Gazete Vatan Logo

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB'ye ateşkes tepkisi! 'Daha ne kadar çocuk ölmesi lazım!'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'deki 8. Aile Şurası'nda gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, AB 'Henüz ateşkes çağrısı yapamayız' diyor. Daha ne kadar çocuk ölmesi lazım. Hiçbir zaman sizin gibi bu tür vahşetlere seyirci kalmadım. Ağız birliği etmişçesine saldırılara koşulsuz destek veriyor. Gazzeli mazlumların hayat hakkını yok sayıyor. Ne oldu insan hakları? Orada neler yazıyor, bakmıyor musunuz? İşlerine geldikleri için bakmazlar çünkü akan kan Müslüman kanı... Buradan soruyorum AB'nin ateşkes çağrısı yapabilmesi için daha kaç çocuk ölmeli, daha kaç ton bombanın Gazze'ye düşmesi gerekir." ifadelerini kullandı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB'ye ateşkes tepkisi! 'Daha ne kadar çocuk ölmesi lazım!'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde, '8'inci Aile Şurası'na katıldı. Erdoğan, Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutladıkları bir döneme tekabül eden 8'inci aile şurasının hem kapsamlı bir muhasebe imkanı sunacağı, hem de geleceğe dair hedeflerin belirlenmesine katkı sağlayacağını söyledi. Erdoğan, "İnsanı doğumundan ölümüne kadar her alanda kuşatan, hayatın iniş çıkışları karşısında koruyan aile, çok büyük bir nimet, eşsiz bir hazinedir. İnsan aile içinde doğar. Ailede huzura erer. Aile fertleri arasında kendini güvende hisseder. Hayata ailesiyle birlikte hazırlanır. Sevginin paylaşılarak çoğaldığı, zorluklara beraber göğüs gerildiği aile, insanı insan yapan en önemli hasletlerdendir. Aile, Türk toplumunun temelidir. Anayasamız böyle söylüyor. Devletin aileyi koruma noktasında sorumluluklarını da ifade etmiştir. Aile, toplumun temelidir ve temeli sağlam olmayan toplumlar ayakta kalamaz. Eğer güçlü aileler yoksa güçlü bir milleti bulamazsınız. Bu bakımdan aile, toplumun çelik çekirdeği, özü, güç kaynağıdır. Nesilden nesile aktarılan milli kültür ve değerlerimizin vasatı aynı şekilde aile kurumudur" dedi.

'CUMHUR İTTİFAKI’NDA LGBT DİYE BİR ANLAYIŞ YOK'

Erdoğan, aile konusunda batının bir çıkmaza girdiğini ifade ederek, "Güçlü bir toplum olmanın yolu sadece maddi imkanlardan değil, her şeyden önce güçlü bir aile yapısına sahip olmaktan geçer. Aile meselesine bakarken anne baba ve çocuklardan oluşan bir yapıdan ziyade çok daha geniş bir perspektiften yaklaşmalıyız. Meseleyi basitleştirmek ve sıradanlaştırmak yerine, aile kurumunun toplum hayatımızdaki yerini iyi, doğru ve isabetli bir şekilde tayin etmeliyiz. Müslüman Türk milletinin alametifarikası olan güçlü aile yapımızı zayıflatacak her türlü girişim karşısında teyakkuz halinde olmalıyız. Gerek devlet gerekse şahsi olarak meseleye yaklaşımımız bu yöndedir. Onun için tüm seçim kampanyasında da ifade ettiğim gibi Cumhur İttifakı’nda LGBT diye bir anlayış yoktur. Varsın LGBT zillet ittifakının malzemesi olsun, tepe tepe kullansınlar. Ama bizde bu yok. Niye, çünkü biz de aile kutsal bir yapı. Ve bu kutlu yapıyı biz lekeleyemeyiz. Buna da müsaade etmeyiz, edemeyiz. Modern dünyada şehirleşmenin artması ile birlikte aile bağları zayıflarken aile kurumunun önemi esasen daha da artmıştır. Geniş aileden çekirdek aileye oradan da daha bireysel yaşama geçiş günümüz insanını ailenin sunduğu imkanlardan mahrum bırakmıştır" diye konuştu.

