23 yıla suyumuz kalmayacak!

25 Mart 2017

Birleşmiş Milletler 22 Mart Dünya Su Günü vesilesiyle bir rapor yayımladı. 1.4 milyar insan temiz su kaynaklarından yoksun. Türkiye de riskli ülkelerden biri!

Kaynaklar kısıtlı. Ama nüfus çoğaldıkça suya olan ihtiyaç da giderek artıyor. Her 3 kişiden 2’si yılda en az bir kez suya erişiminin kesildiği yerlerde yaşıyor. Üstelik talep 2030’da bugüne oranla yüzde 50 daha da artacak. Küresel ısınma birçok yerde kuraklığa neden oldu. Üstelik biz de kaynakları yabana atılmayacak bir hızla kurutuyoruz. Temiz suya erişimin önemini anlatmaya sayfalar yetmez. Her yıl 800 bin kişi içtikleri su kirli olduğu için ya da ellerini temiz suyla yıkayamadıkları için hayatını kaybediyor. Yaşadığımız dünyada telefonu olanların sayısı tuvalete erişimi olanlardan daha fazla. 4.7 milyar insan cep telefonu kullanıyor. Ama 2.4 milyar insanın tuvaleti yok. Özellikle Hindistan’da durum içler acısı. Geçen ay tek roketle uzaya 104 uydu gönderip rekor kırdılar mesela. Ama 1.34 milyarlık nüfusun yarısının evinde tuvalet bulunmuyor. Bu kaba hesapla 670 milyon insan demek. Türkiye nüfusunun 8 katından da fazla.

Türkiye de riskli ülkeler arasında!

Birleşmiş Milletler’in yeni raporu korkutucu. Buna göre 1.4 milyar insanın temiz su kaynaklarından yoksun. Üstelik varolan kaynaklar da büyük tehlike altında. BM’ye göre bundan sadece 23 yıl sonra 33 ülke kuraklık ve su sıkıntısı yaşıyor olacak. O ülkelerden biri de Türkiye. Listede 27’nci sıradayız. Aslında şu anda da durumumuz pek parlak değil. Bir ülkenin su fakiri sayılması için yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının bin metreküpün altında olması gerek. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü‘nün verilerine göre bizde bu rakam şu anda yıllık bin 519 metreküp. 2030’da ise nüfus artacağı için bunun bin 120 metreküpe düşeceği tahmin ediliyor. Yani bizim de su fakiri sayılacağımız günler epey yakın.

200 milyon iklim mültecisi olabilir!

Yaşam için bu denli önemli bir madde, böyle az olunca dengeler bozuluyor haliyle. Son yıllarda kuraklık nedeniyle çok büyük nüfus hareketleri yaşanıyor. İsmi bile konulmuş. Şu an Google’a yazıldığında çok az sonuç çıkıyor. Ama maalesef ‘çevresel mülteciler’ ya da daha sık kullanılan tabiriyle ‘iklim mültecileri’ söylemini önümüzdeki yıllarda daha fazla duyacağız. Görünmez fakat küresel bir sorun aslında. Milyonlarca insan iklim nedeniyle yer değiştiriyor. 1988’de yapılan ilk araştırmada sayıları 10 milyon olarak hesaplanmıştı. 2050’de ise 150-200 milyon kişi olacakları tahmin ediliyor. Statüleri konusunda ise herhangi bir düzenleme henüz yok.

Devamını Oku

Kozmetiğe ev alacak kadar para harcıyoruz

18 Mart 2017

Kadınlar olarak güzellik hep önceliğimiz. Ama bir süredir bu konudaki ‘takıntılar’ daha da arttı. Öyle ki artık bir kadın ömrü boyunca güzelleşmek uğruna 300 bin liradan fazla para harcıyor.

Son zamanlarda kadınlar arasında makyaj çılgınlığı aldı başını gidiyor. Herkes farklı farklı makyaj bloggerlarının hayranı. Durmadan arkadaşlar arasında videolar paylaşılıyor, o bloggerların tanıttığı ürünler kapışılıyor. Hatta kozmetik ürünler satan mağazaların indirimleri artık ünlü kıyafet zincirleri kadar heyecanla bekleniyor.

