CHP’nin hesabı doğru ama...

Haberin Devamı

CHP’nin aile sigortası için tek kaynak var, savunma bütçesinden kesmek!

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomi Profesörü Prof. Seyfettin Gürsel, CHP’nin ‘Aile Sigortası’ projesini tebrik ediyor. Ali Babacan’ın aksine 12.8 milyar liralık kaynak hesabını da doğru buluyor ama uyarısını da yapıyor: “İktisatta her politikanın bir yan etkisi vardır. Dolayısıyla Aile Sigortası için gerekli kaynağı makro dengeleri bozmadan bulmak gerekir. Savunma bütçesinden kesinti bir kaynak oluşturabilir. Tabii ki bunun için CHP’nin Ege, Kıbrıs ve Kürt sorununa bakışını gözden geçirmesi gerekir...”

Belki de uzun süredir ilk kez CHP’den sosyal demokrat bir partiye yakışır bir proje çıktı. Şimdilik bir vaat ve pek çok şey eksik belki, ama CHP’nin Aile Sigortası Projesi, sadece bu partiye oy verenler için değil, halkın önemli bir kesimi için umut... Daha birkaç gün önce, CHP lideri Kılıçdaroğlu tarafından kamuoyuna açıklanan projeyi kısaca özetliyelim... Eğer CHP iktidara gelirse, ülkenin en büyük sorunu olan yoksulluk ve gelir uçurumuna bir nebze çözüm getirecek Aile Sigortası’nı hayata geçirecek. Devlet yoksul ailelere hane başına 125 lira ile bin 250 lira arasında sosyal yardım dağıtacak. CHP’nin hesabına göre bu yardım için ayrılması gereken kaynak 12.8 milyar lira. Kılıçdaroğlu, “Devlete bağlı ‘14 ayrı kurum’ her yıl 4.1 milyar liralık makarna ve kömür yardımı yapıyor. Dolayısıyla Aile Sigortası projesi için ekstra 8.7 milyar liraya ihtiyaç var. Bu tutarın kamu harcamalarının içindeki payı sadece yüzde 1.7!” diye başladı anlatmaya. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak daha sonra hesabı biraz ayrıntılandırdı; “Devlet 2011 yılında 460 milyar lira harcama yapacağını açıkladı. Bize gereken kaynak toplam harcamaların sadece yüzde 1.7’si! 460 milyar lira içinden yoksul kesime 8.7 milyar lira veremeyeceksek o zaman biz niye iktidar olalım?” Hemen iktidar cephesinden, Devlet Bakanı Ali Babacan’dan kaynak meselesine bir gönderme geldi; “CHP’nin dediklerine çok bakmam ama bunu duyunca alıp, çarptım. En az 24 milyar lira kaynak gerekiyor. Hesap hatası yaptılar...”

Bu umut veren projede daha baştan hesaplar ve kafalar karıştı! Ben işin içinden çıkamadım, hesap kitap bilen, ekonomi, özellikle de kamu maliyesi üzerine uzman bir isme başvurdum. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’den randevu aldım, şu hesabı toparlamak için... Denk geldi, zira o da Radikal’de Salı günü yayımlanacak köşe yazısı için CHP’nin Aile Sigortası kitapçığını almış, satır satır, altını çize çize hazırlanıyormuş. Öylesine iyi hazırlanmış ki, kitapçıktaki sayfalara ezberden gönderme yaptı sohbetimiz boyunca...

Eksiklerine rağmen Gürsel de umutlanmış CHP’den böyle bir proje çıkmasına... Bir sosyal demokrat partiye yakışır bir proje olarak görüyor Aile Sigortası’nı... Sonra ‘ama’ları sıralamaya başlıyor. Öncelikle ham bir proje bu Gürsel’e göre. Kaç haneye yardım yapılacağının net olmaması, kaynak konusundaki belirsizlikler ilk elden eleştirileri... Peki projeyi hayata geçirmek imkansız mı? Değil!.. “Ama gerekli kaynağı makro dengeleri bozmadan bulmak gerekir. Dolayısıyla gerekli olan 8.7 milyar TL’yi ise ancak savunma bütçesinden keserlerse yaratabilirler. Bunun içinse CHP’nin Ege, Kıbrıs ve Kürt sorununa yaklaşımını gözden geçirmesi gerek!”

ASGARI UCRET FIRLAYABILIR

CHP’nin aile sigortası hayata geçerilebilir bir proje mi, yoksa popülist bir proje mi?


