Artık Anadolu diye bir yer yok

Bir zamanlar, Anadolu’da bir şehre gitmek, başka bir şehre gitmek demekti. Şehirlerin kendine has mimarisi, çocuk sesleriyle çınlayan dar sokakları, köylünün, çiftçinin ürettiğini sattığı rengarenk pazarları, zanaatkarlarının bir yandan üretip diğer yandan satış yaptığı eski veya tarihi çarşıları, yerel kumaşçıları, ev-el yapımı ürünler satan dükkanları, üç kuşağın devir teslim yaptığı kahvehaneleri, ailecek gidilen çay bahçeleri, çeşmeleri vardı.

Buralardan dönerken eşe-dosta oraya ait ürünler, hediyelikler alınırdı. Öyle ki evlerin kilerleri ya da sandıkları coğrafya kitabı gibiydi. Alınan ürünler uc uca eklense patch work bir Türkiye haritası ortaya çıkardı.

Ancak artık Türkiye’de başka bir şehre gitmek, başka bir şehre gitmek gibi değil. Şehirleri deniz, göl, dağ gibi kolay kolay yerinden kıpırdamayacak coğrafi şekiller ayırt edebiliyor ancak. Bir de kendini bir şekilde kurtarmış tarihi eserler, birkaç eski sokak, halefi olmayan ustalar...

Nereye gitsek devasa beton binalar, siteler, TOKİ yapıları. Her yerde aynı kumaştan, aynı modelden elbiseler, peştemallar, gıda ürünleri, kahve fincanları. Ve ne yazık ki bunların çoğu “el ve ev yapımı“ süsü verilen fabrika ürünleri.

Haberin Devamı

Çocukluğumuzun flu ama gülümseyen anılarında kalan o yerel tatlar ve dokular ne yazık ki artık yavaş yavaş kayboluyor. Her şehir birbirine benzerken, köyler birer ikişer haritadan siliniyor.

Gerçek şu: Artık Anadolu yok. Anadolu öldü ya da son nefesini vermek üzere. O kendine özgü dansları, kimlikleri, yemekleri, mimari çeşitliliği barındıran Küçük Asya tarih olmak üzere. Aslına bakılırsa çok uzundur Türkiye Trakya ve Anadolu olarak bile anılmıyor. Evet arada bir Boğaz olabilir, biri Avrupa kıtasında diğeri Asya’da da olabilir ama şu bir gerçek Türkiye’de hangi şehre baksak artık tek bir şehir görüyoruz, İstanbul’u.

Artık Anadolu diye bir yer yok

Ama o herkesin hayalini kurduğu, silüeti ile göreni hayran bırakan İstanbu değil bu. Sitelerin, beton binaların gökyüzünü delmek ister gibi yükseldiği o yeni şehri görüyoruz sadece her yerde.

Haberin Devamı

Bu yüzden Fikret Otyam’ın ölümü benim için başka bir şeyin ölümünün de simgesi. Yaşar Kemal edebiyatta bir yazım türünün, anlayışın, kültürün yazarıysa Fikret Otyam da resim de oydu. Bize bir zamanlar yani henüz “Angara’nın Bağları“yla bastırılmadığı için, her bölgesinden farklı türkülerin yükseldiği, sanatçıların, aydınların üzerine hayaller kurup romanlar yazdığı, dahası onun üzerinden aydınlanma, kalkınma planlarının inşa edildiği bir Anadolu’dan bahsettiler. Türkiye’deki kardeşliği, barışı yaşatacak ve besleyecek bir Anadolu’dan. Kadim kültürlerin izlerini canlandıracak kadim bir vatandan.

Ama şimdi, Yaşar Kemal’le, Fikret Otyam’la bize bunu anlatan sanatçıları, aydınları birer ikişer kaybediyoruz. Bize topraktan, ağaçtan, ışıktan, doğanın sesinden, hayvanların dilinden bahseden kalmayacak.

Anadolu ölmek üzere ve bizler de aynı şehrin aynı manzarasına bakan insanlar olacağız.

Artık Anadolu diye bir yer yok

DİĞER YENİ YAZILAR