İnsan ilişkileri dersi

Haberin Devamı

Dikkatli okur, bu konuyu pek çok kere ele aldığımı, yazdığımı hatırlayacaktır:

Yeterli olur mu bilmem ama bu memleketin okullarına acil olarak bir “insan ilişkileri dersi” konulması gerekli.

Yeni tanışılan bir insana nasıl hitap edilir, topluluk içinde nasıl davranılır, nasıl sohbet edilir, karşılıklı sohbetle yarım saat ders verme tavrı birbirinden nasıl ayırt edilir, karşıdaki insanın söyledikleri nasıl dinlenir, kime sen denir, kime siz denir vs. gibi birçok kuralın sıkı sıkıya öğretilmesi çok yararlı olur.

Çünkü uzaktan bakınca yaşlı başlı, akıllı uslu, eğitimli gibi görünen birçok insanın densizleştiği, terbiyesizleştiği bir ülkede yaşıyoruz artık.

Yaşlılığı özellikle vurguluyorum çünkü bir zamanlar insanların yaşlandıkça durulduğu, oturup kalkmayı, söz söylemeyi bildiği, edep erkân kavramlarının farkında olduğu bir dünya vardı.

Şimdi tam tersine, birçok kişi yaşlandıkça zıpırlaşıyor, saldırgan hale geliyor, ona buna laf sokmaktan zevk alıyor, içindeki habis ruhu daha çok açığa koyuyor.

Yeni tanıştığı insanlara “siz” demeyi bilmiyor, omzuna vuruyor, kolunu tutuyor, son derece “laubali” şekilde hareket etmeyi marifet sanıyor.

Hem de bu yeni moda, kadın-erkek farkı tanımadan salgın bir hastalık gibi yayılmakta. Çünkü insanlar lümpenleşiyor. Bitirdikleri okulları, mesleklerini kağıt üstünde okuduğunuz zaman saygı duyabileceğiniz birçok kişi, içindeki korkunç lümpeni saklayamıyor.

Yaşlıların bile böyle davranmaya başladığı bir ülkede gençler ne yapsın diyeceksiniz. Haklısınız; sahiden bu örnekleri gören gençler ne yapsın?

***


Lise çağlarımda ipuçlarını görmeye başladığım “arabesk lümpenlik” kadar nefret ettiğim hiçbir şey olmadı.

Ama ne yazık ki o dönemde ancak belirtileri sezilen bu korkunç hastalık, azgın bir kanser gibi yayılarak koskoca ülkeyi sardı, nefes alınamaz hale getirdi.

Koskoca adamlar, koskoca kadınlar lümpenliğe savruldular. Üstelik, bunların üç kuruş para görmüş olanları bu lümpenliğe bir de küstahlık eklediler.

***


Osmanlı yüzyılları boyunca İstanbul’a gelen gezginler, yazdıkları kitaplarda bu toprağın insanlarını “sessiz, vakur ve olgun” olarak nitelerler. Bunun birçok örneğini verebilirim. Zaten yabancıların tanıklığına gerek yok; kendi dedelerinizi, ninelerinizi, onların hayata karşı davranışlarını, terbiyelerini, alçakgönüllülüklerini, nezaketlerini hatırlayın, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.

Şimdi en tepedekinden en alttakine kadar herkes lümpenleşti. (Herkes demek istemiyorum elbette ama artık terbiyeli insanlar kelimenin tam anlamıyla “devede kulak” kadar azaldılar. Çünkü deve çok büyüdü.)

Demek ki bir toplum böyle çürüyormuş.

DİĞER YENİ YAZILAR