Gazete Vatan Logo

Issız adamın eksikliği: Bağlılık hormonu oksitosin

Issız adamın eksikliği:  Bağlılık hormonu oksitosin

onumuz ilişkiler ve son dönemlerde popüler olan bağlılık meselesi. Bu konu ağırlıklı olarak psikolojik yönü ile ele alınıyor. Oysa vücudun “sessiz düzenleyicileri” olan hormonlar, cinsellik ve ilişkilerinizi siz fark etmeden yönlendiriyor. “Kucaklaşma hormonu” olarak da bilinen oksitosin, cinsel partnerler arasında bağ kurulmasına yardım ediyor.
Üstelik cinsel arzuyu canlandırıyor, uyarılmayı kolaylaştırıyor, orgazm sonrası rahatlama hissi veriyor. En son Kasım 2012’de Journal of Neuroscience’da yayınlanan Alman ve Amerikalı bilim adamlarının bulguları da oksitosinin bağlılığa olan etkisini kanıtlar nitelikte.
Bu nedenle bu haftaki yazımızda ilişkileri en çok etkileyen hormonları işliyoruz. Siz de bir “ıssız adamsanız” sebebi hormonsal olabilir.

1909 yılında keşfedildi, anlamı “hızlı doğum”

Konumuz ilişkiler ve son dönemlerde popüler olan bağlılık meselesi. Ancak biraz farelerden bahsedeceğim. Fareler ve insanların birçok ortak noktası var. Örneğin tarla fareleri uzun süreli ilişkiler kuruyor ve tekeşlilik yaşıyorlar. Bir kere eşleştikten sonra erkek tarla faresi dişilerini saldırgan bir şekilde koruyor, yavru farelerin büyütülmesinde dişilerin yanında aktif biçimde rol alıyor. Erkek tarla faresi eşi ölünce tekrar çiftleşmektense, çoğu zaman tek kalıyor. Tarla farelerinin kuzeni olan erkek dağ faresi ise tam tersine çapkındır. Rastgele cinsel ilişkide bulunur. İşte burada akla şu soru geliyor: Tarla faresini böylesine kusursuz koca ve partner yapan nedir? İşte oksitosin mucizesi burada başlıyor... 1909 yılında İngiliz farmakoloji uzmanı Henry Dale’in keşfettiği oksitosin Yunanca’da “hızlı doğum” anlamına geliyor. Çünkü oksitosin aslında doğum sırasında yumuşak kasların kasılmasıyla ilgili olan bir madde. Aynı şekilde bebeğini emziren annede sütün gelmesi refleksini de bu madde uyarıyor.

Cinsel birleşme sırasında oksitosin artıyor

Oksitosin cinsel partnerler arasında anne ile çocuk arasında olduğu gibi bağlayıcı bir etki yapıyor. İnsanlar cinsel birleşmeye hazırlık olarak oksitosin salgılıyor ve cinsel birleşme sırasında bu miktar artıyor. İşte bazen iki gün süren maraton cinsel birleşmeler yaşayan tarla fareleri bu hormonun etkisi altında. Dişi tarla faresi de eşe bağlanma ile cinsel birleşme arasındaki ilişkiyi oksitosin sayesinde kuruyor. Hatta yapılan deneyler oksitosin eksikliği çeken dişilerin erkeklerle bağ kuramadığını, oksitosin yapay bir şekilde verilince ise cinsel birleşme olmaksızın da erkeklere bağlandığını gösteriyor. Bu hormon, eşle iletişimi daha albenili kılıyor, ayrılmayı da daha sıkıntılı bir sürece dönüştürüyor.

