Erdoğan, ‘Başkan olacağım’ derse halk da ‘Evet’ der!

Haberin Devamı

Doğru tahminleriyle dikkat çeken A&G Araştırma’nın sahibi Adil Gür, çok net konuşuyor. “Halk başkanlık sistemi konusunda bir şey bilse de bilmese de, eğer Erdoğan, ‘Ey halkım, başkanlığa talibim’ derse, AK Parti’ye oy verenlerin yüzde 95’i ‘Evet’ der” diyor. Neye dayanarak mı? Elbette anketlere...

Üç yıl önceki araştırmalarda halkın sadece yüzde 10’u ‘Başkanlık sistemi olabilir’ derken, üç ay önce bu oran yüzde 41’e çıkmış. Gür, “Şimdi, tam da Amerika’daki seçimlerden sonra bir anket yapsak, emin olun bu oran daha da artar. Hatta BDP’nin tabanından da ciddi bir destek görür, federasyon beklentisiyle” diyor.

İlk kez ele aldığımız bir mesele değil... Aslına bakarsanız, Türkiye’nin gündeminde neredeyse 20 yıldır var! Rahmetli Özal tarafından ortaya atıldı ama bir sonuca varılamadı... Bir süre rafa kalktıktan sonra, Demirel yeniden gündeme getirdi, yine olmadı. Derken üç yıl önce Başbakan Erdoğan’ın bir sözüyle geçmişte olduğu gibi tartışmalar alevlendi. Ve nihayet tam da ABD seçimlerinin sonuçlandığı gün AK Parti Grubu, yeni anayasa için Amerikan tipi başkanlık sistemi önerisini getirdi.

Biraz tekrar olacak ama tekrarda yarar var. Üç yılda, üç kez gündeme geldi bu tartışma ve ben de her seferinde bu konuyla ilgili söyleşiler yaptım.

Yıl 2010... Konuyu liberal demokrat ve muhafazakâr kimliğiyle bilinen Taha Akyol’la konuşmuştum. “Başkanlık sistemi Türkiye için çok riskli, ülkeyi bölünmeye götürür. Sonumuz Yugoslavya gibi olur” demiş ve muhafazakâr tarzına uymayan bir iddiayla noktalamıştı sözünü; “Fiilen de başkanlık sistemi bize uymaz. Bu benim kadın olmam kadar imkansız bir şey!”

“88 yıllık Türkiye Cumhuriyeti anayasal bir padişahlık olur!”

Yıl 2011... Bu kez eski Adalet Bakanı Prof. Hikmet Sami Türk’tü söyleşi yaptığım isim. Türk; “Başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı ülke ABD” demiş ve hemen ardından önemli bir uyarı yapmıştı; “Ama orada kuvvetler ayrılığı prensibi çok sert biçimde uygulanır. Üstelik 222 yıllık bir anayasaları var. Oysa parlamenter sistemlerde kuvvetler ayrılığı yumuşak uygulanır, hele ki bizim gibi ülkelerde! Eğer başkanlık sistemi gelirse, 88 yıllık Türkiye Cumhuriyeti anayasal bir padişahlık olur!”
Erdoğan, ‘Başkan olacağım’ derse halk da ‘Evet’ der
Birkaç ay geçmişti, tartışmalar sürüyordu, bu kez Bilgi Üniversitesi eski rektörü, siyaset bilimci Prof. İlter Turan’la konuşmuştum. Bir Amerikan deyişiyle girmişti söze; “Arıza yoksa tamir etmeye kalkışma der Amerikalılar... Şimdi Başbakan’a sormak lazım, ‘Arıza nedir ki tamir metotlarını tartışmaya açmak istiyorsunuz? Tıkır tıkır işleyen parlamenter sistemde sizi mutsuz eden nedir? Ülkenin ihtiyaçlarını mı karşılayamıyor bu sistem, yoksa sizin siyasi ihtiyaçlarınızı mı?” Aslında cevabı sorunun içindeydi.

Mayıs 2012... Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’yla bir söyleşi yapmıştım. “Dünyada mükemmel bir sistem, mükemmel bir demokrasi yok. Olma şansı da yok!” demiş ve devam etmişti; “Türkiye’de demokratikleşme konusunda önemli adımlar atıldı, ama tamamlanmadı. İşte bu yüzden Türkiye ‘melez bir rejim’ olarak tanımlanıyor dünyada. Yani ne demokrasi ne otoriter rejim, ikisinin arasında bir yerdeyiz. Türkiye daha demokrat bir rejime de sahip olabilir, otoriter bir rejime de savrulabilir. O yüzden başkanlık sistemini değil, ki halkın da böyle bir talebi yok, parlamenter sistem içinde daha fazla demokrasiye nasıl ulaşacağımızı tartışmalıyız! Bizdeki başkanlık sistemi tartışması, sadece bazı siyasi liderlerin kariyer hesapları dolayısıyladır. Onun dışında hiçbir gerekçesi yok!”