Bir kere CHP’nin nihayet bir somut proje sunmuş olması olumlu. Sonuçta bu bir sosyal yardım programı. Yoksullukla, gelir eşitsizliğiyle mücadele programı. Ana karakteri bu... CHP’nin sosyal demokrat iddiasına da uyuyor. Umarım bu bir başlangıç olur. Ardından diğer projeler de gelir. Özellikle de yeni bir anayasa projesi. Böylece siyasal tartışmalarda çok sığ diyeceğim bir ortamdan çıkılır ve Türkiye’yi nasıl daha iyi yöneteceğiz tartışmalarına dönülür. Dolayısıyla CHP’nin aile sigortası projesinin böyle bir yeni zemin oluşturmasını umuyorum ve arzuluyorum.

Sorunuza gelince, bu tip programlarda iki önemli boyut var. Biri makro düzey, diğeri mikro düzey. Makro açıdan yanıtlanması gereken sorular belli. Birinci soru şu; kaç haneye bu yardım yapılacak? Dolayısıyla seçilebilirlik koşulları ne olacak? İkinci soru ise; ortalama olarak her hane kaç para alacak? Bu iki rakamı tespit edebildiğiniz takdirde aşağı yukarı ne kadar kaynak gerektiğini de tespit etmiş olursunuz. Bunu da tespit ettiyseniz üçüncü soru; bu kaynağı nasıl karşılayacaksınız?

Galiba esas nokta da bu...

Evet. Burada da makro açıdan 3 temel seçenek var. Birincisi; “Bütçe açığı vereceğim, çünkü bu benim önceliğim” diyebilirsiniz. Ama CHP bunu tercih etmediğini söylüyor. Bundan hiç söz etmiyor ama ikinci seçeneği de reddediyor ondan anlıyoruz.

İkinci seçenek ne?

Vergileri artırarak projeyi finanse edebilirsiniz. Bu sosyal demokrasiye de yakışır. Tabii o zaman hangi vergileri artıracaksınız tartışması gündeme gelir. Ama CHP “Vergilerle de finanse etmeyeceğim” diyor.

Zaten o kadar çok vergi alınıyor ki!

Çok alınan vergiler, dolaylı vergiler. Yani ÖTV, KDV... Tabii ki onları artırarak bunu finanse etmeye kalkarsanız sonuç vahim olur. Hem enflasyonu kamçılarsınız hem de bir taraftan verdiğinizi öbür taraftan alırsınız. Dolayısıyla uygun bir yol değil. Ama Türkiye’de aynı zamanda gelir vergisinin çok az toplanabildiğini, büyük ölçüde vergi kaçağı olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla CHP, “Ben gelir vergisini köklü bir reform yapıp şu kadar artıracağım, vergi kaçağına izin vermeyeceğim, oradan şu kadar gelir elde edeceğim ve onun bir kısmıyla da aile sigortasına kaynak oluşturacağım” diyebilirdi. Ama CHP bunu da demiyor.

Sizce gelir vergisi ne kadar artırılabilir ve neden artırılamıyor?

Çok artırılabilir. Çünkü Türkiye Osmanlı’dan beri vergi toplamakta büyük güçlük içinde. Bunun çok temel nedeni Osmanlı burjuva devrimi yaşamamıştır. Bürokratik toplumdur, vatandaş devleti kendi devleti olarak görmemiştir. Onun alacağı vergiye de her zaman karşı çıkmıştır. Eğer kaçırabiliyorsa bundan hiçbir ahlâki sıkıntı duymaz. Türkiye’deki genel zihniyet budur. Onun için vergi çok yaygın biçimde kaçırılır. “Neden vergi kaçırıyorsun?” diye de kimse kimseyi ayıplamaz.

AK Parti bu ülkede her tabunun üzerine gidiyor. Bu konunun üzerine neden gitmiyor sizce?

Çünkü vergiyi kaçıranlar aynı zamanda seçmenler. Bu yüzden de vergi reformu yapmak zor.

Aynı seçmen CHP’nin de seçmeni. Sonuçta bu şıkkın CHP tarafından da gündeme getirilmesi zor görünüyor...

Tabii! Dolayısıyla CHP, “Ben vergi artırarak bunu finanse edeceğim” demiyor. Üçüncü şıkkı söylüyor, “Kamu harcamalarının bir bölümünü kısıp buraya aktaracağım” diyor.

Nereden kısabilir?