'KÜRESEL BİR ZORBALIKLA KARŞI KARŞIYAYIZ'

Erdoğan, evlenme yaşının sürekli yükseldiğini, boşanma oranlarının da her geçen yıl daha da arttığına dikkat çekerek, "Ortalama çocuk sayısı ise günden güne düşüyor. Yani boşuna ‘en az 3 çocuk’ demiyoruz. Çünkü bu toplumun özellikle ihtiyacı var. Detayına burada giremem. Ama bizim şu anda Türkiye olarak nüfusumuzun 85 milyon olması yeterli değil. Çok daha fazla bir nüfusa ihtiyacımız var. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyamız giderek yaşlanıyor. Aile gibi güvenli bir sığınağa sahip olmayan toplumlarda intihar oranları, bağımlılık, uyuşturucu kullanımı ve diğer sorunlar almış başını gidiyor. Öte yandan aile kurumuna, toplum hayatına ve bireyin ruh sağlığına yönelik tehditler sadece bunlarla da maalesef sınırlı değil. Son dönemde aileyi hedef alan en büyük tehdit, küresel güç odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikalarıdır. Uluslararası kimi şirketlerin, örgütlerin, markaların ve kurumların da destek verdiği sapkın akımların hedefinde bizatihi aile kurumu vardır. Meselenin daha vahim tarafı bunun kişisel bir yaşam biçimi tercihinden ziyade küresel bir dayatma haline dönüşmesidir. En küçük eleştirilerin dahi susturulduğu, itiraz edenlere adeta hayat hakkı tanınmadığı, insan fıtratını ve ailevi değerleri savunmanın imkansız hale geldiği, tepki gösterenlerin ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak baskılandığı; hasılı bir avuç azgın azınlığın milyarlarca insanı esir almaya çalıştığı küresel bir zorbalıkla karşı karşıyayız" dedi.

'AİLE VE GENÇLİK BANKASI'NIN KURULUŞUNU GERÇEKLEŞTİRİYORUZ'

Erdoğan, sadece kadın erkek arasındaki ilişkileri değil, çocukları da hedef alan saldırılar karşısında aileyi, dolayısıyla insanı korumanın kendilerinin görevi olduğunu bildirerek, "Buradan bir kez daha ilan etmek isterim ki; Türkiye ve Türk milleti küresel cinsiyetsizleştirme dayatmalarına kesinlikle boyun eğmeyecektir. Evlatlarımızı bu sapkınların eline bırakmayacağız. Aile yapımızın dinamitlenmesine izin vermeyeceğiz. Bu noktada çok mühim bir rol oynayacak, seçim vaadimizde olan Aile ve Gençlik Bankası’nın kuruluşunu inşallah yakında gerçekleştiriyoruz. Meclisimizin onayını aldıktan sonra projeyi ilk etapta deprem bölgesinde hayata geçireceğiz. Böylece 6 Şubat‘ta asrın felaketini yaşamış ve hemen her şeyini kaybetmiş gençlerimizin yuva kurmalarına yardımcı olacağız. Daha sonra Karadeniz doğal gazı ve Gabar petrolünden sağlayacağımız finansmanla projelerimizin kapsamını peyderpey genişleteceğiz. Devreye alacağımız diğer desteklerle hem aile yapımızı yoksulluk ve sapkınlık tehdidinden koruyacak, hem de gençlerimize sahip çıkacağız. Bu konudaki kararlılığımızı sadece seçim meydanlarında değil, tüm dünyanın huzurunda birleşmiş Milletler (BM) kürsüsünden de ifade ettim, ifade ettik" diye konuştu.

'GELİP TEK TEK ZİYARETTE BULUNUYORLAR'

Erdoğan, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına da değinerek, "7 Ekim’den beri İsrail yönetimi yaşadığı şoku bahane ederek Filistinli kardeşlerimize yönelik acımasız bir katliam gerçekleştiriyor. Bu sabah da katolik camiasına patrik vasıtasıyla seslendim. Camiler, kiliseler, okullar, pazar yerleri hatta hastaneler İsrail güçleri tarafından bombalanmaktadır. Bugüne kadar İsrail’in Gazze ve Ramallah’a yönelik saldırıları neticesinde çoğu çocuk ve kadın 6 binin üzerinde kardeşimiz şehit oldu. Yine kahir ekseriyeti kadın ve çocuk olan 17 bin kişi yaralandı. Etrafı tamamen kuşatılmış 360 kilometrekarelik dar bir alanda yaşama tutunma mücadelesi veren 2 milyon 300 bin insanın tepesine şu ana kadar tespit edilen 12 bin tondan fazla bomba yağdırıldı. Amerika orada, Avrupa orada, bütün imkanlarıyla orada. Ve tek tek gelip ziyarette bulunuyorlar. Gazze'deki konutların neredeyse yarısı ya zarar gördü ya yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre 600 bin Gazzeli yerlerinden edildi. Şu anda Birleşmiş Milletler ekipleri her an onlarda orayı terk etmeyi planlıyorlar, onun hesabını yapıyorlar" dedi.

'HİÇBİR ZAMAN BU TÜR VAHŞETLERE SEYİRCİ KALMADIK'

Erdoğan, tüm savaşlarda olduğu gibi en büyük mağduriyeti kadınlar ve masum çocukların yaşadığını belirterek şöyle konuştu:

"Gazze’den yansıyan haberler ve fotoğraflara bakıp da tepkisiz kalmak mümkün mü? Ne kadar sarsıcı olursa olsun, hiçbir eylem böyle bir vahşeti meşru kılmaz. Gazze’ye yönelik saldırılar, kendini savunma sınırını çoktan aşmış, açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüşmüştür. İşin üzücü yanı medeni geçinen gayri medenilerin bu vahşeti sadece seyretmesidir. Avrupa Birliği Komisyonu dün çıkmış ‘henüz ateşkes çağrısı yapamayız’ diyor. Daha ne kadar insan ölmesi lazım? Ne kadar çocuk ölmesi lazım? Sizin hesabınız ne? Neye göre yapıyorsunuz bunu? Ya bunu bir açıklayın. Bilelim ateşkes ne zaman yapılır, ne zaman yapılmaz? Eğer siz siyaset yapıyorsanız, bu siyaseti biz de yapıyoruz. 40 yıldır siyasetin içindeyim. Ama hiçbir zaman sizin gibi bu tür vahşetlere seyirci kalmadık ve kalamayız. Ağız birliği etmişçesine tüm batılı ülkeler İsrail yönetimini aklıselime davet etmek yerine saldırılara koşulsuz destek veriyor. Lafa gelince insan hak ve hürriyetleri konusunda ahkam kesenler Gazzeli mazlumların hayat hakkını tam 19 gündür yok sayıyor. Ne oldu insan hakları evrensel beyannamesi? Siz bu beyannameye hiç bakmıyor musunuz? Orada neler yazıyor bakmıyor musunuz? Yok, işlerine gelirse bakarlar, işlerine gelmediği için bakmazlar. Niye; akan kan Müslüman kanı da onun için." 

Haberin Devamı

'BUNUN ADI ATEŞE BENZİN DÖKMEKTİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin çatışma bölgesine savaş gemisi göndermesine tepki göstererek, "Yardım gemisi göndermek yerine uçak gemisi, savaş gemisi göndererek hangi lobilere hizmet ettiklerini açıkça ortaya koydular, ortaya koyuyorlar. Sizi daha iyi tanıdık, daha da iyi tanıyacağız. Bunun adı ikiyüzlülüktür, riyakarlıktır, ateşe benzin dökmektir. Buradan soruyorum; Avrupa Birliği Komisyonu’nun ateşkes çağrısı yapabilmesi için sayıyı versinler; daha kaç çocuk ölmelidir? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesi için daha kaç ton bombanın Gazze’ye düşmesi gerekir? Batılı kuruluşların katliama ‘dur’ demeleri için daha ne kadar kadın, yaşlı hayatını kaybetmelidir? Uluslararası basın organlarının gerçekleri yazması, söylemesi, anlatması için kaç tane meslektaşları bombaların hedefi olmalıdır?" dedi.

‘TEK BAŞIMIZA KALSAKTA HAKİKATI HAYKIRMAKTAN ÇEKİNMEYECEĞİZ’

Erdoğan, İsrail’in verdiği tahribata değinerek, "Gazze’de beyaz kefenlere sarılan her masumun vebali artık kefen olmaktan çıktı. Yavrularını bulabilmek için vücutlarına yazıyorlar; ‘bu kimin çocuğudur’ onu anlamak için. Her masumun vebali bombaları atanlar kadar ikircikli tavırlarıyla buna fırsat verenlerin de boynunadır. Savaş suçlarını aklamak için tüm ilkeleri çiğneyen medya organlarından, katliamları ısrarla görmezden gelen uluslararası kuruluşlara kadar herkes Gazze’de ve Filistin topraklarında yaşanan vahşetin ortaklarıdır. Biz bunu kabul etmedik, etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Burada bizim prensibimiz bellidir. ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.’ Tek başımıza kalsak da hakkı ve hakikati haykırmaktan çekinmeyeceğiz. Acı da olsa muhataplarımız için rahatsız edici de olsa birilerinin konforlarını bozsa da doğru bildiklerimizi açık yüreklilikle ifade edeceğiz" diye konuştu.

‘GEMİMİZ HAZIR; YETER Kİ ORADAN MÜSAADE EDİLSİN’

Erdoğan, Gazze’de acil ihtiyaçların karşılanması için gereken adımları attıklarını ifade ederek, "Gazze halkının acil ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çabalarımızı daha da yoğunlaştırıyoruz, yoğunlaştıracağız. 7 Ekim’den bu yana bir taraftan diplomatik temaslarımızı her seviyede sürdürürken, diğer taraftan da Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması için gayret gösterdik. Mısır makamlarıyla iş birliği içinde şimdiye kadar 10 uçak dolusu yardım malzemesini El Ariş Havalimanı’na sevk ettik. Son olarak dün Gazze‘nin en çok ihtiyaç duyduğu jeneratörleri gönderdik. Ayrıca 25 sağlık personelimizin tıbbi malzemelerle beraber Mısır’a intikalini sağladık. Gazze’ye ulaştırılmak üzere Mısır’a gönderdiğimiz yardım malzemelerinin toplamı 200 tonu aşıyor. Kardeş Mısır’la birlikte yardımları Gazzelilere ulaştırmaya çalışıyoruz. Sahra hastanelerinin kurulmasından yaralıların tedavi edilmek üzere ülkemize getirilmesine kadar her türlü insani yardımı yapmaya hazırız. Hazırlıklarını yürüttüğümüz sivil yardım gemimizi de şartlar olgunlaşınca inşallah bölgeye göndereceğiz. Gemimiz hazır. Yeter ki oradan müsaade edilsin’’ dedi.

'ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAKTAN ASLA İMTİNA ETMEYECEĞİZ'

