Fanusa konulmuş siyasetçi değilim okey de oynarım

Haberin Devamı

O, ana muhalefet partisi CHP’nin en çok konuşulan ismi... Kadıköy Belediye Başkanvekilliği ve İstanbul İl Başkanlığı yaptığı dönemlerdeki “sıra dışı” uygulamaları, popülaritesi, iktidar partisine yönelik çıkışları ve parti içindeki yükselişiyle dikkatleri çekti... Kimileri onu takdir ederken, kimileri -ki bunların bir kısmı kendi partisinden oldu- ona karşı sert eleştiriler yönelittiler... CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, parti genel merkezinin 11. katındaki makam odasında başlayan, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de evinin bulunduğu Güniz Sokak’ta kiraladığı “bekâr evinde” ve Kuğulupark’ta süren sohbetimizde sorularımızı yanıtladı.


Siyasete nasıl “bulaştınız”?

Siyasetin içinde doğdum desem yeridir. Ağabeylerim, amcam siyaset yapıyordu. 80 öncesi siyasi hareketlerin yoğun döneminde, kendimi o mecranın içinde buldum.

O yıllarda taşradaydınız, orada siyasi hareketler yoğun muydu?
Ardahan’ın Göle ilçesindeydik... Aslında 14 yaşında dünyada nelerin yaşandığının çok da farkında değildim. Ayrıca taşrada sosyal yaşam da olmadığı için Türkiye’de neler olup bittiğini de göremiyorduk. Lise yıllarımda Kars’a taşındık. Orası daha hareketliydi...

Çocukluğunuz Göle’de geçti. O yıllardan aklınızda kalanlar neler?
Çocukluğum, bugünkü çocuklar gibi oyuncağı olan biri olarak geçmedi. Orada çocuksan, köydeysen koyuna bakarsın, enerjini orada harcarsın. Bir de iklim sert, kar çok olduğu için tahta kayaklarla kayardık. Tek ve en büyük oyuncağımız ise kartopuydu.

Katıldığınız ilk mitingi hatırlıyor musunuz?
Evet, Kars’ta Dev-Yol’un Filistin mitingiydi.
n Siyasete girmenize neden olan olay neydi?
Cemil Kırbayır bana Ulaş Bardakçı’nın hayatını anlatan bir kitap vermişti. Ondan çok etkilendim. Daha o zaman “Bir oğlum olursa adını Ulaş koyacağım” demiştim ve bunu yaptım. Sonra okuduğum kitaplar “ne oluyor”,

İlk dayağımı jandarmadan yedim

İlk gözaltınız?
Göle’de yazları arkadaşlarımla orman işletmesinde çalışıyorduk. O yıllarda çok fazla ağaç kesimi yapılıyordu. Türkiye’nin en iyi çamları Göle’de olur. Ormanlarımızın elden gitmesini istemiyorduk. 5 arkadaş, ne yapabiliriz diye düşündük. O zaman tek bir patika yol vardı. Kesim için gelen araçlar da o yoldan geçiyor. Biz gece o yolu kazdık. Sabah araçlar geçemedi tabii. Ama hesaplayamadığımız bir şey vardı, o bölgede yaşayan sadece biz olduğumuz için Jandarma hepimizi gözaltına aldı. Önce “Yok biz yapmadık” deyip direnmeye kalktık ama üç beş tokattan sonra “Evet, biz yaptık” dedik. Sonra bölge müdürü bizi sahiplenince, bıraktılar. O köy son seçimde “Ormanlarımız kesildi, daha fazla kesilmesin” diye boş oy kullandı. Kaderin cilvesi işte...

12 Eylül döneminden aklınızda ne kaldı?
Acılardan başka bir şey kalmadı. Sabah kalkıyorsun, akşam birlikte çay içtiğin arkadaşının ölüm haberini alıyorsun. İktidarın tarihle yüzleşme niyeti var, o zaman yakın tarihimizle hesaplaşalım. Tarihte çok ciddi acılar yaşanmıştır ama bunun bir sonucunu almak mümkün değil. Zira yüz yıl öncekilerin hiçbiri yaşamıyor. Ama 12 Eylül’ü yaratanlar yaşıyor...

Sizin aileniz bu dönemde neler yaşadı?
Suçlu suçsuz herkes gözaltına alınıyordu. O günkü görevlinin insiyatifine kalmıştı. Böyle olunca biz de İstanbul’a geldik...

Kaç yaşındaydınız?
İstanbul’a geldiğimde 17 yaşındaydım.

