Galatasaray’ı ayıpladım

Haberin Devamı

Şimdi tam da Fenerbahçe’nin bir ikinci lig takımına bile yenildiği günde başlığa bakıp da “Sana mı kaldı Galatasaray” diyebilirsiniz. Haklısınız tabii de Fenerbahçe’nin yenilgisi için en güzel sözü bizzat Aykut Kocaman söyledi, bana sadece işin üzüntüsü kalır. Tabii bu üzüntü Galatasaray gibi Türkiye’nin en eski üç takımından birinin yaptığı ayıbı yazmamı önlemez.

Ayıpladığım şu: Galatasaray çok uzun yıllar kahrını çeken Ali Sami Yen Stadı’nı terk ederken “bir büyük kulübe yakışan” tavrı takınamadı. Kapanış günü sadece Başkan’ın şovu olarak gerçekleşti, ki o da yüze göze bulaştırıldı, Başkan Polat böyle önemli bir günde üstüne bir de protestolara uğradı.

Bugün yeni stadın açılışı var. Aldığım bilgiye göre kapanıştaki vefasızlık burada da sergilenecek.

Eğer Galatasaraylı olsaydım, Ali Sami Yen kapanırken, eski yeni tüm futbolcuları, başkanları, yöneticileri, teknik adamları sahada görmek isterdim.

Örneğin bir Fatih Terim’in sahada seyirciyle birlikte Ali Sami Yen’e el sallamasını görmeyi dilerdim.

Türk futbol tarihinin en önemli kupalarından UEFA Kupası ile Süper Kupa’nın sahanın ortasında sergilenmesini arzulardım.

Sadece en yaşlı eski başkanın değil yaşayan tüm başkanların el ele seyirciyi selamlarken ve stada veda ederken akan gözyaşlarına ortak olmayı hayal ederdim.

Galatasaray Başkanı nedense bu kadar basit ama anlamlı ayrıntılara hiç yer vermedi kapanış töreninde.

Bugün açılış töreni de aynı olacak. Yine eskiler yok. Yine ortada sadece başkan olacak.

Galatasaraylı olsam, şu anda başka takımlarda oynayan tüm Galatasaraylı futbolcuları davet eder, seyirciye takdim ederdim. Aralarında belki seyircinin tepki göstereceği kişiler de çıkabilir, ama inanıyorum böyle anlamlı bir günde taraftar da her şeyi unutup onları bağrına basacaktır. Üstelik bu tablo özlediğimiz sevgi ve saygı ortamına da katkıda bulunacaktır.

Ayrıca neden hep futboldan konuşuyoruz ki, Galatasaray’ın pek çok başarıya imza atmış tüm spor dallarındaki mensupları da yoktu kapanış töreninde. Oysa birçok Galatasaraylı atlet rekorlarını Ali Sami Yen’de kırmıştı örneğin.

Her şeyin ötesinde stadın neden bugün açıldığını da merak ediyorum. Çünkü her gün önünden geçiyorum. 15 gün önce içini de gezmiştim. İnanın bana stadı bu haliyle açmak cinayettir. En azından büyük gurur duyacak Galatasaray taraftarını hayal kırıklığına uğratacaktır.

Stadın her şeyi eksik. Stad dışı henüz felaket durumda. Bugün taraftar öyle bir eziyet çekecek ki, bu durum sonraki maçlar için isteksizlik bile yaratabilir.

Çok değil üç hafta ertelense Türkiye’nin yüz akı bir tesisin açılışına hepimiz ortak olacaktık.

Ayrıca büyük kitleleri ilgilendiren bu kadar muhteşem bir tesisin açılışı her gün yaşadığımız bir şey değil. Galatasaray’ın böyle bir fırsatı hoyratça harcaması bir Fenerbahçeli olarak da üzüyor beni.

Kısacası Galatasaray yönetimi herhalde 19 puan geride kalmanın ayıbını örtmek için stadı öne sürüp prim yapmaya çalışıyor. Ama göreceksiniz, tam tersi olacak, yönetim daha da tepki alacak.

Nasıl almasın ki, Ali Sami Yen adını bile unutan bir yönetim olur mu?

***


Kültür Bakanı fazla alkış aldığından beri ara iyi değil

Türkiye Otelciler Birliği’nin toplantısında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay çok alkışlanmıştı. Tayyip Erdoğan’a yönelen alkışlar ise Günay’ın alkışları karşısında cılız kalmıştı.