Her yıl ortalama yüzde 10 büyüyor kozmetik sektörü. Şu an hacmi Türkiye’de 8 milyar, dünyada ise 1.67 trilyon lira. 2020’de ise dünya pazarının 2.45 trilyon lira seviyesine çıkması bekleniyor. Yapılan son araştırmalara göre yeni nesil kadınlar güzellik uğruna rekor seviyede harcama yapıyor.

Jennifer Aniston abarttı mı?

Geçen hafta gazetelere yansıyan örnek ABD’den geldi. 48 yaşındaki ünlü oyuncu Jennifer Aniston’ın piyasada geçirdiği 17 yılda, güzelliğini korumak uğruna 5.5 milyon lira harcadığı iddia edildi. Bu rakama ufak tefek estetik müdahaleler, spor, diyet, kuaför masrafları gibi hemen her şey dahildi.

Ancak yine de rakam günde yaklaşık 890 liraya denk geliyordu. Haliyle herkesi şaşırttı. Aniston mı çok abarttı yoksa racon bu mu diye sordurttu.

Fakat bu konudaki araştırmalar Aniston’ı destekliyor. Zira koskoca Hollywood yıldızı kadar olmasa da, sıradan bir kadın da konu güzellik olunca kesenin ağzını epey açıyor.

Devamını Oku

Vogue Arap kadınının sesini duyuracak

11 Mart 2017

Vogue Arabia bir süredir internet sitesi olarak hizmet veriyordu. Bir nevi deneme yapılıyordu. Sonunda o sembolik adım atıldı. Dergi basıldı. Üstelik derginin ilk sayısının kapağında da Filistin asıllı dünyaca ünlü model Gigi Hadid vardı. Haliyle büyük ses getirdi. Üstelik derginin bu denli konuşulmasının bir nedeni de genel yayın yönetmeniydi. Çünkü derginin başına Ortdoğu’nun stil ikonu olarak bilinen Suudi Kraliyet ailesinin gelinlerinden Prenses Deena Aljuhani Abdülaziz getirilmişti. Yıllardır uzun etek ve elbiseleri modern çizgilerle yorumlayarak Arap kadını algısını yıkan bir isimdi kendisi. Moda haftalarını en ön sıradan takip ediyordu. Hatta birçok ünlü modaevi ona özel tasarımlar yapıyordu.

Stil sahibi Müslüman nüfus artıyor

Derginin çıkışının önemi büyük. Ama sadece derginin dilini ve bölgesini çeşitlendirmesi olarak düşünmemek lazım... Ortadoğu'nun giderek artan etkinliğini tüm dünyaya göstermede de payı var. Genel Yayın Yönetmeni Abdülaziz'e göre dergi bir nevi Ortadoğu kadınının sesi olacak. Zira nüfusu da tüketim gücü de giderek artan bir kesimden bahsediyoruz. Artık hem sesleri daha çok duyuluyor, hem de giyim kuşamlarına daha çok dikkat ediyorlar. Özellikle de gençler kendilerini birey olarak ortaya çıkarmak için modaya yöneliyor. Muhafazakâr kıyafetleri en trend, en pahalı parçalarla yeniden yorumluyorlar. Hal böyle olunca da bu kalabalık kesime hitap etmek isteyen markalar arasındaki rekabet kızışıyor.

Moda tutkusu kontrolsüz büyüyor

Derginin çıkışını da bu pay kapma yarışında bir hamle olarak değerlendirmek mümkün. Çünkü son yıllarda yapılan araştırmaların da, geleceğe dönük öngörülerin de vardığı net bir sonuç var. Tüm dünyada Müslüman nüfusun tüketimi her geçen gün artıyor. Fortune Dergisi'nin yaptığı araştırmaya göre 2013'te Müslümanlar kıyafet ve ayakkabıya 266 milyar dolar harcamış. 2019'da rakamın 484 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.