Üniversite?
Üniversiteyi kazandım (Atatürk Üniversitesi) ama o günkü koşullar yüzünden, Kars-Erzurum arasında gidemedim. İstanbul’a geldikten sonra benim gibi Kars’tan gelen üç arkadaşımla “Nasıl para kazanırız” diye düşündük. 8 ay sonra (18 yaşındayım)


Tesettürlü bir kadın
AKP’li önemli bir ismin
özel hayatıyla ilgili
belge getirdi, yırtıp attım


“Kimseye iftira olabilecek bir şey yapmadım. Kimsenin özel hayatı, ailesi ile uğraşmadım. Şahidim de var, bir gün bana bir belge geldi. AK Parti’deki önemli bir isimle ilgili. Tesettürlü bir kadın getirdi. O kişinin özel ilişkileriyle ilgili. Hiç ilgilenmedim, yırttım, attım. İnsanların en önemli şeyleri aileleridir. Aile hepimiz için çok kutsaldır. Genel Başkan’a da neler geliyor, elinin tersiyle itiyor. Bunlar siyasette kimseye bir şey kazandırmaz. Sayın Baykal’a yapılan alçaklığı hâlâ çözemediler. Bir devlet bunu çözemiyorsa, istemiyor demektir. Ayıptır bu. Ama etme bulma dünyası, ettiğinizi bulursunuz.”

Annem gazete manşetini görüp dayak yediğimi sandı, çok üzüldü

İstanbul’u özlüyor musunuz?
Gidip geliyorum.

Aileniz orada. Zor olmuyor mu?
Alıştık artık...

“Artık bırak” diyen var mı ailede?
Yok... Ama annem -şimdi yoğun bakımda- hakkımda çıkan yalan yanlış haberlere çok üzülüyor. Sabahları namaza kalktığında gazete manşetlerini dinliyor, siyaseti takip ediyor. Bir gün 07.30’da telefonum çaldı. “Hayırdır anne?” dedim. Gazetede bir manşet okumuş; “Gürsel Tekin: ‘CHP’liler dayak yedi’...” Olay da şu. Arama konferansını anlatıyorum, ‘Her siyasi partinin yapması gerekir, çünkü farklı bir gözle bakıyorsunuz. Adeta dayak yemiş gibiyiz” dedim. Annem o manşeti duyunca, “Oğlum ne oldu?” diye aradı... Zavallı annem...

Siyasette hedefiniz nedir?

Hiçbir hedefim, hırsım olmamıştır. Hangi siyasetçi kendine hedef koyuyorsa yanlış yapar.
n Neden, bu kötü bir şey mi?
Siyasetçi o anda hangi görevdeyse, en iyisini yapmalıdır. Bunu yaptığında zaten mecra onu alır götürür.

Pazardan getirdiğimiz kasaları sobada yakardık

Kafe için gerekli parayı nasıl buldunuz?
İmkanlarımız doğrultusunda ne yapabiliriz diye bakarken, “satılık kafe” ilanını gördük. Yaşlı bir beyefendi oturuyordu, Ahmet Bey, hiç unutmuyorum, baktı bize hepimiz çocuğuz, “Nasıl işleteceksiniz?” dedi. “İşletiriz ama siz 1700 lira istiyorsunuz, bizim 1000 liramız var, indirim yapın” dedik. 200 lira indirdi. “Kalan 500 lirayı da her ay 50’şer lira öderiz” dedik, kabul etti. Sonra işe başladık. Birimiz kasada, diğerleri serviste, kendimiz çalıştık. Kısa sürede çok sayıda müşterimiz oldu.

Tekrar siyasete niye ve ne zaman girdiniz?
SODEP yeni kuruluyordu. Üye olmak için gittim. İlçe Başkanı, “İlk kez bir genç böyle bir talepte bulunuyor, gençlik kolunu kurabilir misin?” dedi. “Kurarım” dedim ve Gençlik Kolu Komisyonu Başkanı oldum. 1985’e kadar bu görevi sürdürdüm. 1985’te askere gittim.

Nereye gittiniz?
Önce Isparta, sonra Kuleli Askeri Lisesi. Kuleli’deki komutanım o zaman Kurmay Albay olan Yaşar Büyükanıt’tı. Çok iyi bir komutandı. Beni önce yazıcı yaptılar, sonra satın almaya verdiler.

İstanbul’a geri dönelim. İlk kez şehre geldiğinizde ne düşündünüz?
Vallahi köyden büyük bir kente gidiyorsunuz. Aklıma ilk gelen, “Burada nasıl yaşanır” oldu. Sıfırdan gelmişsiniz, yaşamınızı sürdüreceğiniz olanaklarınız yok... Sonra iki arkadaş ev tuttuk. Pazardan kasa getirip sobada yakıp, ısınıyorduk. Kötü

Talihsizliğim, uslu çocuk olmamak

Siyasette sizi en çok üzen olay nedir?

