Gazete Vatan Logo
Magazin Kendimize değil tiyatroya hizmet ediyoruz!

Kendimize değil tiyatroya hizmet ediyoruz!

Kendimize değil tiyatroya hizmet ediyoruz!

Güzin ve Zeynep Özyağcılar... Anne kız, hapishanede geçen Tiyatro Martı’nın ‘Demir’ oyununda yine bir anne kızı oynuyor. Anne 15 yıl önce eşini öldürüp içeri düşmüş, kızını bir daha görememiş. Karşılaşma, hasret dolu bakışlar, anılar ile telafi edilmeye çalışılan zaman ve itiraflar... ‘Anne kız çalışmak zor olmuyor mu?’ diye soruyorum, “Anlaşamamamız mümkün değil, kendimize değil, tiyatroya hizmet ediyoruz” cevabını alıyorum...

Neden ‘Demir’ oyunu?

Zeynep Özyağcılar: Bu metin zaten elimizdeydi. Sahnelemek istediğimiz dönemde 14 yaşındaki bir kıza 15 kişi tecavüz etmişti. O yüzden önce ‘Uçlar’ oyununu sahnelemeye karar verdik. Daha sonrasında insanların gülmeye ihtiyacı olduğunu anladık ve ‘Hoşgeldin Boyacı’ oyunumuzu sahneledik. Sonrasında annemin de farklı bir rol oynayabileceği bir oyun arayışına girdik. Oyunun yazarı Rona Munro, İskoçyalı feminist bir yazar. Çok enteresan bir bakış açısı var. Herkesin konuştuğu bir aşk konusunu bile anlatsa, konuya çok bakılmamış bir yerden bakabiliyor. Özel tiyatronun da yapması gereken bu aslında. Herkesin söylediğini söylemek değil, farklı yorumlara, farklı bakış açılarına yönelmek... Çok sıcak bir anne kız ilişkisi de var oyunda. Oyun çok fazla şey söylüyor. Dolayısıyla biraz sert bir oyun seçmek istedik ve buna karar verdik. Annem de 3 yıldır tiyatro yapmıyordu. Onu heyecanlandıracak bir metin olsun istedik. Bir oyuncunun oyunculuk hayatında oyup oynayabileceği en farklı karakterlerden biri çünkü. Diğer yandan konu olarak bizim tiyatromuzun çizgisine de çok uydu.

Haberin Devamı

Güzin Hanım, “Beni zor ikna ettiler” demişsiniz oyuna, doğru mu?

Güzin Özyağcılar: Evet :) Komedi oynamak istiyordum. ‘Sahnede en azından stresten uzak olayım, seyircimi güldüreyim’ istedim. İstediğim gibi bir oyun bulamadık. Erdal (Özyağcılar) ‘Demiri oynayın’ dedi. Zeynep de ‘Anne kızı da ben oynarsam oynar mısın?’ deyince beni anında ikna etti.

Görünmez parmaklıklar arkasındaki kadınlar

Dünyada da çok oynanan bir oyun olmasına rağmen ilk defa gerçek bir anne kız, anne kız rollerini üstleniyor. Bu da etkili oldu mu karar vermenizde?

Haberin Devamı

GÖ: Yoo düşünmemiştik. O üstüne geldi. Kaymağı oldu.

ZÖ: Aynı aileden oyuncular genelde aynı oyunda yer almak istemiyorlar. Farklı sıkıntılar olabiliyor. Dolayısıyla biraz çekiniyorlar. Fakat biz annemle özel hayatımızda da çok bir arada ve arkadaş gibi olduğumuz için bir sorun olmadı. Bizce, oyuna daha da gerçekçilik kattı hatta.

‘Annemle anlaşamazsam oyunu nasıl bırakıp giderim?’ gibi bir korkunuz hiç olmadı mı?

ZÖ: Senin daha önce yarım bıraktığın bir oyun oldu mu anne?

GÖ: Hayır hiç olmadı. Bu tiyatro adabına etik değil zaten. Bunları başından düşüneceksin, karar verdikten sonra yolundan dönmeyeceksin. Ki bizim aramızda öyle bir şey olması imkansız.

ZÖ: Anne baba değil başka biriyle de bu oyunu oynasaydım çok çok büyük bir şey olmadığı sürece oyunu bırakmazdık. Biz kendimize değil, tiyatroya hizmet ediyoruz. Amacımız seyirciye iyi bir oyun izlettirebilmek. Profesyonel bir iş yapmak.

Metne karar verdikten sonra, sahneleme kısmında metindeki neyi öne çıkarmak istediniz?

Haberin Devamı

GÖ: Çok inandığımız ve güvendiğimiz dramaturg arkadaşımız Hande Ören’e emanet ettik metni. Yönetmenimiz Serkan Üstüner ile beraber iki ay çalıştılar. Kısaltmaları yaptılar ve bizim elimize harika bir metin geçti.

ZÖ: Bizim odaklanmak istediğimiz dışardaki bir insanın ne kadar özgür olduğu üzerine... Bir tarafta hücredeki bir kadın, diğer tarafta dışarıdaki bir kadın var ama dışarıdaki de görünmez demir parmaklıklar arkasında. Bence oyunda içerideki kadın daha özgür. Hayallerinde, düşlerinde... Kızı ona bastırılan hayatı yaşıyor. Fiziksel ve ruhen ona ne söylendiyse öyle yaşıyor. Annesiyle biraraya gelerek kendi doğasını keşfediyor. Feminist yaklaşımı da yok etmek istemedim. Gardiyan karakteri mesela aynı zamanda bir baba figürü. Hem de erkek egemen toplumun kadını nasıl görmezden geldiğini, duymadığını gösteriyor. ‘Burada bir adam sevgilisini öldürürse 5-10 yıl yatar, bir kadın çocuğunu öldürürse çocuğunun yaşı kadar yatar çıkar, ancak bir kadın erkeğini öldürürse cezası müebbettir’ diyor. Bu sözü özellikle atmak istemedik. Erkeklerin vurduymazlığına da odaklanıyor. ‘Gör beni, duy beni’ diyen kadınların o kadar aşık olmasına rağmen nasıl bir anda çileden çıkıp hayatlarının nereden nereye geldiğini de gösteriyor. Oyunda, bir kadın olarak yer yer “Evet ben de bunu yaşadım” diyebiliyorsunuz.

Haberin Devamı

GÖ: ‘Hayatta hiçkimse kendisine duyulan bir aşkı böylesine harcamamalıydı’ sözü de önemlidir bu noktada.

Peki, 15 yıl boyunca kızını görememiş bir anne kız var karşımızda. Ancak yan yana gelince sanki hiç ayrılmamışlar kopmamışlar gibi bir sohbet başlıyor aralarında. Role nasıl hazırlandınız?

GÖ: Annelik içgüdüsü. O bağ hemen kurulur. Saçını görüyor, ses tonunu duyuyor ve hemen o bağ tekrar kuruluyor. Gülüşünü hatırlıyor.

‘Babam bizi kıskandı’

Eşiniz Erdal Bey ‘Beni de alın oyuna’ diye çok söylenmiş duyduğumuz kadarıyla...

ZÖ: Evet, biz bir ara oyuna gardiyan arıyorduk. Babamın oynayabileceği bir rol değildi. ‘Ben de gardiyan olayım bari’ diye tutturdu. ‘Olmaz’ deyince, ‘Bari arkadan geçeyim’ dedi. Birlikte çalışmamızı biraz kıskandı. ‘Ben de olsaydım’ diye tutturdu tabii.

İlerde hep birlikte yer alacağınız bir proje olur mu?

GÖ: Öyle bir metin gelir ve uyarsa neden olmasın. Ben Erdal ile karşılıklı bir komedi oynamayı çok isterim.

Kendiniz yazmayı düşünür müsünüz?

GÖ: O çok başka iş. Zeynep’in daha fazla yeteneği var bu konuda.

ZÖ: Şu an kafamda iki proje var. Bir çocuk oyunu var yazdığım. Bir de bir kadın bir erkeğin yer aldığı bir oyun yazmak istiyorum ama onu biraz daha zamana bıraktım.

Dizilerde rol alıp kolaya da kaçabilirdiniz. Tiyatro yaparak en zoru seçmek neden?

GÖ: Ben bazen diyorum ‘Ya biz çılgın mıyız?’ diye. Perde açılmadan yürek çarpıntısı, heyecan... Çık diziye al paranı hem şöhret ol... Biz zoru seviyoruz.

ZÖ: Bizim işimiz de bu. Televizyon, sahne işi yapanlar için çok büyük destek. Bizde hala bir tiyatro kültürü oturmadığı için, seyirciler televizyonda gördükleri isimleri sahnede izlemek istiyor.

Bundan sonrası için nasıl planlarınız var?

GÖ: Seyircimiz geldiği sürece oynamak istiyoruz. Başka projelerimiz de zaten var. Uçlar için son 4 oyun. Tatavla Sahnesi’nde. 27 Aralık’ta Yunus Emre Kültür Merkezi’nde ‘Demir’ oyunumuz var. ‘Hoşgeldin Boyacı’ da 21 ve 26 Aralık’ta Yunus Emre Kültür Merkezi’nde devam ediyor.