Gazete Vatan Logo
Magazin Yeni bir Birce

Yeni bir Birce

Yeni bir Birce

Birce Akalay, hem güzelliği hem ‘Küçük Ağa’ dizisindeki performansı ile çok konuşuldu.

Sarp Levendoğlu ile evliliği ise şahane bir sürpriz oldu! Çiçeği burnunda evli Akalay’la yeni hayatını ELELE’ye anlattı

Önce dizinin başarısı çok ses getirdi. Sonra herkes Birce Akalay’ın güzelliğinden ve performansından bahsetmeye başladı. Ardından Sarp Levendoğlu’yla ilişkisi çok konuşuldu. Magazin basını her gün onların peşine düştü. Haklarında çıkan haberlere ikili çok fazla sessiz kalamadı. Fazlasıyla duygusal, çünkü fazlasıyla organik bir kadın o. Her gece yaşadığı hayata şükreden, aşkını ilahi bir mucize gibi seven, saygısızlığa katlanamayan, etrafındakileri kırmamak için kılı kırk yaran insanlardan. Karşısındakine inanmak isteyenlerden, inandıkça açılanlardan...
Hayatındaki en güzel yenilikten bahsederek başlayalım. Henüz çok yeni ama evlilik neler hissettiriyor şu anda sana?
Gelinlik provasından çıktığımda ‘bu heyecan suda el ele yürüyebilme heyecanı’ yazmıştım Instagram’da bir fotoğrafın altına. Suyu ve denizi çok seviyorum. Huzuru hep deniz kenarında bulurum. Çocukluğumdan itibaren de suyun üzerinde yürümek gibi bir hayalim vardır. İmkansız elbette su üzerinde yürümek ama bana şu mucizevi ve huzurlu geliyor evlilik.
Ruhlarımız zaten evliydi
Sevgilindi, eşin oldu... Ne değişti?
Evlenmeden önce de eşimdi zaten. Ve hatta biz zaten evlenmiştik, ruhlarımız evliydi ama hala birbirimize genelde sevgilim diyoruz. İnşallah senelerce evli kalalım ve hep sevgili demeye devam edelim birbirimize.
Aşk nerede ‘bu adam benim ömrümü geçirebileceğim kişi’ dedirtiyor?
Öyle spesifik bir şey yok. O güzellik bir şekilde geliyor. Allah çok büyük ve ben onun büyüklüğüne çok inanıyorum. Bir şekilde, onu senin karşına çıkarıyor. O an, o, mucize gibi geliveriyor. İnanç gibi. Onun mucizeleri var ve gördükçe daha çok şükrediyorsun... Sevgilinle, eşinle birlikte çalışmak zor derler.
Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
Yok, değil. Elbette setine göre değişebilir bu durum ama bizim güzel bir setimiz var. Bu tamamen etrafındaki insanların güzel ahlakı, anlayışı ve empati yapmasıyla alakalı. Yoksa biz yedi gün 24 saat birlikte olabiliriz, bizim için sorun yok. Sarp Levendoğlu’nun kadın hayranları yas ilan etti.
Var mı bir kıskançlık durumu?
Aslında çok mutlu çoğu biz evlendiğimiz için... Elbette her insan kıskançtır ama biz kıskançlık duygusuna hakim olamayan, onu terbiye edemeyen insanlara kıskanç deriz. Ben tabii ki sevdiğim insanı kıskanırım ama bunu kontrol edebiliyorum çok şükür. Ayrıca bu bambaşka bir sevme biçimi. Onların Sarp’a verdiği karşılıksız sevgiyi nasıl kıskanayım? Gelseler boynuna atlasalar ben de onlara sarılırım.
Anne olmaya çok yakınım
Anneliğe ne kadar yakınsın?
Çok çok yakınım, çok istiyorum tabii ki.
Bir zamanlama var mı kafanda?
Dizi bitmeden bile olabilir. Hatta bana kalsa hemen olsun. Ben hayatın altın tepside bana sunduğu bu güzelliği yaşayarak evrilmek istiyorum. Elim ayağım boşalıyor; ufak bir ayak, el gördüğüm zaman. Allah yürekten isteyen herkese ve bize inşallah nasip etsin.
Hayatınla ilgili karar alırken sonunu düşünmeden hareket eder misin yoksa ince ince süzgeçlerden geçirir misin?
