Gazete Vatan Logo

Kahve, tatlı, içki yasak bir tek kahkaha atmak serbest

Göğüs kanserine yakalanan Oya Başar, geçen Aralık ayında ameliyat oldu ve hastalıklı hücrelerini temizletti. Şimdi kemoterapiye devam ediyor...

Röportaj için aradığımda “Bugün kemom var şekerim. Bir başka gün olsun” dedi. Ancak bir hafta sonra biraraya gelebildik. Etiler’deki deniz manzaralı evinde gülümseyerek beni karşıladı. Başında peruğu yoktu. Saçları tamamen dökülmüştü. Mavi gözleri daha belirgindi. Saçsız halini çok yadırgamadım. Tam aksine yine çok güzeldi... Arkadaşları gibi ben de onu bu haliyle Charlize Theron’a benzettim...


Telefonda “bugün kemom var” deyişiniz sanki “Bugün kuaförde manikürüm var” kadar doğaldı.
Vücuda verdiği zararın yanı sıra yararlarını da gözönünde tuttuğumuz zaman tabii ki kemoya sevimli bakmak zorundayım. Çünkü bize iyilik yapıyormuş gibi düşünüyoruz. Artıları fazla olunca eksilerine göz yumuyoruz. Bu yüzden ona kemo kendime kemOya diyorum. (Gülüyor) Sette de çalışırken kemo aşağı, kemo yukarı vaziyetindeyim. İlk başta kullandığım ilaç dehşet vericiydi. Ama şimdi bu ilaçla anlaştık, tenimiz uyuştu. Beraber mutlu sona doğru ilerliyoruz. Askerlik gibi her kemoterapi sonrası bir çentik atıyorum.


Kemoterapi olacağınızı öğrendiğinizde ilk tepkiniz ne oldu?
Ameliyattan sonra inşallah kemoterapi yapmazlar diye düşündüm. Doktor “Kemoterapi olacak” deyince fazla sesimi çıkaramadım. Gözlerimi doktora göstermeden silmeye çalıştım. “Tabii hay hay olacağım” dedim. (Gülüyor)


En dibe vurduğunuz nokta ne oldu?
Her yeni ilaçta ürküyorum. O zaman iki tane doktor başınızda duruyor. Eyvah ne olacak diyorum. Vücut öyle enteresan bir makine ki. Farklı bir boyuta geçiyorsun. Dünyaya bakışın düşüncelerin değişiyor.

Dostlarımın yanında peruksuzum

Kansere, grip muamelesi yapıyorum demiştiniz...
Tabii ki bu kolay bir şey değil. Hastalık hemen başka bir tarafa da atlayabiliyor. Zaten hepimiz öleceğimizi bilerek yaşıyoruz. Bu saatten sonra su çiçeğinden ölecek değilim ya. Bu tip şeyler bizde olacak. Asrın hastalığı da maalesef kanser. Gittiğim kemoterapi merkezi o kadar yoğun, o kadar kalabalık ki Hollywood stüdyoları gibi çalışıyor orası. İçerisi tıklım tıklım. Her birimizin elinde ilaç öylece yatıyoruz. Kimseyle fazla temasta bulunmayın mikrop kapma olasılığı çok yüksek diyorlar. Ama ben yapamıyorum. Beni kucaklamaya gelen bir insana “Aman beni öpme” diyemiyorum. Ecelin gelmişse kafana saksı düşer yine ölürsün. Türkiye’de yaşıyoruz çukura düşüp, insanlar ölüyor. Yakınımda tedavi görenlere de “Aman boşver Türkiye’de yaşıyoruz çukura düşmediğine şükret” diyorum. Belediyenin açtığı bir çukura düşseydin hemen ölürdün diyorum, gülüyorlar.


Ameliyattan sonra ayna karşısında göğüslerinizi incelediniz mi?
İnceledim, çok hoş bir görüntü değildi tabii. Ama önemli olan sağlık.


Göğüs sizin için ne ifade ediyor?
Göğüs, bacak bunlar kadınlığın simgesi kadını gösteren şeyler. Güzel bir göğüs dikkat çekicidir.


Göğüslerinizi beğenir misiniz?
Göğüslerimi ve dekoltemi çok beğenirdim. Genelde hep V yaka giyerdim.


Silikon düşünüyor musunuz?
Ben silikonlu göğüsleri, şişirme dudakları sevmiyorum. Eskiden kalçamız büyüdüğünde uzun gömlekler giyip kapatırdık. Şimdi bir Jennifer Lopez çıktı. Millet dehşet verici popolarını iğrenç bir şekilde ortaya çıkarıyor. Anjelina Jolie yüzünden herkesin bir dudağı yerde bir dudağı gökte. Kaşlar uzaylı gibi. Yaşlanmanın da kendine has güzelliği var. Ama kemoterapiden sonra radyoterapiye başlayacağım. O zaman göğsüm bir hayli yok olacak. Simetri bozukluğu olduğu için belki bundan rahatsız olup silikon düşünebilirim.


Bikini giyeceğim dediniz. Bu yaz giyer misiniz?
Giyerim. Zaten ben hep bikini giyerim. Bu sene inadına giyeceğim.


