Gazete Vatan Logo

Sultan 5. Murad’ın torunu dedesinin hapsedildiği sarayda tatile gönderildi

Sultan 5. Murad’ın torunu Murad Osmanoğlu İngiltere’de Dell bilgisayar firmasında çalışıyor. Firma, en başarılı 200 çalışanını 2006 Mayısı’nda Çırağan’da tatille ödüllendirdi. Şehzade Murad büyük dedesinin 28 yıl hapis kaldığı sarayda 2 gün misafir oldu

TRT ve Avrupa Yayın Birliği tarafından çekilen ve önümüzdeki günlerde ilk bölümü yayınlanacak “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeseli, “TRT eskiye, padişahlığa özlem mi duyuyor?” diye eleştirildi. Yayına birkaç gün kala yönetmen Kerime Senyücel’le hem bu eleştirileri hem de belgeselde yer alan çok ilginç ayrıntıları konuştuk. 33 yıllık belgeselci Senyücel, dökümanter filmin mutlak objektiflik şartına vurgu yaparken “Ben bir döneme tanıklık ettim. Keşke belgesel izlendikten sonra bu yazılar yazılsaydı” diyor.

Bugüne kadar 20’ye yakın belgesel yaptınız. Her birinin bir çıkış hikayesi mutlaka vardır. “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgeselini hayata geçirme fikri nasıl doğdu?

Benim çocukluğumda eve Hayat Dergisi alınırdı. O dergide hanedan mensuplarının hayatları yer alırdı. Değişik ülkelerde yaşıyorlardı. O dönemde ilgimi çekmişlerdi; nasıl ve neden gitmişlerdi. Sonra zaman içerisinde tabii ki çok okudum. Çok şey öğrendim. Hep aklımda vardı. Belgeselin temelleri 2003 yılında atıldı.

2003 yılında TRT Genel Müdürü Yücel Yener’di... Projenin tohumları onun döneminde atıldı diyebiliriz...

Evet. 2003 yılında Avrupa Yayıncılar Birliği’nin bir toplantısı yapıldı. Ben burada belgesel grubunun yönetim kurulu üyesiyim. 6 ayda bir ortak toplantı oluyor, üye ülkelerden temsilciler katılıyor. 2003 yılında proje şekillendiğinde bunun maddi kaynaklarını sadece TRT’nin karşılayamayacağını düşündüm ve Avrupa Yayıncılar Birliği’nin toplantısında da bunu bir ortak yapıma yönlendirme şeklinde karar alındı. Konu ilgilerini çekti. Birinci Dünya Savaşı sonunda tüm krallıklar, hanedanlıklar sona ermişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erişi de tarihsel bir süreç. Almanya Televizyonu dedi ki; “Bizde de hanedan sona erdi ve bizim halkımız çok ilgi gösterir. Biz bunun yapımına katkı gösterebiliriz.”

Hanedan mensupları ile nasıl bağlantı kurdunuz?

Belgeselin danışmanlarından biri İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu. Özellikle Ortadoğu ve Arap ülkelerinde yaşayan hanedan mensuplarıyla bağlantı kurmamıza yardımcı oldu. Osmanlı Hanedan Vakfı Genel Sekreteri, Sultan 2. Abdülhamid’in torunu Cemil Adra da yardımcı oldu.

Çekimlere ne zaman başladınız?

2003 yılı Eylül ayında araştırması başlayan projenin çekimleri 2004 yılı Aralık ayında İstanbul’da başladı. ABD, Fransa, Avusturya, İsviçre, İtalya, İngiltere, Suriye, Ürdün ve Lübnan’da yapılan çekimlerle 100’e yakın hanedan ve aile mensubuna ulaşıldı.

Hanedan mensuplarında Türkiye’ye karşı herhangi bir kızgınlık sezdiniz mi?

Hanedan mensupları, Osmanlı hanedanları hiçbir zaman ne Cumhuriyet, ne de Atatürk aleyhine bir kelime laf etmemişler. Araştırmada böyle bir belge ve saptama yok. Krallık ve imparatorluk yanlısı bir örgütlenme içine girmemişler. Ama gençlerde bir kırgınlık var. Cumhuriyet’in getirdiği modernleşmeyi doğal ve memnuniyetle karşılamışlar. Hanedan mensuplarından Osman Ertuğrul, “Sürgün, bizim ailemizin sonuydu. Ama çağdaş Türkiye’nin başlangıcıydı” dedi. Ertuğrul, “Mustafa Kemal olmasaydı şu anda biz burada olmayacaktık. Anadolu’da Rumlar, İngilizler, İtalyanlar olacaktı. Biz şu anda burada oluşumuzu Mustafa Kemal’e borçluyuz” diyor.

Hanedan mensupları ile görüşmelerinizde bize aktarabileceğiniz ilginç olaylar yaşandı mı?

