Gazete Vatan Logo

Türbanla kendimi uzaylı gibi hissetmedim

Pelin Batu canlandırdığı yeni karakter ile dikkatleri üzerine çekti.

1980 darbesinin etkisini ortaya koymayı amaçlayan ‘Zor Yılların Kayıp Çocukları’ adlı belgesel-filmde yer alan Pelin Batu canlandırdığı karakter ile dikkatleri üzerine çekti. Ünlü oyuncu kameraların karşısına evli ve türbanlı bir kadın olarak geçiyor. Ülkü ocaklarında çalışmış ve 13 yıl hapis yatmış bir adamın kızını oynayan Batu, karakter için ciddi araştırmalar yapmış. Bu incelikli çalışmasını 12 Eylül akşamı TRT 1’de izleyeceğimiz Pelin Batu ile türbanlı kadınlara yaklaşımını ve gelecek projelerini konuştuk.


Halide Edip rolünden sonra yeniden türban taktınız. Neden özellikle sizi tercih ediyorlar?
Özellikle beni mi tercih ediyorlar bilemiyorum. Halide Edip’in Sultanahmet sahnesinde siyah çarşaf giyiyor ama genelde saçı açıktı. Bu karakter tam öyle. Bu kadının darbe mağduru olmasının nedeni türban takması değil. Babası milliyetçi düşünceleri yüzünden içeride yatmış bir adamın apolitik kızı. Özellikle türban takmamayı ve okumamayı kendisi seçmiş. Babası istemediği halde bunları yapmasının nedeni babasına olan tavrı. Bu işin politik ve darbe kısmı ile ilgilendiğim için benim ilgimi çekeceğini düşünmüşler. Daha önce de darbe ile ilgili bir filmde oynamıştım. Bu tarz işler ne kadar çok olursa toplumun daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Grup terapisi gibi...

Kapalı karakterler dizilerde de yer alıyor. Toplum sizce bu tarz konuları daha rahat mı konuşur oldu?
Toplumun nasıl bir duruşta olduğunu bilemiyorum. Beyaz Türklerin domino ettiği mekanlarda bile türbanlı insanlarla artık karşılaşıyorsunuz. Tam tersi Balat’ta gezerken de başıma bir şey gelmiyor. Tahamülsüzlük ve tahamül arasındayız. Yaşadığım Üsküdar’da bir iki davranış yüzünden evde sinirden ağladığım zamanlar olmuştu. Ama mesela 3 hafta boyunca türban taktım film yüzünden. Kendimi uzaylı gibi hissetmedim. İnsanlar alıştığı için gariplik gibi gelmiyor. 15 yıl önce böyle değildi. Türban artık hayatın bir parçası ve onu kanıksadık.

Hâlâ bir konsere gelen türbanlı kıza nasıl şaşırabiliyoruz?
Cumhuriyetle beraber bir toplum inşa edilmeye çalışılmış. Toplumun bir kısmı buradaki fikirleri almış. Toplum kendi içinde ötekileşiyor. Klasik müzik salonu Anadolu insanına açık değildi, onlar Türkiye’nin Batılı yüzünün açık olduğu yerlerdi. Şimdi durum başka. Geçtiğimiz yıl Kardeş Türküler ile sahneye çıkmıştım. Onların basçısı türbanlı bir kız. Konserlerde en çok tepki çeken de o. Belli ki bir önyargıyı yıktığı için insanlar nasıl davranacağını bilemiyor. Üçüncü jenerasyon bunları değiştirecek. İslami yeni burjuvazi umarım çocuklarını daha çok yurt dışına yollar ki daha geniş bir dünya görüşü ile gelsinler.

Televizyonda düşüncelerinizi ayan beyan söylemek
büyük lüks

Sizi ya çok seviyorlar ya da nefret ediyorlar. Arada olmanızın sizce neden kaynaklı?

Televizyon inanılmaz bir mecra. İnsanlar oradaki samimiyeti algılayabiliyorlar. İnsanın kendi düşüncülerini ayan beyan söyleyebilmesi önemli bir lüks. Çoğu insan ne sağ da ne sol da, benim gibi. O yüzden kendilerine yakın görüyorlar herhalde. Ben de gri bir yerdeyim. Hükümetin bazı politikalarını eleştiriyorum ama yakın olduğum yanları da var.

Bir takım tutar gibi ait olmadığım için tepkiler geliyor. Tarih programının beni besleyen tarafı vardı. Oturup çalışırdım. Ama gerginlik ve stres bir süre sonra insanı yoruyor. Sürekli insanlar tepki duyuyorlardı oradaki olaylardan. Her gün deniz motorlarını kullandığım için insanlar yaklaşıp “Neden oradasın” diye konuşuyorlardı. Yeni programda özellikle hır gür istemedik. Burada sanki bir grup insan ile oturma odamıza oturmuşuz ve kendi aramızda sohbet ediyormuşuz gibi hissediyorum. Öyle olduğu için keyifli oluyor.

