Gazete Vatan Logo

THY 12 milyon doları Beşşar Esad'a kaptırdı

Radikal Gazetesi'nden Deniz Zeyrek'in haberine göre, 305 personelini kapının önüne koyan THY ile Suriye'deki sıkıntılar bir skandalda kesişti. Şirketin 12 milyon doları Suriye'nin elinde kaldı.

Bu günlerde THY, grev hakkı isteyen 305 personelini işten atmasıyla, onların yerine stajer kabin görevlilerini çalıştırmakla ve bitmek tükenmek bilmeyen rötarlarla gündemde. Suriye ise Beşşar Esad yönetiminin kendi halkına yönelik katliamlarıyla ve Batı’nın sonuçsuz müdahale tartışmalarıyla... THY ve Suriye’nin gündemdeki yolu, bir skandalda kesişti. Halkına zulüm etmeye son vermesini isteyen ülkelerle birlikte Türkiye’nin temsilciliklerini de sınırdışı eden Esad, Türklere ait tek bir şeyi ülkesinde tuttu: THY’nin 12 milyon dolarını.

Su vermeyi bilmeyen Host

Çok kısa bir süre önce AnadoluJet ile seyahat ederken dikkatimi çekti. Kabin şefi hanımefendi, servis yaparken kendisine eşlik eden genç erkek kabin görevlisine suyu nasıl dağıtacağını göstererek öğretiyordu. Aldığı peçeteyi başparmağı üstte, diğer dört parmağı altta kalacak şekilde bardağın altına koyarak uzatmasını öğütlüyordu. Erkek kabin görevlisinin bu işi ilk kez yaptığı da her halinden belliydi. Hem bu acemilik manzarası, hem durduk yerde yapılan ‘tarife değişiklikleri’, iptal edilen seferler, THY gibi, çalışanlarının mesaisinden sonuna kadar yararlanan bir markanın 305 çalışanını bir günde çıkarmasının teknik sonucu olsa gerek.

Parasına sahip çıkamayan yönetim

Ankara’ya geldikten sonra bir sohbet ortamında bu durumu anlatırken gördüm ki, gözlemlediğim durum birçok THY müşterisinin dikkatini çekmiş. Kendimi koyu bir THY sohbetinin ortasında buldum. Ve çok ilginç bir iddiayı da bu sohbet sırasında duydum. Çalışanıyla kuruş kuruş pazarlık yapan THY, Suriye yönetimine tam 12 milyon dolar kaptırmış. Konuyu araştırmaya karar verdim. Eski bir diplomasi muhabiri olarak detaylarına ulaşmam uzun sürmedi. Malum, Türkiye mart ayında önce büyükelçiliğini, ardından Halep Konsolosluğu’nu boşaltmıştı. THY de 28 Mart’tan itibaren Şam’a haftada 7, Halep’e haftada 5 kez olan seferlerine ara vermişti. Diplomatlar gibi THY de Suriye’de istikrar geri gelinceye dek ülkeyi terk etmişti. Ancak diplomatlar bütün malvarlıklarını Lübnan’dan feribotla getirmeyi başarırken THY büyük bir eksikle dönmüştü: Suriye’de bulunan 12 milyon dolar nakit para...

THY’nin Şam’daki 14 milyon dolarının 2 milyonu, daha önce yapılan ‘çekin’ uyarıları doğrultusunda getirilmiş, ancak 12 milyon doları kalmıştı. Geçen süre içinde de Suriye yönetimi Türkiye’yi “karşıt cephenin öncüsü” görmeye başlayınca da o parayı Türkiye’ye getirmek mümkün olmadı. Esad yönetimi konuyu görüşmeyi bile kabul etmiyor. Yani 305 çalışanını kapının önüne koymakta tereddüt etmeyen THY, Şam’da bıraktığı 12 milyon doların üstüne soğuk su içse yeridir.

305 sadece sayı değildir

Havacılıkta grev yasağına karşı çıkan 305 çalışan 'özverisiz' çalıştığı tek gün işten atıldı. Hiçbiri pişman değil, tek istedikleri ise tazminatlarının verilmesi.

THY çalışanları 13 gündür nöbette. Radikal Gazetesi'nden Şebnem Turhan'ın haberine göre grev yasağına karşı gelip ‘özveriyle çalışmak’ istemeyince 305’i işsiz kaldı. Sürekli bunu duyduk, 305 kişi... Peki kim bu 305 çalışan, neden işten atıldılar, havaalanına her gün sabah 10’da gelip akşam saat 8’e kadar neden kalıyorlar? Bu soruların yanıtları için Atatürk Havalimanı’ndayız. Henüz hepsinin çıkışları resmi olarak tebliğ edilmediği için konuşurken isimlerini vermek istemiyorlar, fotoğraf çekiminde ise sürpriz V for Vendetta maskeleri... İlk sorum pişman mısınız? Yanıtları net, bugün olsa yine yaparız, çünkü artık THY’de çalışma koşulları dayanılmaz hale gelmişti, grev hakkımız giderse gücümüz giderdi...