“Bu kadar demokrasi sorunu varken sistem tartışması tümüyle fantezi!”

Anlayacağınız üzere, dört söyleşide de Türkiye’de başkanlık sistemine sıcak bakan yetkin bir görüş bulamadım! Belki de en önemli uyarı, daha önce AK Parti’nin sivil anayasa taslağını hazırlayan Prof. Ergun Özbudun’dan gelmişti: “Demokrasinin bu kadar sorunu varken sistem tartışması tümüyle fantezi... Türkiye’nin çok acil çözülmesi gereken demokrasi sorunları var; fikir özgürlüğü ve Kürt sorunu gibi. Yeni anayasa sürecinde bunlara odaklanılmalı. Kaldı ki ülkede böyle bir radikal değişikliği zorlayıcı hiçbir sebep yok!”

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu dışındaki hukuçuların genel tavrı bu... AK Parti’nin en önemli iki kurucu ismi Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın da meseleye biraz soğuk baktığını ekleyelim. Peki ya halk ne düşünüyor? İşte bu soruyu halkın nabzını çok iyi tutan A&G Araştırma’nın sahibi Adil Gür’e sordum. Ve hiç beklemediğim bir yanıt aldım: “Üç yıl önce ilk kez bu tartışma gündeme geldiğinde, halkın sadece yüzde 10’u ‘Başkanlık sistemi neden olmasın’ diyordu. Üç ay önce yaptığımız bir başka araştırmada ise bu oran yüzde 40’lara çıktı. Görünen o ki bugün Başbakan çıksa ve ‘Ben başkanlığa talibim’ dese, AK Parti’ye oy verenlerin yüzde 95’i hiç düşünmeden ‘Evet’ der!”

Neden mi? Çünkü onlar zaten AK Parti’ye değil Erdoğan’a veriyorlar oylarını... Başkanlık sistemini bilip bilmemeleri önemli değil, Erdoğan’ın isteği önemli onlar için Gür’e göre...

Bir saptaması daha var Gür’ün... BDP tabanı da başkanlık sistemine sıcak bakıyor. Zira bu sistemin federasyonu da beraberinde getireceğini düşünüyorlar. Her ne kadar AK Parti’nin tasarısında federasyon sözü geçmese de...

Sözün özü, bu tasarının Meclis’ten geçme ihtimali zor. O zaman gündeme referandum gelecek. Eğer Meclis’ten referenduma evet çıkarsa, işte o zaman bir başkanımız olacak demektir. Tek bir aday olduğunu söylemeye bile gerek yok!

- Başkanlık sistemi konusunda halk ne düşünüyor? Başbakan’ın, başkan olursa olağanüstü yetkilere sahip bir padişah olacağını mı, yoksa bu sistemin daha güçlü liderlerin ve daha güçlü bir Türkiye’nin önünü açacağını mı?

Başkanlık sistemi uzunca bir zamandır dillendiriliyor. Kulağa kar suyu kaçtı bir kere. Ben Türkiye’nin, kısa veya uzun vadede başkanlık ya da yarı başkanlık sistemini deneyeceğine inanıyorum. Ama bu değişikliğin Meclis’te partilerin uzlaşarak, bir anayasa değişikliğiyle, 367 oyla yapılması mümkün görülmüyor. Türkiye’de inanılmaz şekilde bir siyasal kutuplaşma var. Siyasi partiler bir araya gelemiyorlar, uzlaşamıyorlar. Değil anayasada Türkiye’nin yönetim sistemiyle ilgili bir değişiklik yapmayı, seçim tarihinin 5-6 ay öncesine alınmasını bile Meclis’ten geçiremedik. O nedenle ben Meclis eliyle, 367’yi bularak ve bir referanduma gerek kalmadan yapılacak bir anayasa değişikliğiyle, 2014 seçimlerinden önce Türkiye’de başkanlık, yarı başkanlık veya partili bir cumhurbaşkanının olduğu bir sisteme geçilebileceğini zannetmiyorum. Ama şu olabilir; tasarı Meclis’e gelir, 367 bulunamaz, referanduma gidilir. O da ancak o zamanki konjonktürle ilgilidir. Ekonomide kırılma olmazsa, işler iyiye gidiyorsa halk eliyle bu olabilir.

- O zaman uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir düzeyine çıkardığı bugünlerde olabilir bu...