Onu açık söylemiyor, biraz laga luga yapıyor açıkçası... “Biz buluruz parayı” diyor, “Bu çok büyük bir para değil” diyor. Ama herhalükârda prensip olarak, “Kamuda harcamalarında bir yerden kısıp bir başka yere vereceğim” diyor. O zaman CHP’nin tabii nereden kısacağını da söylemesi lazım. Biliyoruz ki bizim bütçe çok katı bir bütçe. Çok büyük bir bölümü de maaşlara gidiyor, buradan zaten kısıntı yapmak söz konusu değil. Önemli bir bölümü de SGK’nın açıklarına gidiyor. O açıkları CHP’nin düşüreceğine dair bir program yok. O açıkları azaltabilmesi için çok ciddi reformlar gerekir. Onlara dair bir emare de yok.

Dolayısıyla geriye ne kalıyor?

Bana sorarsanız savunma bütçesi kalıyor. Savunma bütçesinden kısarlarsa çok da iyi olur.

Siz daha önceki bir söyleşinizde, “Bizi askeri harcamalar fakirleştiriyor” demiştiniz...

Evet... Bunun için de önce Ege, Kıbrıs ve Kürt sorununu nasıl çözümleyeceklerini çok inandırıcı bir şekilde ortaya koymalılar. Bu 3 sorun çözümlenirse, ki ben bunların birbirlerine çok bağlı olduğunu düşünüyorum, savunma bütçesinden ciddi tasarruf yapabiliriz.

Savunma için ne kadar harcıyoruz?

Milli gelirimizin aşağı yukarı yüzde 3’ünü, hatta 3,5-4’ünü... Bazı harcamalar da tam bilinmiyor. NATO kaynaklarına göre yüzde 3 civarına indi, 4’e, 5’e kadar çıkıyordu. Yani 1 trilyon liraya yakın olsa bütçe, demek ki nereden baksanız 30 milyara yakın bir savunma bütçesinden söz ediyoruz.

Savunma harcamaları kısıntı yapılabilecek tek kalem mi peki?

Tek kalemdir diyemeyeceğim. Başka israflar da vardır. Bakmak lazım ama öyle büyük israflar yok artık. İsrafları engellersiniz ama 100 milyon oradan, 200 milyon buradan... Çok büyük paralar değil bunlar. Eğer kamu harcamalarında bir bileşim değişikliği yapmak istiyorsanız tabii ki savunma harcamalarından yapabilirsiniz. Yalnız savunma zafiyeti yaratmadan bunu yapabilmeniz lazım. Bunu yapabilmek için de sözünü ettiğim o temel sorunları çözmeniz ya da çözme yoluna girmeniz lazım.

CHP’NİN HESABI DOĞRU AMA...

Sizce kaynak için ne yapılabilir?


Ben bu projenin kısmen gelir vergisi reformuyla, kısmen de savunma bütçesinden kısılarak finanse edilmesini desteklerdim. Ama CHP diyorsa ki, “Ben birtakım israfları, etkin olmayan kamu harcamalarını kısacağım”, savunma harcamaları olabilir dediğim koşullarda bu, böyle bir yaklaşım da bence doğrudur. Zaten CHP’nin bu parayı vergi artışlarından değil, bütçede yapılacak harcama kısıntılarından karşılamayı düşündüğü anlaşılıyor. Maaşlar, SGK açığı, eğitim ve sağlık harcamalarında kısıntı düşünülmeyeceğine göre, geriye dişe dokunur yeni yatırımlar ile savunma kalıyor. CHP hangisinde kısıntıya gideceğini açıklamalı. Çünkü yatırım kısıntısı büyümeyi olumsuz etkiler, işsizlik artar.

Aile sigortası için CHP’ye göre, 12.8 milyar lira kaynak yetiyor. Ali Babacan ise, “CHP hesap bilmiyor, 24 milyar gerekir” diyor. Ortada bir hesap tartışması var. Siz ne diyorsunuz?