5. Murad, kardeşi Sultan 2. Abdülhamid tarafından ailesiyle birlikte 28 sene Çırağan Sarayı’nda ikamete mecbur edilmiş, 5. Murad’ın dördüncü göbekten torunu Osman Osmanoğlu, çekim yaptığımız ve bugün otelin suit odası olarak kullanılan saray bölümündeki dairenin geceliğinin 9 bin dolar olduğunu duyunca, “Dedem günde 9 bin dolardan 28 yıl ödeme yapsaydı, çok zor duruma düşerdi herhalde” dedi. Osman Osmanoğlu, İngiltere’de finans eğitimi almış. Belgesele danışmanlık düzeyinde katkıda bulundu. Osman Osmanoğlu’nun oğlu bir adı da Şehzade olan Murad Osmanoğlu da İngiltere’de dünya çapında meşhur Dell bilgisayar firmasında çalışıyor. Firma, en başarılı 200 çalışanını 2006 Mayıs ayında Çırağan Sarayı’nda bir tatille ödüllendirdi. Murad Osmanoğlu da, büyük dedesi Sultan 5. Murad’ın 28 yıl boyunca ailesiyle beraber hapis kaldığı sarayda 2 gün misafir oldu.

Dolmabahçe Sarayı’ndaki tanıtım gecesine katılan hanedan mensuplarının birbirlerine karşı tavırları nasıldı?

İlginçti. Birbirlerine, “Sen kimin torunusun, kimin oğlusun” diye soruyorlardı.”Ben Abdülhamid’in torunuyum” yanıtını alan hanedan mensubu, “Aaa ben seni bebekliğinde görmüştüm” dedi.

Belgesele ilişkin tartışmalara yönelik neler söyleyeceksiniz?

Ben belgeselci kimliği olan bir kişiyim. Çok fazla kafamı karıştırmamaya çalıştım. Tarihin her dönemi ile ilgili belgesel yapılır. Objektif yaklaşım belgeselcinin kimliğinin de özüdür. İzledikten sonra görüşlerini değiştirirler diye düşünüyorum. Çünkü biz objektif yaptık. Cumhuriyet artık sağlam temellere oturdu. Artık herkes daha çok demokrasiden yana. Kim monarşiye dönmek ister?



SULTAN ABDÜLMECİD’İN TORUNU BİLUN HANIM

Küçüğüm, 1924’te Türkiye’den kovuldum, 1938’te Kudüs’ten... Şimdi “Lübnan’ı terk et” diyorlar
Gidemem artık çok yaşlıyım


Sultan Abdülmecid’in torunu Bilun Hanım 1918 doğumlu. Sürgüne giderken 6 yaşındaymış. Ama o günü hâlâ hatırlıyor. “Büyükler sürekli ağlıyordu. Bize bir şey belli etmek istemiyorlardı. ‘Neden ağlıyorsunuz?’ diye sorunca, ‘Nezle olduk’ diyorlardı.” Bilun Hanım, Lübnan’da yaşıyor. Savaşın ortasında. Beyrut’u terk etmesini isteyen yeğenine, “Küçüğüm...1924’te Türkiye’den kovuldum. 1938’de Kudüs’ten kovuldum. Artık evimi terk etmek için çok yaşlıyım” dedi.


EMLAKÇI SULTAN VE HANEDANIN EN KÜÇÜĞÜ


Ayşe Osmanoğlu hanedanın 3’üncü kuşağı. 5. Murad’ın torunu olan babası Osman Osmanoğlu, 1940’ta, Mısır’da sürgünde doğmuş. Daha sonra İngiltere’ye geçerek emlakçılık yapmaya başlamış. Ayşe Osmanoğlu da burada doğuyor, emlakçı ve İngiltere’nin önemli emlakçılarından Nick Sutton ile evli. Çiftin 5 çocukları var. 18 odalı bir malikanede yaşıyorlar. Türkiye’ye sadece tatillerde geliyorlar. Türkçe bilmiyorlar.

Ayşe Sutton’un iki aylık oğlu Ziya, hanedanın en genç üyesi.


Hanedanın 144 üyesi sınırdışı edilmişti


TBMM’nin 3 Mart 1924 günü kabul ettiği 431 sayılı kanun uyarınca Osmanlı hanedanının 144 üyesi Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çıkarıldı. Büyük bölümü Sirkeci istasyonundan 5 Mart 1924’te kalkan bir tren ile rıhtımdan hareket eden bir gemiyle giden hanedan üyeleri, 10 gün içinde yurt dışına çıktı. İkişer bin İngiliz lirasıyla yeni yurtlarında tutunmaya çalışan hanedan mensuplarının ülkeye dönmelerine tam 50 yıl sonra izin verildi.


9 Ekim’de yayınlanacak belgesel için yabancı kanallar sıraya girdi


Osmanlı Hanedanı’nın sürgün hayatını; sultanların ve veliahtların varoluş çabalarını anlatan belgesel 138 milyar liraya mal oldu.