O günü hatırlayanlar Tayyip Erdoğan’ın “turizmcileri fırçalayan ünlü konuşmasını” unutmamışlardır. Erdoğan fırça atarken “alkış” konusuna da değinmiş ve kendine göre alkış alması gereken yerlerde salondan tek tük alkış çıkınca da kızmıştı.

Ankara kulislerinde gezen dedikodulara göre o günden beri Tayyip Erdoğan, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a soğuk davranıyormuş.

Günay’ın seçime çok az bir zaman kala gözden düşmeyi asla düşünmediği için şimdi Başbakan’a yakın gözükmek istediği konuşuluyor. Günay’ın bu nedenle “komik olmayı bile göze alarak” Kars’taki “ucube tartışmasına” tersten girdiği konuşuluyor.

Ancak belli ki, Günay’ın varsa eğer bu planı tutmamış görünüyor. Çünkü Başbakan, Ertuğrul Günay’ı yalanlayan ve hatta onu biraz da aşağılayan bir ifade ile “Ben heykelin ne olduğunu bilirim, ucube dediğim heykel” dedi.

Günay yine anlamazdan gelip “Beni kastetmedi” diyebilir belki ama, biraz aklı olan herkes “Ben heykel nedir bilirim” sözünün sadece ve sadece Günay için kullanıldığını anlayacaktır.

Ankara kulislerinde “Başbakan heykel için değil, çevresindeki gecekondular için ucube dedi” sözleriyle tarihe geçen Ertuğrul Günay için “listede yer almayı garantilemek istiyordu, ama şimdi istifa etmesi gerekecek” yorumları yapılıyor.

***


YSK referandumdaki sandık sonuçlarını açıklamıyor

Bilgisayar sistemine geçildikten sonra vatandaşlar Yüksek Seçim Kurulu’nun internet sitesine girerek oy kullandıkları sandıktaki sonucu öğrenebiliyordu.

22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra isteyenler kendi sandıklarındaki sonuçları öğrenebildiler.

Ancak bu uygulama nedense 12 Eylül 2010 referandumunda uygulanmadı. YSK internet sitesinde sadece genel sonuçları vermekle yetindi. Sandık sonuçlarının açıklamamasının nedenini ise “idari karar, yayınlanmasına gerek yok” ifadesiyle bildirdi.

Oysa bunu açıklamak YSK için bir külfet getirmiyor çünkü bilgisayar ortamında zaten her sandığın sonucu görülüyor. Nedense kurum bunu açıklamak istemiyor.

Referandumda hile yapıldığını söylemek ortaya kanıt konulamadığı için elbette mümkün değil ama YSK’nın sandık sonuçlarını saklaması da akla kötü şeyler düşürüyor.

Muhalefet partileri daha şimdiden seçim sonuçlarının sandık bazında da açıklanacağı konusunda güvence almalı ve YSK ile bu yönde temas kurmalıdır.

***


Her insan şansını kendi yaratır. Buna da beceri derler. (Rüştü Alçı)

Dünya Üniversiteler Kış Oyunları için Palandöken’de yaptırılan bina ruhsatsız diye mühürlenmiş. “Oyunlara damga vuracağız!” diyenler bu mührü kastetmiş olsa gerek! (Gani Yıldız)

***


Eller havaya

Sevgili Can Bey; geçen perşembe günü Kahramanmaraş’ta yaşadığım bir olayı size yazmak istedim. İş nedeniyle gittiğim bu kentte akşam 20.30 civarında buranın tanınmış simalarından biri ile yemek yiyorduk. Birden 15-20 civarında polis, başlarında sivil giyimli amirleri ile birlikte içeri daldılar ve asayiş denetlemesi yaptıklarını söyleyerek üstümüzü aradılar, kimlik kontrolü yaptılar. Buraya kadar normal sayılabilir (mi? Akşam 20.30 civarı için) ancak arama yapılırken 4-5 yerel gazeteci resimlerimizi çekti, ellerimiz havada arama yapılırken. Kahramanmaraş’ta herkes tarafından tanınan arkadaşımın durumunu düşünebiliyor musunuz? İzin almadan bu fotoğraflar nasıl çekilir? Sanki kanunsuz bir durum varmış algısı nasıl yaratılabilir? Bu arada, kafede bizle beraber toplam müşteri sayısı 4 kişi idi. Bu durumda siz bir daha eşinizle dostunuzla dışarıda yemeğe gider misiniz? Bu mahalle baskısı değil de nedir? Benzeri şikâyetleri mutlaka duyuyorsunuzdur, bir de ben yazayım istedim. Selamlar. Ş. A.

DİĞER YENİ YAZILAR