Gazete Vatan Logo

Yeryüzünün en uzun meydan savaşı Sakarya: 22 gün, 22 gece sürdü!

Yeryüzünün gelmiş geçmiş en uzun meydan savaşı 23 Ağustos 1921’de başladı. Acaba Savaş Tanrısı kimin yüzüne gülecekti? Türk Milleti topyekûn savaşa hazırlanıyor, milletin gücü ordunun gücüne katılıyordu. Mustafa Kemal Paşa orduya ihtarda bulundu: “5. Tümen’in tüm komutan, subay ve erlerinden verilecek ilk emirle yıldırım gibi düşmanın üzerine atılmalarını ve onu yok ederek şan ve şeref kazanmalarını isterim”

Yeryüzünün en uzun meydan savaşı Sakarya: 22 gün, 22 gece sürdü!

Dünya Savaşı’nın ardından, bütün gözlerin çevrildiği “Anadolu Meselesi” efsanevi Gordion önlerinde kördüğüm olmuştu. Düğümü kim çözmeyi başaracak, Anadolu’nun hâkimi kim olacaktı?

İşte bu sorunun cevap bulması için Milli Misak ile Megali İdea, Sakarya boylarında karşılaşacaktı. Mustafa Kemal ile Konstantin’in düellosu başlıyordu. Yoksa İngilizlerin desteklediği kral mı demeli? Hatta İstanbul’un. Yunan ordusunun elinde bir ferman ve fetva yok muydu? “Biz padişah ve halifeniz tarafından memur olarak geliyoruz. Biz onun askeriyiz” demiyorlar mıydı?

***

Yunan Tarafı: Sakarya Meydan Muharebesi’ne katılan birliklerin toplam sayısı: 3780 subay, 120.000 er, 75.900 tüfek, 2768 makineli tüfek, 286 top, 3800 hayvan, 600 adet üç tonluk kamyon, 240 adet bir tonluk kamyon ve 18 uçak.

Türk Ordusu: 5.401 subay, 96.326 er, 54.572 tüfek, 825 makineli tüfek, 169 top, 32.137 hayvan, 1.284 araba, 2 uçak.

SAKARYA SAVAŞMASI BAŞLIYOR

Yunan istila ordusu, İnönü savaşlarındaki yenilgilerin ardından, bütün gücünü toplayıp Türkiye’ye saldırarak, savaşı sonuçlandırmaya karar vermişti. Yunan Kralı Konstantin, şenliklerle Anadolu’ya yolcu edilmiş, “Ankara’nın alınmasını hedef alan Anadolu Seferi”ni başlatmıştı.

Haberin Devamı

10 Temmuz 1921’de ileri yürüyüşe başlayan 136 bin kişilik Yunan ordusu karşısında, henüz kuruluşu tamamlanmamış Türk ordusunun 97 bin mevcudu vardı. 15 Temmuz’da çarpışmalar başladı. Aralıksız 8 gün süren savaşmaların sonunda ağır kayıplar veren Türk Ordusu, geri çekilerek, başka bir hatta derlenip toplanmanın yolunu aradı.

Meclis’te kaybedilen toprakların sorumlusu aranıyor, yenilen ordunun nasıl düşmanı durdurabileceği tartışılıyordu.

Çetin tartışmalardan sonra başkomutanlık görevini 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa üstlendi. Olağanüstü yetkilerle donatılan Başkomutan, ulusal yükümlülüklere ilişkin emirlerini yayınladı. Yokluk içindeki millet, yokluklar içinde savaşan orduyu donatmak için nesi varsa Mehmetçik ile paylaşmaya başladı. Türk Milleti topyekûn savaşa hazırlanıyor, milletin gücü ordunun gücüne katılıyordu.

Haberin Devamı

Geri çekilmesini tamamlamış olan Türk Ordusu, savaşı kendi istediği yerde kabul etmeye hazırdı. Toplayabildiği bütün kuvvetlerini Sakarya Nehri doğusunda derleyip, savunma planı dâhilinde yerleşmişti.

