Biraz düşünebilsek...

Dünya, günden güne değişiyor.

Siyaset, hiç değişmiyor. TBMM'deki bütçe görüşmelerindeki kavgaları izlediğimizde, iktidar-muhalefet ilişkisinin hiç değişmeyeceğine artık inanmaya başlıyoruz.

İktidar savunmaya, muhalefet karalamaya mahkum olmuş.

Oysa, yeni bir yıl gelip kapıya dayanmış.İnsanlar, biriktirdiği

bütün umutlarını yeni yıldaki günlere ötelemiş...

İç savaşlarını tüketmiş, kavgadan uzak ve her türlü polemikten, operasyondan arındırılmış, kinlerini tüketmiş bir ülkede yaşadığına inanmak istiyor.

Bazılarının gücünü sessizliğine, bazılarının da sözlerine, ya da kavgasına borçlu kılmışız. Bu anlayış ve bakış açımız yüzünden bizler de suçluyuz. Çünkü, siyasileri kavgaların meydanlarına bizler sürüklüyoruz.

***

Söylemleriyle güçlendirdiklerimizi daha sonra anlamsız bir şekilde kutsallaştırmaya başlıyoruz. Siyaset, sessiz duruşu galiba sevemiyor. Ve sessiz kalışları kabullenmeden saydığımız için siyaseti daima gürültülü hale getirmiş ve gündeme sürekli stres yüklemişiz.

Kavgaları kutsallaştırıp siyasetin vazgeçilmez ilkesi haline getirmişiz.

Haberin Devamı

***

Bilimsel tartışmaları bu yüzden sevmiyoruz. Tartışmayı ve kavga etmeyi daha çok seviyoruz.

Uzmanlar, dikkat eksikliği diyerek geçiştiriyor ama asıl meselenin de burada düğümlendiğini göremiyoruz.

Ve hareketi, gürültüyü ya da velveleyi çok seviyoruz... Hayatın her alanına bu virüsü bulaştırmışız.

***

TV dizilerimize kadar sirayet etmiş...

Sessiz, sakin ve efendi kalmayı başaran, geçimini sağlamaya çalışan, hayatla boğuşan, acımasız günlere yenik düşmeyen, kar-kış demeden hayata tutunan, boyun eğmeden, namussuzluğa bulaşmadan, adam vurmadan, kimseyi kırmadan, dağlara çıkmadan, maceraperest olmayan, karanlık ilişkilerin yumağından uzak durarak yaşayan bir öğretmenin, polisin, doktorun, savcının, gazetecinin, yazarın, hakimin, iş adamının, bürokratın ve dahi siyasetçinin hikayesi kimsenin ilgisini çekmiyor...

TRT'de yayınlanan Yedi Güzel Adam dizisini bu yüzden beğeniyorum.

Lakin, kabadayıların, vurup dökenlerin, öldürenlerin, entrikaların yoğunlaştığı, şiddet içerikli film ve dizileri daha çok izliyoruz. Bu tarz dizilerdeki oyuncular toplumun fenomenleri arasına giriyor. Ve hatta sınırları aşıp başka ülkelerin kahramanları oluveriyor...

Haberin Devamı

Klasikleşen Baba filmi bunun en açık örneği.

Küçük bir çocuk iken rahmetli dedemin kulağıma fısıldayarak söylediklerini unutamıyorum, diyordu ki;

- Unutma, döversen, dövülürsün. Vurursan, vurulursun. Çalarsan, çaldırırsın. Kırarsan, kırılırsın. Aldatırsan, aldatılırsın. Öldürürsen, öldürülürsün. Her ne yaparsan yap bir gün gelip seni gelip bulacaktır, yaptıkların.

Hayatı, yapacaklarımızı planlamakla tüketiyoruz... Oysa, biraz da yaptıklarımızı hatırlayabilsek ve oturup düşünebilsek...

DİĞER YENİ YAZILAR