Gazete Vatan Logo

Rallici ve klasik otomobil; Avrupa’ya inat klasik

Cengiz Artam... Tam bir otomobil tutkunu ve koleksiyoneri... 1985 yılından beri topladığı 140 otomobilden 90’ını, kurduğu Sabri Artam Vakfı Otomobil Müzesi’nde sergiliyor. Aynı zamanda da eski bir yarışçı olan Cengiz Artam 25 -26 Ağustos’ta yapılacak olan Formula 1 Türkiye Grand Prix öncesi İstanbul’un ve pistin tanıtımı için kolları sıvadı. Alman kanalı RTL için çekilen belgesele rehberlik etti

Otomobil ve yarış tutkunu olan Cengiz Artam bu tutkusunu klasik otomobil koleksiyonuyla perçinlemiş. 52 yaşındaki Artam, gençlik yıllarından itibaren beğendiği otomobilleri toplamaya başlamış. Türkiye’yi karış karış dolaşmış, dünyadaki otomobil fanatikleriyle buluşmuş. Hurda halindekileri arkadaşlarıyla birlikte yeni baştan toplamış. Otomobil sayısı artınca da tamirhane olarak kullandığı Çengelköy’deki binayı Sabri Artam Vakfı Otomobil Müzesi’ne (SAV) çevirmiş. Müzedeki İngiliz, İtalyan, Fransız ve Amerikan otomobillerinden oluşan 90 aracın hepsi de kullanılacak durumda. Artam sayısı 140’ı bulan otomobilerini müzede yer olmadığı için sergileyemiyor.
Otomobil tutkunu olduğu kadar bir yarış tutkunu da olan eski rallici Cengiz Artam şu aralar 25-26 Ağustos’ta üçüncüsü gerçekleşecek olan Formula 1 Türkiye Grand Prix için çalışıyor. İstanbul Park’ta 2004 yılında düzenlenen Formula 1 yarışında Drivers Parade adı verilen turlarda Ferrari’nin şampiyon pilotu Michael Schumacher’i 1966 model Ferrari 275 GTS marka otomobiliyle gezdiren Cengiz Artam şimdi de bir belgesel çekimine rehberlik etti. Alman televizyonu RTL’nin hem F1 alanını hem de yarışın gerçekleşeceği şehri tanıtmak üzere hazırladığı ve bugün Türkiye saatiyle 17.30’da yayınlanacak belgesel için Cengiz Artam televizyon ekibini Allbard marka otomobiliyle şehri gezdirdi. Daha önce Kapalıçarşı’yı gezerek şiş kebap ve kuyumcu görüntüleri alan ekip, Artam ve Allbard marka klasik arabayla İstanbul’u dolaşmaktan memnun kalmış. Cengiz Artam kendi deyimiyle, ‘Kültür Bakanlığı’nı kıskandıracak’ nitelikteki belgeseli ve klasik arabalara olan tutkusunu anlatıyor...

RTL kanalına hazırladığınız tanıtım programını anlatır mısınız?
Yarışların olduğu şehri tanıtacak, nereye gidilir, nerede alışveriş yapılır gibi life style bir tanıtım hazırlıyorlar. Geçen yıl da yapmışlardı ancak kim gezdirdiyse, hanlar hamamlar, Kapalıçarşı, şiş kebap görüntülerine boğulmuş bir tanıtım yapılmış. Bu yıl harika bir İstanbul turu yaptırdım. İstanbul’un çehresini ve tabii benim klasik arabalarımı gördüklerinde tam anlamıyla çeneleri düştü. (Gülüyor) “Türkiye’de böyle bir şey olacağını hiç beklemiyorduk” dediler. Bir Türk olarak Avrupa’da Amerika’da ülkemizin silik görünmesine tahammül edemiyorum. Ne zannediyorlar Türkler’i...

Gurur duymuş olmalısınız...
Evet, çünkü Avrupalı ve Amerikalıların bize “Türklerin hiçbir şeyi yoktur” zihniyetiyle bakmalarından nefret ediyorum. Buna tahammül edemem. O yüzden müzemi dünyaya göstermekten gurur duyuyorum. Görsünler ve bizim de bu lükslere ve bakış açısına sahip olduğumuzu anlasınlar. Tutkumun yanı sıra Avrupa’ya inat klasik otomobil biriktiriyorum.

Nereleri gezdirdiniz?
Tamamen İstanbul’u pazarlayan bir programdan bahsediyoruz. Bugün Kültür Bakanlığı böyle bir şeyi parayla yaptıramaz. Önce F1 pistini yarış arabasıyla ve spor bir arabayla tur atarak tanıttık. Çok eğlenceli ve keyifle seyredilecek görüntüler ortaya çıktı. Numarine bir tekne verdi, Altın Boynuz Haliç’ten, Hisar’a kadar bir çekim yaptık. Sonra Nişantaşı’nın güzel caddelerini gezdirdim. Batılı olduğumuzu anlamaları çok önemli bizim için...
Eski yarışçısınız ama klasik araba tutkunuz da var, hangisi sizi tanımlıyor?
Artık klasik otomobiller... Çünkü yarışmak maalesef benim için ilk sırada yer almıyor. İş hayatımın ağırlaşması, babamın “Yarışçı adam olur mu?” nidaları, yaşam gailesi derken ben bu tutkuyu oğlum Can’a devretmişim. Sonra ondan artanlarla yarışmaya başladım. Klasik araba tutkusu ise bambaşka bir duygu, o bir hayranlık gibi...

