Atatürk’ün saraylı kızları

Güneşli, yazdan müjdeler veren bir Nisan öğlesinde Kalamış’ta, tarihi Todori’nin bahçesinde buluştuğumuzda yine o büyük sihir gerçekleşti ve hepimiz yine on bir ile on yedi yaşlarımıza döndük.

Hayatımızın çocukluktan genç kızlığa uzanan bu altı tatlı senesini bilmem kaçıncı kez yine paylaşmaya doyamadık. Böylesine sevgiyle ve güzel duygularla beslenen anıların bir enteresanlığı da; hepimizin müşterek yaşadığı ve gayet iyi bildiği olayları sanki anlatandan başka herkesin yeni öğreniyor gibi merakla ve eğlenerek dinlemesi. Neler konuşmadık ki; o güzelim okulumuzun, öğretmenlerimizin ve kardeşçe dostluklarımızın bize bahşettiği yılları geriye ileriye sararken... Gerçekten de gururlanmayı hak eden bir mektepti bizim mektebimiz. Çok özeldi ve hepimize hem okurken, hem de sonraki yıllarda kendimizi özel hissettiren çok sihirli bir dokunuşu vardı Atatürk Kız Lisemizin... Özel paralı bir okul değildi Atatürk Kız Lisesi. Ama öğrencilerini çok ciddi, zor bir imtihanla seçerdi. Zira özel bir eğitim sistemi olan ‘Deneme Lisesi’ydi. Sadece okula alınan talebeler değil, öğretmenlerimiz, idarecilerimiz, eğitim programımız, sosyal aktivitelerimiz, kuvvetli lisan saatleri, her birimizi kendi yeteneklerimize göre hayata hazırlayan özel derslerle de örnek bir okuldu. Binamızın haşmeti ise okulun tüm özelliklerini taçlandıran bir ayrıcalıktaydı.

Haberin Devamı

Atatürk’ün saraylı kızları

Sultan Abdülmecid’in iki kızı için Fındıklı kıyısında yaptırdığı “Çifte Saraylar”dan Münire Sultan’a tahsis edilen bina, mermer kolonlar arasında yükselen giriş basamakları, Fransız parkeleriyle döşenmiş devasa karşılama salonu ve salonun bir ucunda yine geniş basamaklarla çıkılan kadife perdelerle çevrelenmiş tiyatro sahnesi ile sizi karşıladığında alelâde bir okula gelmediğinizi hemen fark ederdiniz. Ahmet Kutsi Tecer’in kendi sesinden şiirleri o salonda dinledik. O tarihlerde Türkiye’de yetişkinlerin bile bilmediği ‘mim sanatı’nı yurt dışında meşhur olmuş Erinç Dinçer’den yine aynı sahnede izledik. Sık sık tekrarlanan klâsik müzik konserleri, folklor, bale, tango gösterileri en ilgisiz olan öğrencinin dahi gösteri izleme ve anlama kültürünü geliştirmekte birebirdi. Bu programlar bizleri kültürel ve ruhsal olarak beslerken, okulun sahil boyu uzanan yüksek camlarından içeri dolan Boğaziçi manzarası da keyfimize keyif katardı. Sınıflarımız da Boğaz’ın güzelliğine olduğu gibi açıktı. Bir çok okulda olduğu gibi öğrencinin aklını dağıtmasın diye camları yarıya kadar badanayla kapamak bizim yönetici öğretmenlerimizin tarzı değildi. Tam aksine; hayatın güzelliklerinin, keyiflerinin farkındayken sorumluluklarımızı yerine yerine getirebilmeyi öğretmek istiyorlardı bize.

Haberin Devamı

Teneffüslerimiz ve öğle tatillerimiz, sahil sarayımızın kıyı bahçesinde dolaşarak, yerlere yayılıp güneşlenerek geçerdi. Kız okulu olmasının cazibesinden olsa gerek; hemen duvarın diğer tarafında Cemile Sultan Sarayı’nı mekân tutmuş Akademili delikanlıların romantik iltifatlarından eksik değildi ama kendimizi çok ağır sattığımızdan atmaca gibi bizleri izleyen öğretmenlerimizin uyarmasına gerek kalmazdı. Bahar gelince Ortaköy’deki Denizcilik Yüksek Okulu talebeleri kürek antrenmanları için denize açıldıklarında, sandallardan kıyıya atılan güller, papatyalar plâtonik duygularla yüreklere düşerdi ama o kadar... Ayrıca okulumuz izcileri Türkiye’nin tek deniz izcisiydi ve bu kıyafetlerimizle de ayrıca iftihar ederdik.

Haberin Devamı

Atatürk’ün saraylı kızları

Ne mutlu bizlere...

Okulumuzu çok seviyorduk. Tembel talebe olmazdı bizim okulumuzda. Dersleri en kötü talebeler, ikmâle kalanlar bile ortalaması ‘iyi’ dereceli olanlardı. Münire Sultan’ın dev saray odalarından dönüşen sınıflarımızda gittikçe pekişen kardeşlikle, sırdaşlıkla ve destekle birbirimizle kaynaşırken, öğretmenlerimizin bize verdiği, daha sonradan hayat ne getirirse getirsin, kendimizi sadece iyi değil, mükemmel, becerikli, kuvvetli hissetmemizi sağlayan ve her zorluğun altından kimseye el avuç açmadan, müdana etmeden kalkabileceğimize dair güvenimizi de karakterlerimize kattık... ve tabii bir de Atatürk sevgisini... Eğitimimizin olmazsa olmaz sevgisi, hayranlığıydı Ata’mız. Öğretmenlerimiz sadece öğretmekle değil, bizzat şahsen Atatürkçü düşünmek ve yaşamakla bize o kadar mükemmel örnekler teşkil ediyorlardı ki; Atatürk’ü ayrıca ders olarak okumamız bile gerekmezdi. Aydınlık, çağdaş, ileriye dönük umutlu, yaratıcı, hayatla mücadeleye hazır, özgüveni yüksek, olgun genç kızlar olarak yetişirken aynı zamanda, tarihi mirasımıza, manevi değerlerimize, yaşama, çevreye ve insana saygıyla bezendi dimağlarımız.

Haberin Devamı

Atatürk’ün kızları olarak bir Sultan’ın sahil sarayında büyümek büyük ayrıcalıktı ve yıllar sonra, 2015 Nisan’ında, Atatürk’ün de bir zamanlar masa kurdurduğu Todori’nin bahçesinde, Kalamış baharında ılık güneşin altında birbirimizin yüzlerinde hem geçmişi, hem an’ı, hem geleceği izlemek de ayrıcalıktı. Zaman yetmedi, yetemedi...

Ne mutlu bizlere, böyle bir okulumuz, böyle öğretmenlerimiz vardı ve iyi ki bizler vardık...

DİĞER YENİ YAZILAR