İşten atılanlar 29 Mayıs günü eylem alanında bulunan 1500 kişinin ya raporlu ya uçuştan yeni dönmüş dinlenme süresinde ya da boş günü olduğuna dikkat çekiyor. Çalışanların anlattığına göre THY raporlu olanı atmış, o gün orada olmayanı atmış, uçuştan yeni döneni atmış. Öyle şeyler yaşanmış ki eylemin bir sonraki günü Seul’e uçan bir kabin amirine işten atıldığı Seul Havaalanı’na indiğinde bildirilmiş. THY onu Seul’de bırakmaya kararlıymış, sendika araya girip biletini alıp kendisini geri getireceğini açıklamış. Ancak uçağın kabin amiri olmadan kalkması yasal olmadığı için THY çalışanı İstanbul’a geri getirmiş. Aynı olay Los Angeles’a giden bir kabin memurunun da başına gelmiş. Uçaktan inmesi emredilmiş ve bilet alarak geri dönmek zorunda bırakılmış.

Salı mahkemedeler

Hikâyeler çok, hepsinin o gün ve sonrasında yaşadıklarıyla ilgili söyleyecek sözü var ancak onları en çok üzen büyümesi ve dünyanın en gözde şirketlerinden biri olması için ‘özveriyle’ çalıştıkları THY’nin onları mail yazarak atması ve tazminatlarını alamayacak olmaları. Konuştuklarımın işe geri dönmektense istediği tazminatlarını alabilmekti. Bunun için de bildirimlerin tamamlanmasıyla bu hafta salı gününden itibaren iş mahkemelerine başvurular başlayacak. THY’nin o gün ‘işten attım’ açıklaması menfi karşılanmış, atılanların birkaç güne işe geri alınacakları düşünülmüştü. Toplusözleşme görüşmeleri yüksek hakem kuruluna gitmiş olsa da sürüyor, Umalım da Hava-İş Sendikası ve THY arasındaki görüşmeler işten atılan 305 kişinin umutlarının yeniden yükselmesine, arkadaşları işten atıldığı için mutsuz çalışan binlerce THY çalışanına müjde olsun. Şimdi biz susalım da işten atılan THY çalışanları konuşsun...

Atılırım diye düşünmemiştim

THY’de çalışan 2500’e yakın pilottan biri olan Salih Bayrak, protestoya katılan, sonrasında da işten çıkartılan iki pilottan biri. Diğer pilot 29 Mayıs’tan bir gün önce emeklilik dilekçesini vermiş. Ancak işten atıldığı için emekliliği de geçerli sayılmamış. Pilot Bayrak başından geçenleri şöyle anlatıyor:

“O gün ben de raporluydum. Raporumu getirdiğimde havalimanında basın açıklamasının yapıldığı yerde arkadaşlarıma katıldı. Katıldım çünkü artık THY’de çalışma koşulları hepimiz için zor hale gelmişti. Akşamları 11’de uçuşa çağrılıyor, boş günlerimiz ailelerimizle geçirmesi zor şekilde düzenleniyordu. Ayda 8 günümüz boş. Ancak bu 8 günün dağılımını yapmak THY’nin elinde. Hafta sonu değil de hafta içinde denk gelecek şekilde yapınca ailemle bir arada olma şansım kalmıyor. Çocuklarım da okula gidiyor, onlar evden çıktığında ben kalıyorum. Eşler birbirini görmeden haftalar geçiriyorlar. Bir de ‘24 saat önce tebliğ’ şartı var. Bizim uçuşlarımız aylık programlanır. Değişiklik olduğunda ise 24 saat önce bildirilmesi gerekir. Bu konuda da sıkıntılar yaşanıyor. THY’nin hızlı büyümesi de bu sorunların altında yatan nedenlerden biri. Elbette biz THY ile onur duyuyoruz ama onun büyüme temposuna ne havalimanı, ne apronlar ne de pasaport noktaları uyum sağlayabildi. THY bu sorunları gece uçuşları ve İstanbul dışında geceleme ile çözdü. Bu da bizim ailelerimizden yine ayrı kalmamazı neden oldu. Ben o gün basın açıklaması yapılırken işten atılcağımı düşünmedim. Hiç bir arkadaşım da düşünmemiştir. Biz orada grev hakkımız için vardık.”

THY ziyaretçi olarak bile almıyor

"Sorumlu kabin amiriyim. 15 yıldır çalışıyorum. Her şey 9 yıl önce THY’nin büyüme sürecine girmesiyle başladı. Ve THY büyüdükçe haklarımız geriledi. Harcırahları uçuştan 1.5 ay sonra aldık, rapor aldığımızda paramız kesildi. Sonra çalışan sayısı azaldı. Geniş gövdelilerde 2, tek koridorlularda 1 kabin memuru eksik çalıştık. İş yükü arttı ama kaliteyi düşürmeden daha çok çalıştık. Ama THY bir günden bir güne bizimle onur duymadı, sizinle buralara geldik demedi. Ve son olarak grev yasağı. Sürekli özveride bulunurken bir gün bulunmadık. Gönül rahatlığıyla rapor alamıyorduk, o gün aldık. Artık beni ziyaretçi kartıyla bile THY’den içeriye almıyorlar. Savunmamı bile almadılar. Her gün eylem yerindeyim, akşamları da sendikaya gelip yarın ne yapacağımızı konuşuyoruz. Hayatım bu oldu."

