Abdurrahim Albayrak’ın kartal pençesi yapan torunu...

Haberin Devamı

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal geliyor Bayram’da Bodrum’da benim de kaldığım Palmalife’a...

Galatasaray-Fenerbahçe arasındaki Süper Kupa finalini, Galatasaraylı çocukluk arkadaşım Arda, kızı, İsmail Ünal ve eşiyle birlikte izliyoruz...

Arda ve kızı kırmızı renkli tişörtleriyle maçı izliyorlar...

Otelde Fenerbahçe ve Galatasaray formalılar hep birlikte maçı seyrediyoruz...

Galatasaray’ın on kişi kalan Fenerbahçe’ye baskı kurduğu dakikalarda Arda ve kızı, benim küçük kızım

Mina’ya telkine başlıyorlar;

- “Galatasaray’ı tut sen de Minacığım... Kırmızıları tut...” diyorlar...

***


Bir iki...

Derken Mina da “Kırmızı kazansın... Galatasaray kazansın...” demeye başlıyor...

Büyük kızım Ayşe Nazlı’yı zaten bir süre önce Galatasaray’a kaptırmış gözüküyorum...

Bir süre önce annesi;

- “Bu konuyu babana söyledin mi?..” diye uyardıktan sonra bana gelmişti...

Utana sıkıla;

- “Baba ben bir yıldır, Galatasaray’ı tutuyorum...” demişti...

Önce bir acayip olmuş, sonra çabuk toparlamıştım...

Hayat Fenerbahçeli annemle babama benim Beşiktaşlı olarak yaptığım hareketin aynısını kızım üzerinden

bana gösteriyordu...

- “Sen benim kızımsın...” demiştim;

- “Nereyi istersen hangi takımı tutmak istersen onu tutarsın...”

Ben biraz burulmuş, o ise rahatlamıştı...

Sonraki günlerde Bülent Tulun

beni gördüğünde;

- “Anlaşılan kızını transfer ettik

Galatasaray’a...” diye takılmıştı...

***


Küçük kızım Mina da “Lacivertler kazanmasın kırmızılar kazansın...” demeye başlayınca, içimden ikinci kızımı da Galatasaray’a kaptırıyorum duygusu geçiyor...

Arda’yla kızına “Aman” diyorum, “Siz Fenerbahçe’yle uğraşın isterseniz bu gece... Müsadenizle bu kızım da bana kalsın...”

Yanımda oturan İsmail Ünal konuya balıklama atlıyor...

- “Reha dikkat et... Oğlunun bakıcısı Galatasaraylı... Çocuğu Galatasaraylı yapabilir...”

Rahmi Koç’un Mustafa Koç ile Ali Koç’u şoförlerine emanet edişini anlatıyor...

Bir süre sonra şoförün onları Beşiktaş maçları yerine Fenerbahçe maçlarına götürüşünü ve çocukların fanatik Fenerbahçeli çıktığını anımsatıyor...

***


Bu arada bir Galatasaraylı hanım arkadaş İsmail Ünal’a cevap yetiştirmeye çalışıyor:

- “Çocukların Galatasaraylı olmasında ne var?.. Doğruyu bulmuş olur çocuklar...”

İsmail Ünal cevap veriyor:

- “Ben babaları açısından söyledim...”

Espri, sohbet, iğneleme devam ediyor...

İsmail Ünal bana dönüyor;

- “Sen bizim Abdurrahim’in (Albayrak) torununun kartal pençesi yapan hasta Beşiktaşlı olduğunu biliyor musun?..”

- “Nasıl yani?..” diyorum...

Abdurrahim Albayrak, fanatiklikten Galatasaray maçlarını bile izleyemeyen, en az on kez fenalık geçiren bir yönetici...

Albayrak’ın torununun kartal pençesi yapan bir Beşiktaşlı olması inanılır gibi değil...

***


- “Gel göstereyim sana...” diyor;

Cep telefonundaki resimlere bakıyorum...

İsmail Ünal’la torun Batuhan Bostancı kartal işareti yapmaktalar...

