Sinyalciliğin resmi ulaşım aracı Jeep

Jeep sahibi avuç açar mı, ucuz mal için kuyruklara aracıyla girer mi demeyin? O zaman ben de çulsuz takımı koca plazma televizyonu gecekondusunun hangi duvarına takacak, diye sorarım.. Belâ çıkar..

Haberin Devamı

Bizim ahali dört çeker familyasından “Jeep”i zenginliğin, gücün, forsun simgesi olarak algılar..

Doğal olarak ahalimiz neye inanırsa onun tersi doğru çıktığından bu meselede de hata duvarına toslamış sayılır..

Bana sorarsanız Jeep’in karizmasını ilk çizen, Ramazan aylarında kurulan iftar çadırlarıdır..

Araştırmacı-gazeteci ve futbolcu-yazar olarak Eminönü, Sultanahmet, Karaköy çevrelerindeki iftar çadırlarına zaman zaman gitmişliğim vardır..

***


Maksadım tabii ki fakir fukaranın rızkından sebeplenmek değildi..

Ama gitmişken boş dönmek de olmazdı.. Çadırların her birine girip, hakkımızı aldık.. Böylece iftarımızı ettik, oruç tutmayı da ileri tarihlerde kazaya bıraktık..

Orada gördüm Jeep sahiplerini.. Onlar da bedava iftar için gelmişlerdi..

Şoförleri Jeep’in içinde beklerken, çadırda iftar açanlar vardı.. Allah kabul etsin..

KELEPİRE HÜCUM

İki gün öncesiydi..

Luxury Performans Technogym hocam Kemal Yıldırım “Yarın erken gel.. Arabayı park edecek yer bulamazsın..” dedi..

Küçük bir dip not:

Bu “Luxury Performans Technogym” dediğim şeyi (Lakşıri performıns teknociym..) diye okuyacaksınız.. (Lüküs idman salonu..) diye anlayacaksınız.. Artan harfler yanınıza kâr kalacak..

Kemal’in uyarısının tercümesi ise başka.. Hani Astoria nam alışveriş merkezi açıldı ya!

Onun içinde Electro World adlı kocaman bir mağaza var..

Bunlar tutmuş, tam Astoria’nın açılış günü gazetelere sayfa sayfa ilan eki vermişler..

Açılış münasebetiyle indirimli satış müjdesi olarak..

Cep telefonundan, plazma televizyona; dizüstü bilgisayardan beyaz eşya çeşitlerine kadar ne ararsan hepsinde indirim var..

İndirim de az buz değil..

Arslanın ağzındaki av lokmasına sulanan sırtlan kadar bedavaya meraklı İstanbul milleti için kafa sıyırttıracak düzeyde..

İstanbul milleti bu..

Bedava mezarlık yeri dağıtsan kefenini kapan sıraya girer..

Sen başka mağazalarda yedi sekiz bin liraya satılan plazma televizyonun üzerine dört bin lira yazarsan..

Sonra o dört bin liranın üzerine bir çarpı işareti koyup “Bu mal bizde 2 bin 699 lira” ilânı verirsen İstanbullu çıldırır..

***


Ayrıca fiyatların sonunda küsurat yaratmak için yapılan operasyona bile gerek yok..

Yani 700 lira demeyip 699 lira diyorsun ya ondan söz ediyorum..

İstanbul milleti o bir lirayı göz boyamak için indirdiğini bilmez mi? Ne gerek var ahaliyi aptal yerine koymaya?

Her neyse.. Mal üçte bir fiyatına olunca koca metropolün taşları yerinden oynayacak elbet.. Nitekim aynen öyle oldu..

KUYRUK REKORU

Doğal olarak “erken gel..” uyarılarını ciddiye almayıp, bildiğimi okudum ve dersimi aldım..

Gazetenin önüne geldiğimde manzara şuydu..

Astoria’nın giriş kapısından başlayan kuyruk, kaldırımın üzerinde sekiz yüz metreye kadar uzanıyordu..

Bizim katın haberci kızlarından derlediğim bilgilere göre gece saat on birden itibaren gelip kuyruğa girmeye başlamışlar..

Geceyi burada geçirmiş, sabah onda açılan kapılardan gururla geçmişler..

Bu anlattıklarım yaya takımından alış veriş dünyasının zülüflü baltacıları..

Benim gördüğüm ise kaldırım kenarlarına park etmiş araçlardı.. Onlar da alışveriş âleminin binek otolu sipahi kulları..

Her iki arabadan birinin dört çeker olması ve “Jeep” diye tanımlanması ise kaderin oyunu..

O “Jeep”e binerken ne oldum demeyip ne olacağım diye soracaksın..

Hangi iftar çadırının önünde, hangi alışveriş merkezinin kıyısında park edeceğini hesaplayacaksın..

***


Electro World mağazası o gün öyle bir yağmalanmış ki “6-7 Eylül olayları” yanında hiç kalır..

6-7 Eylül olayları diye bilinen hadisede İstanbul’u güzelleştiren(!) bir kısım ahalimiz kelle hesabıyla bu kadar değildi..

O vakit İstanbul’un nüfusu bir milyon ya vardı veya yoktu.. Valisi de çok şişmandı..

Kelepircilik hevesi ile Astoria’yı basanlar son rakamlara göre on üç milyonun içinden çıktı..

TERSLİK VAR..

Bana sorarsanız, son kelle sayımında çıkan bu on üç milyon hesabına da inanmıyorum..

Son iki sayımda İstanbul’un üçte biri hesap dışında kalmıştı.. Şimdi de “Efendim, biz sayımı bilgisayarla yaptık..” diyorlar..

Temsil beni arayan olmadı.. On iki senedir de soran bir nüfusçu görmedim.. Ölü müyüm sağ mıyım bilmiyorum..

Ana fikirden devam ediyorum.. Ben Astoria’ya ancak saat 21.00 sularında gidebildim..

Alışveriş merkezinden dizi dizi insan, kucaklarında devasa paketlerle çıkıyordu..

Satın alma gücü olan vatandaşı kılığından kıyafetinden hemen anlarsın.. Onlara diyeceğim yok..

Öyle kılıksız tipler gördüm ki Amerikalı’nın “homeless” dediği, bizde “hane-berduş” tarifine girenler bile onların yanında moda ikonu gibi kalır..

***


Yukarıdaki tanıma giren üç genç adam alışveriş merkezinden yan yana çıktı..

Biri koca bir plazma TV’yi paketiyle birlikte kucaklamış.. Normalde taksi tutsa bagajına sığdıramaz.. Elinde sanki ekmek varmış gibi rahat yürüyor..

Yanındaki dört poşet doldurmuş.. Üçüncüsü orta boy iki kutu yüklenmiş.. Mutlu mutlu yürüyorlardı..

Poşetlerde Electro World’ün logosu okunmasa polis “Nereyi soydunuz?” deyip yollarını keser..

Bu iş fakiriyle, zenginiyle aykırı gidiyor.. Jeep sahibi avanta için aracıyla kuyruğa giriyor..

Çulsuz dediğin Hicaz’a padişah hediyesi götüren Sürre Alayı’nın devesi gibi mal yüklenmiş taşıyor..

Hükümet adamlarından Maliye Emiri Kemal Abi de yanlış yerlerde avlanıyor..

Bu işte bir terslik olduğu kesin..

DİĞER YENİ YAZILAR