Aman şişmesin!..

Gittiğim yerleri yazarken ‘yediğim içtiğim benim olsun’ demiyor, damağımdan geçenleri de ballandırıyorum ya...

Haberin Devamı

Köşebaşı’nı nasıl yazmışsam artık, gece yoldaşlarımdan biri (sayıları giderek artıyor, neredeyse mekan başına yoldaş yapacağım, öyle talep var Drew’inize) ‘Beni de götür, yoksa bir yerim şişecek’ diye tutturdu. Şişleri indirmek gerek, işimiz ne!..

Önceki gün “Hadi dedim, bu gece.”
Aynı gece Niş’te bir partiye de gidecektim; yakın olsun diye Nişantaşı Köşebaşı yapalım istedim ama kararlıydı; ‘Yazdığın yer de, yazdığın yer’ diye.
Sanırsınız ki köşe müfettişi. Gerçekleri mi yazıyorum diye teftiş edecek. Kıramayacağım kadar sevdiğimden itiraz etmedim, daha önce size anlattığım Levent’teki şubeye götürdüm. Mezeler gelir gelmez gömüldü tabaklara, ‘Haklıymışsın’ diye diye.

Parmaklarını zor kurtardım
Bu gidişimde de aynı manzarayı görünce yanılmadığımı anladım, Levent Köşebaşı yabancıları fena tavlamış. Her gittiğimde farklı milletten insanı bizim kebapları yerken görüyor, gururlanıyorum içten içe. Yabancı damakları kandırmak zordur. Helal olsun.

Bu partiler kaçmaz
Üç saat sürdü kebap sefamız. Rakıya şalgamı kattık, erkeklerden girdik seksten çıktık, derken vedalaştık. Sabah erken kalkacakmış hanım kızımız, onu evine uğurladım, kendimi de Nişantaşı’na attım.

Dedim ya, Niş’te parti vardı önceki gece.
Kaçmazdı, çünkü canlı kanlı saksafon ziyafeti olacaktı. Üstelik (sayfada foto’sunu gördüğünüz üzere) ateş parçası bir hatun çalacaktı saksafonu. Daha ne?..

Bir zamanlar saksafoncu bir sevgili yapmıştım hatırlarsanız (her telden çalmışız biz de) ama bir kadından dinlemenin tadı başka olurdu. Nitekim oldu.

Natalie’ymiş adı. Almanmış, J&B’nin partisi için gelmiş Niş’e. Ben gittiğimde çoktan başlamıştı. DJ Can Hatipoğlu bir yanda, Niş’in DJ’i E-joop diğer yanda, back to back (mi) yapıyorlardı. Onlar en sevdiğimiz şarkıları çaldı, üzerine Natalie’nin canlı performansı cuk oturdu, davul ve perküsyon da eşlik edince... Öyle bir müzik ziyafeti çıktı ki Oray’ın (Eğin) gerdiği jürilerin kralı Olcayto A.Tuğsuz bile duramadı yerinde. ‘İşte bu’ manasında kafa salladı durdu. Beraberindeki geccelerin adamı Kenan Ağbi (Erçetingöz) de ona uydu, hatta müziğin gazıyla bir ara arkadaşını yanına çağırırken masadaki içkileri üzerime devirdi ama farketmedi bile. (Bana bir çizme borçlu, bilgisine :)

Garson tacizi de olmasa
Peki başka kimler vardı?.. Seren Serengil’in eski eşi unvanını koruyan Ozan Kaçmaz, Reina paşası Mehmet Koçarslan, olmayan magazin hafızam beni yanıltmıyorsa Ralph Tezman ve yüzlerini tanıyıp isimlerini bilmediğim bir dolu playboy...

J&B’lerin su gibi aktığı gecenin tek kusuru önden arkadan sağdan soldan kuşatan garsonlardı. Küçük mekanlarda kaçınılmaz sondur, garson tacizi. Kaçamıyorsan zevk al demişler, olmuyor işte!.. Bir rahat kıvıramadık sayelerinde. Gelelim asıl habere.

Bu tarz partiler genelde tek geceliktir. Biz gidenler ballandırırız, kaçıranlar iç geçirir.
Bu kez öyle değil işte. Natalie 7 Nisan’a kadar burada. Bizim playboylardan biri kanına girerse daha da kalır. (Yalnız o kıyafetlerden kurtulması gerek. Kim ona derisi yüzülmüş hayvan kıyafetleri giyersen seksi olursun demişse yalan demiş, yazık oluyor güzelliğe.) Natalie gitse de DJ’lerin canlı müzik eşliğinde atışması nisan ayı boyunca sürecek. Perküsyon şovlar ve ünlüler eşliğinde. Bu ay Niş’e mutlaka gitmek gerek derim, naçizane.

DİĞER YENİ YAZILAR