- “Abdurrahim Albayrak’ın kızı İlknur, Asil Bostancı’yla evli... Damat karakartal... Dolayısıyla torun Batuhan da kartal pençesi yapan bir yavru kartal...”

Gözümün önüne sevgili Abdurrahim Albayrak geliyor...

Deli Galatasaraylılığı...

Maçları izlerken kendini yere atan, tutamayıp başkalarının üzerine düşen halleri, kalp spazmı geçiren nöbetleri...

Hayatın karşınıza getirdiği tesadüf gibi görünen olaylara bakın...

Bunların arkasında hepimizin

çıkartacağı dersler var...

- “Ne kadar fanatik olursanız olun, evren size öyle bir oyun oynar ki, kendi fanatikliğiniz çocuklarınız ya da torunlarınızda ters teper...”

Aziz Yıldırım’ın kızı hasta derecede fanatik bir Galatasaraylı’yla evli...

Benim büyük kızım Galatasaraylı oldu gibi...

Abdurrahim Albayrak’ın torunu “Kartal pençesi yapan Beşiktaşlı bir yavru kartal...”

***


Demek istiyor ki hayat; “Deli gibi aşık olduğunuz takımlarınızın dışındaki takımlara ve renklere aynı saygıyı duyun... Zaten ya çocuklarınız ya da torunlarınız o takımların fanatik taraftarı olacak... Siz en iyisi her takıma saygı ve sevgide kusur etmeyin... Çünkü bütün takımlar aslında sizin bir parçanız... Sizin parçalarınız da o takımların...”

Ben bu ibret dersini alıyorum almasına da, yine de bir kurt içimi kemiriyor...

- “Beni annemle babamın Fenerbahçe’sinden, Beşiktaş çocukken transfer etti... Kontenjan dolmuş mudur acaba?..”

Umarım yeni bir transfer daha olmaz bu kez de benden Fenerbahçe’ye..:))

GAZETE YAZARLIĞINA HOŞ GELDİN ALEN...

Ben Sabah gazetesinde yazarken, bizim Çarşı’nın tribünü lideri Alen Pas Fotomaç’ta yazıyordu...

Sonra ayrıldı oradan...

Alen bir yengeç burcu...

Kaleminden akan bir duygu seli var...

Hayatı bilirim...

Hakkınızdaki zaman içinde oluşmuş kimlikleri medya değiştirmeye yanaşmaz...

Yirmi yıl önce, Atina’dan İstanbul’a dön-müştüm...

Nokta dergisinde o günlerde yazı yazmaya başlayacaktım...

Bülent Şemiler Nokta’nın patronuydu...

Kıbrıslı milliyetçi bir işadamıydı ve benim Atina’dan yazdığım yazılarla, televizyon haberlerini yakından izlemişti...

- “Artık bizde dış haberleri bir güzel harmanlarsın...” dedi...

***


İki tam sayfalık bir köşe verdiler bana...

Altı yedi yazı yazıyordum, o iki tam sayfada...

Sayfalarda her şey vardı, tek bir şey yoktu...

Dış haberler ve Atina’da ne olup bittiğine dair bilgiler...

Şaşırmıştı Bülent Şemiler;

- “Yahu hiç dış haberler yazmıyorsun köşende...” dedi...

- “İçimden gelmiyor... O işleri yıllarca yaptım... Şimdi başka işler yapmak istiyorum...” diye cevap verdim...

“Reha Muhtar Atina’dan Bildiriyor” imajını, “Televizyon habercisi Reha Muhtar’a çevirene kadar” atla karayı seçmiştim...

Sonra da televizyon haberciliğini, köşe yazarı Reha Muhtar’a çevirmek “deveye hendek atlatmaktan güç bir hale geldi...”

***


Durumu bildiğimden Alen’i tribün lideri olarak bilen medyanın bir türlü Alen’in güçlü kaleminin yaratacağı etkiyi fark edememesine hayıflanıyordum...

Akşam gazetesi nihayet Alen’in hakkını teslim etti...

Bugün ilk yazısı yayınlanıyor Akşam’da Alen’in o muhteşem kalemiyle...

Hoş geldin sevgili kardeşim köşe yazarlığına ve gazete sayfalarına...

DİĞER YENİ YAZILAR