‘Başımı kaldırdım, Cebrail iki ayağını ufka koymuştu’

HZ. MUHAMMED’İN HAYATI

Muhammed: “Gökten bir ses duydum: ’Ey Muhammed, sen Allah’ın elçisisin ben de Cebrail’im.’ Ona baka kaldım. Nereye baksam yine onu görüyordum”

Vahiy konusunda Buhari’nin rivayeti şöyledir: “Melek beni tuttu, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bırakıp ’Oku’ dedi. ’Ben okumak bilmem’ dedim. İkinci kez beni tuttu, takatim kesilinceye kadar sıktı, bıraktı, yine ’Oku’ dedi. ’Ben okumak bilmem’ dedim. Yine beni tuttu, üçüncü defa sıktı, bıraktı. Ve ’Yaratan Rabbinin adıyla oku, O insanı alaktan yarattı. O keremi sonsuz Rabbinin adıyla oku. O kalemle öğretti, insana bilmediği şeyleri öğretti.’ dedi.” Bu hadiste vahyin, Kur’ân’ın inişinden önce, rüya şeklinde başladığı belirtilmiştir. Demek ki Kur’ân’ın inişi, rüya şeklinde değil, uyanık halde olmuştur. Ancak iki rivayet şöyle bağdaştırılabilir: Cebrail, Hz. Muhammed’e uyanıkken gelmeden önce, alıştırmak üzere rüyada gelmeye başlamıştır. Çünkü peygamberlik ağır bir iştir. Her insan o ağır sözleri taşıyamaz. Cebrail, daha sonra uyanık halinde Peygamber’e görünüp vahyi vermeye başlamıştır.

“Bir ses duydum”

Hz. Muhammed, ilk vahyini anlatmaya devam ediyor: “Oradan çıktım. Dağın ortasındayken gökten bir ses duydum: ’Ey Muhammed, sen Allah’ın Elçisisin, ben de Cebrail’im.’ Başımı kaldırdım, Cebrail’i, iki ayağını göğün ufkuna koymuş vaziyette gördüm. Ona baka kaldım. Başımı çevirsem, nereye baksam yine onu görüyordum. İleri geri gidemeyip öylece kala kaldım. Nihayet Hatice peşimden adamlar gönderdi. Mekke’nin en yüksek yerine geldiler, yine geri döndüler. Ben hâlâ olduğum yerde dikilmiş duruyordum. Sonunda Cebrail benden ayrıldı. Hatice’nin yanına geldim, onunla diz dize oturdum. Hatice bana, ’Ey Ebul-Kasım neredeydin? Vallahi seni aramak için gönderdiğim adamlar Mekke’ye kadar varıp döndüler’ dedi. Ona gördüklerimi anlattım. Hatice, ’Üzülme amcamın oğlu, sevin. Hatice’nin nefsi elinde olan Allah’a andolsun ki senin, bu ümmetin peygamberi olacağını umarım’ dedi.” Hatice daha sonra amcası oğlu Varaka ibn Nevfel’e gitti. Varaka, Hristiyan olmuş, kitaplar okumuş, Tevrat ve İncil ehlinden bilgiler almış âmâ bir ihtiyardı. Muhammed’in söylediklerini ona anlattı.

“Kutlu olsun...”

Bunları dinleyen Varaka dedi ki: “Kuddüs Kuddüs (kutlu olsun kutlu olsun). Varaka’nın canı elinde olan Allah’a andolsun ki ey Hatice, eğer bu söylediklerin doğru ise Muhammed’e, Musa’ya gelmekte olan Namus-i Ekber (büyük melek) gelmiştir. O, bu ümmetin peygamberidir. Söyle ona sebat etsin .”

