Aşırı demokratlık saçta kepek yapıyor

Haberin Devamı

Bu tespitim belki çok bilimsel değil ama kesinlikle bir gözleme dayanıyor.. Özellikle de yiğit kısmının kelle nahiyesine baktığımda bunu net görüyorum.. Bir darbe liderinin adının her yere verilmesini başka türlü açıklayamıyorum..

Tam da eski darbeci paşalardan kimilerinin “laf olsun, torba dolsun..” türünde ifadelerine başvurulduğu günlere denk gelmişti haber..

“Türkiye’de okullara ve sokaklara en fazla ismi verilen kişi Kenan Evren..”

Haydaaa! Ok yayda..

İsmin tabelalı hâli konusunda Atatürk’ü bile geçmiş..

Eğer kendi hâlinde biri, isimlendirme konusunda Atatürk’ü bile geçiyorsa orada bir garabet vardır..

Bir tarihte uçakla bir yerlere gidiyordum..

Vakit geçirmek için THY’nın uçak dergisini karıştırmaya başladım..

Malûm, dünyanın her yerinde hava yollarının dergileri “kimseye lazım olmayan bilgileri” kayda geçirmek için çıkarılır..

İlgimi çekecek bir şey bulamadım.. THY’nin bilet satış noktalarını gösteren adres listesine takıldım..

Listedeki kırk ya da elli satış noktası, illere göre tasnif edilmiş ve adresleri de yazılmıştı..

***


Adreslerde geçen cadde ve bulvar isimlerini kategorize edip saymaya başladım..

“Atatürk, Mustafa Kemal, Gazi..” adını taşıyanlar listenin yarısını kaplıyordu..

İkinci sırada “İnönü, İsmet

Paşa..” ile başlayan cadde isimleri geliyordu.. “Fevzi Paşa, Çakmak, Fevzi Çakmak” adını taşıyanlar ise üçüncü sıradaydı..

Birkaç tane de “Cumhuriyet” caddesi ve bulvarı..

Aslında hemen her ilde illa ki bir cumhuriyet caddesi vardır ama belli ki bunların üzerinde THY’ye yakışacak şıklıkta mekân yokmuş..

Kurtuluş Savaşı’nı sembolize eden “Atatürk, İnönü, Çakmak” üçlüsünün dışında, adı caddelere layık görülen bir iki isim daha vardı ama kayda değer değil..

İşte Kenan Paşa böyle bir listeye çaktırmadan sızmış, yine çaktırmadan hepsini sollamış..

GÜCE TAPINMA..

Bu ayrıntıyı bir kenara bırakalım, resmin tamamına bakalım..

“Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin” darbecilerle mücadele gayretine bakılırsa bizim ahalinin çoğunluğu demokrasiye âşık..

“Âşık..” teşbihi bile az kalır..

Demokrasimizin biraz hafifmeşrep eğilimleri olsa, bizim ahali yek vücut üzerinde kalacak..

“Kürtaj yoktur, dağ türkajı vardır..” meselesini o vakit başka bir açıdan tartışacağız..

Şair Eşref’in “Ahali akıl ve hikmetçe müsavi..” diye başlanan dörtlüğü geldi aklıma..

“Denilmez kim şu sokrat bu bukrat..” dizesi ile devam ediyor, hicvin kuyruğuna da düğümü şu meşhur iki mısrası ile atıyordu..

“Eğer aristokrat zengin demekse.. / Bizim millet tamamıyla demokrat..”

Bizim ahalinin demokratlığı paraya endekslidir, demiyorum ama seçtiği isimlere bakılırsa o demokratlık daha çok su kaldırır..

Belki de vatandaşın kromozomlarında “zorbalığa övgü” geni var..

Vakti, saati geldiğinde o gen zaptedilmez oluyor.. Kimin elinde güç varsa, kim o gücü parmaklarını sıkıp sümsük haline getirdikten sonra kullanıyorsa ona hayran kalıyor..

