Hafta sonu kaçamağı yapabileceğiniz 15 yer!
.

İş güç bitmez… İndirin excell tablolarınızı, derin bir nefes alın ve bir sonraki hafta sonunuzun nasıl muhteşem olacağı ile ilgili planlarınızı yapmaya başlayın. Zaman akıp geçiyor, vakit kalkıp yeni yerler keşfetme, yeni mutfaklar tatma, yeni kültürler tanıma vakti… Gerisinde kalmayın! Sizin için derlediğimiz harika liste ile karşınızdayız.
Adı gibi şirin mekan: Şirince
Meyve şaraplarıyla son yıllarda oldukça sık adını duyduğumuz Şirince, adı gibi şirin, turistik bir köy. İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Şirince, tarihi Rum evleri, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, şarap mahzenleri ve kahvaltı evleriyle ziyaretçilerine sakin ve keyifli zaman geçirecek bir atmosfer sunuyor. Size önerim sabah erken saatlerde oraya varıp, önce güzel bir kahvaltı yapın. Ardından sokaklarını keşfetmeye çıkın. Her sokakta yerli şarap üretimi yapan küçük dükkanlar var. Hepsi sizi güler yüzle ve minik bir kadeh şarapla karşılıyor. Her dükkanda birer tadım yapsanız, inanın bana stres dolu geçen tüm bir haftanın negatif enerjisini hızlıca üzerinizden atarsınız. Mürdüm eriği şarabını mutlaka tatmanızı öneririm. Oldukça sıra dışı bir lezzet.

Şehirden bir koşu uzaklaşsak? İstanbul’a bir, bir buçuk saat uzaklıktaki Riva, Karadeniz’e kıyısı olan bir sahil köyü. Kıyı kenarında ve merkezinde salaş ama lezzetli restoranlar var. Bu yüzden canı taze balık çekenler buraya bir uğrasın. Riva’nın ortasından akan bir dere var. Dere kenarı, doğayla iç içe ve huzurlu vakit geçirmek için harika. Size önerim; yanınıza örtünüzü alın, marketten alışverişinizi yapın ve dere kenarındaki geniş yeşillik meydanda bir ağaç altına kurulun. Burada tüm gün oksijen komasına girene kadar takılabilirsiniz.

Burası Ege’ymiş meğersem Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı Tirilye, Marmara’ya kıyısı olan şirin bir sahil kasabası. Dar sokaklarında kapı önüne oturmuş örgü ören teyzeleri, rengarenk boyanmış eski taş evleri, zamanında Rum ailelerin ev sahipliği yaptığı tarihi yapılarıyla Marmara’dan çok bir Ege köyü hissi uyandırıyor insanda… Hemen hemen her sokakta bir tarihi yapı çıkıyor karşınıza. Eski bir kilise olan ve Rumların bölgeyi terk etmesinden sonra özel mülke dönüştürülen Dündar Evi ve 1924’te öksüz yurdu olarak açılan Taş Mektep hem hikayeleriyle hem de mimarileriyle en dikkat çekici olanları.

Sahil boyunca dizilmiş teknelerde balık ekmek yapılıyor. Bir Eminönü olmasa da, oranın da kendine özgü bir balık ekmek keyfi yok değil. Ayrıca teyze yapımı zeytin, zeytinyağı gibi ürünleri kaçırmayın derim.

Siz hiç Assos’ta uçan melek yediniz mi? Hala sit alanı olarak kabul edilen Assos, daha ne kadar orijinaline sadık kalabilir bilmiyorum ama bu haliyle Türkiye’de görülmesi gereken ilk 10 listesine girmesi gerektiğine eminim. Assos’un Kadırga Koyu adlı sahili, mavi bayraklı denize sahip. Yani yazları denizin tadını çıkarmak için ideal. Biraz adrenalin arayanlara burada dalış denemeleri yapmalarını da önerebilirim. Kadırga Koyu’nda bir de Mercan Motel var. Motelin sahibi Melek Hanım “Uçan Melek” adında havuçlu mezesiyle ünlü. Ege mutfağının incilerini ve “Uçan Melek”i burada tadabilirsiniz.

Eve giderken mutlaka ev yapımı karadut şurubu götürün yanınızda. Mayıs – Haziran ayları gibi çıkıyor ve oldukça lezzetli. Assos’u taçlandıran büyüleyici Athena Tapınağı’nı da görmeyi unutmayın.

Pamukkale: Bitmeden alın! Denizli’nin beyaz kızı Pamukkale kıymet bilmez insanoğlu sayesinde 4’te 1 oranında küçülmüş olsa da, geriye kalan haliyle bile yeterince fantastik. Yol boyunca Arkeoloji Müzesi, Kleopatra Antik Havuzu gibi bölgenin ilgi çekici noktalarına uğrayarak Pamukkale Travertenleri’ne varıyorsunuz. Gitmişken mutlaka müzeyi ve antik havuzu görün. Hatta mayolarınızı yanınıza alıp, antik havuzda biraz şifa bulun.

Burada bir de Denizli’ye özgü Hicaz narı adlı bir nar türü yetişiyor. Tadı bizim nar diye bilip gördüklerimizden çok çok daha iyi. Oranın yerlisi bunu bir iş modeli haline getirmiş, her köşede nar suyu sıkan bir amca var. Gidin ve benim yerime de için lütfen. Bu hafta sonu kaçamağı, bir çok haftayı enerjiyle atlatmanızı sağlayacak.

Orada bir karpaz var yakında! Kıbrıs haritasında upuzun görünen, ülkenin kuzey kesiminde denize uzanan bir uç vardır ya, işte orası Karpaz. Abartısız şu ana kadar girdiğim en iyi denizlerden birine sahip. Filmlerde ya da rüyalarda sık sık gördüğümüz bembeyaz kumlar, açık maviden laciverte degrade yapan su burada gerçekten var.

Karpaz yarım adası bir milli park. Burada hiçbir yapılaşmaya izin verilmiyor. Tesis olarak bungalov evlerden bölgesel yapılar kurulmuş. Oraya gittiğinizde bungalovda kalıyor, deniz ürünlerinin en tazesini doya doya yiyor, akşamları da etrafta pek fazla yapılaşma olmadığı için kumlara uzanıp gökyüzünden size göz kırpan yıldızları seyrediyorsunuz. Hafta sonu kaçamağı için en güzel seçeneklerden.

Adalardan devam: Gökçeada Gökçeada gezip görecek çok yeri vardır. Ama muhakkak bir bilenle ve bir de arabayla gitmek lazım çünkü burası Türkiye’nin ikinci büyük adası olduğundan, kaybolma ve hatta Gökçeada’yı ilk vardığınızdaki liman kenti imajından ibaret sanma olasılığınız çok yüksek. Gökçeada’daki favori köylerim Dereköy ve Zeytinliköy. İkisinin de tarihi evlerle dolu, dar sokaklarında keşfedilecek çok şey var. Zeytinliköy, gerçek dibek kahvesi ve damla sakızlı muhallebi yapan ustalarıyla meşhur. Bunlardan Panayot Usta, oraların en eskisi. Yalnızca tatlı, muhallebi ve dibek kahvesi var dükkanında. Bu da işinin ehli olduğunun kanıtı aslında. Kahveyi Panayot Usta, tatlıları ise eşi Madam Amarisa yapıyor. Damla sakızlı muhallebisinin tadı hala damağımda. Size de tavsiye ederim.

Fethiye’nin hayalet Şehri Kayaköy Yolu meşhur Likya’dan geçen herkes bilir Kayaköy’ü. Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı eski ve terk edilmiş bir Rum Köyü burası. Mübadele döneminde burada yaşayan Rumlar apar topar evlerini, eşyalarını bırakmış, Yunanistan’a göç etmişler. Şimdilerde o eşyalardan geriye pek bir şey kalmasa da evler hala yerli yerinde duruyor. Hayalet şehirde gezer gibi oluyorsunuz burada dolanırken. Hiçbir yerleşim yok ama evler, kilise ve şapeller olduğu gibi kalmış. Tarihi gezileri sevenlere mutlaka öneririm. Bir de Kayaköy’ün girişinde harika sac böreği yapan teyzeler var. Gitmişken onlara da uğramayı unutmayın.

Akşama Gaziantep mutfağı? Yalnızca Beyran yemek için Antep’e gidin derim. Tabi gitmişken Gaziantep Çarşısı’nı, Zeugma Müzesi’ni, Mevlevihane’yi ve Arkeoloji Müzesi’ni de görün mutlaka. Beyran kuzu gerdanından yapılan, bol acılı, işkembe türü bir çorba. Antep’te bunu en iyi yapan iki mekan var. Yesemek ve Kelebek. Bu tavsiyeler oranın yerlisinden alınma. Diğer mekanlar daha turistik.

İşin ilginci Beyran çorbası Antep’te kahvaltı olarak servis ediliyor. Normalde sabah saatlerinde acılı etli yemekler belki biraz ağır gelebilir bazılarına ama Antep’in atmosferinde her saatte her lezzet gayet iyi gidiyor.

Balıkçılar işini biliyor: İğneada İğneada Trakya’nın Karadeniz’e kıyısı olan bir balıkçı köyü. Söylendiğine göre 33 km kadar bir sahili var. İğneada’da Karadeniz balıklarını taze olarak bulabilirsiniz. Ama benim favorim, arabada yapılan sucuk ekmek. Sahilin hemen paralelindeki yolda, sucuk ekmek arabaları var. Oradan yiyeceğinizi alıp, sahil boyunca yürüdünüz mü keyfinize diyecek olmaz. İğneada yakınlarında bir de Demirköy var. Burada Fatih Sultan Mehmet döneminden kalma bir demir dökümhanesinin tarihi kalıntıları bulundu yakın zamanda. Söylenene göre İstanbul’un fethinde kullanılan toplar burada üretilmiş. Köyün adı da buradan geliyormuş. Arkeolojiyle aranız iyiyse burayı hafta sonu kaçamağı olarak ziyaret edebilirsiniz.

Romantik kaçamakların mekanı Abant… Hafta sonu kaçamağı için Abant’tan daha romantik bir yer olamaz herhalde. Her mevsim ayrı bir manzarası olan Abant, Bolu’ya 40 dakika mesafede bir tabiat parkı. Göl kıyısında birçok restoran bulunuyor. Hepsinde genellikle et, balık, mangal ve sucuk ekmek gibi alternatifler var. Bugünlerde maalesef fazla kar yok, malum küresel ısınma sonunda bizi de vurdu. O yüzden ya ilkbaharda gidin, ya da önümüzdeki kışı bekleyin derim ben.

Şimdiki parçamız kampçılar için geliyor: Yedigöller Yedigöller güzel yurdumun bir başka milli parkı. Oldukça engebeli bir yolun ardından Yedigöller’e vardığınızda orman denizini andıran, Hobbit diyarından aşina olduğumuz bir görüntüyle karşılaşıyorsunuz. Heyelan sonucu oluşan set gölleri bir ormanın içine yayıldığını düşünün. Bunlardan bazıları arasında taşlar, dev kayalar ve su akıntıları var. Gerçekten de büyüleyici bir manzara. Bölge doğa yürüyüşleri, kamp kurma ve fotoğraf gezileri için açık.

Gözünüz gönlünüz açılsın: Kartepe Kış tatili deyince, aklına ilk kayak gelenler için iyi bir alternatif Kartepe. Hem yakın hem de diğer kayak merkezlerine göre daha uygun. Ben gittiğimde kayak yapmak yerine, sıcak şarap ve sucuk ekmek ziyafeti yapmayı tercih etmiştim. Zira adrenalin sporları pek bana göre değil. Ama ben zaten pistlerin ustasıyım diyenler, hafta sonunu İstanbul’a iki saat uzaklıktaki Kartepe’de değerlendirebilir. Kartepe’ye giden yol da oldukça keyiflidir. Yol boyunca sık sık durup, güzel manzara fotoğrafları çektirebilirsiniz.

İşi gücü bırakıp buraya yerleşmeli aslında: Safranbolu İki yüz yıllık konaklarıyla meşhur Safranbolu, Karabük’ün en büyük ve en gelişmiş ilçesi. Safranbolu’nun tarihi çok eskilere dayanıyor. Hititler döneminden Selçuklulara, Bizanslardan Osmanlı’ya her medeniyetin iz bıraktığı topraklarımızdan o da nasibini almış. Meşhur Safranbolu Evleri, 18. ve 19. yüzyıl Türk toplumunun geçmişini, kent kültürünü günümüzde de hala yaşatıyor.Safranbolu’ya gittiğinizde mutlaka görmeniz gereken iki yer Kaymakamlar Evi ve Cinci Han. Özellikle müze olarak düzenlenen Kaymakamlar Evi’nde tarihi Safranbolu evlerinin özelliklerini birebir görebilirsiniz.

Organik yaşamcılar için Polonezköy pazarları Özellikle İstanbul ve civarında yaşayanlara Polonezköy’ü şiddetle tavsiye ederim. Polonezköy’de birçok motel ve işletme var. Her biri kahvaltı, mangal, bahçe keyfi ve konaklama gibi hizmetler sunuyor. At binmeye meraklıysanız Polonezköy Binicilik Kulübü’nü de önerebilirim. Kahvaltı için ise Polina’yı tek geçerim. Bahçeden toplanmış yeşil biber, peynir, zeytin, reçel çeşitlerinin yanında, katmerli puf böreği ve mekanın özel pastası Karpatka’yı mutlaka tatmalısınız.

Bu arada kötü bir haber: Polonezköy şu günlerde imara açılma tehlikesiyle karşı karşıya. Dokusu bozulmadan mutlaka bir hafta sonunuzu orada geçirin derim. Unutmadan, bu harika hafta sonu kaçamaklarına en uygun uçak biletleri ile ulaşmak isteyenler Geziko.com‘da birkaç saniye içinde hayallerine start verebilirler.