Dubai ve Tahran'ın moda haftası var

Bu denli büyük bir alım gücü olunca, birbirinden ünlü markalar da ürünleriyle artık doğrudan Müslüman kadınları hedef alıyor. Dubai'de ve Tahran'da düzenlenen moda haftaları büyük ilgiyle karşılanıyor. DKNY, Mango, Oscar de la Renta, Tommy Hilfiger gibi markalar özellikle ramazan ayında türbanlı tasarımlarını Ortadoğu'daki mağazalarında beğeniye sunmuştu. İtalyan lüks moda evi Dolce&Gabbana'nın geçen yıl yarışa girişi de büyük yankı uyandırdı. Ünlü marka 2016 İlkbahar/yaz koleksiyonuna türban ve çarşaf modellerini de dahil etti. Üstelik bu koleksiyonunu sadece Ortadoğu'da değil, Londra ve Paris'te de satışa sundu.

Devamını Oku

Uzayda baş döndürücü hareketlilik

4 Mart 2017

İnsanoğlunun yıllardır büyük tutkusu uzay... Son günlerde ise nefes kesen gelişmeler oldu bilim dünyasında. Kimi uzaylılardan ilk mesajı aldık dedi, kimi yerleşecek yeni gezegenler keşfetti. Bir gelişme ise herkesin aklını uçurdu. Ay’a turistik seyahat artık mümkün!

nümüzdeki yaz herhangi bir yere erken rezervasyon yapmayın. Bu kez çılgın bir plan var. Hazırlayın bavulları. Ay’a gidiyoruz! Hayal değil. Amerikan SpaceX şirketi geçen hafta yaptı duyuruyu. 2018’de iki kişiyi ‘turist gibi’ Ay’a götürecekler. Kapsülden inmek şimdilik yok. Ay’ın etrafında tur atıp dönülecek. Ama Dünya’dan da derdi tasasından da tam 400 bin kilometre uzaklaşmış olacaklar. Yolculuk toplam bir hafta sürecek. İsimleri açıklanmıyor. Ama o şanslı iki kişi şimdiden bu seyahat için 35 milyon dolar ödedi.

"SpaceX şirketi 2018’de iki kişiyi ‘turist gibi’

Ay’a götürecek"

SpaceX’in sahibi ABD’li girişimci Elon Musk yıllardır bunun hayalini kuruyor. Ay’a en son 1972’de Apollo 17 ile emekli astronot Eugene Cernan gitmişti. 45 yıl aradan sonra insanlık tarihi için büyük bir adım olacak. Şimdilik sadece zengin, küçük bir gruba hitap etse de ileride fiyatların düşeceği kesin.

Bu nedenle de talebin çok daha artacağı tahmin ediliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırma uzay turizmi pazarının birkaç yıl gibi kısa süre içinde 30 milyar dolara ulaşacağını ortaya koyuyor. Potansiyelin bu denli büyük olduğunu gören şirketler için de yarış uzun süredir kızışmış durumda.

Devamını Oku

Bay Mükemmel değil Bay Kabul Edilebilir'in peşindeyiz

25 Şubat 2017

Hep mükemmel erkeği aradık. Araştırmaya göre meğer mükemmelden çok azına tamah ediyormuşuz…

Belki başta sadece tanışalım, takılalım amacıyla başladı. Ama online çöpçatanlık siteleri artık hayatımızın tam ortasında. Sadece tek gecelik ilişkiler için değil, gerçekten ciddi amaçlı da kullanılıyor. 2012'de hayatımıza giren Tinder'dan tanışıp aşık olanların hatta evlenenlerin sayısı hayli fazla. ABD'de eHarmony.com internet sitesinin yaptığı araştırmaya göre 40 milyon kişi yani nüfusun yaklaşık yüzde 12'si bir şekilde bu online siteleri ya da uygulamaları kullanıyor. Evli ya da ciddi bir ilişki yaşayan her 5 kişiden biri online ortamda tanışmış. Sayısı sürekli artan uygulamalarla artık bu sitelere üye olmak da bununla ilgili konuşmak da tabu olmaktan çıktı. Ancak yapılan son araştırmalara göre bunun da yol açtığı bir şey var: Kriterlerimizi düşürmek!

İnternetten aramak beklentiyi azalttı

Zaytung'un meşhur bir esprisi var: "30'uncu doğum gününü kutlayan D.Y, evlenecek adam kriterlerinden son olarak "kel olmasın"ı da elediğini açıkladı... "Avustralya'nın Queensland Üniversitesi'nin yaptığı araştırma da bunu söylüyor. Ama yaşa değil, değişen şartlara bağlıyor bu vazgeçişleri. 18-80 yaş arası 42 bine yakın kişinin bilgilerini incelemişler araştırma için. İnsanlar online sitelere ve uygulamalara kayıt olurken bir ilişkiden neler beklediğini söylemiş, sonunda kimlerle randevuya çıkmış karşılaştırmışlar. Sonuçlara göre fark büyük...

