Robotlar savaşıyor!

14 Eylül 2018

Fırçamızın üzerine motorumuzu silikon tabancası ile sağlam bir şekilde yapıştıralım. Fırçanın dengeli durabilmesi için pil kutumuzu motorun uzağına fırçanın ağırlık merkezi ortada kalacak şekilde yapıştıralım. Alacağınız fırçaya göre motoru üste, pil kutusunu aşağıya yapıştırabilirsiniz.

Önemli olan pil kutusunun tellerinin motorun uçlarına bağlanabilmesi ve fırçanın dengeli olmasıdır. Şimdi tellerimizi motorun uçlarına bağlayalım. Silikon yapıştırıcı çubuktan keseceğiniz bir parçayı Resim 1’deki gibi motorumuzun miline takalım. Burada dikkat edeceğimiz nokta motorun miline takacağımız ağırlığın (yani silikon çubuğun) tam ortalanmamasıdır. Çünkü amacımız motor çalıştığında kuvvetli bir titreşim oluşması. Titreşim sayesinde hareket eden robotlara vibrobot denir. Şimdi pillerimizi yerine takıp robotumuzu düz bir zemine koyarak deneme yapalım. Elimizle fırçanın kıllarını bir yöne doğru hafifçe eğersek robotumuzun daha düz gitmesini sağlayabiliriz. Süt kutusunu kesip tersini çevirerek robotumuza yapıştırıp, Resim 2’deki gibi metal havası verebiliriz. Siz bir robot, arkadaşınız bir robot yaparsa karşılıklı olarak robotlarınızı savaştırabilirsiniz. Daha çok arkadaş bir araya gelip turnuva düzenleyebilirsiniz. Arenamızı yapmak için kolimizin yan duvarlarını 20 cm yükseklikte keselim. Kolimizin tabanını düz bir karton ile kaplayalım ki robotlarımız kolinin ek yerlerine takılıp düşmesinler. Arzu ederseniz Resim 3’deki gibi arenanın içini boyayıp daha gerçekçi bir hale getirebilirsiniz. Yarışma için çalışır haldeki robotlar iki ucundan arenamıza bırakılır, hareketsiz kalan robotun sahibi karşılaşmayı kaybeder. Vibrobotlarımızı ortalarına ağır bir şey (büyük bir cıvata veya somun gibi) yapıştırarak daha oturaklı hale getirebilir, 9 voltluk bir pil kullanarak daha hızlı yapabiliriz. Motorun ucuna taktığımız çubuğun boyutu da etkili olacaktır.

İyi olan kazansın.

Bilim atölyesinde yer alan projelerin kısa filmlerini @bb_bilimatolyesi Instagram hesabımızdan izleyebilirsiniz. Yaptığınız robotların ve arenanın fotoğraflarını ve filmlerini Instagram’dan paylaşırken bizi (@bb_bilimatolyesi) etiketlemeyi unutmayın ki yaptıklarınızı biz de görelim ve hesabımızdan paylaşalım.

Malzeme listesi

Küçük boy tahta fırçası ya da tırnak fırçası

Devamını Oku

Kurşun kalem ucundan mikrofon yapalım

24 Ağustos 2018

Bu hafta kolay bulunan malzemelerle bir mikrofon yapacağız. Öncelikle malzemelerimizi temin edip, aşağıdaki yönergeleri uygulayarak oyunumuzu yapmaya başlayalım.

Malzeme listesi

- 10 cm x 20 cm ebadında bir tahta - 15 santimetre yumuşak montaj teli - Bir adet boş kibrit kutusu

- Bir adet 9 voltluk pil ve soketi - Bir adet ucuz kulaklık - Bir adet 0.5 ya da 0.7 mm kalem ucu - Bir adet 2 mm kalem ucu - 5-10 metre 0.75 çiftli kablo - 4 adet krokodil kabloadet ufak çivi