Evet. Bu ekonomiyle olabilir. Bu arada malum Amerika’da başkanlık seçimleri yapıldı. Obama yeniden seçildi. Yerini güçlendirdi, devam ediyor. Halbuki Amerika’da başkan değişseydi, bunun Türkiye’ye de yansımaları olacaktı. Ama olmadı. Sonra dediğiniz gibi kredi derecelendirme kuruluşlarından biri Türkiye’nin kredi notunu artırdı. Bunu takip eden başka kredi kuruluşları olursa, mesela Moody’s, önümüzdeki 3-5 yıl içinde Türkiye’ye sıcak para akmaya devam edecektir. Sıcak para akmaya devam ettikçe de ekonomide kırılma beklemek çok doğru değil. Ekonomide bir kırılma olmadığı sürece de AK Parti’nin çok fazla zayıflamasını beklemek doğru değil. Çünkü cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’de seçmen davranışlarını belirleyen ana damar ekonomidir.

- Yani vatandaşın cebine giren paradır... Yoksa mesela 4+4+4’le eğitim sisteminde yapılan köklü bir değişiklik değil?

Hayır. İşte, bizde muhalefet partilerinin fark edemediği de bu. Amerika’da da bu seçim döneminde onlarca kamuoyu araştırması yapıldı. Amerikalılara da, “Niçin oy veriyorsunuz?” diye soruldu. Orada da görüyoruz ki, Amerika’daki seçmenin önceliği de ekonomi. Öbür konular önemsiz olduğu için değil ama insanların gündelik yaşamını sürdürmesini sağlayan en önemli, en birinci etken ekonomi. Orada bir kırılma olmadığı sürece siyasette de ciddi kırılmaların olmasını beklemek fazla iyimserlik ve hayalcilik olur.

- Zaten bazı akademisyenler de “Ekonomide kırılma olmazsa iki dönem daha AK Parti iktidarda kalır” diyor...

Bir araştırmacı olarak benim, “İki dönem daha AK Parti iktidar olur” demem kehanet olur ama ben de şu kanaatteyim; Türkiye’de bir ekonomik kırılma olmadığı sürece, AK Parti iktidarı devam eder. Çünkü dediğim gibi Türkiye’de cumhuriyet tarihi boyunca siyasi partilerin kırıldığı noktaların hep ekonomiden kaynaklandığını görüyoruz. O nedenle ekonomide işler iyi giderse Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemini mutlaka deneyecektir. Ama ben Meclis eliyle köklü bir anayasa değişikliği yapmanın önümüzdeki 3 yıl içinde mümkün olabileceğini öngörmüyorum. Onun temel nedeni de, Türkiye’de bir anayasa değişikliği yapılacaksa, Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunu, Kürt sorununa değinmeyen bir anayasa değişikliğinin yapılmasını beklemek mümkün değil. Kürt sorununun çözümüne yönelik, Kürtlerin temel hak ve özgürlükleriyle ilgili ciddi adımların atılabileceği bir anayasa değişikliğini gerçekleştirmek ise üst üste 2-3 yıl seçimlerin yapılacağı bir ülkede çok akılcı gelmiyor bana.

AK Parti’nin demir yumruğu Başbakan

- Peki başta sorduğum soruya gelirsek... Halk ne diyor bu konuda? Bununla ilgili elinizde araştırma sonuçları var mı?


2010 yılının 12 Eylül’ünde yapılan referandumda Türkiye’de kısmi bir anayasa değişikliği yapıldı. Biz o gün oy kullanılan sandıkların başında vatandaşa sorduk. Dedik ki, “Evet dediyseniz, niye evet dediniz? Hayır dediyseniz, niye hayır dediniz?” Evet diyenlerin de, hayır diyenlerin de yüzde 70’inden fazlası, hiçbir bilgi, düşünme ve tartışma sonucu objektif bir karar vererek “evet” veya “hayır” demediğini söyledi. Yani tamamen bir parti aidiyeti içersinde “evet” veya “hayır” demişler. Kuvvetle muhtemeldir ki önümüzdeki dönemde başkanlık sistemi oylanırken de, vatandaş “Bu sistem Türkiye’ye ne getirir, ne götürür? Artıları nelerdir, eksileri nelerdir?” diye tartışmak yerine, “Siyasi parti liderleri ne diyor? Evet diyenler kimler? Hayır diyenler kimler?” diye bakarak karar verecektir. Dolayısıyla bugün Türkiye’de başkanlık sistemine “evet” diyeceklerin oranına bakmak için AK Parti’nin oy oranına bakmak lazım. Yani AK Parti 12 Haziran’daki oyunu muhafaza eder veya üstüne taşırsa Türkiye’ye kuvvetle muhtemel bir halk oylamasıyla, referandumla başkanlık sistemi gelebilir.