Sadece yüzde 1 'Bay Mükemmel'i bulmuş

Siteye üye olurken insanlara 7 kriter konusundaki beklentileri sorulmuş: Saç rengi, göz rengi, vücut tipi, eğitim, kişilik, siyasi görüş ve din. Ardından da üyelerin birbirleriyle mesajlaşmaları incelenmiş. Buna göre bu mesajların yüzde 65'i kriterleri birbirine hiç uymayan ya da en fazla bir kriteri uyuşan kişiler arasında. Kriterleri birbirine tutanların mesajlaşma oranı ise sadece yüzde 1. Yine aynı araştırmaya göre erkekler kadınlara kıyasla daha az seçici... Bu da birçok insanın mükemmele değil, 'kabul edilebilir' partnere tamah ettiğini ortaya koyuyor. Nedenlerini de detaylandırmış araştırmacılar. Başta umutsuzluk hissi geliyor. Yıllarca aşkta aradığını bulamayıp online sitelere başvurmak zorunda kalanlar, ortalama bir partnere tamam diyebiliyor. Mükemmeli bulamayacaklarını artık anlamış oluyorlar.

Çöpçatanlığın geleceği nokta

Online çöpçatanlık sitelerine olan talep her geçen gün artıyor. Bundan yararlanıp dolandıranlar bile var. İngiltere'de 4 bine yakın kişi aşkı bulacak zannederken 175 bin lira dolandırılmış. Gelecekle ilgili öngörüler ise iyiden iyiye ürkütücü. Tinder'ın araştırmasına göre ileride 'artırılmış gerçekliği' hayatımızın bu alanında da göreceğiz. Telefonumuzu bir kişiye doğru tutarak onun bekar olup olmadığını görebileceğiz.

Devamını Oku

14 Şubat’ta yeni moda bekar olmak

11 Şubat 2017

Bekarların Sevgililer Günü‘nde eve tıkılıp depresyona girdiği zamanlar sona erdi. Artık 14 Şubat bekarların da günü. Hatta o kadar çok alışveriş yapıyorlar ki pazarlama taktiklerini bile değiştirmiş durumdalar.

Son yıllarda Sevgililer Günü‘nü ‘kutlama’ şekilleri fazlasıyla değişti. Artık o gün sadece çiftlerin günü değil. Bekarların da ‘sevgilerini gösterdikleri’ bir tatile dönüştü. Öyle ki Noel, okulların açılışı ve Anneler Günü‘nden sonra, en fazla harcama artık Sevgililer Günü‘nde yapılıyor. Arama motoru Bing’in araştırmasına göre geçen yıl rekor kırılarak 19.7 milyar dolar yani yaklaşık 73 milyar liralık alışveriş yapıldı. Bir kişi ortalama 136.6 dolar yani 503 lira harcadı. Üstelik alışveriş yapanların yarısı bekar.

Bekarlar kendini şımartıyor

14 Şubat’ta bekar kadınlar ortalama 40 dolar (147 TL), erkekler ise 71 dolar (261 TL) harcamış bugüne kadar. Bekar kadınlar özellikle de kendileri için alışveriş yapıyor 14 Şubat’ta. Bir nevi kendini şımartma günü olarak kabul ediliyor Sevgililer Günü. İster mücevher alınsın, ister son moda bir kıyafet... Ya da belki güzel bir masaj salonundan çok özel bir paket. Fark etmez...

Elite Daily internet sitesinin anketine göre bekar her 10 kadından 3’ü o gün, kendileri için bir şeyler alıyor.

Geçen yıl Sevgililer Günü‘nde 73 milyarlık alışveriş yapıldı

Yeni sevgilimiz hayvanlar

Araştırmalarda dikkat çeken bir ayrıntı daha var. Son dönemde canımız ciğerimiz hayvanlarımıza olan aşkımız da artmış. Hal böyle olunca 14 Şubat da onlar için sevgimizi gösterdiğimiz bir güne dönüşmüş. Geçen yılki Sevgililer Günü‘nde hediyelerin yüzde 19’u evcil hayvanlara alınmış.

