Gazete Vatan Logo

Attila İlhan Atatürk’ün iki yüzünü gördü, ben dördünü anlatıyorum

Solcuların kalpaklı Atatürk’ü vardır, Attila İlhan’ın “Asyalı Gazisi”... Erbakan “Yaşasaydı Refah Partili olurdu” derken okullarda laik, Batılı Atatürk fotoğrafları asılıdır. İşte gazeteci-yazar Taha Akyol, yeni kitabı “Ama Hangi Atatürk”te neden farklı fotoğrafları olduğunu analiz ediyor ve diyor ki; “Kullandığı kelimeler de fotoğrafları da dönemine göre değişti, çünkü o pragmatizmi kullanan siyasi bir dehaydı.”

n Kitabınızı Attila İlhan’a ithaf etmişsiniz. Sizi Atatürk gibi son derece hassas bir konuda Attila İlhan’la buluşturan ne oldu?
Attila İlhan hayattayken de vefat ettikten sonra da ona olan hayranlığımı ifade eden çok yazı yazdım. Onunla anlaştığım ve anlaşamadığım konular vardır ki, Atatürk’ün resmi tarihte ihmal edilmiş yönünü ortaya çıkarması anlaştığım tarafıdır. O, Milli Mücadele’de takip ettiği politikalarla Atatürk’ün anti-emperyalist, Bolşevik ve İslami terimler kullanan Asyalı Milli Kurtuluş Önderi yönünü ortaya koymuştur. Oysa resmi tarihimizde Milli Mücadele’deki Atatürk böyle anlatılmaz.
n Peki Attila İlhan’la ayrıştığınız nokta ne?
Attila İlhan, Mustafa Kemal’i Milli Mücade- le’de bırakır. Oysa Atatürk orada kalmaz. Milli Mücadele sonrasında Doğu Mefkuresi’ni bırakır ve Batı Mefkuresi’ne yönelir.


n Kitabınızda da belirttiğiniz üzere farklı Atatürk portreleri bununla sınırlı değil. Mesela Erbakan’ın da Atatürk’ü var. Atatürk’ü kimi zaman kalpaklı, kimi zaman vals yapan bir devlet adamı olarak farklı fotoğraflarda görmemizin nedeni nedir?
Bu fotoğraflar dönemlerine göre değişir. İlki bir Osmanlı subayıdır; hırslı, enerjik, devrimci... Ama o kuşağın tamamı öyledir; Kazım Karabekir, Enver Paşa, Rauf Orbay, Ali Fuat Paşa... Onlar imparatorluk için savaşmıştır. Mustafa Kemal gönüllü olarak Libya’ya gittiğinde bugünkü ulus devlet için mi savaştı? Hayır, işgal edilmiş imparatorluk için.


n İkinci Atatürk fotoğrafı hangisi?
Mayıs 1919’a kadar İstanbul’da siyasi çözüm arayan, çözüm görmeyince Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’dir. Bu aynı zamanda Milli Mücadeledeki Mustafa Kemal’dir ve Osmanlı subayı ile çok farklıdır, çünkü Osmanlı kurulu düzenine karşı hareket başlatmıştır. Bu mücadelede Rusya’dan yardım almak için Bolşevik terminolojisinden yararlanır. Ankara’ya gelen Bolşevik temsilcilerine “Ben de komünizme taraftarım. Zaferi kazandıktan sonra benzer bir düzen kuracağız” demiştir. Doğu ve Anadolu’daki şeyhlerle konuşurken ise İslam davasından, hilafeti kurtarmaktan bahseder, Kuran’dan ayetler okur. Meclis’i açarken Osmanlı Mebusan Meclislerinin açılışında bile görülmeyen İslami gösteriler yaptırır. İşte bu Attila İlhan’ın bahsettiği Asyalı Atatürk’tür, “Biz Asyalıyız” diyen.


n Asyalı, kalpaklı Atatürk fotoğrafı ne zaman ve neden değişir?
Zaferle 1926 arasındaki dönemde. Yani Musul’un kaybında. Bu dönemde hem Milli Mücadele’deki ittifakları sürdürmeye çalışır hem de Batılılaşma başlar. Lozan’da laikliğin ilk işaretleri verilir aksi halde kapitülasyonlar kaldırılamayacaktır. Ama Milli Mücadele’deki İslami söylemi de bırakmaz, hilafeti henüz kaldırmaz. 1926’da Musul halkına hitaben yazdığı mektuplarda, İslami terimleri, emperyalizm kötülemelerini hâlâ görürüz. Ama bu tarihten sonra Batı’ya yönelir ve Sovyetler’den uzaklaşır. Artık Afgan Kralı ile “Biz Asyalıyız” diye konuşan değil “Biz Avrupalıyız” diyen Atatürk vardır. Attila İlhan bu son iki Atatürk’ü göremedi.