Kadınlar sarılmak, erkekler TV izlemek istiyor

Kadınlar ile erkekler arasındaki hormonal farklılık nedeniyle oksitosin kadınlarda daha farklı etkilere neden oluyor. Östrojen hormonu oksitosinin etkilerini artırıyor ve yoğunlaştırıyor. Kadınlar kendilerini rahatlamış hissediyor, sarılarak ve konuşarak aralarındaki bağı sürdürmek istiyor. Oksitosin bu yüzden “kucaklaşma hormonu” olarak da biliniyor. Erkeğin kanındaki cinsel ilişki sırasında yükselmiş olan testosteron ise oksitosini etkisiz hale getirerek sarılıp kucaklaşma dürtüsünü azaltıyor. İşte cinsel ilişki sonrasında kadınlar erkeklere sarılmak isterken, erkeklerin neden genellikle başka bir davranışa yöneldiğini, örneğin yataktan kalkıp TV izlediğini şimdi anlayabiliriz. Oysa birçok kadın cinsel ilişki sonrası erkeklerdeki bu ilgisizliğe kırılıyor ve şaşırıyor. Çözüm için orta noktayı bulmak gerek.

Cinsel arzuyu artırır

Oksitosin her iki cinste de cinsel arzuyu canlandırıyor. Aynı zamanda cinsel arzuyla ilişkili olan testosteronun üretimini de uyarıyor. Bu salgılar kadınların daha kolay uyarılmalarını sağlıyor. Oksitosinin etkilerinin östrojen tarafından kuvvetlendirilmesi, kadınların dokunuşlara erkeklerden daha duyarlı olmalarının bir nedeni sayılabiliyor. Seksin kendisi oksitosin üretimini artırıyor ve büyük bir olasılıkla orgazmdan sonra oluşan huzur duygusunda etkili. Oksitosin sertleşmeye de yardımcı olabiliyor.

Hormon seviyelerinin aldatmayla ilişkisi...

Son dönemde hormonların aldatma üzerindeki etkisi giderek ilgi çekiyor. İtalya’da yapılan ve evlilik dışı yaşama olasılığı ile hormonların ilişkisini araştıran bir çalışmaya göre hormon seviyelerinin aldatmayla ilgisi olduğu anlaşıldı. Bu çalışma gösteriyor ki, testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça erkeklerin aldatma grafiği de yukarıya doğru tırmanış gösteriyor. Ancak diğer faktörleri de unutmamak gerekiyor. Eşiyle ilişki problemleri yaşayan ve ailede sorunları olanlarda bu olasılık sıklaşıyor. Stresli bir ortamda çalışan, genel olarak kendini mutsuz hissedenlerde de durum aynı.


Fast food sekste duygusallık geri plana itiliyor

Konumuz bağlılık olunca, son yıllarda giderek artan yeni bir trendden bahsetmemek olmaz! Fast food seks denilen, duygusal yer vermeyen, hızlı başlanan, hızlı yaşanan ve tüketilen cinsel ilişkilere özellikle gençler arasında ilgi artıyor. Fastfood seksin en önemli özelliği duygusallığın geri planda kalması ve cinselliği odak olarak alması. Bu ilişkilerde taraflar birbirlerinden bir süreklilik ümit etmiyor, beklenti içine girmiyor. Kaliteli ve tatminkâr bir cinsel performans hedeflenmiyor.

İlişkinizde bağlılığın daha fazla olması için...
Konuşun: Partnerinizle vakit buldukça sohbet edin, günlük olayları paylaşın.
Vakit ayırın: Partnerinizle daha çok vakit geçirmek için fırsatlar yaratın.
Düzenli egzersiz: Bedensel egzersizler, vücudunuzda daha fazla mutluluk hormonu salgılanmasını sağlıyor. Böylece kendinizi iyi, mutlu, rahatlamış hissediyorsunuz.
Tatmin edici cinsel hayat: Hormonlar cinsel hayatın daha tatminkar olmasına yol açıyor. Bunun yanında düzenli ve mutlu bir cinsel hayat da ilişki kalitenizi ve bağlılık hislerini yükseltiyor.

Çözüm konuşmak!

Aldatma hissini hormonlar kadar kişisel, ilişkiye ait diğer faktörler de etkiliyor. Andropoz döneminde hormon seviyelerindeki düşüşe rağmen aldatma eğiliminin artması duygusal ve psikolojik faktörlere bağlanıyor. Yani aldatma hislerini hormonlara yükleyip sorumluluk almamak doğru değil... Yapılan araştırmalar evliliklerinde cinsel sorun yaşayan çiftlerin çözümü konuşmak yerine dışarda arayabildiğini gösteriyor.

Haberin Devamı