Türkiye’de bugün başkanlık sistemine “hayır” diyenlere şu soruyu sormak lazım. Acaba başkanlık sistemi Türkiye için uygun bir model olmadığı için mi hayır diyorlar? Yoksa Başbakan Erdoğan’ın başkanlığına karşı oldukları için mi hayır diyorlar? Ya da “evet” diyenlere sormak lazım. Başkanlık sistemi Türkiye için uygun bir modeldir diye mi evet diyorlar, yoksa Başbakan istediği için mi? İkisini birbirinden ayırmak lazım. Ama görünen şu ki, hemen yarın bir referandum yapılsa, Başbakan çıkıp “Ben başkan olmak istiyorum” dese, AK Parti’ye oy veren seçmenlerin ezici bir çoğunluğu, yüzde 95’inden fazlası “evet” diyecektir.

- O kadar mı kutuplaştık?

Maalesef evet. Bundan iki yıl önce yaptığımız araştırmalarda “Başkanlık sistemi mi, yoksa mevcut parlamenter sistem mi Türkiye’ye daha uygun? Türkiye hangi modelle yönetilmeli?” diye sorduğumuzda, evet diyenlerin oranı yüzde 10-14 civarında değişiyordu. O kadar düşüktü...

- Bu oran bile yüksek değil mi? Başkanlık sistemini hemen hemen hiç bilmiyorduk. Hâlâ da bildiğimiz söylenemez...

Hayır, değil. Şöyle yüksek değil; çünkü o soruya gelene kadar şunları soruyorsunuz; “Başkanlık sistemi nedir biliyor musunuz? Dünyada başkanlık sisteminin başarıyla uygulandığı bir ülke biliyor musunuz?” Bu sorulara verilen cevaplarda görüyoruz ki, Türkiye’deki halkın önemli bir bölümü Amerika’nın başkanlık sistemiyle yönetildiğini biliyor. Amerika’nın da dünyada hem ekonomik hem askeri olarak bir süper güç olduğunu düşündüğü için, “Biz niye olmayalım?” diyen insanların olması çok doğal. Yani bu yüzde 10-14 Türkiye’nin dokusuna, karakterine başkanlık sistemi daha uygun olduğu için “evet” demiyor.

Üstelik son iki yıllık süre içinde bu oran çok arttı. En son üç ay önce ölçümlediğimizde “Başkanlık modeli Türkiye için uygun” diyenlerin oranı yüzde 40’lara kadar yükseldi. Bunda temel etken, başkanlık sisteminin 2-3 yıldır ciddi olarak AK Parti’nin gündemine girmiş olması ve konuşulması. İster istemez AK Parti tabanı da bundan etkileniyor. Bugün Başbakan, “Ey halkım başkan olmak istiyorum” dese, ben AK Partili seçmenlerin ezici bir çoğunluğunun, yüzde 95’inden daha fazlasının “evet” diyeceğini düşünüyorum.

AKP’deki karşı sesler de cılızlaşıp yok olur

- Bülent Arınç ve Abdullah Gül’ün fikirleri değişmiş midir sizce? Onların da çekinceleri vardı biliyorsunuz...


Tabii AK Parti büyük bir koalisyon ama o koalisyonun demir yumruğu Başbakan. Başbakan ne derse o olur. AK Parti içinde zaman zaman farklı sesler yükselebilir. Ama son sözü Başbakan söyler. Parti içindeki seslerin gün geçtikçe daha cılızlaşıp yok olduğuna şahit oluruz. Sadece başkanlık tartışmalarında değil, Türkiye’de son 3-5 yıl içinde yaşananlara bakarsak şunu görürüz; Başbakan’la farklı görüşte olan pek çok parti yöneticisi hep geri adım atmak ve susmak zorunda kalmıştır bir müddet sonra.

- Erdoğan olmazsa başkanlık sistemi olur mu?

Olmaz. Şu manada olmaz; Erdoğan olmazsa büyük bir AK Parti de olmaz.

- Böyle bir araştırma var mı peki?

Tabii var. “Erdoğan diyelim ki Cumhurbaşkanı oldu, AK Parti’ye yine oy verir misiniz?” diye sorduğumuzda bir bölüm “Oy vermem” diyor, bir bölüm de “Günü gelsin bakalım” diyor. Yapılan tüm siyasi araştırmalarda, “Niçin AK Parti?” sorusuna verilen cevaplara baktığımızda, AK Parti’ye verilen her üç oydan ikisinden fazlasının Başbakan Erdoğan’ın şahsına verildiğini görüyoruz. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi Erdoğan AK Parti’den daha önde bir marka.

YARIN: Kürtler ve Türkler kız alıp vermeye devam ediyor mu?

DİĞER YENİ YAZILAR