Hesabı doğru yapabilmek için iki bilgiye ihtiyaç var: Tahminen kaç hane yardım alacak ve hane başı yardım kaç para olacak? Bu noktada hesaplar karışıyor. Ben CHP’nin kitapçığında yer alan bilgilere dayanarak bir hesap yaptım. CHP diyor ki, biz bu paraları eşdeğer gelire göre hesaplanmış yoksulluk çizgisinin altında kalan hanelere vereceğiz. TÜİK’in 2009 verilerine göre, 17 milyon küsur hanenin yüzde 15’i yoksulluk çizgisinin altında. Bu da yaklaşık 2,5 milyon hane ediyor. Aile sigortası kitapçığının 33’üncü sayfasında yer alan kıstaslara dayanarak ve yoksulların çoğunluğunun yoksulluk çizgisinin yakınında bulunduğu varsayımıyla iki farklı hesap yapıyorum, ikisiyle de hane başı ortalama aylık yardım tutarını yaklaşık 430 lira buluyorum. Bu da yılda 5 bin 160 lira eder. Bu rakamı 2,5 milyon hane ile çarparsanız yaklaşık 13 milyar eder. CHP’nin kitapçığındaki rakam da yaklaşık bu kadar. Dolayısıyla hesap doğru görünüyor.

Ama CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak 3 milyon 250 bin haneye yardımdan söz ediyor. Tartışma buradan çıkıyor galiba...

Evet. Tabii bir de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ortalama “600 lira” lafı ediyor... Bu yüzden Ali Babacan da hesabı benim gibi değil, kestirmeden bu rakamlar üzerinden yapıyor. Dolayısıyla 3 milyon 250 bin hane sayısı ile ortalama 600 liradan 12 aylık tutar olan 7 bin 200’ü çarparsanız 24 milyar lira eder. Oysa kitapçıkta 600 lirayı ancak en yoksul ailelerin alabileceği belirtiliyor. Bu yüzden CHP yönetiminin bir an önce kaç milyon haneye, ortalama kaç para vermeyi planladığını kesinleştirmesi gerekiyor. Çünkü aile sigortasından 3 milyon 250 bin hane yararlanacaksa, her bir haneye bırakın 600 lirayı, 400 lira verseniz bile, zaten bu 18 milyar ediyor. Bunun altından CHP de, kimse de kalkamaz. Kaynağın 4.1 milyarı var deniyor. Geriye kalan 14 milyar da çok büyük paradır. Böyle bir parayı siz makro dengeleri bozmadan hiçbir yerden çıkartamazsınız. Dolayısıyla bence Faik Öztrak’ın 3 milyon 250 bin hane rakamı yanlış.

Makro düzey tamam peki ya mikro düzey?

Bu tür programların çalışmayı teşvik etmeyi caydırmaması gerekir bir... İkincisi, bir yoksulluk çizgisi tespit ediyorsunuz, bunun altındakilere para veriyorsunuz, biraz üstündekilere vermiyorsunuz. Hatta biraz daha üstündekilere de vermediğiniz, sırf alttakilere verdiğiniz zaman o alttakiler bu üsttekileri geçebilirler. O zaman çıtayı sürekli yükseltmek zorunda olursunuz. Basite indirgemek için örnek verelim; 6 kişilik aile için yoksulluk sınırı yuvarlak hesap bin lira diyelim. 800 lira alan bir aileye 300 lira yardım yaptınız, bin 100 liraya çıktı bu ailenin geliri. Öte yanda bin 100 lira alan aileye çizginin üstünde diye hiçbir şey vermiyorsunuz. Bu nasıl adalet? O bin 100 lira geliri olan ve yoksulluk çizgisinin üstünde olduğu için bundan yararlanamayan aile isyan etmeyecek mi? “Benden 300 lira az kazanana 300 lira verdiniz, ben eşek gibi çalışıyorum ama siz onları benimle eşit hale getirdiniz” demez mi? Der. Ben çalışıyorum, bin 100 lira alıyorum. Yoksulluk çizgisinin biraz üzerinde kaldım diye hava aldım. Yoksulluk çizgisinin biraz altında oldukları için devlet birilerine para verdi benimle eşit oldular. Bu tip şeylerde hiçbir toplumda eşitlik kabulü olmaz. Burada ciddi bir sorun var. Oradaki seçilebilirlik kriterleri çok önemli. Sadece bir çizgi çizip, “Bunun altındakilere para vereceğim, üstündekilere vermeyeceğim” diyemezsiniz. Çünkü bunun biraz üzerindekiler ayaklanırlar. Eğer CHP’ye oy veriyorlarsa bir daha vermezler.

CİDDİ AÇIK VERİYORUZ RESESYONA GİRİLEBİLİR

Peki, CHP ne yapmalı?