Hatice’nin, dönüp Varaka’nın sözlerini aktardığı Hz. Muhammed, Hira’da civarını (tenhada yapılan itikaf ibadetini) tamamladıktan sonra Mekke’ye geldi. Kabe’yi tavaf etti. Tavafta rastladığı Varaka ona dedi ki: “Canım elinde olan Allah’a andolsun ki sen bu ümmetin peygamberisin. Sana, Musa’ya gelen Namus-i Ekber gelmiştir. Sen mutlaka yalanlanacak, işkenceye uğrayacak, sürgün edileceksin. Seninle savaşılacak. Şayet o günlerine yetişirsem Allah bilir ki, Allah’a yardım edeceğim.” Hz. Muhammed’in başını kendisine doğru yaklaştıran Varaka, onun başının ortasını öptü. Hz. Muhammed de evine döndü.


Hz. Muhammed’e ilk inanan eşi Hatice’dir

HZ. MUHAMMED’E ilk inanan, vahyin gelişine ilk tanık olan hanımı Hz. Hatice’dir. Erkeklerden ilk inanan ise o sırada henüz 10 yaşında olan Hz. Ali olmuştur. Ebutalib’in eli darda olduğu için Hz. Muhammed, amcası Abbas’a, “Ebutalib’in çocukları çok, geçim de zorlaştı. Gidip onun çocuklarından birini sen, birini de ben alalım. Böylece onun yükünü hafifletelim” demiş, Abbas Cafer’i, Hz. Muhammed’de Ali’yi almıştı. Böylece Peygamber’in evinde büyümekte olan Ali, ona ilk inanan erkek olmuştur. Hz. Ali’den sonra İslâm olan erkek, Hz. Muhammed’in mevlası (azatlı kölesi) Zeyd ibn Harise’dir. Daha sonra da Hz. Ebubekir Müslüman olmuştur. Erkeklerden ilk Müslüman olanın Hz. Ebubekir olduğu rivayeti yaygın ise de Sad’ın ifadesine göre Ebubekir’den önce elliden fazla kişi Müslüman olmuştur. Ebubekir her yönden sevilen bir insandı. Kureyş soylarını en iyi bilen oydu. Onun çağrısıyla Müslüman olanlar Osman ibn Affan, Zübeyr ibn el-Avvam, Abdur-Rahman ibn Avf, Sad ibn Ebi Vakkas, Talha ibn Ubeydullah’tır. İşte anılan bu sekiz kişi, ilk Müslüman olan sahabilerdir.


Sorular ve cevaplar

ORUÇ TUTMANIN YARARLARI NEDİR?

Oruç, vücuda sağlık getirir. Bir yıl boyunca yemek yemekten mide yorulur. Oruç, midenin uzun süre dinlenmesine vesile olur. Ancak iftar vakti ölçüyü kaçırıp mideyi şişirmemek ve teravihi de mutlaka kılmak lazımdır. Teravih, ibadet yönünden orucun tamamlayıcısı olduğu gibi dolan midenin, yemekleri kolayca sindirmesine de yardımcı olur. Şişmanlık, insan sağlığına zararlıdır. İftarları ve sahurları ölçülü yemek şartıyla insan, oruç tutarak vücutta birikmiş fazla kiloları atabilir. Oruç, insanın duygu ve düşüncelerini inceltir. İnsanı şefkatli, merhametli yapar. Oruç, insanı sabra, dayanıklı olmaya alıştırır.


ORUCA NİYET NASIL YAPILIR?

İbadet, niyetle olacağından oruçta niyet şarttır. Asıl niyet, insanın kalben oruç tutacağını bilmesidir. Dille söylemek şart değildir. Gece sahura kalkmak da niyet demektir. Ramazan orucuyla günü belirtilmiş adak orucu ve nafile oruçta niyet, iftardan ertesi günün kuşluk vaktine kadar yapılabilir. Bu süre içinde ne zaman oruç tuttuğunu içinden geçirirse orucu olur.