Haydi yapmaya başlayalım

Öncelikle 2 milimetrelik kalem ucumuzun (mekanik kalemlerin içi olarak büyük kırtasiyelerde satılır. Eğer bulamazsanız normal bir kurşun kalemi anne ya da babanızın yardımı ile maket bıçağı kullanarak ikiye ayırıp çıkaracağınız ucu kullanabilirsiniz) bir yüzünü bir makasın ağzını veya bıçak kullanarak düzleştirelim (Resim1). Ucu ortasından ikiye kıralım. Boş kibrit kutumuzun çekmece kısmının her iki kısa kenarına 1 cm arayla ikişer delik açalım. Delikler 2 milimetrelik kalem uçlarımızın sıkı olarak geçeceği büyüklükte olmalıdır. Yumuşak montaj telimizin yalıtkanını soyup, içindeki ince tellerden iki tanesini alalım. Kalem uçlarından birini kutudaki delikten geçirip, kutunun içinde kalan kısmına ince telin 5 santimetre kadarını sıkıca sarıp, kalem ucunu diğer delikten geçirelim. İçerde kalan bağlantı telimizi bir kenara doğru itelim. Aynı işlemi diğer kalem ucu için tekrarlayalım. Tahtamızın kısa kenarından 2-3 cm içeriye aynı hizada 3 santimetre arayla çivilerimizi 2 cm dışarıda kalacak şekilde çakalım. Kutumuzdaki telleri çivilere dolayalım. Uçları düzlenmiş tarafları üste gelecek şekilde çevirip, iki ucun üstüne 0.5 milimetrelik ucun bir kısmını kırıp yerleştirelim (Resim2). Böylece mikrofonumuzu yapmış olduk. Şimdi krokodil kablolardan birini bir çiviye, birini diğer çiviye bağlayalım. Krokodil kablolardan birinin diğer ucunu 9 voltluk pilin artı ucuna, ikinci kablonun diğer ucunu çiftli 0.75’lik kablomuzun bir ucuna bağlayalım. 0.75’lik kablomuzun diğer ucunu pilin eksi kutbuna bağlayalım. Çiftli 0.75 kablomuzun öbür uçlarını başka bir odaya götürüp krokodil kabloları kullanarak şekildeki gibi (Resim3) kulaklığımızın uçlarına bağlayalım. Böylece mikrofon, pil ve kulaklıktan oluşan seri bir devre kurmuş olduk. Bir arkadaşımız yaptığımız mikrofona doğru konuşursa, diğer odadaki kulaklıktan onu oldukça net duyabiliriz.

Nasıl çalışıyor?
Yaptığımız mikrofondaki kalem uçları karbondan yapıldığı için belli bir dirence sahip, ince uç diğer iki uca hafifçe temas ettiği için ses dalgaları onu hareket ettirip, devreden geçen akımın sesle orantılı olarak değişmesine sebep oluyor. Akımdaki bu değişim kulaklıkta tekrar ses dalgasına dönerek, kulağımıza ulaşıyor.

Devamını Oku

BİLİM ATÖLYESİ

17 Ağustos 2018

Geçen hafta bu köşenin ilk yazısında göktaşı avına çıkmıştık, gelin bu hafta da gene evimizden fazla uzaklaşmadan tek hücreli canlı avına çıkalım. İyi de biz bu tek hücreli canlıları nasıl bulacağız ve nasıl göreceğiz diye sorarsanız, cevabımız hazır; bir mikroskop yaparak!

Kulağa çok zor gibi gelse de bu minik canlıları görebileceğimiz bir mikroskobu çok kolay yapabiliriz. Öncelikle ihtiyaç duyacağımız malzemeleri sıralayalım:

Basit bir lazer pointer (sunum kalemi)

5 cc ölçüsünde bir adet şırınga

İki adet bardak

Beyaz ya da açık renk bir duvar

Öncelikle tek hücreli mikroskobik canlıları nerede bulabileceğimize bakalım. Eğer evinizin yakınlarında en az bir-iki gündür duran bir su birikintisi varsa şanslısınız demektir. Buradan şırıngaya çekeceğiniz suyun içinde pek çok mikroskobik canlı olacaktır. Eğer bir göl ya da deniz kenarında yaşıyorsanız çok daha fazla çeşitte canlı görebilirsiniz. Şırıngayı kullanırken iğneyi, üzerindeki plastik koruyucuyu çıkarmadan bir parça kağıda sararak çöpe atalım. İğnesi takılı olmayan bir şırınga hem örnek almamızı kolaylaştıracak hem de yanlışlıkla bir yerimize batarak yaralanmamızı engelleyecektir.

Örnek suyumuzu şırıngaya çektikten sonra resim 2’deki gibi şırıngamızı beyaz bir duvar ya da perdeye yaklaşık üç-dört metre uzaklıktaki bir masanın üstüne yerleştireceğimiz iki bardağın arasına koyalım. Masayı kirletmemek için bardakların altına bir parça kağıt veya karton koyabiliriz. Daha sonra yine resim 2’de detayını gördüğümüz şekilde şırınganın ucundan bir damlanın düşmeyecek kadar çıkmasını sağlayalım. Lazer pointeri damladan on-on beş santimetre uzaklıkta tam damlanın üzerine düşecek şekilde (resim 1) tuttuğumuzda duvara yansıyan görüntüde hareket eden mikroskobik canlıları görebiliriz (resim 3 ve resim 4). Loş hatta karanlık bir ortam görüntünün daha belirgin olmasını sağlayacaktır. Eğer bir şey göremezseniz lazer pointeri damlanın çevresinde dolaştırmayı deneyebilirsiniz. Unutmayın lazer pointeri tuttuğunuz elinizin olabildiğince sabit durması gerekir aksi takdirde duvara düşen görüntü sürekli oynayacak ve görmeniz zorlaşacaktır. Yine de bir şeyler göremezseniz şırınganın ucundaki damlayı damlatıp yeni bir damla oluşturarak deneyin.

