Yorulduk ey halkım!

1970'lerin başında bir şiir yazmıştım; 73'te yayınlanan ilk plağıma koydum bu şiiri. Sonradan şiir epey ünlendi. Hatta rahmetli Uğur Mumcu "Vurulduk ey halkım unutma bizi!" dizesini motif olarak kullandığı "Sesleniş" yazısını yazdı.

Haberin Devamı

1970'lerin başında bir şiir yazmıştım; 73'te yayınlanan ilk plağıma koydum bu şiiri.

Sonradan şiir epey ünlendi. Hatta rahmetli Uğur Mumcu "Vurulduk ey halkım unutma bizi!" dizesini motif olarak kullandığı "Sesleniş" yazısını yazdı.

Birçok sanatçı bu şiiri plak yaptı.

Şiirin ilk yayınının üzerinden tam otuz yıl geçmiş.

Bu otuz yıl içinde neler değişti diye düşündüğümde, olup bitene ben bile inanamıyorum.

Ve bugünden geriye baktığımda o şiirdeki saf inancı hayranlıkla anıyorum.

Şiir halk denilen temiz, aydınlık, namuslu kitleye duyulan inancı temel almış: Emekleriyle geçinen, dürüst; zalime düşman, ezilenden yana, merhametli, duyarlı bir büyük kitle.

İçinde yetiştiğimiz kültür ikliminin temel dayanağı bu inançtı işte.

Pablo Neruda "Halkız biz, yeniden doğarız ölümlerde!" demiyor muydu zaten!

O zamanlar halk sözcüğü, millet sözcüğüyle yer değiştirmemişti daha.

Halk denilince sol, millet denilince sağ bir topluluk akla gelirdi. Sonra halk kelimesi tedavülden kalktı; herkes "millet" oldu.

Millet olur olmaz da ona izafe edilen nitelikler değişti.

Bugün, orman yağmacılarına "millet" diyorlar. Manzaralı ormanları yakan, yerlerine çirkin binalar diken, bulunduğu yeri kokutan, trafikte deli gibi araba kullanıp masum insanları öldüren, sürekli olarak göbek atma ihtiyacı duyan; sanata, kültüre, gelişmişliğe, insanlığa düşman; bir oğlan çocukla konuşurken görülen kızını traktörün altına atan, eline geçen on iki yaşındaki kızı büyük bir hevesle kullanan; yalan söyleyen, karşı takımın taraftarını düşman kuvvetleri gibi bıçaklayıp öldürmeye kalkışan, ana dilini konuşmak yerine hırıltılar çıkaran güruh millet midir sizce?

Kusura bakmayın; ben kendimi hiç böyle bir milletin mensubu olarak hissetmiyorum.

Eğer millet dediğiniz zaman bunları kastediyorsanız, size uğurlar olsun.

Ben hâlâ Yunus Emre'nin, Fuzuli'nin, Nefi'nin, Pir Sultan'in, Nazım Hikmet'in, Sait Faik'in, Orhan Veli'nin çocuklarını arıyorum. Onlara halk ya da millet diyorum.

Ama ne yazık ki bu ülkede barbarların sayısı giderek artıyor, uygar ve temiz insanlar ise azalıyor.

Otuz yıl öncesini bugünle kıyasladığım zaman "Vurulduk ey halkını unutma bizi!" diyemiyorum artık.

Acı bir şakayla "Yorulduk ey halkım unut artık bizi" diyebiliyorum.

Bu arada Türkiye'de şakaların hiç de iyi karşılanmadığının da farkındayım. Bizde her türlü sululuk büyük takdir görür ama şaka sinirlendirir insanları.

Buna rağmen içimden bu garip şakayı yapmak geliyor:

Yorulduk; çünkü biz insanlık dedikçe adına hayvanlık bile diyemeyeceğim bir hırtlık egemen oldu ortalığa.

Yorulduk; çünkü biraz daha iyi insan olun, biraz daha kibar, biraz daha dürüst, biraz daha nitelikli dedikçe; toplumda yabanilerin sayısı arttı.

Her sağlıklı ülke gibi, bizim toplumun da ilerlemesini, uygarlaşmasını beklerken, kültür mirası büyük şehirlerimiz cehenneme döndü, her yer lağım kokmaya başladı, ormanlarımız yakıldı, hazine arazileri yağmalandı.

Tabii böyle yaşayan toplumun kültürü, müziği, adetleri de kendine benzedi.

Bize ayrılan ömür dilimi de böyle geçti işte.

Üzerinize dalga dalga gelen milyonlarca insana karşı ne yapabilirsiniz ki?

Sadece kendi ilkelerinizi korur ve "Hiç olmazsa inandığım gibi yaşadım!" diyebilirsiniz.

Ve eklersiniz ardından: Yorulduk ey halkım, unut artık bizi!

DİĞER YENİ YAZILAR