“Egemenlik kayıtsız, şartsız, milletindir” sözü Rousseau’ya ait!
.
Ünlü Fransız yazar ve filozof Jean-Jacques Rousseau’yu Unesco tarafından bu yıl 300. Anma yılı ilan edildi. Ünlü düşünürün “Rousseau ve Türkiye-Düşler ve Kuramlar Sergisi’’ ise Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde açıldı. Rousseau Uzmanı Dr. Martin Stern ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Nami Başer, sergiyi anlattı.
Jean-Jacques Rousseau düşünceleri ile Atatürk’ü en çok etkileyen isimlerden biriydi. Öyle ki Nami Başer’in anlattıklarına göre Atatürk’ün yazılarında yeralan “Egemen kayıtsız şartsız, milletindir” sözü Rousseau’ya ait. Ünlü düşünürün babası altı yıl boyunca Osmanlı sarayında saatçi olarak da çalışmış. Avrupa kültürü üzerinde derin etkileriyle tanınan Fransız yazar ve filozof Jean-Jacques Rousseau’yu (1712-1778) yakından tanımak ve bu gibi ayrıntıları öğrenmek isteyenler için Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde açılan sergi büyük bir hazine değerinde. Rousseau uzmanı ve sergi sorumlusu Dr. Martin Stern serginin özelliğini şöyle anlatıyor, “Rousseau’un 300. yıldönümü olduğu için, bütün dünyada özel kutlamalar oluyor. Rousseau’nun adı Türkiye’de çok tanınıyor ama eserleri pek tanınmıyor. Bu sergi sayesinde Rousseau ve Türkiye arasındaki ilişkilere bakacaksınız. Babasının Türkiye’de saatçilik yapması, cumhuriyetçi olmasını göreceksiniz.”
Babası 6 yıl Osmanlı sarayında saatçilik yaptı
Rousseau’nun Türkiye’deki bağı buraya getirilen yazılı eserlerde kendini belli ediyor.
Ünlü düşünürün duygusal bir ilişkisi var. Babası 6 yıl sarayda saatçilik yaptıktan sonra Fransa’ya dönüyor. 9 ay sonra da Rousseau doğuyor ve annesi vefat ediyor. Babası ona Doğu ve İstanbul’a dair çok şey anlatıyor. Sergide yazılarından birinde duygusal bir ilişkisi belirgin. Bir takım eserlerinde Türkler hakkında olumlu düşüncüleri var. Yaşayışları, töreleri, insanların birbirine olan davranışlarına hayranlık duyuyor. Türklerin iinceliğinden ve kibarlığından söz ediyor.
Atatürk milletvekillerine kitaplarını okuttu
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Nami Başer, Türklerin neden Rousseau ismini çok bildiğini şöyle anlatıyor, “Atatürk döneminde çok bahsedildi. Atatürk yasanın bölünmezliği ilkesini benimsemişti. Cumhuriyetin başından beri Rousseau’cu olduğumuz için milli irade önemliydi. Rousseau halktan gelen bir şeydi. Atatürk Selanik’te sürekli olarak Rousseau’yu okumuş. Anayasa hazırlıkları yapılırken Atatürk milletvekillere Rousseau’yu önermiş. Atatürk yanında Rousseau’nun Fransızca yazılarını sürekli not alırmış.”
Ayrıca ünlü bir müziyende olan Rousseau, 40 yaşına kadar bu becerisini sürdürüyor. Sergide el yazısı ile yazdığı notalarını görebilirsiniz. Operaları hâlâ dünyanın birçok önemli yerinde oynanıyor.
‘Batılı değilim‘ imajı vermek için Osmanlı Ermeni mantosu giydi
Sergide ünlü düşünürün bir dönem sürekli giydiği Ermeni paltosu da sergileniyor. Martin Stern paltonun önemini şöyle vurguluyor, “1762 yılında Emile eseri yayınlandı ve yasaklandı. Ardından Rousseau kendini toplumdan soyutladı. Sürgün hayatı sürmeye başladı. O arada terzisine ‘Bana Ermeni mantosu yap’ dedi. Çünkü babası Osmanlı’da geçirdiği dönemleri anlatırken bundan bahsediyor. O sırada entelektüelerin gittiği Paris’teki kafelere, kahveyi Osmanlı Ermeni tüccarlar getiriyor. Çünkü Osmanlı’dan gelen Ermeniler çok namusluymuş. O dönem Ermeni mantosu giyerek Batılı değilim imajı veriyor. ‘Oraya buraya bu palto ile gidiyorum ama namusluyum’ demek istiyor. 10 yıl sonra Ermeni mantosunu giymesi yasaklanıyor.”
Nami Başer, “Müzikle ilgiliyseniz Dillerin Kökeni, hayatına merak duyuyorsanız İtiraflar, genel olarak roman sevenlerdenseniz Yeni Heloise’i okuyabilirsiniz” diyor.