7 ÜLKEDE 50 HANEDAN MENSUBU

Çekimleri Türkiye, Suriye, Ürdün, Lübnan, Fransa, İtalya, İsviçre, İngiltere ve ABD’de yapılan belgesel için değişik ülkelerde yaşayan yaklaşık 50 hanedan mensubu ile bağlantı kuruldu. Görüşülenler arasında II. Abdülhamid’in İstanbul’daki torunu Harun Osmanoğlu’nun oğulları ve torunları, II. Abdülhamid’in Ortadoğu’ya giden oğlu Mehmed Selim’in çocukları ile Sultan Abdülmecid’in Lübnan’da yaşayan torunları Yavuz, Bilun ve Cynthia Alpan yer alıyor. Belgeselin yayın hakkını almak için Hollanda, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Almanya, İsveç gibi ülke televizyonları TRT’ye başvurdu. Hollanda’nın devlet kanalı AVRO, TRT’yle 5 yılda 5 kez yayınlamak üzere sözleşme imzaladı. Fransa’nın devlet kanalları France 5 ve ARTE, Yunanistan’ın devlet kanalı ERT, İngiltere’nin devlet kanalı BBC, İsveç’in devlet kanalı STV, Almanya’nın devlet kanalı ZDF ve Galler’in devlet kanalı S4C belgeselin yayın hakkını almak için çalışma başlattı.



TRT: ELEŞTİRİLER GÜLÜNÇ VE HEZEYAN DOLU

Belgesel ‘saltanat’ tartışmalarını da beraberinde getirdi. Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan, köşesinde, “Belgesel ile amaç, hanedanı gündemde tutmak, padişahlığı anımsatmak“ diye yazdı. TRT, eleştirilere yazılı bir açıklamayla yanıt verdi: ”Belgeselin yapılış amacı, yakın tarihin yeterince su yüzüne çıkmamış bir sayfasına, sorumlu yayıncılık ilkesi çerçevesinde ışık tutmaktır. ’Hanedanı hortlatmak’, ’Cumhuriyeti tartışmaya açmak’ iddiaları gülünç olduğu kadar hezeyan doludur. Tam tersi bu belgesel modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine yeni ve sağlam harçlar koyacak niteliktedir. Henüz belgesel gösterime dahi girmeden böylesine akıl almaz iddia ve yorumları ortaya atmak, tarafsız, ön yargıdan uzak ve iyi niyetli zihniyetlerin bir ürünü olamaz.“


HANEDAN’IN MASRAFLARINI TRT ÖDEMEDİ

TRT, eleştiriler üzerine belgeselin tanıtımı dolayısıyla Türkiye’ye gelen hanedan üyelerinin yol ve konaklama giderlerinin kurum tarafından karşılanmadığını da duyurdu. Konuklar kendi harcamalarını kendileri yaptılar, kendi olanaklarıyla indirimli tarife uygulanan otellerde ya da akrabalarında kaldılar.



82 yıl sonra buluştular


Hanedan üyelerinin çoğu Türkçe konuşamayan çocukları ve torunları, sürgün kararından 82 yıl sonra Osmanoğlu’nun Sürgünü dizisinin tanıtımı için 19 Eylül’de aile büyüklerinin doğumuna tanıklık etmiş olan Dolmabahçe Sarayı’nda buluştu. Çocuklarla birlikte 120 hanedan üyesinin katıldığı gece, farklı ülkelerde yaşadıkları için yıllarca birbirlerini göremeyen
birçok hanedan mensubunun da tanışmasını sağladı.



BAHTSIZ ŞEHZADE’Yİ JAPONLAR MI ÖLDÜRDÜ?


Sultan 2. Abdülhamid’in torunu Abdülkerim Efendi’nin sürgündeki hayatı hayli trajik. Suriye’ye gönderiliyor. Sonra Japonlar tarafından davet ediliyor. Japonlar Osmanlı şehzadesine “Sovyetler’e karşı tampon bölge oluşturalım ve askerlerin başına da sizi geçirelim” teklifinde bulunuyor. Beyrut’tan yola çıkan şehzade, haftalar süren yolculuktan sonra Kobe’ye ulaşıyor, burada törenlerle karşılanıyor ve Tokyo’ya geçiyor. Ama kısa süre sonra Japonlar ile arası açılıyor ve Japonya’yı terkedip önce Doğu Türkistan’a, oradan da New York’a gidiyor. 1935 Ağustosu’nda 43. caddede küçük bir otel odasında, elinde tabanca, şakağından vurulmuş halde bulunuyor. Abdülkerim Efendi’nin ölümü, polis kayıtlarına “intihar” diye geçiyor ama ailesi Japonlar tarafından öldürüldüğünü düşünüyor.

Haberin Devamı