n Bu dört Atatürk fotoğrafını onun kullandığı kelimelerle çiziyorsunuz. “Atatürk’ün Bütün Eserleri”nde geçen emperyalizm, proleter, Allah, İslam gibi kelimeleri tek tek saymışsınız... Mesela Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması’na kadar söylemlerinde Bolşevik terminolojisini kullanırken, bu tarihten sonra azalıyor... “Çünkü artık Sovyetler yerine Batı ile flört başlamıştır” diyorsunuz.
Bu sosyal bilimlerdeki içerik analizi metodudur. “Atatürk’ün Bütün Eserleri”nin indeksinden kelimeleri tespit edip, sayfaya gidip o kelimeyi tek tek saydım. İndeksle yetinemezdim çünkü kelime sayfada birden fazla geçebilirdi. O zaman şunu gördüm; zaferden sonra kapitalizm ve emperyalizm kelimeleri kullanılmamıştı. Aksine Lozan devam ederken Batılıların Bolşeviklerle işbirliği yapmamıza ilişkin şüphelerini gidermek için Ankara’daki komünistler tutuklanmıştır. Oysa Milli Mücadele sırasında Atatürk’ün kendisi komünist partisi kurdurmuştu. İşte bu, Atatürk’ün siyasi dehasını gösterir. Düşünsenize bir yandan “Halifeyi kurtaracağım” diyor, diğer yandan da ataizmi kabul eden Sovyetler’le ilişki kuruyor. Hatta “İslamiyetin ulvi esasları Bolşevizm’de de vardır” diyor. Askeri yeteneklerini diğer arkadaşlarında da aşağı yukarı görebiliriz ama onun dehası, İsmet Paşa’nın dediği gibi siyasi yönündedir...


n Bu nedenle diyorsunuz ki; “Politikada ideolojik şablonların değil, belli ilkeler çerçevesinde, pragmatizmin geçerli olduğunu” bilen siyasi bir liderdi. Peki Atatürk bu pragmatizmi ne için kullandı, hedefi neydi?
Elbette milli mücadele ve tam bağımsız Türkiye için. Bir de kendisinin yönettiği Türkiye için. Sadrazam olamazdı. İlk dönemdeki Mustafa Kemal’in en büyük hayali Harbiye Nazırlığıydı, o zaman olabilirdi. Ama Milli Mücadele’yi kazanmış Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın sadrazam olması mümkün değildi. Bunun için cumhuriyet gerekti ama muhalefete izin veren değil, tek partili bir cumhuriyet. Atatürk’ü bir metotla analiz etmeliyiz. Yoksa objektif bakamayız. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı iken “AB Atatürk’ün çağdaş medeniyet projesidir” dedi. Ama emekli generallerden “AB bir ihanettir” diyenler de var. Hepsi Atatürk’ün sözlerinden istediğini alıp kullanabilir. Ama o zaman ona objektif bakamayız.


u Hangi fotoğraf daha büyük?
n Peki birbirinden farklı bu fotoğrafların hepsi eşit mi, baskın olan yok mu?
O fotoğraflardan hangisini çekseniz, tablo kırılır. Mesela 1930’lardaki sözlerini seçerek bir portre çizerseniz 1920’lerdeki Atatürk’ü göremezsiniz.


n Şöyle sorayım; Turgut Özal dindardı, Kürt’tü. Ama uyguladığı ekonomik politikalar ile 1980 sonrasına adını verdi. Baskın olan liberal Özal’dı. Atatürk’ün baskın fotoğrafı yok mu?
Özal, Atatürk gibi farklı ve çok zor, istisnai dört dönem yaşamadı. İmparatorluğun çöküşü, Milli Mücadele, Bolşevik Devrimi, Batı diplomasisi... Bunlar keskin virajlar. Özal’ın hayatında, Menderes’in hayatında hatta 1959’den sonra İsmet Paşa’nın hayatında böyle keskin virajlar yoktur. Bu yüzden onun portresinden bir taş almak bütününe ilişkin körlük yaratır.