Kaç yılında yarışmaya başladınız?
1980’lerde başladım. O dönemde yarışmak zordu ama çok keyifliydi. Tamamen mekanik bir spordu. Türkiye’nin o günkü şartlarıyla yarışmak birçok kişi için hayaldi. Tutkunu olan bizler de çok sıkıntı çekiyorduk. Benzinin olmadığı, ithalatın gelişmediği dönemler olduğundan malzeme bulmakta zorluk çekiyorduk. Normal otomobil lastikleriyle yarış yapıyorduk. Kazara birisi yurt dışından yarış lastiği getirdiyse herkes kullanmak için sıraya giriyordu...

Siz mi onu teşvik ettiniz yarışmaya?
Aslında o beni yeniden yönlendirdi. Can Amerika’da okurken, 2 ay yanına gittim. O sırada kış yarışları vardı. Can profesyonel carting yarışçısıdır ve ABD şampiyonudur. Beni de yarışlara zorla sokmaya karar verdi. Virüs, oğlum sayesinde tekrar bana bulaştı. Birlikte antrenman yapmaya başladık, tabii oğlumdan iyi değilim, yaşın ve kondisyonun verdiği dezavantajlardan dolayı. Ben sonuncu oldum. (Gülüyor).

Koleksiyoneri Cengiz Artam otomobiller biriktiriyor

Atatürk’ün otomobilinin benzerini bulup getirdim

SAV Klasik Otomobil müzesi nasıl kuruldu?
Aslında burası eski bir fabrikaydı. Cumartesileri sanayiye gider vakit geçirirdik ama sonra burayı ufak bir tamirhaneye çevirmeyi keyifli bulduk. Arkadaşlarımla her Cumartesi toplanıp hurda arabalarla uğraşıyorduk. Sonra burası dar gelmeye başladı.

Nasıl bir topluluktu bu?
Ne bakanlar, başbakan yardımcıları gelirdi buraya, eğlenceli bir tamirhaneydi. (Gülüyor) Bir tane hurda arabayı alarak onu yenilemeye uğraşırdık. Tıpkı Discovery Channel’daki programlar gibi. Sonra biraz daha büyüttük, bir sürü yeni ve hurda araba olmaya başladı. Sonra tamirhaneyi başka yere aldım ve burayı müzeye çevirdim.

Müzenizde kaç tane otomobil var?
140 klasik otomobilim var ama yer kısıtlı olduğu için 90 klasik otomobili sergileyebiliyorum. Diğerleri garajda bekliyor. Büyük kısmı el yapımı.

Bu otomobillerin değeri nedir?
Bu arabalara paha biçilemiyor. Resim gibi düşünün. Müzayedelerde satışa sunulabiliyor. Ama ben işin ticari tarafıyla hiç ilgilenmiyorum. Satılmasını telaffuz etmek bile hoşuma gitmiyor. Dünyada en fazla rakam Ferrari’nin Ctu modelinin satışıyla gerçekleşti. Yaklaşık 18 milyon dolara satılmıştı.

Bu otomobilleri bulmak kolay olmasa gerek...
Gerçekten de kolay bir iş değil. Türkiye’nin pek çok yerini dolaştım, kaynakların ne kadar kısıtlı olduğunu gördüm. Sonra yurt dışına çıktım. Dünyanın belli başlı koleksiyonerleriyle irtibat halindeyim. Aradığım modelleri onlar vasıtasıyla da bulabiliyorum. Atatürk’ün kullandığı 1918 model Amerikan Studebaker marka otomobilin orijinali kaybolmuş. Ya kesip biçmişler ya da yurt dışına çıkarılmış. Bu arabayı ABD’de arkadaşlarıma söyledim. Kaliforniya’da bir örneğini bulduk ve müzeye getirdim. Bir de İran Kraliyet Ailesi’ne ait olan Rolls Royce’un sahibiyim. Bayrak yerleri bile duruyor.

Tamamen orijinaline sadık kalarak mı yeniliyorsunuz?
Bu iş çok zorlayıcı ve araştırma isteyen bir hobi. Yani öncelikle arabanın üretildiği tarihi bilmek lazım. Orijinal parçalarının nerede satıldığı, hangi markanın iyi olduğu gibi bir sürü araştırma isteyen detay var. Kitaplar okuyorum. Dünyada klasik otomobiller hakkında ne kadar fuar, toplantı varsa önemlilerinin hepsine katılmışımdır. Yüzde 100 orijinaline sadık kalarak yaptığım otomobiller de var, tamamen dizaynı bana ait olan yeniden yarattıklarım da.


Ferrari’nin benim için özel bir yeri var

Cengiz Artam tam bir Ferrari tutkunu olduğunu anlatıyor: “2007 dahil Ferrari’nin tüm modelleri var. Ferrari gözbebeğimdir, başka hiçbir markaya değişmem. Spor otomobillerin içinde özel yeri olan bir marka. Geçmişinde çok önemli başarılar kazanmış. Her zaman popüler olmuş. Koleksiyon yapanların en çok tercih ettiği marka.
Bunların dışında müzede, 1955 model Jaguar, Ford Thunderbird, 1952 model Pontiac Star Chief, 1966 Ac Cobra, 1962 Lamborghini Miura, Lancia Flamina, Cadillac Coupe Deville, Chevrolet Corvette, Dodge Charger, Rolls Royce, Bentley R Type, Citroen Cloverleaf gibi markaların farklı yıllarda üretilen modelleri var.

Haberin Devamı