Bir evlilik ve bitişinin hikayesi... (1)

Atina’da 1987 senesine, Dimokritu sokağının üzerindeki bir pasajın içine sıkışmış, sadece bilenlerin ve özel müşterilerin gidebildiği bir piyano-bar vardı...

***

Galery idi; duvarları değerli resimlerle kaplı piyano-barın ismi...

1986 yılında I Agapi İne Zali (Aşk Sarhoşu) albümüyle yeniden patlayan Haris Alexiou’nun parçalarını ilk orada dinlemeye başlamıştım...

***

Eleni isimli damardan insanın kanına işleyen bir parçası vardı Alexiou’nun o albümde...

Galery isimli piyano-barda gümbür gümbür çalmaya başlamıştı Eleni, Fevgo (Gidiyorum) isimli diğer parçasıyla birlikte...

***

Eşimden yeni ayrılmıştım...

28 yaşındaydım;

Hayatımda evlilik sonlandırmanın ne olduğunu henüz bilmediğim için; resmi boşanma sonuçlanmadığından, etrafa “Ben ayrıldım” diyemiyordum...

Huzursuzluğun; ne yapacağını bilememenin, Atina’da tek başına kalmışlığın yalnızlığında mazoşist tatlardan medet ummaya ve denge bulmaya çalışıyordum...

*****

YUNAN ELENİ... (2)

Yalnızdım...

“Düşman bir ülkenin başkentinde” ve yalnızlığımdan mazoşistçe zevk almaktan başka bir çaremin olmadığını öğrenmiştim...

Haberin Devamı

***

Eleni’yi o sıralarda tanıdım...

Genç ve güzel bir Yunan kadınıydı Eleni...

***

Sarışın, renkli gözlü, çok iyi İngilizce bilen, iyi eğitimli, gerçek bir Atinalı ve gerçek bir Yunan kadınıydı...

***

Dört yıldır beraber olduğu erkek arkadaşıyla arası yalama olmuş, bozuk bir ilişkisi vardı...

Arada bir telefon görüşmesi dışında, birbirlerine tahammül ettikleri söylenemezdi...

***

Benden 4-5 yaş kadar büyüktü ve sanırım hayatında egzantrik bir aşk ilişkisi arıyordu...

***

O günlerde Yunanistan’da yaşayan bir Yunan kadını için olabilecek en egzantrik kişi bir Türk erkeğiydi...

Düşmanlıkların ayyuka çıktığı, gerginliklerin ve savaş ihtimallerinin her gün manşetleri süslediği bir ortamda bir Yunanlı kadının; Atina’nın ortasında Türk bir gazeteciyle aşk yaşamı yeterince egzantrik olacaktı...

***

Dört yüz yıl egemenliği altında bulundukları bir imparatorluğun arkasından, “en büyük düşmanının,” en takıntılı oldukları milletin, Atina’daki genç gazeteci temsilcisi; iyi eğitimli, güzel Yunan kadını için, çekici ve egzantrik geldi...

Haberin Devamı

*****

HARİS ALEXİOU VE ELENİ... (3)

Haris Alexiou, o yıl Eleni’yi söylemeye başlıyordu...

Eleni bütün Yunanistan’da patlıyor; parça Atina’nın en ıssız köşelerinde bile haykırıyordu...

***

Genç Türk gazetecisi Eleni şarkısının patladığı günlerde, gazetecilik yaptığı Atina’da Eleni isimli Yunan kadınla ilişkiye başlıyordu...

***

Eleni parçasında Atina’nın en yüksek tepesinin olduğu Likavitos’tan söz ediliyordu...

***

Genç gazetecinin aşk yaşadığı Eleni’nin evi de Likavitos tepesinin eteklerindeydi...

Eşinden fiilen ayrılan, ancak henüz mahkemede boşanmamış olan genç gazeteci; düşman sayılan ülkenin başkentinde, tek dayanağı olan mesleğinin dışında, aşkla dostluk karışımı egzantrik ilişkinin, duygusal desteğinden ilham alıyordu...

***

Yunan başkentinde ne yaptığı, kimlerle görüştüğü, ajan olup olmadığı sürekli takip edilen, evi ve bürosu dinleme altında tutulan, hayatı her an kontrol altında olan genç gazeteci, anasının babasının tek çocuğu bir Kolej ve Mülkiye çocuğuydu...

Haberin Devamı

***

Karşısında iyi eğitim almış, çok iyi İngilizce bilen, iyi bir işte çalışan, güzel 32-33 yaşlarında Atinalı bir genç kadın vardı...

*****

BOŞANDIĞI GECENİN KENDİ KENDİSİNE VERİLMİŞ SÖZÜ... (4)

Ayrılmaya karar verdiğinde bir söz vermişti genç gazeteci kendi kendisine...

Mahkemece resmen boşanmanın gerçekleştiği gün, Atina’da yalnız başıma bir yere gidip “O geceyi tek başına geçirecekti...”

Kimseler olmadan yanında; civarında...

***

Eleni’yle birbirlerini koruyan, birbirlerini gözeten, sevgi dolu bir ilişki yaşıyordu...