Benim içimi acıtan benim arkadaşlarım oldu. Bana örneğin ruhsat konusunda açılan dava sanki bir yolsuzluk belgesiymiş gibi konuşan CHP’liler var ya, onları hiç affetmeyeceğim. O çok içimi acıtmıştır. Ben uslu çocuk değilim, belki de en büyük talihsizliğim bu. İlk kez bir Belediye Başkanvekili, İl Başkanı bu kadar tanındı ve aykırı işler yaptı. Çetelerle, korsanla mücadele ettiğim için binlerce tehdit aldım...

Başkanvekilliğinden neden ayrıldınız?

2007 yılında ayrıldım, çünkü milletvekili adayı olmak istedim. Sayın Genel Başkan’la konuşmaya geldim.

Deniz Baykal’la?

Evet... “Dosyanı al git” dedi, dosyamı aldım, gittim. Üstelik, “Niye istifa ettin” diye de fırçaladı.

Neden aday olmanızı istemedi?

Demek ki aklında il başkanlığı düşüncesi varmış, ben farkında değilim. İstanbul’a döndüm seçimlerde çalıştım.
n Ne zaman İstanbul İl Başkanı oldunuz?
2007 Ağustos ayında. 2010 Mayıs ayına kadar da bu görevi sürdürdüm.

Esas Bizans İstabul değil, Ankara!

2010’da İstanbul’dan Ankara’ya geldiniz. İstanbul’daki siyasetle Ankara’daki siyaseti kıyaslar mısınız?

İstanbul’un adı çıkmış, asıl Bizans Ankara. Bu kadar entrikanın olduğu tek yer herhalde Ankara’dır. Ben bir insanın yüzüne söylemeyeceğim şeyi, arkasından da söylemem. Ama burada olağanüstü oluyor. Siyasetten nefret eder duruma geldim. Partime karşı sorumluluklarım olmasa, “Bu da çekilir mi” diyecek noktaya geldim. Bir şey yaparsınız, cezası olur, çekersin. Ama bir şey yokken hesap vermek zorunda kalıyorsun.

CHP bu açıdan diğer partilerden daha mı farklı?

Aslında hepsi birbirine çok benziyor.

Niye o zaman daha çok CHP’dekiler yansıyor?

“Hepimiz Osmanlı Bankası’yız” hikâyesi var ya, tüm siyasi partiler benzeşiyor. Bir kısım partilerde baskıcı zihniyet olduğu için dışarı yansımıyor, ama CHP “perdesiz ev” olduğu için her şeyini görebiliyorsunuz. Öbür partiler perdeli ev. Bir de CHP’yi dövme modası var. Çünkü bir karşılığı, cezası yok. Ama iktidarı dövmenin bedeli var. İzmir’de kongre yaptılar, birbirlerine silah çektiler, bir yerde gördünüz mü? Ama CHP’de olsa her yerde görürdünüz.

CHP bir aile ise, siz bu ailenin hangi üyesisiniz?

Ben bu ailenin evladıyım. Beni bu aile yetiştirdi. Övünerek söylüyorum, benim için önemli bir ocaktır CHP.

Kemal Bey bu ailenin nesi?

Ailenin babası.

Deniz Baykal?

Deniz Bey de babasıdır.

İki baba mı var?

Çok babamız var. Altan Bey (Öymen) var, Murat Bey (Karayalçın) var...

Önder Sav?

Önder Bey, bu partiye çok emek vermiş, değerli bir insandır. CHP ailesinin ağabeyidir.


Hayatımda hiç rakı içmedim, tadını da bilmem...
Siyasetten özel hayatınıza zaman kalıyor mu?
Pek kalmıyor. Çok yoğunuz. Benim telefonlarım zaten santral gibi... Kendime çok az zaman ayırabiliyorum.

Eksikliğini hissediyor musunuz?

E tabii. “Üç gün bir yere kaçayım” diyorsun, ama pek olmuyor.

İçki içmiyor musunuz?

Çok nadir. Ama hayatımda hiç rakı içmedim. Rakının tadını bilmem.

Hangi takımın taraftarısınız, maça gider misiniz?

İstanbul İl Başkanı iken bir kez milli maça, bir kez de Sayın Baykal’la Fenerbahçe’nin maçına gittim. Beşiktaş’lıyım. Ama doğrusu futbol beni çok heyecanlandırmıyor.
n Okeyde iddialıymışsınız?
Bir kez “İyi okey oynarım” dedim, adım kumarbaza çıktı. Profesyonel kumarbaz ilan edildim (gülüyor).
Siyasetçi oyun oynamaz mı?

Olur mu öyle şey? Ben her şeyi yaparım. Ben o bildiğiniz fanusa konulmuş siyasetçi değilim. Öyle olmak da istemem. Ben Gürsel’im, öyle davrarınım. Şöyle giyin, şöyle otur... Hayır kardeşim... “Televizyonda şöyle dur” derler, niye durayım kardeşim?

En çok hangi yönünüz eleştiriliyor?

“Sert konuşuyorsun” diyorlar. Mecburen


DİĞER YENİ YAZILAR