelerin yağ oranının fazla olması. Örneğin ince yüz yapısında olan bir kişi normal bir diyet yaptığında göbeğinin, kalçasının yanı sıra yüzü de çok inceliyor ve sağlıkwsız görünüyor. İnatla kilo vermeye çalışan bir kişi karın bölgesinde asıl sağlık sorunlarını oluşturan yağlanmadan kurtulamıyor. Bu sorunları çözen mezoterapinin geçtiğimiz yılların da 2018’in de en trendy akımlarından olması bekleniyor.
Formunuzu korumak için 30 dakika boyunca dakikada 100 adım yani toplamda 3 bin adım atmak orta dereceli bir egzersiz demektir ve genel sağlığınız için gayet iyidir. Ancak dakikada 115 adıma çıkarsanız daha ideal bir rakam yakalamış olursunuz. Bu hız ve süreler sürdürülebilir durumlardır. İlkel atalarımızın yiyecek bulmak için günde 9-11 km arası yürüdüklerini hatırlayın.
Kilo vermek mümkün
- Olağan faaliyetlerinize günde 2 bin adım eklerseniz kilo almazsınız.
- Olağan faaliyetlerinize günde 6 bin adım eklerseniz daha uzun bir yaşam sürersiniz.
- Toplamda günde 5 bin adım genel sağlığınızı iyileştirir.
- Toplamda günde 8 ile 10 bin adım incelmeyi destekler.
- Toplamda günde 10 bin adımla kilo verirsiniz.
Pilatesin sağlıklı ve faydalı olduğunu biliyoruz fakat yürüyüş pilatesi şu sıralar oldukça popüler olan bir teknik.
Son zamanlarda özellikle İngiltere’de çok yaygınlaşan bir yürüyüş tekniğinden bahsetmek istiyoruz. Bu tekniği doğru uyguladığınızda bir bakıma yürüyüş pilatesi yapmış olacaksınız. Yürüyüş sırasında birkaç noktaya dikkat etmelisiniz.
Ayağınızı spor ayakkabının içinde tümüyle yayın ve ayağınızın her bir bölümünü hissederek yürüyün. Topuklar, ayak tabanı, parmak kökleri, parmaklar… Ayağınız adım atarken sanki topuktan parmağa yuvarlanır gibi olacak şekilde adım atmak bacaklarınızda daha çok kası çalıştıracaktır. Yürürken ayak parmaklarınızdan kuvvet almalısınız. Adım atarken ayak tabanınız sanki yer kabuğunu soyar gibi olmalı, ayak tabanınız topuktan parmaklara yuvarlanır gibi hareket ettiğinde zaten böyle olacak. Ayaklarınızı hantalca yere vurmak yerine böyle yürümek adımlarınıza zarafet de katacak.
Yürürken başınız yukarıda, gövdeniz dik yürümelisiniz. Sanki kocaman sallantılı küpeleriniz var ve onları omuzlarınıza değdirmek istemiyorsunuz. Erkekler omuzları ve yanakları arasında düşürmemeye çalıştıkları kocaman portakallar hayal edebilirler. Bu şekilde yürümek üst beden postürünüzü düzeltecektir. Yürürken karnınızı içeri ve mümkün olduğunca yukarı çekin. Kollarınızı ve omuzlarınızı gevşetin. Kollarınız dengeli birer sarkaç gibi sallanmalı. Bu sarkaçlar gerektiğinde sizi hızlandıracaklar.
Kalçalarınızdan arkaya doğru uzanan bir tepsi hayal edin. Bu tepsinin üzerinde iki bardak dolusu su olduğunu hayal edin ve yürürken bu suları dökmeyin. Bu şekilde yürümek kalça kaslarınızı mümkün olduğunca yukarıda ve gergin tutacak, biçimlendirecektir. Belki daha iyisi sevdiğiniz bir içecekle bu tepsiyi taşımaktır.
Tekniğe dikkat ederek yürümek hantal bir yürüyüşten çok daha zarif ve hoş yürümenizi sağlayacak. Ayrıca kaslarınızın boyu bir miktar uzayacak ve ayaklarınız daha aktif hale gelecektir. Tekniği tümüyle yapmak ilk başta çok kolay olmayabilir. Sık sık ayaktan boyun duruşuna kadar yürüyüşünüzü kontrol edin.
Hareketleri daha iyi yapmaya başladıkça ayak parmaklarınızdan sırasıyla baş, orta ve küçük parmaklarınızdan güç alarak adım atmaya başlayın.