***

Büyük bir aşk yaşayacak hali ve gücü yoktu; gazetecinin...

Ancak kadın; ona yıkılan duygularını, bir nebze tamir ettirmiş Atina’yı ve hayatı yeniden yaşatmaya başlamıştı...

***

Alexiou söylüyordu Eleni diye...

Gazeteci de aynı evde kalmadan yaşıyordu bir şekilde Eleni’yle...

*****

ARİFE GECESİ... (5)

24Aralık Hristiyan dünyasının Noel bayramının arife gecesiydi... O gece Hristiyan dünyasında “hindi yenirdi...”

***

Büyük Bayram’ın kutlanması için gece saatlerin 24.00’ü vurması beklenirdi...

Haberin Devamı

***

Hediyeler, evlerdeki Noel ağaçlarının altına saklanırdı...

Herkes ailesiyle kutlamaya özen gösterirdi Noel’i... Ailesi olmayanlar, yalnız kalanlar, Noel’de arkadaşlarıyla dışarı çıkar, yalnızlıklarını unutmaya çalışırlardı...

***

Yılbaşından çok daha özel bir geceydi Noel Batı’da...

***

Eşinden ayrıldığı o yıl, kitap yazmıştı genç gazeteci; Kısa dönem askere gidip dönmüştü ve savaşın eşiğinden döndüğü Yunanistan’ın başkentinde gece gündüz gazetecilik yapmaya devam ediyordu...

***

Tarihler Aralık ayını gösteriyordu...

Eleni genç gazeteciye sordu:

-“24 Aralık gecesi için bir programın var mı?..”

***

Yunan bir kadın birisine; “Noel’de bir programın var mı?” diye soruyorsa önemli bir soru soruyor demekti...

***

Ya aile kadar yakın görüyordu muhatabını, ya da onunla bizzat aile olmak istediğini ima ediyordu...

İki ihtimal de aynı kapıya çıkıyordu ve Eleni genç gazeteciye bu soruyu sormaktan imtina etmiyordu 1987 Aralık’ında...

***

Genç gazetecinin Yunanistan’da Noel’i kutlayacağı ne bir ailesi; ne de Noel kutlamak gibi bir ritüeli vardı...

- “Bir programım yok...” dedi...

-“Belki beraber oluruz, Alexiou’nun şarkılarının çaldığı bir yere gideriz...” diye devam etti...

***

Program yapılmıştı...

Gazeteci her zaman olduğu gibi 24 Aralık’ta bürosunda çalışıyor akşam olmasını bekliyordu...

***

O sırada Ankara’dan bir telefon geldi...

Arayan çok yakın bir arkadaşıydı...

Arkadaşı; kısa bir girizgahtan sonra konuya girdi...

- “Sana bir şey söylemem gerekiyor...” dedi...

- “Bugün eşinle resmen boşandınız... Hayırlı olsun...” diye konuştu...

***

Gazeteci vekaleti avukata vermesi için arkadaşına vermişti askerdeyken... Arkadaşı eşinin de arkadaşıydı... Şimdi; boşandığını haber vermesi ondandı...

***

Bir dönem bitiyordu yeni bir dönem başlıyordu hayatında...

Oysa gazeteci; “resmen boşanacağı günü, sadece kendisine ayırmıştı aylar önce... O gece yalnız ve tek başına olmaya karar vermişti Yunan başkentinde...”

***

Ne ki, tesadüfün böylesi boşandığı gün 24 Aralık’tı ve akşam Noel arifesi gecesiydi... Hristiyanların aileleriyle birlikte kutladığı o gece için Eleni genç gazeteciden söz almıştı...

*****

TORA FEVGO... (ŞİMDİ GİDİYORUM...) (6)

Eleni’ye ‘gelemiyorum’ dese ayıp etmiş üstelik özel bir Bayram gecesi genç kadını tek başına bırakmış olacaktı...

***

Öte yandan piyano bara gitse; bu kez resmen boşandığı gece, yeni Yunan sevgilisiyle gününü gün ediyor konumuna düşecekti... Yüreği böyle bir duyguyu kaldırmak istemiyordu...

***

Bir süre ne yapacağını bilemedi...

Neden sonra Eleni’yi aradı; genç gazeteci:

-”Akşam...” dedi...

-”Sana sonra anlatacağım bir işim var... Senle kulüpte ancak 24.00’ten sonra buluşabiliriz mümkünse...”

***

24.00’e kadar kendiyle baş başa kalacak ve verdiği sözü tutacaktı gazeteci... 24.00’ten sonra da genç kadının Noel’ini kutlayacaktı... Böyle bir formül bulmuştu sonunda...

***

“Gidiyorum” diyordu Haris Alexiou parçasında “Tora Fevgo...”

Şimdi gidiyorum...

Ne kadar yağmur yağsa da, gök beni korkutmuyor... Bir umudumun bir kimliği yok... Gidiyorum...

Şimdi gidiyorum... (Tora fevgo...)”

DİĞER YENİ YAZILAR