18 yılımın hakkını istiyorum

"18 yıllık teknikçiyim. Benim gibi 45 arkadaşım daha o gün işten atıldı. Zaten 1 yetkili teknisyene 10 yetkisiz çalışan olarak süren iş koşulları bizim gibi yetkililerin atılmasıyla daha çıkmaza girdi. THY Habom AŞ diye bir şirket kurdu. Oradaki taşeron çalışanların hiçbiri uçakçılık fakültesi mezunu değil, eğitimsizler ve usta çırak ilişkileriyle eğitilmiyorlar. Vardiyalı çalışıyordum, 8 saat. Ama THY uçakların yerde kalış süresini 1 saatten 45 dakikaya indirdiği için testleri ve bakımı o sürede bitirmem gerekiyordu ki bu sürede uçak hem yakıt alımı, hem temizliği, hem de yolcu alımını da gerçekleştiriyor. Benim bu sürede bakım ve testleri layıkıyla bitirmem mümkün olmuyordu. Ben de işe geri dönmek istemiyorum ama tazminatım önemli. 18 yılımı verdim ve o para benim geleceğim."

Annesi yanından hiç ayrılmıyor

"13 yıldır kabindeyim. Yaptığımız ne grev ne de eylem. Sadece yıllardır sürdürdüğümüz özverili çalışmaya bir gün ara verdik. Ben de raporluydum o gün. 1178 arkadaşım gibi. Hiç pişman değilim, koşullar günden güne daha kötüye gidiyordu. Bunun devamı gelecek ve 3-5 ay sonra eminim diğer arkadaşlarım da işi bırakmanın yolunu arayacaklar. 18 aydır toplusözleşme sürüyordu ve bir de üstüne grev yasağı getirdiler. Bizim için grev hakkı çok önemli her toplusözleşme sürecimiz ‘grev’ dediğimiz zaman tatlıya bağlanır. O yüzden hakkıma sahip çıktım. Ben her gün 12-16 saat arası çalışıyordum. Ve bu 18 saate kadar çıkabiliyordu. Ben sadece tazminatımı istiyorum. İşim bu artık, her gün buraya geliyorum, annem arkadaşlarım yanımda. Hâlâ çalışanlar uçuş öncesi ve sonrası yanımızda. Biz yanlış yapmadık."

25 dakika THY’yi aradım, açmadılar

İşten atılan çalışanlardan biri o gün hastaneye kaldırılmış ve bir operasyon geçirmiş. THY’yi arayarak raporunun ulaşıp ulaşmadığını sormak istemiş. Ancak her aramasında 25’er dakika bekletildiği halde bir türlü konuşacak yetkili bulamamış. Çalışan “Faturamda belli, kontrol etsinler, sürekli aradım ve yanıt alamadım” diyor. Sonra işte o da işten atılanlar kervanına katılmış.

Erdoğan’ın sözleriyle savunma

Mesai yoğunluğu nedeniyle vücut direnci düşen ve mayıs ayını raporla geçiren bir çalışan da o gün işten atılmış. O ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eylemden 1 gün sonra sarfettiği sözlerini hatırlatıyor ‘Nasıl hasta olurlar’ diye soranlara: “Bir yıl boyunca 24 saat nükleer santralın kapısında otursanız bir uçak yolculuğunda aldığınız kadar radyasyonu almıyorsunuz.”

Neden eylem yapıldı

Neden bugüne gelindiğinin de yanıtı çalışanlarda var. Önce büyüme nedeniyle mesailer arttırılmış, sonra birer birer uçaklarda asgari çalışan uygulamasına geçilmiş. O kadar çok iş varmış ki rapor almak diğer arkadaşının daha çok çalışması anlamına geliyormuş. Ve iddialara göre THY raporlu çalışanları işten atıyormuş. Çalışanların iddiasına göre geçen yıl yaz aylarında 60’ar kişi sadece raporlu oldukları için işten atılmışlar. Çalışanlar 93 saat uçmak yasaldır ama normal değildir diyor. Çünkü sadece kalkış ve iniş zamanı bu saatler içinde oluyormuş. Uçakta bekleme, hazırlama bunlara dahil değil. Sürekli iklim değişikliği, bir gün doğuya bir gün batıya doğru uzun uçuşlar yapmak. Vücut direncini kırıyormuş. Hatta işten atılanlardan biri geçen ay boyunca bu yüzden raporluymuş. (Radikal)

Haberin Devamı