Söyle İstanbul’un nesini özledin?

Haberin Devamı

SELAHATTİN DUMAN

Gözüm ne saraylarında ne Boğaz’ında.. Özümü bir yılda iki kez soymaya çalışan kapkaççısını, gaspçısını da özlemedim.. Ama şöyle taze bir kıvırcık burnumda tütüyor.. Bir nevi “Vahşetin çağrısı mıdır?” Bunu da bilmiyorum..


Arada bir arabaya atlayıp Bodrum’a iniyorum.. Gidiş geliş altmış kilometre.. Sebep? Kıvırcık dediğimiz salata malzemesinin turizmi?

Bodrum denilen bu güzellikler aleminin ilçelerinde doğru dürüst manav yok.. Manav olsa da ilçenin tamamı yeşillik fukarası..

O anlı şanlı alışveriş marketleri, süper marketler var hani..

Bodrum’dan çık.. Yalıkavak üzerinden Türkbükü’ne gitmeye çalış.. Yirmiden fazla süper market çıkar karşına..

Hepsinin meyve sebze reyonları dökülür..

***


Özellikle kıvırcık bulamazsın.. Onun yerine paslanmış marullar var..

Paslanmış, diyorum.. Hikmeti kendiliğinden menkûl..

Tek yıldızlı, üç yıldızlı.. Bir M’li .. Üç M’li.. Ayırmıyorum.. Bu süper marketleri yöneten müdürler, nasıl beceriyorlarsa, Türkiye Cumhuriyeti ülke sınırları içinde yetişen bütün berbat marulları bulup Bodrum ve beldelerine getirmeyi başarıyorlar..

HAYSİYETLİ MARUL

Berbat dediğim marulun bile kendisine göre bir haysiyeti vardır..

Eşek yemi, meşek yemi.. Yıkarsın, doğrarsın.. Üzerinde zeytinyağı limon gezdirip yersin.. Kör nefsini tatmin edersin..

Buralarda böyle olmuyor..

Manav dediğin düzeni bulamadığından mecburen bir süper markete giriyorsun.. Arandığın kıvırcık buralarda bulunmayacağından marul tezgâhına meylediyorsun..

Tezgâhta ya göbek ya da yaprak marullar sana bakıyor.. Bazılarının o tezgâha düşme tarihini kestirmek mümkün değil..

Temsil.. Sen iki yazdır bu alemlere takılıyor olabilirsin.. O tezgâha konmuş marul üçüncü yazını geçiriyordur..

Dolayısı ile senden daha fazla “Bodrum yerlisi” sayıldığından seni bir alıcı olarak küçümseyebilir..

İstediğin kadar tezgâhın altını üstüne getir, yapraklarına pas renginde çürükler girmemiş bir tane ürün bulamazsın..

***


İster istemez otopsi yapacaksın.. Dıştan başlayarak yaprakları içeriye doğru kopara kopara ayıklayacaksın..

Elinde yapraksız, beyaz renkli marulun göbeği kaldığında bunun işe yarayan bir teknik olmadığını anlarsın..

O kahverengi, kızıl arası pastan kurtulabilmiş bir tane marul yoktur..

SATIŞ MUCİZESİ

Tabii bir de bu süper marketleri yöneten müdürlerin uyguladığı harika teknikler var..

Çevre illerden kamyonla getirilip, süper marketin deposuna yerleştirilen meyve ve sebze, henüz taravet alametleri gösterirken onu tezgâha koymak olmaz..

Koyarsan, süper marketin çalışanları “Bizim müdür gerzek” diye laf çıkarırlar..

Önce depoda günlerdir şoklanmış vaziyette bekleyen sebzeyi, zerzevatı müşterinin torbasına dayayacaksın..

Sonra sıra son teslim edilen mala gelecek.. Böylece toptan alınan zerzevat ve meyve, depoya teslim edildikleri tarih sırasıyla çürüyecekler..

Ama tezgâhta.. Ama müşterinin dibi delik naylon torbasında..

İdeal olan müşterinin torbasında çürütmek.. Müdürlerin başardığı da bu..

Biri akıl edip “Dünya Çürük Zerzevat Satma Olimpiyatı” düzenlese, Bodrum yöresindeki süper marketlerin müdürleri kimseye madalya bırakmaz..



Altın, gümüş, bronz, tahta, boncuk işleme.. Ne kadar madalya varsa toplarlar..

***


Kadersiz Bodrum yazlıkçıları.. Sen otuz beş metrelik tekne sahibi ol.. Tekneni Türkbükü’ne demirle..

Hatta imkânın varsa teknene Eda Hanım’ı davet edip güneşlendir.. Medya leşkerleri başına biriksin..

Kalça nahiyesinde kışın kullanmak üzere güneş enerjisi depolayan Eda Hanım’ın çekilen fotoğraflarında teknenin adı da görünsün..

Böylece namın bayrak gibi magazin alemlerinde dolaşsın.. Sonra, eşeğin önüne konduğunda bile hayvanın kuyruk kıvırdığı marulun şöyle tazesini yiyeme..

Tazesinden vaz geçtik, pas tutmamışını bulama..

TOPRAK KAYBI..

Bodrum’da su da yok.. Varsın olsun.. Susayınca kola içersin.. Temizliği de kendi kendine halledersin..

Ahalimizin bildiği “kuru temizleme” teknikleri bu yörede bedene uygulanır..

Yine de çözemediğim şu.. Çürümeye başladıktan sonra süper market tezgâhlarına konan o marulları canlı göstermek için suyu nasıl buldukları..

Zerzevatın üzerine sürekli su veriliyor..

Kimi marketler bunu püskürtme tekniği ile yapıyor..

Sulamaya karşı mıyım? Hayııır.. Benim korkum, yapraklarında taşıdıkları pas kadar yaprak diplerinde öbek öbek toprak taşıyan bu marulların içinden bir şey çıkacak olması..

Suyla toprağı bu kadar sık buluşturdun mu bir bakarsın ki tezgahta bekleyen marullardan birinden begonvil dalı uzanıyor.. Çiçekleri mor mor..

Bir yandan yazıyorum bir yandan da korkuyorum.. Bu yazılanları ünlü çevrecimiz Hayrettin Karaca duyacak, soluğu Bodrum’da alacak diye..

Çünkü buradaki süper marketlere marul dediğimiz nesneyi kim temin ediyorsa, ürünü toplarken toprağını da beraber söküp getiriyor..

Memleketin bütün bereketli toprakları, marulun içinde zulalanmış olarak Bodrum’a geliyor.. Evlere dağılıyor..

Yıkanırken de kanalizasyona karışıp yok oluyor..

***


Hesabını bir tutan çıksa da buradaki “marul içi toprak” erozyonunu Konya Ovası’ndaki erozyonla karşılaştırsa..

Kesin olmayan sandık sonuçlarından Bodrum’un süper marketleri birinci çıkar..

Dolayısı ile bu sadece market müdürlerinin değil, süper market işine giren tüm sanayicilerimizin başarısıdır..

Aile ayırımı da yapmıyorum.. Hepsini tek tek kutluyorum..

Hem çürük, hem paslanmış, hem içi toprak dolu zerzevatı başarı ile satarak ülke ekonomisini canlı tutmadaki gayretlerinin devamını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum..

Hükümet adamlarından da beklentim var..

Koca Bodrum Sancağı’ndaki çürük mal satmayan manavlar şehir merkezinde olduğundan bize destek olsunlar..

Devlet bize ya taze marul bulsun veya benzini ucuzlatsın..

Evet efendim, ben her şeyi devletten beklerim..


DİĞER YENİ YAZILAR