Eğer normalde yürüyüş yapmıyorsanız ilk yürüyüşünüz 45 dakikayı geçmesin.
Hastalandığımızda hemen ilaçlara sarılıyoruz. Oysa bitkisel kökenli formüllerle da bağışıklığımızı güçlendirebiliriz.
Fitoterapi bitkisel kökenli ilaçların tedavide kullanılmasının araştırıldığı bir bilim dalı. İlaç sektörü oluşmadan önce insanlar binlerce yıl bitkilerden faydalanmışlardı. Bizim folklörümüzde bu konuda Lokman Hekim önemli yer tutar. Ancak bitkileri rastgele kullanmak da büyük riskler oluşturur. İşte fitoterapi bitkilerin etkilerini, yan etkilerini, diğer ilaçlarla etkileşimlerini, bitkisel ekstrelerin doğru hazırlanması ve doğru kullanılması gibi hayati önem taşıyan bir çok noktayı araştırıp hastaların hizmetine sunuyor. Gelişmiş ülkelerde fitoterapi doktorlar arasında da oldukça yaygın. Ülkemizde de tıp doktorlarına yönelik fitoterapi eğitimlerine başlandı. İşte evde hazırlayacağınız bağışıklığınızı artıracak formüller.
Formül 1
- 2 çorba kaşığı toz zerdeçal
- 1 çay bardağı dilimlenmiş taze zencefil
- 1 adet limon
- 1 çay bardağı keçiboynuzu pekmezi
- 2 çay bardağı bal
Birçok insan tüm bakterilerin yok edilmesi gerektiğine inanıyor. Bu yüzden hummalı temizlik faaliyetinde.
Vücudunuz ağzınızda, burnunuzda, bağırsaklarınızda, cildinizde, solunum sisteminizde kısaca pek çok yerde bakteri ve virüslere ev sahipliği yapıyor. Bunun karşılığında bağırsaklarınızda yaşayan iyi bakteriler vücudunuz için çok önemli işler yapıyor. Bir nevi kazan-kazan ilişkisi. Bazı hesaplamalara göre vücutta yer alan bu yabancı mikrorganizmalar kendi hücrelerinizden tam 10 kat fazla! Bir başka deyişle “siz sadece siz değilsiniz.”
Birçok insan tüm bakterilerin yok edilmesi gerektiğine inanıyor. Bu yüzden hummalı temizlik faaliyetinde bulunuyor.
Evlerini, giyeceklerini, yiyeceklerini, vücutlarını, ağızlarını bakteri öldürücü sabunlar, çamaşır suları, antiseptik gibi “ağır temizleyicilerle” temizlediğini düşünüyor. Oysa bulunduğumuz ortamlarda da vücudumuzda da bakteriler, virüsler, mantarlar ve diğer mikroganizmalar denge halinde yaşıyor. Biz bu denge haline “flora” diyoruz. Floranın bozulması bizleri başka birçok akut ve kronik hastalıkla karşı karşıya bırakıyor.
Doğayı anlamalıyız
200 bin yıldır varlığını sürdüren ve dördüncü buzul çağını geçiren atalarımız hayatlarını aşırı temizliğe bağlı sürdürmediler, onları aşırı soğuktan ve vahşi hayvanlardan koruyan mağara bulduklarında çamaşır suyuyla temizliğe kalkışmadılar! Bu gün insanoğlunun varlığını sürdürmesi doğayı anlamasına bağlıdır.
Belli bir oranda kirliliğin bağışıklık sisteminin sağlıklı gelişimi için normal ve gerekli olması fikrine hijyen hipotezi denir. Bu hipotez bazı bağırsak hastalıklarından otoimmun hastalıklara, kanserden otizme, bazı astım türlerinden alerjilere kadar pek çok hastalığa karşı bakış açımızı değiştirdi.
Alerjiler bağışıklık sisteminin normalde zararsız olan polen, ev tozları, yün, yer fıstığı gibi maddelere aşırı tepki vermesiyle oluşan tepkilerdir. Alerjilerin çoğu yaşamı tehdit etmiyor ama yaşam kalitesini çok önemli oranda düşürüyor. Endişeyle gözlemlenen şu ki yüksek gelirli ülkelerde bulaşıcı hastalık oranları düşerken astım ve diğer bağışıklık sistemi hastalıkları çok ciddi artış gösteriyor (1960’lardan bu yana 3 kat fazla).