n Bu ülkede birileri “Gençliğe Hitabe”yi okuyarak anti-emperyalist oldu. Yanıldı mı?
Evet. Onlara şu soruları sormak zorundayım: Atatürk’ün 1936’dan sonra İngiltere ile ittifak yapmak istediğini biliyor musunuz, Fransa ile Batılı devletlere yakınlaşmak istediğini, onlardan yardım almak için Serbest Fırkayı kurduğunu...


n Söz konusu bir devletin kurucusu, lideri. Yani bu fotoğraflardan biri aynı zamanda bir ideoloji: “Kemalist Cumhuriyet ideolojisi.” Fotoğraflara bu durumda nasıl bakmak gerek?
Her cumhuriyet ideolojisini üretir. Önemli olan bunun donmuş bir dogma haline gelmemesi. Cumhuriyet ideolojisini kuruluşundaki gibi ele alırsak Türkiye çok partili demokrasiye geçmemeliydi. Çünkü bu kararı II. Dünya savaşında değişen dünya koşulları karşısında İsmet Paşa aldı. Atatürk de 1936’dan itibaren Batıyla itikat için çok uğraşmıştı. Attila İlhan’ın “Mustafa Kemal’in yüzü daima Doğu’ya dönük olmuştur” sözü yanlıştır. Çetin Yetkin’in, kendisini akademik anlamda ciddiye almam, “10 Kasım 1938’de devrim bitti, İsmet Paşa İngilizlerle itikat yaparak emperyalizme kapıları açtı” tezi de zırvadır. Mustafa Kemal de bunun için uğraşmıştır. Ama ömrü yetmemiştir.


n Söz konusu parçalanmış bir imparatorluk ve yeni kurulan bir devlet. Atatürk bu farklı kimlik ve söylemler ile her kesime hitap etmeye, bütünleştirici olmaya çalışmış olabilir mi?
Milli Mücadele’deki Atatürk böyle. Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde yoğun manda tartışmalara rağmen bu konuda konuşmaz, taraf olmaz. İki tarafı bir arada tutmaya çalışır. Ayrıca iki tarafa da liderliğini kabul ettirmek ister, üçüncüsü siyaset yapar, İngilizlere karşı Amerikalıların desteğini almak için. Atatürk’ü bu yüzden iyi okumak gerek. Bakın, Kurtuluş Savaşı sırasında inançlı bir Doğu davası temsilcisi iken, Hindistan’da camilere yaşasın “Mustafa Kemal” yazılırken, ondan “İkinci Selahattin Eyyubi” ya da “İslam’ın kılıcı” diye bahsedilirken zaferden sonra bunlara tavır alıp laik, Batılılaşmış bir Türkiye inşasına başlamış bir liderden bahsediyoruz. İşte bu büyük bir kudret gerektirir. Bu sadece düşünce değil, elinde topladığı politik kudrettir. İşte tek adamlık bunun içindi.


n Tek adamlığın izahına kadar varan bu tablonun görülmemesinin ya da sizin ifadenizle “Körlüğün” nedeni ne?
Medrese. Onun dogmasının yerine Kemalizm dogmasının konması. Ama bu durumda dogmatizmden kurtulmuyor sadece dogma değiştiriyoruz.


n Atatürk’ün bu pragmatist politikalarla amacı neydi?
1930 iktisadi krizinde Türkiye’ye kaynak sağlamak. Özal’ın, Menderes’in, İsmet Paşa’nın yaptığı gibi. Kemalistler “Atatürk dış borç almadan Türkiye’yi kalkındırdı” der. Yanlış! Şükrü Kaya’yı ABD’ye gönderdi. Ama bunu yazdığım için çok küfür işittim. Atatürk’ü emperyalizm yanlısı gösteriyormuşum. Oysa Atatürk’ün kendisi dogmatik değil, pragmatik ve esnektir. Ford, şirketinin montaj sanayi yapması için çabaladı. Hangi İnkılap kitabı yazar bunu? 1970’lerde sol-Kemalist kesim buna karşı çıkmadı mı? Oysa Atatürk’ün kendisi istedi bunu. Atatürk’ü görmezden geliyorsun, ama Menderes yapınca vatanı sattı oluyor, Özal yapınca “küresel ajan” diyorsun. Atatürk’ü öğrenilecek bir kitap gibi okumalıyız, Amentü gibi değil. Milli Mücadeleyi anlamak için de Nutuk’u okumak yetmez, tıpkı İslam’ı anlamak için Kur’an’ı okumanın yetmeyeceği gibi!

Haberin Devamı