Gazete Vatan Logo
GündemŞaibesiz bir sistem hayal ediyorum

Şaibesiz bir sistem hayal ediyorum

Yrd. Doç Dr. Sinem VATANARTIRAN yazdı...

Size bir üniversiteye girme senaryosu sunuyorum: İlköğretim ve ortaöğretim hayatınız boyunca öğrendiğiniz tüm değer ve becerileri sunduğunuz bir portfolyonuz var. Hayallerinizi ve yapabileceklerinizi anlatıyorsunuz bir mektupta. Bir de o hayallere nasıl ulaşabileceğinizi destekleyecek, başkalarının sizin hakkınızda verdiği referans mektupları var. Akademik bilgi ve beceri birikiminizi de birkaç sınava girerek gösteriyorsunuz. Ancak sınavlar çoktan seçmeli testler değil, yorum ve muhakeme yapabildiğiniz daha yaratıcı sınavlar. Hatta sevdiğiniz bir uğraşı, spor, müzik, hobi, sizi pek çok kişi arasından ayırt edici özelliğiniz olarak görülüyor. Bu dallardaki başarınız size burs imkanı bile sağlayabiliyor. Bu kriterlere göre istediğiniz üniversitelere başvuru yapıyorsunuz ve mülakatlara çağrılıyorsunuz. Bir veya birkaç üniversiteden kabul alıyorsunuz. Sonra da bir karar veriyorsunuz, hangi üniversiteyi tercih edeceğinize. Nasıl bir senaryo?

Bu yazıyı okuyan pek çok kişi için belki sadece bir senaryo. Ama dünyada yüksek öğretimin mabedi sayılan bir ülkede yaşayan milyonlarca genç için, bir gerçek. Amerika’da milyonlarca genç, dört bin küsur üniversite içinden istedikleri üniversiteye işte bu kriterlere göre başvuru yapıyorlar. Üniversite adayı gençlerimiz için ise son bir kaç gün çok çalkantılı geçiyor. Aşırı güvenlik önlemleri altında gerçekleşen bir sınava rağmen, sanal boyutta hile iddiaları gündemimizde. İddiaları ve cevapları dakika dakika internetten takip ediyoruz. Hatta seçime az kala, meydanlarda politikacılarımızın birbirlerine karşı kullandıkları bir gündem oldu. Sınav, üniversiteye girişte kullanılacak tek kriter olduğu müddetçe insanların hayatındaki bu kritik önemi hep devam edecek, bu ve benzeri kopya teşebbüsleri hep olacak, ‘hak’, ‘adalet’, ‘doğruluk’ değerleri zedelenecek.

Bu sisteme neden devam ediyoruz?

Kişilerin hayatında çok belirleyici olan, hatta tek belirleyici olan, böyle bir sınavla ilgili en küçük bir hata bile, güven duygusunu anında sarsıyor tabii ki. Hele de artık teknolojinin ve yazılımın, yaratıcılık ve art niyetle birleştiğinde yapabileceklerinin sınırının olmaması, insanı ürkütüyor. Kişiye özel üretilen soru kitapçıklarının, gerçekten bazı ‘kişilere özel’ üretilmesi, hangi kitapçığın hangi adaylara verileceğinin bile programlanabilir olması, internette yayınlanan kişiye özel kitapçıkların gerçekten o gün, o salonda elimize aldığımız kitapçık olup olmaması gibi ürkütücü soru işaretleri.

Bu kadar toplumsal bir sorun olmuş bu sisteme neden hâlâ devam ediyoruz? Hele de bu devirde. Son bir kaç yıldır özellikle eğitim alanında pek çok yenilik ve olumlu gelişme varken, üniversiteye giriş sisteminin hâlâ bu kalıp içinde kalması anlaşılır gibi değil. Dikkat ederseniz değişiklik önerileri hep sınavın kaç defa yapılacağı ile ilgili oluyor. Sistemi asıl tıkayan, sınavın sayısı değil halbuki. Sınavın formatı tartışılabilir. Daha önemlisi, üniversiteye ‘giriş’ ya da ‘kabul’ sisteminin birden fazla kıstas dikkate alınarak yeniden yapılandırılması gerektiği. Bu son şaibe belki de sistemin acilen değiştirilmesine ön ayak olur. YÖK, bu şaibeyi fırsat bilerek sınava ek olarak kullanılacak başka seçme kıstaslarını da hayata geçirir ve en önemlisi, üniversitelere de kendi öğrencilerini seçme hakkını verir.

Haberin Devamı