Kıstasları iyi tanımlamak gerekir. CHP’nin broşüründe kıstaslar yeterince belirgin değil. Hatta çelişkiler var. Mesela yardımın miktarını belirleyen parametrelerden biri de aile reisinin işsiz olması. Oradan anlıyorsunuz ki, aile reisi işsiz ise daha çok para verilecek. Ama projenin bir başka yerinde aile sigortası aile resinin işsiz olması koşuluna bağlanıyor. Şimdi karar vermesi lazım CHP’nin, aile sigortasını aile reisi işsiz olan hanelere mi verecek, yoksa yoksul hanelere mi? Çünkü çalışan yoksullar da var. Çok az paraya tek kişi çalışıyor. Asgari ücrete, hatta belki daha da altına, Anadolu’nun ücra köşelerinde ya da merdiven altlarında kayıtsız... Evde bir sürü bakılacak insan var. Sen bunlara çalışıyor diye para vermeyecek misin? Halbuki öbür tarafta anlaşılıyor ki CHP bunlara da para vermek istiyor. Fakat o zaman bu kıstas neyin nesi? Sonra da haklı olarak, işsizin iş aramaktan caymaması için, “Türkiye İş Kurumu’na kayıtlı olması lazım” diyor. O da doğru. Ama şunu da getirmek lazım. Diyelim ki 3 defa iş teklif etti İş-Kur, işsiz kişi reddettiyse üçüncüde bu programın dışına çıkartılmalı. Çünkü bu tip müeyyideler olmazsa halk tamamen tembelliğe teşvik edilir ve yoksullukla mücadele edeceğim denilirken kimse çalışmaz. Bu da otomatikman zaten asgari ücret seviyesini fırlatır. Çünkü kolay kolay firmalar asgari ücretten çalışacak adam bulamaz. Ücret seviyesi müthiş yükselir. Zaten rekabet durumumuz pek parlak değil, iyice hem enflasyon hem rekabet düzeyi çığrından çıkar, büyüme düşer, işsizlik artar... CHP tam yapmak istediğinin aksi bir durumla karşı karşıya kalır.

Peki son olarak ekonominin gidişatını sorabilir miyim? Türk ekonomisinin aşiltopuğu cari açıklar diye yazmıştınız...

Türkiye’nin bir büyüme sorunu var. 2010’da yüzde 9 büyümüş olmamız fazla bir şey ifade etmez, tabii ki bu çok iyi bir şey. Ama işsizliği düşürse de hâlâ kriz öncesinin üzerinde işsizlik oranları. İşsizliğin düşmeye devam edebilmesi için hiç olmazsa yüzde 5’in üzerinde büyümeye devam etmeliyiz. Bunun sürekli olabilmesi için de Türkiye’nin büyümeyi iç talepten çok dış talebe, yani ihracata dayandırması gerekiyor. Bizde büyümenin kaynağı, daha çok iç talebe mi dayalı yoksa dış talebe mi? Temel soru bu. Bizimki iç talebe bağlı olduğu için çok ciddi cari açık veriyoruz. Böyle gidemeyiz. Böyle gidersek 2011’de de yüzde 5 büyürüz ama 2012’de bu yüzde 2’ye, 3’e düşer. Hatta belki bir resesyon bile olabilir.

2001 krizine dönüş olmaz değil mi?

Hayır. Artık oralara dönüşler olmaz. Ancak yarın öbür gün yine önüne gelene banka açtırıp, o bankaları soyma fırsatı verirsen olur. Ama artık toplum yeterince bilinçlendi. Oraya dönülmesine izin vermez.

Peki, işsizliğe çare olacak radikal bir öneriniz var mı Türkiye için?

İşsizlikte mucize yok. Türkiye dengeli bir büyümeyi yüzde 5- 5,5 civarında götürebilir. Bunu götürdüğü takdirde adım adım işsizlik düşecektir. Yoksulluğun ve işsizliğin esas ilacı büyümedir. Bunun için de dengeli bir büyümeyi nasıl götüreceğimize kafa yormalıyız.

Peki yoksulluk azalıyor mu?

Hayır. Yoksulluk 2007’ye kadar azaldı. 2007’den sonra yatay seyir izliyor. Bunun nedeni de şu; çünkü gıda fiyatlarında ciddi artışlar oldu. Gıda fiyatları yoksulluk çıtasını yukarıya çıkarttı. Çünkü o çıta gıda fiyatlarına çok bağlı. Artı 2008’de hemen hemen yüzde 0 büyüme oldu, 2009’da da ekonomi küçüldü, 2010 için elimizde rakamlar yok. Sadece tahminimiz bir miktar iyileşme oldu. Ama ne kadar iyileşme oldu bilemiyoruz.

DİĞER YENİ YAZILAR