Saçlarınızın döküleceğini duyduğunuzda ne hissetiniz?
Doktorlar her şeyi rahatlıkla söylüyor. “Oya Hanım, saçlarınız dökülecek, inceciksiniz aman dikkat edin kilo da alırsınız” dedi. Bu kadar acı çekiyorsun, bunun karşılığı olarak da en azından “Oya Hanım zayıflayacaksınız, bol bol yiyebilirsiniz” gibi bir hoşluk da çıkmadı karşıma. Tam Nazi Kampı gibi. Tatlı yeme, sigara, kahve, içki içme. Bir tek kahkaha atmak serbest.


“İstersem peruğu çıkartabilirim” demişsiniz. Mesela bu röportajda çıkartabilir miyiz?
Ben bu durumu reklama tahvil etmeyi sevmem. Böyle sokağa çıkarsam insanların ‘Ah vah Oya Hanım geçmiş olsun’ dediklerini duymak istemem. Bir tek dostlarımın yanında bu şekildeyim. Dışarıda ise peruklayım. O benim şapkam gibi.


Hastalığınızı ilk öğrendiğiniz günle, şimdi arasında bir fark var herhalde.
Hastalıktan sonra biraz daha “Aman boşver” demeye başladım. Şimdi biraz daha “Canım, amaan öyle düşünürse düşünsün” deyip onu azaltmaya başladım. Artık beni kıran insanlara daha affedici davranmaya başladım. Kırgınlıklarım için elime silgi aldım, siliyorum yavaş yavaş.


İki yıl sonra ekranlara dönüyor

İki yıllık bir aradan sonra yeni bir diziye başlıyorsunuz. Rahat çalışabiliyor musunuz?
Dizinin iki bölümünü çektik bile. Adı “Benim Annem Bir Melek.” Çok keyifli oldu. Naif bir komedi. İki yıldır kendimi ekranlardan çekmiştim. Bu bilinçli bir tercihti. Bir takım şeyleri bitirmek için bir süre gerekiyordu. Yeni bir şeye başlamak için ekranlardan biraz uzak kalmalıydım.


İki yıl uzak kalmanızın sebebi Levent Kırca ile ikili olduğunuzu unutturmak mıydı?
Evet, insanların o alışkanlığını kırmak için iki yıl yetti. Çünkü insanlar bizi birlikte çok seviyordu. O sinerji çok yansıyordu. O bir klasikti. Bizim attığımız bir imzaydı. Ama artık başka şeyler yapacağız. Ama şu an için yeniden birlikte bir şey yapmamız söz konusu değil.


Siz hep güldüren bir oyuncu oldunuz. Bu hastalık oyunculuğunuzu nasıl etkiledi. Bir değişim oldu mu?
Oyunculuk başka bir şey. Tiyatroda sahnenin üzerindeki panolar yaşamı ikiye ayırır. Panonun arkasında Oya’sınız, panonun önünde başka bir karakter. Orada hiçbir şey düşünmezsiniz. Orada başka bir kişiliksiniz ve o kişiliği inandırmak zorundasınız. Bu şimdiden sonra da böyle. Benim hayatımda hiçbir şey değişmedi ki benim göğsümün çalışmaması oyunculuğumu etkilemiyor. Ancak yataktan kalkamıyorsam etkiler.


Aşk kapımı çalarsa ‘hayır’ demem...

Hastalığınızı öğrendikten sonra “Zaman çok önemli, âşık olmalıyım artık” dediniz mi?
Aşk güzel bir şey. Ama illa ki âşık olacağım diye âşık olunmaz. Bu öyle istediğiniz zaman gelmiyor. Ama günün birinde ben de birine âşık olabilirim. Çok hoş olur. İnsanoğlu sağlıklıyken aşk, iş, hepsini istiyor. Hem işim, hem aşkım, hem param olsun istiyor. Ama bu biraz zor sanırım.


Siz?
Ben şimdi biraz huzur istiyorum. Huzurluyum. Ama aşk kapımı çalarsa ona da hayır demem.


Hayatınızda birinin olduğu da yazıldı..
Herkes herşeyi yazıyor. Bu saklanacak bir şey değil. Utanılacak bir durum yok ki saklayayım. Ama ben buna çok dikkat ederdim. Bundan sonra artık dikkat etmeyeceğim. Ne derlerse desinler. Kimseye hesap vermek zorunda değilim. İstedikleri gibi yazsınlar. Kimi yanıma yakıştırırlarsa.


Hayatınızda bundan sonra nasıl bir erkek istiyorsunuz?
Kıvrak zekâsı olan bir insan isterim. Başarılı olsun. İnsan olarak iyi ve bana huzur versin. Belli bir yaştan sonra insan konfor istiyor. Huzur istiyor.


Güzel ve zeki bir kadınsınız ve yalnızsınız. Talipler vardır herhalde.
Vardır tabii, olmaz olur mu? Ama yalnız olmak kötü bir şey değil. Çok uzun süre birlikteydim zaten.


Yeni bir ilişkiniz oldu diyelim “Acaba göğüslerimi beğenir mi” diye geçiriyor musunuz aklınızdan?
Böyle bir şey söz konusu bile değil. Zaten benim sevgilim beni göğsüm için beğenmez. Bir insanın göğüsüne, eline ya da ağzına âşık olunulmaz. Bir bütün olarak sevilir. Göğsümü beğenmez dediğim adama bakmam zaten. O da bana bakmasın.


Haberin Devamı