Şarkılar yerli yerinde, akıp giden hayatımız

Gazetede "içinden şarkılar geçen hayatlarımız'ın çıktığı günün gecesi sıkı rock şarkıları dinlemek üzere kendimi Beyoğlu'na attım.

Haberin Devamı

Gazetede "içinden şarkılar geçen hayatlarımız'ın çıktığı günün gecesi sıkı rock şarkıları dinlemek üzere kendimi Beyoğlu'na attım.
Geçen yıl birdenbire gazeteciliğinin yanı sıra şarkıcı da olmaya karar veren Melis Danişmend ve grubu Spitney Beers'i dinlemek istiyordum ne zamandır.
Fırsat bu fırsat deyip, Mojo adlı lokale girdim.
Melis sahnedeydi; pembe hırkasını tatiı tatlı çekiştirerek "Sonunda hep ben yalnız kalıyorum ve en gözde oyunuma yine kaybediyorum" diyordu. (The Cardigans'ın hoş şarkısı hani!)
Bir ara Mojo'nun patronu, rock camiasının "Baba"sı Batu gitarını alıp sahneye çıktı. Görkemli bedenini ve saçlarını şöyle bir sallayıp sahnenin önünde kıpırdanan gençlere "ne çalınmasını istersiniz?" diye sordu.
Bir delikanlı ne dese, beğenirsiniz? "Ben aşkımı Portofino'da buldum" diye bağırmaz mı!
Yani ben dört beş yaşındayken bestelenmiş ünlü Fred Buscaglione şarkısı "I Found My Love Portofino" şarkısını istiyordu bu genç.
Oradaki birçok kişi "ne alaka?" dedi içinden.
Ne alakaydı sahiden de?
Ben sarsıldım bir an.
Yoksa daha o gün, köşesinde 1960'larda kimi gençlerin Moda, Caddebostan gibi semtleri Portofino veya San Remo sanarak yaşadıklarını ima eden Haşmet'le bu kez hayat mı dalgasını geçiyordu?..
Rock'in sert duygularını, savaşçı özgürlüğünü sevenlerin toplandığı bir mekânda sıcak, uyuşuk ve hazcı Akdeniz romantizminin meltemi esmişti durup dururken...
Bir şarkı on yıllar aşıp, Büyükparmakkapı sokaktaki kar ve çamur birikintilerini adımlamış, karanlık merdivenlerden inip bir bodrum katında gencecik birinin ağzından hayata yeniden dönmeyi talep etmişti:
"Aşkımı Portofino'da buldum, çünkü düşlere hâlâ inanıyorum ve kaderin cilvesine bakın ki kalbimi Portofino'da kaptırdım."
Şarkılar ve onların ölümsüz dünyaları ne garip şey, değil mi?

***

Ertesi gün gazeteye gelip elektronik posta kutumu açınca da bir okurumdan gelen şu satırlarla karşılaştım.
"Ne çok şey gelip geçiyor hayatlarımızın içinden. Şarkılar gelip geçmiyor. Onlar içimizde bir yerlerde kalmış oluyorlar.
Ne zaman eski bir hüzün tepse, bakıyorsunuz o duygu ile ilk tanıştığınız zamana ait bir şarkı düşüyor aklınıza.
Mesela yalnızlığa dair ilk şarkımın 'Yine hazan mevsimi geldi' olduğunu sanıyorum, henüz iki yaşındaymışım (abartı değil, çok erken konuşmuşum, bir daha da hiç susmamışım) bir araba yolculuğunda, arka pencereye başımı yaslayarak, makamıyla filan eksiksiz söylemişim de, aile içinde anlatılacak bir hikâyem olmuş benim de...
Bazen tersi de olur, radyoda, mağazada kulağınıza bir şarkı çalınır da, o gider içinizde bir yerlere dokunur. Ya keçi saçlı bir çocuk 'çörpi çörpi cip cip' dansı yapar, ya genç bir kadının gözlerinden iki damla yaş akar...

Velhasıl şarkılarda her şey...
Şarkılar yerli yerinde...
Akıp giden hayatımız belki de!"

***

Ah, Atilla bey (Dorsay) şu kitabınız "Ne Şurup-Şeker Şarkılardı Onlar" kitabınızla yaptığınızı görüyor musunuz?
Şarkıları bir kez anmaya görün, müthiş bir "ruh çağırma" meclisi oluşuverir!
Alın işte bunlar da bir başka okurumun yazdıkları:
"Bugünkü yazın alıp götürdü beni baba. O zamanlar dediğin gibi harbi 'Zeitgeist' varmış. Ama şimdi, Almanların bu en sevdiğim kelimesi sanki değişen dünyayla birlikte anlamını yitirmiş gibi. Eskiden bir yanda devrim, bir yanda aşk, bir yanda da rock kanımızın içinden deli deli akarken, 20 sene sonra zeitgeist denilen şey televole devrinde...
40'lı yaşlarımızı sürerken hiçbir şeyi değiştiremediğimizi görmemize, bütün acılara ve ödediğimiz bedellere rağmen, ne güzelmiş o müzikler ve yıllar diyorum."
(Yeri gelmişken açayım. Zeitgeist: Belli bir dönemin tipik fikirleri, zevkleri, inançları ve duygularının ana teması. Yani "çağın ruhu." Zeit: Zaman, Geist: Ruh.)

***

Şimdi penceremden Mecidiyeköy'ün arkasında uzanan karlı damlar manzarasına bakıyorum.
Ve beynimin bir yerlerinde nedense Stainvay to Heaven ("Cennete Merdiven") çalmaya başlıyor.
O güzel, o unutulmaz, o hangi iklimden, hangi kültürden ve dilden olursa olsun dinleyen herkesi ilk seferinde yakalayıveren Led Zeppelin şarkısı...
Gözlerimi kapıyorum.
Hava sıcak. Güzel bir öğle sonrası. Kadıköy Çarşısı'nın içinden, cennet bahçelerinden geçer gibi küçük bir çocuk hızla geçiyor. O ben miyim?

DİĞER YENİ YAZILAR