Devamını Oku

Siyasi görüşler neden değişmiyor?

29 Ocak 2017

İnsanlar konuşa konuşa anlaşır demiş atalarımız. Ama son günlerde "bazı" konuları pek de konuşamaz hale geldik. Özellikle de iş siyasete gelince... Herkesin siyah ya da beyaz kadar keskin görüşleri var. Gride buluşmak imkânsız. İster kendini anlatmaya çalış, istersen de kanıt sun önüne... Değişmiyor. ABD'li biliminsanları oturmuş siyaset konusunda niye bu kadar tutkulu ve inatçı olduğumuzun nedenini araştırmış. Üstelik o ekipteki isimlerden biri de ünlü nörolog, yazar ve filozof Sam Harris.

Siyaset tabu ama Einstein'ın ahmaklığına ikna olan var

Kendilerini liberal olarak tanımlayan 40 yetişkinle yapılan araştırma, geçen ay Scientific Reports'ta yayınlandı. Örneğin, "kürtaj yasal olmalı" gibi, bu kişilerin görüşlerine uyan bir fikrin, neden yanlış olduğuna dair karşı kanıtlar sunuldu. Bu sırada bir yandan da beyinleri tarandı. Bu görüşler okutulduğu sırada, beyinde duyguları düzenleyen bölgelerin harekete geçtiği fark edildi. Olay "multivitamin almak sağlığa iyi gelir" gibi siyasi olmayan görüşlerle tekrarlandığında ise beyinde böyle bir hareketin olmadığı, insanların çok daha kolay ikna edilebildiği görüldü. Öyle ki sunulan bilgilerle insanların siyasi görüşleri değiştirilemezken, birçok kişi Einstein'ın ahmağın teki olduğuna bile ikna edilebilmiş.

Görüşlerimizi benliğimizin parçası haline getiriyoruz

Araştırmanın sonucu ilginç... Buna göre beynin bu kadar farklı hareket etmesinin önemli bir nedeni var. Araştırmacılar siyasi görüşlerimizi varoluşsal olarak algıladığımızı söylüyor. Yani bu görüşleri kendi benliğimizin önemli bir parçası haline getirmiş durumdayız. Beyinde tehlike anında kendi varlığını korumak için harekete geçen bölgelerle, siyasi görüşler sorgulandığında çalışan yerler aynı. Çünkü aslında siyaseti de kimliğimizin bir parçası haline getiriyoruz ve her anımızı siyasi görüşlerimize göre şekillendiriyoruz. Nasıl sosyalleştiğimiz, kimlerle vakit geçirmek istediğimiz, insanlarla nasıl bağlar kurduğumuzda görüşlerimiz önemli rol oynuyor. Beyin kendi parçası olarak gördüğü için de, sorgulandığında korumaya geçiyor. Hatta çok sorgulanır ve zorlanırsa, bizi o konularda eskisinden daha da güçlü bir savunucu haline getiriyor. Beynin benzer tepki verdiği konulardan biri de din. Yani anlayacağınız beynimiz siyaset ve din konusunda aynı derecede katı olabiliyor. Kendinin bir parçası olarak gördüğü için de değişimi, başkalaşım ya da kendinden uzaklaşma olarak görüyor.

İkna için değer yargılarına hitap edilmeli

Araştırmanın önemi büyük. Artık insanların siyasi görüşleri konusunda "iletişim" kurmak da kolaylaşacak. Peki, siyasi görüşü değiştirmek için hiç yol yok mu? ABD'deki Emory Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, birinin siyasi fikrini değiştirmek için karşıt kanıtlar sunmak yeterli değil. Çünkü zıt görüşlü kişiler aynı cümleyi okuyup bambaşka şeyler anlıyor. Yapılması gereken şu: İkna etmek için karşınızdaki kişinin duygularını harekete geçirmeyecek yorumlar yapın. Sunduğunuz argüman iki şeye sahip olmalı. Siyasi görüşün temeline inmeli ve bu görüşe neden olan değer yargılarına hitap etmeli. Karşındakinin neye değer verdiğine saygı duymadan yapılan her yorum, olumsuz algılanmaya mahkûm.

Devamını Oku