Hastalıkların şifası termal suda

2 Aralık 2016

Tarihi beş bin yıl öncesine dayanan Tuzla İçmeleri'ndeki termal kaynaklar, iş adamı Köksal Köse'nin çabalarıyla hakettiği değere kavuşuyor. Tuzla'nın önde gelen iş adamlarından Köksal Köse, Tuzla'yı her açıdan bir cazibe merkezi haline getirmeyi başarmış biri. 60 milyon liralık yatırımla yeni projesi İstanbul Medikal Termal Kaplıca Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin kapılarını açan Köksal Köse böylece İstanbul'daki ilk ve tek termal tesisini de açmış oldu. Ancak Köse kısa zaman içinde SPA-Wellness merkezi olmak üzere iki tesis daha kurmaya hazırlanıyor. Doğal kaynak suyunun yenileyici gücüyle, hayat kalitesini artıran modern kür ve bakımları buluşturan merkez birçok hastalığın tedavisi için en doğru adres. Çünkü yapılan araştırmalar sonucunda da termal suyun hastalıklar üzerindeki olumlu etkileri kanıtlanmış durumda. İstanbul Medikal Termal'de tedavi gördüğünüz ve mineralli sulardan faydalandığınız takdirde, ortopedik sorunlarınızın tedavi edildiğini, bağışıklık sisteminizin güçlendiğini, felç sonrası erken iyileşmenin hızlandığını, sindirim sisteminin düzenlendiğini görebilirsiniz.

Doktor kontrolünde detoks yapabilirsiniz!

Yüzyıllardır termal su kaynakları içme kürü ve detoks amaçlı kullanılıyor. İstanbul Medikal Termal'de aynı zamanda doktor kontrolünde detoks yapma imkanınız da bulunuyor. Medikal Termal'de geçirdiğim iki günün ardından şunu söyleyebilirim ki, hem hijyeni, uzman personeli hem de sunduğu ayrıcalıklarla burası alışılagelmiş termal merkezden daha fazlası.

SPA bölümü, termal havuzları, özellikle hastaların rahat hareket etmesi için düşünülmüş ince detaylar misafirlere ekstra konfor sağlıyor. Ancak benim en çok ilgimi çeken ve heyecanlanmamı sağlayan şey ise Sağlıklı Yaşam Uzmanı Rıfkı Korkmaz'ın yaptığı check-up oldu. 7 dakika içinde hastayı bilgisayar taramasından geçiren Korkmaz'ın ve vücuttaki hastalıkları bu kadar kısa süre içinde teşhis eden teknolojinin başından ayrılamadım.

Yönetim ekibinin de tüm misafirlerle birebir ilgilenmeleri ve her türlü ihtiyaca en kısa zamanda cevap vermeleri ise konuklara memnuniyet veren başka bir durum. Burada ister tedavi ister keyif amaçlı konaklayacağınız 80 oda mevcut. Ancak rezervasyonunuzu günler öncesinden yaptırmanızı tavsiye ederim çünkü hafta sonları otelde yer bulmak bir hayli güç... Bu arada gittiğinizde termal sudan içerek arınmayı da unutmayın!

Devamını Oku

Çok okunmak, yazmak için cesaret veriyor

14 Ekim 2016

Başak Sayan üçüncü romanı Ölü Kuşların Sessizliği ile okurlarına yine heyecan dolu bir hikaye sunuyor. İlk defa kaleme aldığı polisiye türündeki romanıyla şimdiden en çok okunanlar listesine yerleşen Sayan romanında polisiyenin yanında aşk, intikam ve insan ilişkilerine dair de ilginç detaylar veriyor. Yaşanan bir cinayetten yola çıkarak birçok psikolojik ve sosyolojik saptamalardan bulanan ve karakterlerinin iç dünyasını çarpıcı bir dille yansıtan Başak Sayan okurlarına bir nefeste okuyacakları sürükleyici bir hikaye yazmış. Sayan hikayeyi yazarken başlarda polisiye yazmak gibi bir planı olmadığını ancak yazdıkça hikayenin kendinden bu türe evrildiğini söylüyor. Sayan, "Bu roman şu anki Türkiye'nin yansıması olan bir eser. Aslında bunu bilerek ve kararlaştırarak yapmadım. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kafamda bir ampul yandı. Çünkü hikayeyi neyin üzerine kurmam gerektiğine karar verdim ve karma üzerine kurdum. Hayatta ne yaparsak aynısını yaşıyoruz. 15 temmuz gecesi yaşananlar bana Ergenekon ve Balyoz davaları sürecini hatırlatıyor ve o süreçte masum insanlara haksızlık yapanların şuan aynısını yaşadığını gösteriyor. Hayat dev bir ayna gibi. Sen ona ne gösterirsen o da sana aynısını gösteriyor" diyor.

Her yazar bir yıl arayla eser vermeli

Sıkı bir polisiye okuyucusu da olan Başak Sayan’ın bir sonraki romanı şimdiden hazır. Bir yıl arayla yazdıklarını yayınlayan Başak Sayan bu konuda hiç taviz vermeyi düşünmüyor. Peş peşe yayınladığı üç romanla adeta yazarlıkta rüştünü ispatlayan Sayan her yıl yeni bir roman yazmak istediğini ve üretmeyi çok sevdiğini söylüyor. Sayan, "Yapı olarak çalışkan olan biriyim. Hayatta en çok sevdiğim şey okumak ve yazmak. En büyük zevkim bu ikisi. Kitaplarımın aylarca en çok satanlar listesinden inmediğini görmek bana bir sonraki kitabı yazmak için umut ve cesaret veriyor. Zaten her yazarın 1,5 yılda bir eser vermesi gerekir ki okurun gözünde sürekliliği olsun. Bir kitap yazıp araya beş yıl koyduğunda kitleni kaybetmiş oluyorsun. Bu yüzden her yıl bir eser ortaya çıkarma niyetliyim" diyor.

Para kazanmak için oyunculuk yapmam

Bu dönem edebiyata daha çok ağırlık veren Başak Sayan oyunculuktan vazgeçmediğinin de altını çiziyor. Bu durumu ise şöyle açıklıyor, "Oyunculuğum yazarlığımın gerisinde kalmadı. Her zaman su akıp yolunu bulur. Hiç endişelenmiyorum. Hayatta ne oluyorsa bir sebeple oluyor. Bir yıldır edebiyata daha fazla hız verdim. Çünkü kalbimi hoplatacak bir senaryoyla karşılaşmadım. Hep oynadığım rollerin birebir aynısı geliyor. Bu yüzden içime sinen bir iş gelene kadar dizilerde olmamaya karar verdim. Sırf para kazanmak için oyunculuk yapmak istemiyorum. Artık bekleyebilme lüksüm var. O aşamaya geçtiğim için rahatım. Zaten 20 yıldır setlerde olduğum için çok yorulmuşum bu durum bana çok iyi geldi."

Devamını Oku