Erdoğan, saldırılardan etkilenen çocuklara yönelik her türlü tıbbi, psikolojik ve diğer destekleri sağlamaya matuf çalışmalarının sürdüğünü aktararak, "Eşim Emine Erdoğan’ın himayesinde ilgili bakanlıklarımızın bu konudaki temasları devam ediyor, özellikle çocukların getirilmesi ve onların burada himayesi noktasında. Bunun dışında yaraların süratle sarılması ve insani trajedinin önlenmesi noktasında ne yapmak gerekiyorsa Türkiye olarak elimizi taşın altına koymaktan asla imtina etmeyeceğiz. Tıpkı 500 sene önce; İsrail sana sesleniyorum; 500 sene önce engizisyondan kaçan Musevilere alicenaplık gösterdiğimiz gibi unutmayın, açın tarih kitaplarınızı bakın, bunu biz yaptık. Tıpkı 2’nci Dünya Savaşı’nda soykırıma uğrayan Yahudi bilim adamlarına sahip çıktığımız gibi. Rusya-Ukrayna savaşında yurtlarından göç etmek zorunda kalan Ukraynalı sivillere, çocuklara yardım ettiğimiz gibi. Tıpkı Suriye’den Irak’a zulme uğrayan mazlumları bağrımıza bastığımız gibi. Tıpkı daha önce Kafkaslardan ve Balkanlardan hicret ederek Anadolu’ya gelen kardeşlerimize kucak açtığımız gibi. Bugün de Gazze krizinde bizim yegane pusulamız vicdandır, merhamettir, insanı insan yapan kadim değerlerin ihyasıdır’’ diye konuştu.

'TÜRKİYE DAİMA DENGELİ VE İLKELİ DURUŞ SERGİLEMİŞTİR'

Erdoğan, çocukların savaşlarda en fazla etkilenen kesimlerden olduğuna dikkat çekerek, "Bizim için Gazzeli, Filistinli, Suriyeli çocuklarla, İsrail’deki çocuklar arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü çocuk tüm kimliklerden, tanımlardan öte çocuktur. Çocukları öldürürken sessiz kalmanın utancını kimse bize yaşatamaz. Gözlerimizin önünde bir mezalime imza atılırken kimse bizden sükut etmemizi bekleyemez. Dilimizi bağlasak da böylesi bir vahşete sessiz kalmaya her şeyden önce vicdanımız elvermez. Bizim görevimiz hakkı tutup kaldırmak, kimliğine bakmadan mazlum ve mağdurların haykıran sesi olmaktır. Elbette tarih soğuk betonların üzerinde sıra sıra dizilen masum çocuk cenazeleri karşısında susanlarla, zor zamanda konuşanları, çalışanları, barış ve sükunetin tesisi için samimiyetle koşturanları kaydetmektedir. Biz asırlardır hep haktan, hakkaniyetten ve adaletten yana olduk. Şimdi de hiçbir ayrım yapmadan mazlumun ve mağdurun safındayız. Dün olduğu gibi bugün de insanı ve insan hayatını savunuyoruz. Dün olduğu gibi bugün de çocuklar ölmesin diye gayret ediyoruz. Türkiye yakın çevresindeki tüm insani krizlerde dengeli ve ilkeli bir duruş sergilemiştir. Zaman bizi daima haklı çıkarmıştır" dedi.

'TÜRKİYE'NİN İSRAİL'E BORCU YOK'

Erdoğan, Filistin ve Gazze meselesinde tavırlarının doğruluğundan hiçbir şüphe duymadıklarını vurgulayarak, "Asıl sorgulanması, asıl kendilerini hesaba çekmesi gerekenler Gazze‘deki katliamı görüp de yüzünü başka tarafa dönenlerdir. Asıl hicap duyması gereken 3 kuruş için zağarlık yapacak kadar onurunu, vakarını, vicdan pusulasını yitirenlerdir. Allah’ın izniyle biz de kendimizi ne ülkemizi ne de aziz milletimizi böyle bir duruma kesinlikle düşürmeyeceğiz. Şimdi buradan tekrar sesleniyorum; şu Batının sesini çıkarmayanları var ya bunlar İsrail’e borçlu olanlardır borçlu. Ama Türkiye’nin İsrail’e borcu yok. Onun için biz rahatız. Onun için biz güçlüyüz. Bundan sonra da aynı şekilde hakkı haykırmaya devam edeceğiz. Tüm çocukların huzuru, esenliği, güvenliği ve refahı için çalışmaya devam edeceğiz’’ ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı