Anna Karenına, C vitamini ve bazı başka şeyler

28 Aralık 2012

İstanbul’un en soğuk ve yağmurlu gecelerinden birinde beni Ataşehir’e tek bir filmin galası götürebilirdi: Anna Karenina. Joe Wright’ın yönetmenlik koltuğuna oturduğu, Keira Knightley, Aaron Taylor-Johnson ve Jude Law’un edebiyatın gelmiş geçmiş en ünlü aşk üçgeninde buluştuğu filmin her karesi eve asılacak tablo niteliğinde. Knightley, Chanel’in yüzü olduğundan mı yoksa sanat yönetmeni Fransız markayı Rus aristokrasisine yakıştırdığından mı, çok haklı bir sebepten saç/makyaj ve mücavherde Coco’nun izlerini görüyoruz. Sinemasal ahkamlar kesecek değilim, Knightley’nin kusurlu güzelliğini heykelleştiren o makyaja dönmek istiyorum. Elmacık kemikleri, kalın ve doğal kaşlar yine başrolde. Bu kalın kaş mevzusu dönemi simgelemiyor aslında. Usta fırçasıyla harikalar yaratan Ivana Primorac bir röportajda modern Karenina makyajını şöyle anlatıyor: “Referans aldığımız tüm tablolarda kadınların kaşları incecikti ve kusursuz şekilde alınmıştı. Keira’nın gür kaşlarını makyajın tek aykırı parçası olarak kullanmaya karar verdim ve bu sebeple dağınıklıklarını iyice belirleme ihtiyacı duydum.”

Yüzdeki makyajsız derinliği kazanmak

Peki bu ‘makyajsız makyajı’ biz nasıl yapacağız? Primorac, İngiliz Vogue’a açıklıyor: “Filmdeki tüm oyuncuların cilt rengini değiştirdik.
Keira’nın beyaz cildi koyulmalı, zeytine doğru gitmeliydi. Kendimize ışığı iyi yansıtacak, varlığını belli etmeyecek, hafif ama etkili bazlar bulmamız gerekiyordu. Chanel Vitalumiere Aqua ve Vitalumiere Creme fondötenleri karıştırdım. Le Blanc De Chanel’i de oyuncuların yüzlerindeki bazı bölgeleri aydınlatmak için kullandım.”
Keira Knightley’nin hafifçe koyulaşmış göz çevresi ve soğukta üşümüş izlenimi veren dudakları, makyajın tamamlayıcı unsurları olmuş. Le Crayon Khol Ambre, benim de çok severek kullandığım bir göz kalemi. Primorac, kalemi gözlere direk uygulamak yerine, elinin üzerinde biraz ısıtıp dağıttıktan sonra bir fırça yardımıyla uygulamış. Illusion D’Ombre’nin mor ve amber renklerini de makyaj çantasından eksik etmemiş. Eve gelir gelmez kendimi aynanın karşısında, Chanel malzemelerin başında, gözlerime aynı ‘makyajsız derinliği‘ vermeye çalışırken buldum. Sonuç? Primorac’ın sözünü dinleyen, makyajda bir sıfır öne geçiyor!

Devamını Oku

Parti kızlarının yılbaşı makyajı

15 Aralık 2012

Yılbaşı akşamı yaklaşırken ajandalara notlar yazılıyor, programlar yapılıyor, heyecan artıyor. Eğer ki dünyanın sonu gelmezse hepimiz yeni yılı olabileceğimiz en güzel halde karşılamak isteyeceğiz. Ne de olsa 'yeni yıla nasıl girersen, yeni yılın öyle geçer' inanışına karşı koymaya kimsenin gücü yetmiyor. 'Ya gerçekten öyleyse' diyerek çaba harcamaya devam ediyoruz. Kalabalıklarla geçen partilerde de ev partilerinde de derdimiz yılbaşı makyajını nasıl yapacağımız. İşte o gece için işte makyaj tüyoları...

Parti makyajının temeli sağlam olmalı



Cildinizi bir gece öncesinde bir kil maskesi ile derinlemesine temizleyin. Yılbaşı sabahında mutlaka nem serumu ya da cilt tipiniz için tasarlanmış besleyici bir yağ ile yüz, boyun ve dekolte bölgenizi nemlendirin. Gün boyunca ekstra nemli kalmaktan çekinmeyin. Eğer iddialı bir parti makyajının peşindeyseniz asla gündüz makyajınıza rötuş yapmayın, 'sil baştan' anahtar kelime. Cildinizin ihtiyacına göre gerekli bakımı yaptıktan sonra makyajınızın kalıcılığını arttıracak bir baz ürün ya da BB krem kullanabilirsiniz. Clarins Beauty Flash Balm, tüm BB kremler içinde favorim. Cilde doğal görünümlü bir aydınlık ve ıslaklık vermek için ideal. Bu ürünle ilgili sevdiğim bir başka detay da makyaj bittikten sonra biraz daha aydınlanmasını istediğimiz bölgelere (elmacık kemiklerinin, dudak tepeciğinin ve burnun hemen üzeri) rahatlıkla sürülebiliyor olması. Eğer cildinizle ilgili ciddi probleminiz yoksa doğallık için fondöteni bir kenara bırakmanızı, kapatıcı ve toz pudra kullanmanızı tavsiye ediyorum. Laura Mercier Mineral Finishing Powder, makyajı yerine yerleştirmek ve parlayan T bölgesini yatıştırmak için kullanılıyor. 'Fondötensiz yapamam' diyorsanız su bazlı Benefit Some Kinda Gorgeous'ı ya da cilde ışık katan YSL Le Teint Touche Eclat'yı öneririm.

Devamını Oku

Bir makyaj yarışmasından geriye bunlar kaldı...

28 Kasım 2012

Sephora'nın gelenekselleşmiş Make Up Masters yarışması, geçtiğimiz hafta YSL ve L'Officiel dergisi sponsorluğunda İstinyePark'ta gerçekleşti. Ön elemeler sonucunda finale kalan altı makyöz ve iki makyör, Picasso, Matisse ve Miru'nun eserlerinden ilham alarak bir saat içinde harikalar yaratmaya çalıştı. Eliniz heyecandan titrerken modelinize eyeliner sürmek zorunda kaldığınızı bir hayal edin! Tema Parizyen YSL kadını ve 'soyut' kavramını resme taşımış ustalar olunca ortaya çıkan sonuçlar da hayli cesurdu. Kendimi tasarımcı Zeynep Tosun, L'Officiel Dergisi Güzellik Editörü Şebnem Burcuoğlu, fotoğrafçı Ümit Savacı, verdiği eğitimle finalistlerin akıl hocası olarak kabul ettiği makyaj gurumuz Hakan Kültür, Sephora Türkiye Genel Müdürü Beyhan Figen, oyuncu Bade İşçil ve L'Oreal Türkiye Lüks Ürünler Bölümü Direktörü Elif İlkiz'le jüri masasında otururken buldum. İşimiz hiç de kolay değildi. Hani içinizde 'jüri de oturduğu yerden ahkam keser, kokteylde sunulanları mideye indirir, çalışmadan boş boş oturur' diyenleriniz varsa, orada bir dursun. Hijyenden tutun da, fırça hakimiyetine, makyajın boyut, desen, renk oranından, finalistlerin kendilerini ifade ediş biçimlerine kadar değerlendirmek durumunda kaldığımız tonlarca detay vardı. Bugüne kadar yaptığım en keyifli 'ödev' olduğuna şüphe yok tabii. Puanlar toplanırken ben de dahil olmak üzere tüm jüri üyelerinin dikkat kesildiğini eklemek istiyorum; hiç kimse 'hesap hatası' gibi küçük düşürücü bir durumla karşılaşmak istemedi! Makyajlar yapılırken biz de finalistlerin masalarının etrafında vızırdayan sivrisinekler gibiydik. Her şeye çok yakından bakmak istedik. Hatta ben modelleri bir kenara bıraktım, finalistlerin kendilerine yaptığı makyajları da inceledim. Bana kalırsa gecenin en şık ve tatlı detayı finalistlerden Arzu Yaman'ın Yves Saint Laurent anısına yaptığı, Mondrian elbiseden ilham alan, aynı desen ve renkteki manikürdü. Hemen yanımda oturan Ümit Savacı'yla bizdeki 'görsel algı' üzerine ahkam kestik. Finalistlerin çoğu, kendilerine tema olarak verilen üç tabloyu, ardında duygu ya da düşünce aramadan yalnızca gözleriyle tarayarak modellerinin yüzüne aktarmıştı. Birinci gelen Özlem Gürdağlı ise duygu ve düşüncelerini makyajına yansıtabilen tek finalist olarak aralarından sıyrıldı. Yaptığı makyajın iddia anlamında geride kaldığını sanmayın sakın! O da modelinin yüzünü boş bir kanvas gibi kullanarak bir resim tablosu yaratmayı tercih etmişti. Yarışmanın sponsoru YSL, müthiş makyaj malzemelerine sahip bir marka. Yarışmacılar Touche …clat kapatıcı, Touche …clat fondöten, Dare To Glow aydınlatıcı, Creme De Blush allık gibi mucizeler yaratan ürünlerle yarıştığı için şanslıydı. Makyaj fırçalarını Sephora'dan seçmişlerdi. Kendilerine müdavimi oldukları, her makyajlarında kullandıkları üç ürün getirme fırsatı verilmiş. Bazılarının masalarında Make Up For Ever'ın da yüz ve vücut boyalarından gördüm. Dikkatimi çeken bir başka detay da yarışma boyunca izleyicilerle yapılan röportajlarda ortaya çıktı. Genç bir beyefendi, “Bir kadının makyajında olmazsa olmaz dediğiniz malzeme nedir” sorusuna kırmızı ruj cevabını vererek beni şaşırttı, zira yapılan araştırmalara göre bizim en güçlü makyaj savaşçımız kırmızı ruj, erkeklerin en itici bulduğu malzemelerin başında geliyor.
Sephora’nın çalışanlarına verdiği kariyer gelişimi destek programı dahilinde profesyonel makyaj artistleri keşfetmeye ve yetiştirmeye olanak sağlayan bu organizasyonu, bana kalırsa hem bizler hem de yetişmekte olan 'usta fırçalar' için çok faydalı ve ilham verici. Parçası olmaktan gurur duydum.

Devamını Oku