CEMAAT KAPASİTESİ 25 BİN

SABANCI Merkez Camii

Adana’daki Sabancı Merkez Camii, çok sayıda tevafuku (İslâm dinine uygunluk) bünyesinde barındırıyor. Temeli 1988’de atılan, Adanalı hayırseverler, Türkiye Diyanet Vakfı Genel Merkezi ve devlet bütçesinden sağlanan katkılarla inşa edilen Sabancı Merkez Camii’nin tamamlanmasına Sabancı ailesinin yaptığı toplam 1 milyon YTL bağışla önemli katkı sağladı. 3.5 milyon YTL’ye malolan Sabancı Merkez Camii, 6 bin 500 metrekare alanda inşa edilen biri asansörlü 6 minareden ve 16 şerefeden oluşuyor. Aynı anda 25 bin kişinin ibadet edebileceği caminin 4 minaresinin yüksekliği 99’ar metre. Kubbesi ise 54 metre yükekliğinde ve 32 metre çapında. Cami, genel görünüm olarak Sultanahmet Camii’ne, mimari özellik olarak Selimiye Camii’ne benzetiliyor.


Caminin şifreleri

* Ana mekandaki 5 kubbe, İslâm’ın 5 şartını,

* Toplam 33 kubbe, tespih, tahmid ve tekbirin ayrı ayrı 33’er defa tekrarını,

* Ana kubbeki 40 pencere Hz. Muhammed’in peygamber olduğu yaşı,

* 6 minare imanın 6 şartını, 99 metrelik
4 minare Allah’ın 99 ismini,

* 16 şerefe tarih boyunca kurulmuş 16 Türk devletini,

* Ana kubbe etrafındaki 4 yarım kubbe İslâm’ın 4 ana kaynağını,

* 12 yarım kubbe İslâm’ın tasvip ettiği 12 tasavvuf yolunu,

* Ana giriş kapısı 8 cennet kapısına karşılık geliyor.


BİR HADİS

Komşular üç kısımdır. Bir komşunun bir hakkı, bir komşunun iki hakkı, bir komşunun da üç hakkı vardır. Birincisi müşrik komşudur. Bunun yalnız komşuluk hakkı vardır. İkincisi Müslüman komşudur. Bunun İslâm hakkı ve komşuluk hakkı vardır. Üçüncüsü Müslüman ve akraba komşudur. Bunun komşuluk hakkı, İslâm hakkı ve akrabalık hakkı vardır. vİbn Kesir, Tefsir: 1/495. Hadis, Bezzar’dan aktarılmıştır.


BİR AYET

Allah size, iki topluluktan birinin sizin olduğunu vaad ediyordu. Siz de kuvvetsiz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve (kuvvetli olan takımı yok ederek) kafirlerin ardını kesmek istiyordu. * Enfal: 7


GÜNÜN SÖZÜ

Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa işler bozulur. * Hz. Ebubekir



İFTAR SOFRASI

GÜNÜN MÖNÜSÜ

- Tavuklu şehriye çorbası
- Semizotu yemeği
- Pirinç pilavı
- Komposto


Semizotu yemeği


MALZEMELER

- 1 çorba kaşığı pirinç
- 1 çay bardağı zeytinyağı
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 1 tatlı kaşığı toz şeker
- 1 baş sarımsak
- 1 orta boy domates
- 1 orta boy soğan
- 1 su bardağı su
- 1 bağ semizotu

YAPILIŞI

Semizotunu ayıklayın ve bol suda yıkayın. 2 santim uzunluğunda doğrayın. Zeytinyağını tencereye koyun. Soğanı ay şeklinde doğrayın, pembeleştirin. Bir baş sarımsağı soyun ve kıymadan diş diş ekleyin. Domatesi ilave edin. 1 dakika çevirin. Tuzla şekeri ekleyin. Semizotunu içine atın ve karıştırın. Pirinci, suyu ilave edin. Bir taşım kaynatın. Altını kısın ve 15 dakika pişirin. Sade yoğurt veya sarımsaklı yoğurtla servis yapabilirsiniz.


YARIN

Hz. Muhammed, çağrısını yaydıkça gelen tepkiler düşmanlık derecesine varıyordu.


Hazırlayan: Prof. Dr. SÜLEYMAN ATEŞ