“İlçemizde yeni açılan caddeye Kenan Evren adının verilmesini teklif ederim..”

“Çok yerinde bir teklif, katılıyorum..”

“Ama ilçemizde bir Kenan Evren Sokağı vardı..”

“Onu Kenan Paşa Sokağı diye değiştiririz..”

“Kabul edenler.. Oy birliği ile kabul edilmiştir..”

“Yaşasın demokrasi..”

***


Türkiye’de caddelere, sokak ve okullara ismi verilen memleket büyükleri sıralamasında birinciye gelen Kenan Evren’in demokratik pozisyonunu gözden geçirmekte yarar var..

Kendisi Manisa’nın Alaşehir ilçesinde bir demokrat olarak dünyaya gelmiş, kalender bir ailenin çocuğudur..

Eğitiminin orta yerinde askerlik mesleğini seçmesinin ise “militarist heveslerle” bir alâkası yoktur..

Tam tersine.. Gereğinde demokrasiye ayar verebilmek için askerlik mesleğini seçmiştir..

Suya sabuna dokunmayan demokrat bir subay olarak, karargâhta masa başı görev yapıp “Maaş - Masraf = Bütçe” denklemleri çözerek vakit geçiren Kenan Paşa’nın talihi aniden Kore’ye tayin edilmesiyle değişmiştir..

KORE NİMETLERİ

Kenan paşamız, Kore’ye gittiğinde savaş biteli dört yıl olmuştu..

Lakin asker milletinin kafasından çıkma garip bir uygulama ile Kore Hizmeti, barış zamanında da savaş hizmeti olarak kabul görüyordu..

Masa başında oturup “Maaştan artanı dolara çevirsem bu kadar eder, lirada tutsam şu kadar eder..” hesabı yaparken bile “savaş görmüş” sayıldığından, kıdemine bir yıl ekleniyordu..

O lafını ettiğimiz “bir yıllık kıdem..” paşanın talihini değiştirdi, kendisinin ne kadar demokrat bir zat olduğunu ispatlamaya yaradı..

Kenan Paşa kimseye çaktırmadan orgeneralliğe kadar gelmişti ve emekli olmak için Ege Ordusu’nda gün sayıyordu..

O günlerde çok şedit olan iktidar ile muhalefet kapışması, genelkurmay başkanı tayinine kadar uzamıştı..

İktidarın adayını muhalefet beğenmiyor, muhalefetin yakın durduğunu da iktidar “onların adamı” diye istemiyordu..

O emekli edildi, öbürünün yolu kesildi..

Bir de baktılar ki sırada Kenan Paşa’dan başka kimse kalmamış..

Kendi halinde, maaşını hesaplayıp domates, patates fiyatlarına kafa yoran bir paşa..

“Bundan iyisi Şam’da kayısı..” deyip iki taraf birden rıza gösterdi, Kenan Paşa bir vakitler Atatürk’ün, Fevzi Çakmak’ın oturduğu başkomutanlık tahtına zıpladı..

***


Sonra anlaşıldı ki makam masasında hesabı yapılan domatesin, patatesin tamamı askeriyenin şifresiymiş.. Paşa’nın aklında “demokratik bir ihtilâl” plânı varmış..

Sonunda onu da yaptı rahatladı..

Son derece demokratik bir ihtilâlci olduğundan mı ne demokrasi âşığı ahalimizin gönlünde taht kurdu..

Ahalinin bünyesindeki “zorbalığa hayranlık” ve “büyüklere yalakalık” genleri birleşince ortaya bu demografik tablo çıktı..

Bugün başımızı çevirdiğimiz her yerde illa ki bir “Kenan Evren” tabelası görüyorsak, bunun sebebi demokrasiye olan yatkınlığımızdır..

Çok bilmişler buna “Stockholm Sendromu” diyor ama bizi alâkadar etmiyor..

DİĞER YENİ YAZILAR