‘Ne olursa olsun bu denizde yüzeceğim?’ demek başka, ‘ne olursa olsun bu işi yapacağım’ demek başka bir şey. Önemli kararlar alırken 40 kere düşünürüm. Bir laf var çok inandığım: Bir, çok sinirlendiğinde bir de çok heveslendiğinde çok iyi düşünmen lazım, bir gece daha, olmadı bir gece daha...
Hayatının akışını elinde tutmaya çalışır mısın yoksa ‘su akar yolunu bulur’ mu dersin?
Ben kadere inanırım. Her şeyin dünya üzerinde Yaradan’dan mütevellit bir matematiği olduğuna inanırım. Her olayın bir öncekinin sonucu, bir sonrakinin sebebi olduğuna inanırım. Dolayısıyla akışına bazen bırakırım ama bana da kullanmam için de bir beyin vermiş değil mi? O yüzden gerektiği yerde de tabii ki kontrolü elimde tutarım.
Artık okumayan, araştırmayan bir nesil var
Sabrın nerede tükenir?
Kötü insana sabrım sıfır. Haksızlığa hiç tahammülüm yok.
Elinde güç olsa kadınlar için ne yapardın?
Toplumsal cinsiyet üzerinden güdülen, erkeğin iktidarı karşısında ben ne yaparsam yapayım sen ne yaparsan yap hiçbir şey değişmiyor. Çok umutsuzum, gerçekten umutsuzum.
Neden umutsuzsun?
Neresinden bakarsan bak eşitsizliğin göbeğinde yaşıyoruz. Belli bir sosyokültürel yapının da sadece belli bir kısmı sözde değil, gerçekten eşitlikçi. Toplumun en elit tabakalarından dahi kadınların mağduriyetini, hal ve hareketlerinden, yaşayış biçimlerinden okumak mümkün. Sadece fiziksel şiddetten de bahsetmiyorum. Bu bezginliği baştan kabul eden bir nesil yetişti maalesef. Okumayan, araştırmayan sadece dinleyen ve izleyen bir nesil var. Ve onların ruh halini düşünme eğrisini görünce çok üzülüyorum. Umutsuzluğum bu yüzden. Ama keşke bir sihirli değneğim olsaydı ve insanların zihnine ‘insan’ olmanın kadın ya da erkek olmakla ayrıştırılamayacağını, ayrıştırılmaması gerektiğini, o hassasiyeti dimağlarına biraz serpiştirebilseydim. Bunu gerçekten çok isterdim, çünkü somut bir şeyi yapmak bu söylediğimden maalesef daha ütopik bu devirde.
Hayal kurmak özgürlüğümü kısıtlıyor
Hayal kurar mısın?
Ben hayal kurmam. Hayal kuran bir çocuktum fakat 13 sene bale yapıp sakatlanınca bütün hayallerim bir anda dönüştü. Hayal kurmayı sevmiyorum. Yaşadığım güne şükredenlerdenim. En fazla bir sonraki basamakta ne yapacağımı düşünüyorum. Halen yaptığım, vakit ayırdığım işin üzerindeki ruhani yolculuğumu tamamlamadan, yeni bir şey düşlemiyorum. Hayat bana ne ile gelirse ben ona bakıyorum. Hayaller özgürlüğümü kısıtlıyor.
‘Küçük Ağa’da seni sete en çok sürükleyen şey ne?
Sıcak bir aile hikayesi olması. Entrikalardan uzak olması. İnsanların kayıtsız şartsız güzel sevgilerini hissettiğim bir iş olması. Bir de çalışmayı çok seviyorum, bunun da etkisi büyük elbette. Bu sene gündemine alacağın yeni bir proje var mı? Sinema filmleri geliyor, okuyorum ama yükseldiğim bir hikaye olmadı henüz. Haftada altı gün en az 16 saat dizi çekerken ruhunuzu çok fazla doyuramıyorsunuz maalesef; bir nevi memuriyet gibi. Doyuran anlar, sahneler, günler oluyor tabii ki ama her an bu olmuyor elbette. Dolayısıyla oyuncu için sinema yahut tiyatro elzem. Daha üretken olabildiğin biricik anlarla dolu. Sabırla bekliyorum nabzımı hızlandıracak hikayeyi.
Kader karşına çıkar
Kader insanın karşısına bir şeyleri bir yerlerde çıkarır. Bu güzelliği benim karşıma ‘Küçük Ağa’ dizisinin setinde çıkardı.
Bir sonrasını düşünüyorum
Yaşadığım güne şükredenlerdenim. En fazla bir sonraki basamakta ne yapacağımı düşünüyorum.

Haberin Devamı