Ordumuz Ankara’yı savunmak için cephesini sağ tarafta Çile Dağı’nın kuzeyindeki Ankara Çayı’na, sol tarafta ise Mangal Dağı’na dayandırmıştı. Toplam tüfek sayısı 64 bine yaklaşmış, nefer sayısı 122 bini bulmuştu.

Başkomutanlık, düşmanın hareketlerini dikkatle izliyordu. Yunan Ordusu güney kanada doğru yol aldıkça, Türk Cephesi de o kanada birlik kaydırıyor, mevzileri uzatıyordu. Böylece kuşatma tehlikesine karşı tedbir alınırken, istilacı ordu da açıldıkça açılıyordu. Oysa kesin sonuçlu bir yarma için, birlikleri geniş alanlarda yaymak değil, kuvvetlerin bir noktada toplanması gerekliydi.

Makineli Tüfek Bölük Komutanı Mülazım Cevdet (Çaldağ):

“22 Ağustos 1921 günü düşmanın öncüleri Beylik Köprü’nün batı sırtlarında görünmeye başladı. Akşama doğru bir keşif kolu, Beylik Köprü’ye gelerek geçit yerlerini ve araziyi denetlemeye başladılar. Bu anda tam köprü istikametinde mevzide bulunan birinci makineli tüfek takımının 1. tüfeğinin başına bizzat geçip, 2. tüfekteki Yusuf Çavuş’a mesafe vererek ateşe başladık. Gelen keşif koluna zayiat vererek diğerleri kaçtılar, bu suretle Sakarya Muharebesi’nde düşmana ilk ateşi ben yapmış oldum. “

Haberin Devamı

Yeryüzünün gelmiş geçmiş en uzun meydan savaşı 23 Ağustos 1921’de başladı. Acaba Savaş Tanrısı kimin yüzüne gülecekti? Kıyamet Mangal Dağı’nda kopuyordu. Mangal Dağı güneye karşı hâkim konumda olduğundan ateş üstünlüğü sunuyordu. İstilacı ordunun Mangal Dağı’nı almadan, güneyden bir kuşatma yapması mümkün değildi.

Öğleden sonra harekete geçen Yunan askerleri mevzilere yaklaşırken, şiddetli yağmur ve fırtına sanki onları gizliyordu. Belki içlerinde bazıları Savaş Tanrısı Mars’ın işe karıştığını düşünüyordu. Onun dokunuşuyla, yaz ortasında fırtına kopmuş, karanlıklar binlerce askeri koynunda saklayıp Mangal Dağı’nın yamaçlarına iteklemişti. Saat 21.30’a doğru düşman mevzilere girmeye başladı.

Haberin Devamı

Saat 23.00’e geldiğinde ve silahlar sustuğunda Mangal Dağı’nın tepesi Türklerin elinde, dağın sırt ve yamaçları Yunan

l. Tümeni’nin işgalindeydi. Yağmur durmuş, fırtına kesilmişti.

Yeterli ihtiyatlar olmadığından Grup Komutanı Selahattin Adil Paşa, kuşatılma tehlikesinden çekiniyordu; birliklerin bu gece Mangal Dağı’nı terk edip, daha kuzeydeki bir hatta çekilmesine karar verdi. Durumu da bir raporla cephe komutanlığına bildirdi.

Yarım günlük bir boğuşmadan sonra Mangal Dağı’nın kaybedilmesi Türk komuta kademesinde bir bomba etkisi yaratmıştı.

Görünüşte talih, fırtına ve şiddetli yağmur ile Yunanlılara gülmüş, kısa sürede en önemli mevziiyi kaybeden Türklere azizlik yapmıştı. Ancak bu durumdan ders çıkaracak bir dahi komutan vardı. Birkaç gün sonra, Mangal Dağı’nda yaşananların tekrar edilmemesi için askeri kuramları kökünden sarsacak bir emir verecekti.

Mustafa Kemal Paşa ilk olarak orduya ihtarda bulundu:

“Hata eden her kim olursa olsun derhal kanuna çarpılmak için asla tereddüt edilmeyecektir.” “5. Tümenin tüm komutan, subay ve erlerinden verilecek ilk emirle yıldırım gibi düşman üzerine atılmalarını ve onu yok ederek şan ve şeref kazanmalarını isterim”