Gazete Vatan Logo

Çocuk ve kariyer paradoksu

Sabah ve akşam saatleri benim için bir vicdan muhasebesine dönüşüyor. Çünkü sabahları evden çıkarken 9 aylık oğlumun bana bakışı ve işten çıkma saatime yakın “Bugünü acaba nasıl geçti, beni ne kadar aradı” sorusu ister istemez bir telaşa kapılmama neden oluyor. Birçok annenin aksine soğukkanlı tutumumu elden bırakmamaya özen göstersem de “kariyerimle çocuğum” arasında kalmaktan kurtulamıyorum. Ve “Çocuk da yaparım kariyer de sözü” canımın yanmasına engel olamıyor. Bu yüzden de işten arta kalan tüm zamanımı oğluma ayırmaya çalışıyorum hatta aksi durumlarda kendimi çok huzursuz hissediyorum. Eminin birçok yeni anne de bu duygularla baş etmeye çalışıyor. Peki bu dönemde neler yapmamız gerekiyor.

Üsküdar Üniversitesi Etiler Polikliniği’nden Uzman Çocuk Psikoloğu Aynur Sayım da kendilerine bu nedenle birçok annenin başvurduğunu söylüyor: “Çalışan annelerin çocuklarının yanında olamadıkları için suçluluk duyguları yaşadıklarını, hem evle, hem işle ilgili sorumluluklar, hem de çocuğuna iyi bir anne olma isteği ile koşturduklarını, yapılacak işlere yetişemediklerinden şikayet ettiklerini sıkça duyuyoruz. Çalışan anneler, pek çok rol arasında sıkışıp kaldıklarını ifade ediyorlar. Bu duygularla baş etmek için çocuklarının her istediğini yaptıklarını, bazen de geri kalan tüm vakitlerini onlara ayırdıklarını görüyoruz. Hele ki eş sorunları ve annenin işiyle ilgili sorunları da var ise, sorun daha da işin içinden çıkılmaz hale gelebiliyor.”

Babalar da sorumlu

Özellikle annenin izin süresi bitip işe başlama sürecinde endişelerin iyice artığına dikkat çeken Sayım, “Burada asıl önemli olan şeyin, annenin olaylara yaklaşımı ve çocukla kurduğu ilişki şekli. Anne çocuğa karşı çok korumacı ise, kaygılı bir anne ise çocuk da bu kaygıyı alacaktır. Anne sakin kalabilir ve işe dönme sürelerini kademeli olarak artırabilirse daha ideal olur, ayrıca bakım verecek kişiye anne işe başlamadan alışması da çocuğun şaşkınlık yaşamamasını sağlar. Böylelikle çocuk kendisini güvende hissedecektir. Ayrılma kaygısı olan çocuklarda anneden ayrılamama, anne giderken ağlama, sonrasında agresivite, uyum güçlükleri görülebilir. Bu tamamen anne-çocuk ilişkisi ile ilgilidir. İlk 3 yaş anneye güvenli bağlanma açısından kritik dö nemdir. Ama belirttiğim gibi sağlıklı anne-çocuk ilişkisi sürekli birlikte olmak demek değil, birlikte oldukları
zaman dilimlerindeki sağlıklı ilişki demektir” diyor.

Çocuğun büyümesi ve gelişiminden sadece annelerin sorumlu olmadığına dikkat çeken Psikolog Aynur Sayım şu noktaları vurguluyor: “Anne ve baba bir arada, birinci derecede sorumludur. Bu nedenle anne kadar babanın da çocuğa yaklaşımı, tutumları ve anne babanın eş ilişkileri de son derecede önemlidir. Olumlu ve gerçekçi düşünerek ‘Önemli olan benim çocuğuma doğru davranmam. İyi bir anne olmam hep çocuğumun yanında olmam değil, ona karşı davranışlarıma bağlı’ düşüncesini benimseyerek, anne bu süreci yönetebilir. Anne bu konuda zorlanıyorsa yardım istemeli ve yardım almalıdır. Farklı yaklaşımlar var mı, anne kaygılı mı, ya da anne, her şeye yetişme çabasının içinde gerçekten çocuğu duygusal olarak ihmal ediyor mu, bunları araştırıp çözüm bulmak gerekli, akşamları çocukla geçirilen bire bir aktif zaman dilimleri, oyun oynamak, sohbet, birlikte bir aktivite yapmak gibi, özel zaman çalışmalarıdır. Anne ve baba çocuklarıyla özel zaman geçirmelidir. Çocukla kurulacak en iyi iletişim dili budur. Çalışan annelerin hedefi mükemmeli değil, mutluluğu yakalamak olmalı.”

Haberin Devamı