Herkesin farklı fikrini söylemesi sizi rahatlatıyor mu?
Programa başlarken tüm ekip bir araya geldi ve ilk söylenen şuydu; “Tartışıp birbirine bağıran ne kadar çok kavga o kadar reyting durumundan çok sıkıldık.” Buna çok sevindim. Türkiye’de tartışma programı denilince hep korkmuşumdur çıkan sonuçlardan.

Son dönemdeki yazılarım melankolik ve sert

Resimlerinize baktığız zaman nasıl bir dönemde olduğunuzu düşünüyorsunuz?

Bayağı renk var. Yakın bir arkadaşım vardır, kitabı yayıncıma teslim etmeden önce görüşmüştük. Resim defterime bakmak istedi ve karıştırdı. “Şimdi içim rahat gidebilirim ruhunu temiz gördüm” demişti. Aslında renkli bir ruh halinde yaptım resimleri, yazılar biraz daha karanlık oldu sanırım. Yazılar biraz daha melankolik ve sert. Rock dinlerim genelde ama son zamanlarda bu resimleri yaparken klasik müzik dinlemeye başladım. Çok da sakinleştiriyor beni bu müzik karanlık olsa da...

Bu döneme ait bir kadın değilmişsiniz gibi... Bazen bu yorucu olmuyor mu?
Çılgınlıkta yapıyorum arada. Annemin ve babamın arkadaşları benim arkadaşım olmuştur ve hep kendimden büyük insanlarla arkadaş oldum. Yalnız ihtiyarlar ile konuşmayı çok severim. Ananemi kaybettik birkaç yıl önce ve hayatımdaki en önemli insanlardan biridir. Yazdığım şiir kitabı bir bakıma onun objeleri üzerine. Kendimden yaşça büyük insanlarla kendimi rahat hissediyorum. Ama dengelemekte lazım. Rockn roll kısmım sanki bunu sağlıyor. Konserlerde zıplıyorum, evde yüksek seste şarkı söylüyorum dengeyi buluyoruz.

Kardeşinizde mi sizin gibidir?
Benden çok farklı. Bir yaş küçük ama bizi kim görse abim sanırlar. Her zaman hayata karşı daha pratiktir. Ben mesela paradan anlamam. O ise ben böyle olduğum için her şeyi toparlayıcı olmuştur. Ailede de öyle... Ben bazen çok
zorlanırım insanlarla konuşurken, o ise çok nettir.

Yakında çizdiğim resimlerim ve şiirlerimin olduğu kitabım çıkıyor

Şiir kitabınızı tamamladınız mı?
Beş yıldır Güney Amerika’ya gitme gibi bir hayalim var. Özellikle Arjantin, Uruguay ve Şili’yi merak ediyorum. Güney yarım küreye gidince elimde dört yıldır yazdığım şiirler var, onları alıp her şeyden uzaklaşıp düzenlemek istiyordum. Kitabı bitirdim ama trenlerde değil. Tez yazdığım için İstanbul’da tamamladım. Tezden uzaklaşmak için şiirler bana ilaç gibi geliyor.

İngilizce mi yazı yazıyorsunuz hâlâ?
Bu yaz ilk defa Türkçe bir kitap yazdım. Çocukluğumdan beri resim yaparım. Her gittiğim yere resim defterimi götürürüm. İçinde resimler, yazılar var. İngilizce şiir kitabını İngiltere ve Amerika’daki yayın evlerine gönderiyorum. Tanıdığınız ya da ajanınız yoksa özellikle şair olarak kitabınızın basılması o kadar zor ki... 15 yıldır çok tembel davranıyormuşum. Yurt dışında yayınlatmak istiyorum bu sefer. Orada ise şuna şaşırdım pek çok şiir dergisi sadece şiirleri okumak için bile para istiyor. Şiir artık çok az satıyor. Mesela son yıllardaki şairlerin hiçbirinin esas meslekleri şairlik değil.

Dizi teklifi almıyorum

Son dört yıldır doktora tezi yazdığım için dizi tekliflerini kabul etmiyordum.
Garip bir şekilde bir süredir artık hiç dizi teklifi almıyorum.

Başı kapalı bir gazeteci röportajındaki
bazı soruları canımı yakmak için sordu


Kapılı kadınların size karşı tavırları nasıl oldu?

Sadece belli gazetelerde ve dergilerde başı kapalı insanlar benimle röportaj yaptı. Bir ikisi olumlu ve güzel şeyler dedi. Ön yargısızlardı. İkisi ise inanılmaz tepkiliydi. Bazı sorular canımı yakmak için soruluyordu sanki. Çok kişisel sorular soruyorlardı. Tanrı’ya inancımdan tutun da aşk hayatıma kadar...

Peki, modasına dikkat ettiniz mi?

Sanat grubumuz uzun bir süre türbanın değişik bağlama şekillerine bakmışlar. Bağlama şekline göre sembol ettikleri belli oluyor. Ülkücü kadınların tercih ettiği bağlamayı yaptık. En küçük detaylar bile düşünülmüştü. Renk
konusunda olabildiğince sade olmasına baktık.

Haberin Devamı