Devamını Oku

Haydi çocuklar göktaşı avına çıkalım!

3 Ağustos 2018

Bu köşenin amacı ilköğretim ve ortaöğretim seviyesindeki çocukları bilim ve teknolojinin eğlenceli ve ilginç yüzüyle tanıştırmak. Burada neler mi olacak; günümüzde STEM kavramı içinde yer alan Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik alanlarına giren ilginç bilgiler, türlü deneyler ve eğlenceli projeler.

Tabii ki günümüz eğitiminin çok önemli bir parçası haline gelen kodlama ve robotik konuları da bu köşede yer bulacak.

Bunu biliyor musunuz?
Evimizin çatısı, bahçemiz, sokaklarımız ve caddelerde göktaşları olduğunu biliyor musunuz? Dünyamıza her gün yaklaşık altmış ton ağırlığında göktaşı düşmektedir. Tabii bunların büyükleri atmosfere girdiğinde yanarak parçalanıp, ufalanmakta yeryüzüne vardığında kocaman kayalar halinde değil de ufak parçacıklar halinde toprağa düşmekte. Siz de basit bir düzenek kurarak yakın çevrenizde bu parçaları arayıp bulabilir, küçük bir göktaşı koleksiyonuna sahip olabilirsiniz. Öncelikle aşağıdaki kutuda bulunan listedeki malzemeleri temin ederek işe başlayalım. Malzeme listesi - Çok güçlü bir mıknatıs (neodmiyum mıknatıs olmasında fayda var) - Birkaç adet şeffaf naylon poşet - Çeşitli delik boylarına sahip elek ya da süzgeçler - (Farklı çay süzgeçleri işimizi görür) - Birkaç adet A4 kağıt - Kuvvetli bir büyüteç ya da el mikroskopu Naylon poşetlerden birini mıknatısımıza geçirerek işe başlayalım. Mikro meteroit denilen bu minik göktaşlarını bulmak için en uygun yerler doğrudan gökyüzünü gören, açık alanlar. Parklar, bahçeler ve meydanlar bu iş için uygun. Eğer evinizin ya da apartmanınızın terası varsa şansınızı burada da deneyebilirsiniz. Mıknatısımızı koyduğumuz torbanın üstüne ters çevrilmiş bir kat daha torba koyalım, mıknatısı yerde sürüyüp olabildiğince çok materyal toplamaya bakalım. Torbamız sürtünmeden zarar görürse topladığımız örnekleri başka bir torbaya aktarıp, mıknatısın üzerine yeni bir torba takarak devam edebiliriz. Kuru bir hava ve zeminde yapacağımız araştırma çok daha iyi sonuç verecektir. Mıknatısımızın çektiği her şey elbette meteroit olmayacaktır. Dikkatsizce ortalığa atılmış iğne, çivi, vida ve benzer kesici ve delici madde de torba üzerinden mıknatısa yapışacaktır. Bunları dikkatlice ayırıp geri kalan maddeleri, sırayla daha ufak delikleri olan süzgeçlerden geçirerek ayıralım. Kuvvetli bir ışık altında temiz bir A4 üzerinde ayırdıklarımızı yayarak, büyüteç altında inceleyelim. Aradıklarımız metalik görünüşlü, küre ya da damla şekilli olanlar büyüklüklerinin bir toplu iğne başını aşmayacağını unutmayalım. Meteroitler atmosfere girdiklerinde havaya sürtünerek ısınıp eriyerek ufalır, dönerek inenler küre, diğerleri damla şeklini alırlar. Bu metot ancak manyetik meteroitleri yani mıknatıs tarafından çekilenleri bulmamıza olanak sağlar ama havada yanarak kül halinde yere inmeyenlerin çoğu zaten bu sınıfa girdiği için şansımız hiç de az olmayacaktır. Gerçekten bilimsel bir metot kullanmak isterseniz, örnekleri topladığınız zamanı, mevsimi ve yerleri kaydedip, örneklerinizi etiketleyin. Böylece mevsimlere ve yere göre meteroitlerin dağılımımı inceleyip, fen dersinizde öğretmeninize sunabileceğiniz bir proje oluşturabilirsiniz.

Devamını Oku