Kürt meselesinde geldiğimiz yer

Tablo şudur: Türkiye kendi Kürtlerini kültürel paydaşlık ve eşit vatandaşlık temelinde bir ortak kimliği benimsemeye ikna edemiyor. İyi niyetli aydınlarımız ise Tanzimat devrinde tecrübe edilmiş yöntemlerin bir kere daha denenmesi için bastırıyorlar. Ama aynı hatayı ikinci defa tekrarlamanın aynı kötü sonuçları verebileceğini düşünmüyorlar. Çünkü bu arkadaşlarımızın çoğu güya Marksist kökenli olsalar da Marks’ın “Tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder” saptamasından habersizler.

Hatırlayalım… Osmanlı’nın önce Tanzimat’la temeli atılan ve akabinde Islahat Fermanı ile hayata geçirilen vatandaşlık rejimi -Fransa örneğinde olduğu üzere- eşit ve imtiyazsız bir “Osmanlı milleti” yaratmayı hedeflemiş; ancak neticede arzu edilen amacın aksine Hıristiyan unsurun imtiyazlı bir kitleye dönüşmesine yol açmıştı. Bunun oluşturduğu reaksiyonun nihai sonuçları ise hiçbir kesim adına olumlu olmamıştı.

Gelgelelim vatandaşların arasında ülkenin ortak kimliğini benimsemeye yanaşmayan bir unsur mevcutsa bu mesele silahla çözülmez. Eline silah alıp karşına dikilen teröriste tabii ki anlayacağı dille cevap verilir ama nihai hedef sadece terörü sona erdirmek olamaz. Terörü ortaya çıkaran meseleyi halletmek gerekir öncelikle. Bunun yolu ise ne karşındakinin kafasına vurup bir şeyleri zorla kabul ettirmektir ne de pazarlık masası kurup karşılıklı oturmak. Ama gerektiğinde her ikisini de yapabilme imkânını elde bulundurmak şartıyla tarihin ve sosyolojinin gösterdiği çizgide bir çözüm aranmalı. Çözüm Süreci revize edilecekse revizyona bu noktadan başlanmalı. Yani önce işin teorik zemini tahkim edilmeli; yapılacaklar bu zemin üzerinde hayata geçirilmeli.

Haberin Devamı

Daha 2009’da Müzakere Süreci başlatılırken yapmıştım bu uyarıları… Şunları da 2010’da yazmıştım:

Kürtler adına konuşan arkadaşlar “Kürtler için özel” bir şeyler istiyorlar. Bunun adı imtiyaz talebidir. Eşitlik yerine imtiyaz! Böyle bir anlayışın taban bulması hem Türkiye için hem de Türkiye’nin Kürtleri için yeni bir sıkıntı demek. Ama yapılacak bir şey yok, kimlik siyasetinin geleceği yer burasıdır. İşin tuhafı, Türkiye’de farklılıkların tanınması adına kimlik siyasetine adeta sınırsız destek vermiş olan liberal aydınlar şimdi bu imtiyaz taleplerini kabul edilemez buluyorlar. Oysa kimlik siyaseti imtiyaz taleplerini doğurur. Ben söylemiyorum, Benjamin Arditi söylüyor bunu. Meksikalı siyasetbilimci Liberalizmin Kıyılarında başlıklı eserinde farklılıkları esas alan kimlik siyasetinin haklı eşitlik taleplerini haksız imtiyaz taleplerine dönüştürdüğünü anlatıyor. “Kimlik siyaseti”, diyor, “başlangıçta çok açık bir dışlama deneyimine tepki olarak doğmuştu. Ama çok geçmeden kendi kendine gönderme yapan bir muhakemenin içine hapsoldu. Hemen her şey mağdur bir grubun mensuplarına yönelik saldırı olarak görülebiliyordu.”

Haberin Devamı

Ne kadar tanıdık bir haleti ruhiye değil mi? Şimdi düşünelim... Kürtler, Aleviler, gayrimüslimler veya başka gruplar adına yürütülen kimlik siyasetleri adı geçen grupları toplumun başka kesimleriyle yakınlaştırıp kaynaştırıyor mu, yoksa eskisinden daha fazla bir kopukluğa mı yol açıyor?

Haberin Devamı

Bana kalırsa toplumsal gruplar arasındaki farklılıkların bu kadar öne çıkması, yani kimlik siyaseti farklı gruplar arasındaki mesafeyi artırıyor, aradaki kopuklukları besliyor. Hem toplumsal barış hem de eşitlik ve adalet ilkeleri risk altına giriyor. Bu noktada kimlik siyasetinin bir taraftan da liberal siyaset kuramını rehin almış olduğunu görmek gerekiyor. Eşitlik ve adalet ilkelerine dayanmayan bir “liberal demokrat siyaset” anlayışı nereye varır, onu da liberal arkadaşlar düşünsün. Ama hepimizin üzerinde düşünmemiz gereken bir nokta var: Arditi’nin sözleriyle “eşit bireyler için eşit haklar yerine özel gruplar için özel haklar” talep eden kimlik siyasetinin bizi götüreceği yerde çatışma, ayrışma ve eşitsizlik olacak. Bu işin çaresi farklı grupların ortak veya benzer özelliklerini esas alan bir siyaset dili kurmak. Bizim yıllardır ayrıştırıcı (olumsuz) milliyetçiliğe karşı bütünleştirici (olumlu) milliyetçiliği savunmamız da bunun için.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR