Gazete Vatan Logo

Kemal Kılıçdaroğlu: PKK, HDP'yi baraj altında bırakmak istiyor

Kemal Kılıçdaroğlu: PKK, HDP'yi baraj altında bırakmak istiyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, PKK'nın gerçekleştirdiği eylemlerin, HDP'yi baraj altında bırakma amacı taşıdığını söyledi

Kurban Bayramı'nı Avrupa'daki seçmenleriyle birlikte geçiren Kılıçdaroğlu, Hollanda'da BBC Türkçe'ye verdiği özel mülakatta HDP'yi de eleştirerek partinin "özerklik" açıklamasının barışa katkı sağlamayacağını vurguladı. Bu konuda hükümeti de eleştiren ana muhalefet lideri, güneydoğuda sandıkların birleştirilmesine karşı çıktı.

Kılıçdaroğlu öte yandan PKK'nın gerçekleştirdiği eylemlerin, HDP'yi baraj altında bırakma amacı taşıdığını ifade etti.

Avrupa ziyaretinde önce İsviçre, Fransa ve Belçika'yı ziyaret eden Kılıçdaroğlu, dün Hollanda'daydı.

CHP lideri, Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ile birlikte Zaandam kentinde partilileriyle buluştu; Hollanda İşçi Partisi (PvdA) Genel Başkanı Hans Spekman ile de bir görüşme gerçekleştirdi.

Kılıçdaroğlu toplantı öncesi BBC Türkçe'nin soruları yanıtladı.

-Seçim öncesi güneydoğuda gerilim ve şiddet sürerken, AKP hükümeti sandıkların birleştirilmesini öneriyor. Sizce bu koşullarda güvenli ve demokratik bir seçim mümkün mü?

Haberin Devamı

Hayır. Sandıkların birleştirilmesini bu aşamada doğru bulmuyorum. Bildiğim kadarıyla Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) bu konuda bir kararı var. Ayrıca okula konulan sandığın güvenliğini sağlayamıyorsanız, o zaman sizin iktidar oluşunuz tartışılır. Sonuçta sandık bir kamu binasına konuluyor ve vatandaşlar gelip orada oylarını kullanacaklar. Siz eğer başka bir yöntem arayışına girerseniz haklı olarak toplumun belleğinde kuşkular yaratılır.

-CHP olarak yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sorun nasıl çözülür sizce?

Bu sorun güvenlik önlemleri ile çözülmez. Bir toplumsal uzlaşma ile çözülür. Sorunun çözüm adresinin de parlamento olması lazım. Öncelikle samimi ve dürüst olacaksınız. Yani "Ben bu sorunu çözerim" diye masaya oturacaksınız. Bunu kendi içinizde tartışacaksınız. Yine sorunun çözümü açısından birinci sınıf demokrasiyi ülkeye getireceksiniz. 12 Eylül darbe hukukunu ortadan kaldıracaksınız. Yüzde 10 seçim barajını ortadan kaldıracaksınız. Eğer Kürt kökenli bir yurttaşınız etnik kimliği dolayısıyla dışlanıyorsa veya kendini dışlanmış hissediyorsa bunun önüne geçmeniz, onun taleplerini yerine getirmeniz gerekir.

Haberin Devamı

-"Çözüm yeri parlamento" dediniz.. HDP 80 milletvekiliyle parlamentoda. Ancak Kürt hareketi içinde İmralı ve Kandil faktörünün de olması, çözümde muhatap sorunu yaratıyor mu sizce?

Bence bu sorunun çözümünü güçleştiriyor. Bence bugün PKK'nın yaptığı terör eylemleri tamamen HDP'yi zor durumda bırakıyor. Ben şahsen HDP'nin baraj altında kalması gibi bir amacı taşıdığını düşünüyorum. Bir anlamda PKK'nın politikası, sarayın (Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın) politikası ile paralel yürüyen bir politika olarak ortaya çıkmıştır.

'ÖZERKLİK İLANI BARIŞA KATKI SAĞLAMAZ'

- Peki, HDP yönetimi ve güneydoğudaki yerel yöneticilerin öz yönetim / özerklik açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hiçbir katkısı olmaz. Yapılması gereken orda AB'nin yerel yönetim özerklik şartını kabul etmektir. Bu Ecevit hükümeti zamanında parlamentodan geçti, yasalaştı. Uygulama yetkisi bakanlar kuruluna verilmiştir. Bakanlar Kurulu bunu uygulayabilmelidir. Çünkü yerel yönetimler özerklik şartı sadece Doğu için değil bütün Türkiye için, bütün yerel yönetimler için geçerli olacak. Yerel yönetimlerin daha güçlü olması, sağlıklı gelir kaynaklarına kavuşması... Bu şu anlama gelmiyor tabii; yerel yönetimler merkezi otoriteden tümüyle bağımsız olacaklardır. Hayır! Merkezi yönetime hesap vereceklerdir. Zaten 1930'larda çıkan Belediye Yasası'nda da yerel yönetimlerin idari ve mali yönden özerk olduğu yazılıdır. Yani bunlar zaten özerk kuruluşlar. Örneğin Diyarbakır belediye başkanını İzmirliler seçmiyor, Diyarbakırlılar seçiyor. Ayrı belediye meclisi üyelikleri var, bütçeleri var, kendi kaynaklarını harcıyorlar, merkezi hükümetten kaynak aktarılıyor... Ama bunlar yetersiz. Yerel yönetimlerin hem idari hem mali olarak güçlendirilmesi gerekiyor.

Haberin Devamı

-CHP, güneydoğuda neden başarısız? Partinizin Kürt seçmeni yeniden kazanmaya dönük çalışması, programı var mı?

Haberin Devamı

Şu anda Doğu - Güneydoğu'da gerek sivil toplum örgütleri, gerek yurttaşlar CHP'nin çözüm önerileri getirmesi konusunda gerçekten de belli bir bilgi birikimine sahip oldular. Zaman geldi sadece Doğu ve Güneydoğu'da billboardları kiralayarak çözümlerimizi topluma anlatmaya çalıştık. 3-4 kez başta Diyarbakır olmak üzere Doğu ve Güneydoğu'ya gittim. Sivil toplum örgütleriyle bir araya geldik. Onların sorularını cevaplandırdım. Bu sorunun nasıl çözülebileceğine dair CHP'nin düşüncelerini aktardım. Bir dönem haklı olarak şikayetler geliyordu, "CHP, Sivas'ın ötesine gidemiyor" diye. Biz bugün bütün bölgeye gidiyoruz. Bizim milletvekillerimiz gidiyorlar. Halkla ilişkilerimiz son derece iyi ve başarılı. Sonuçta bir gerçek ortaya çıktı; bu sorunu çözerse ancak CHP çözer. Bu halkın da kabul ettiği bir gerçek. Nitekim son koalisyon görüşmelerinde gerek HDP gerek MHP iki zıt kutup olmasına karşın koalisyonda mutlaka CHPnin olması gerektiğini ifade ettiler. Bu da konulara ne kadar hakim olduğumuzu ve sağlıklı çözümler ürettiğimizi bir anlamda gösteriyor.

1 KASIM'DA TABLO DEĞİŞECEK Mİ?

-Sadece güneydoğu değil, Türkiye'nin genelinde etnik ve mezhepsel bir siyaset anlayışı var. CHP, bu ortamda neden toplumun geniş kesimlerini yanına alacak bir alternatif siyaset önermiyor?

Ben bazı bölgelerde Kürt kökenli yurttaşlarımıza yönelik şiddete başvurulmasını eleştirdim ve bütün vatandaşlarıma sağduyu çağrısı yaptım. Kimse kimliği dolayısıyla suçlanmamalı. Örneğin Kırşehir'de yıllardır orada işyeri okan Kürt kökenli vatandaşlarımızın dükkanları yağmalandı. Biz hemen ertesi gün milletvekillerimizi gönderdik. Vatandaşlarla bir araya geldiler. Aslında Kırşehirliler de son derece üzgün. Ve bazı provokasyonların olduğu görülüyor. Gözleniyor da zaten. AKP'ye yakın Osmanlı Ocakları'nın bu tür bir provakasyonu düzenledikleri yönünde güçlü emareler var. Sadece Kürt kökenli vatandaşlarımız değil örneğin Hürriyet gazetesine yapılan baskınlar da bu bağlamda ayrışmayı derinleştiren olaylar.

- 1 Kasım seçimlerinde, 7 Haziran'da ortaya çıkan siyasi tablo değişir mi sizce, Türkiye'yi ne bekliyor?

Türkiye'nin nereye gideceği konusunda toplumun hemen hemen her kesimi, katmanında endişe var. Bu sadece kendi ülkemizde yaşayan yurttaşların endişesi değil. Türkiye ile yakın uzak ilişkisi olan pek çok ülkenin, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının da ortak endişesi. Bugün Brüksel'de yapmış olduğumuz görüşmelerde bu endişeler açıkça dile getirildi. Türkiye kendi sorunlarını çözebilecek bilgiye ve birikime sahip bir ülkedir. Ama Türkiye'de siyaset kurumu sağlıklı çalışmadığı için, siyasetin üzerinde bir özel kurumun, otoritenin gölgesi olduğu için ve başbakanlık makamında oturan kişi bu özel otoritenin baskısının dışına çıkamadığı için bir bir çözümsüzlük süreci yaşanıyor. Umuyorum seçimlerden sonra bu tablo değişir. Kaçak sarayda oturan kişinin, kendi sarayına çekilmesi ve başbakanın gerçekten ülkenin sorunlarına bilerek çözüm üreterek başbakanlığa hakim olması lazım.

"ÖNCELİĞİMİZ EKONOMİ"

-7 Haziran seçimlerinde önceliğiniz ekonomiydi. 1 Kasım'da önceliğiniz ne? Seçim bildirgeniz ne zaman açıklanacak?

Yine ekonomiyi ağırlıklı olarak ele alacağız. Çünkü Türkiye'nin ekonomik sorunları 7 Haziran'a göre derinleşerek devam ediyor. Biz bölüşüm politikaları üzerinde özellikle durduk. Yaratılan katma değerin hakça bölüşülmesi üzerinde durduk. Dolayısıyla doğru, Türkiye'nin bir terör sorunu var. Öncelikli olarak toplumun önünde duruyor. Bir terör sorunu kadar, çok daha derinden toplumun yaşadığı bir ekonomik kriz sorunu var. Özellikle sokaktaki sade vatandaş borç batağı içinde. Borç batağı içinde olduğu için de ülke sorunlarını yeterince kendi gündemine alamıyor.

-Ekonomide iç ve dış sebepler yüzünden bir durgunluk beklentisi var. Siz de daha karamsar bir tablodan söz ettiniz. Bu aşamada CHP'nin programında AKP'nin yapamadığı ne var, ne yapacaksınız?

Aslında çok şey yapılması lazım. Türkiye'nin bir darbe hukukundan arındırılması lazım. Yüzde 10 seçim barajı başta olmak üzere. Anayasada bazı köklü değişiklikler yapılmak zorunda. Ekonomide bazı yapısal reformları gerçekleştirmek zorundayız. Kamu gelirlerinin nasıl harcandığı konusunda kamuoyu sağlıklı bilgilendirilmiyor. Bu mekanizmaların oluşturulması gerekiyor. Üniversite öğrencilerinin burs sorunu var, yurt sorunu var. Bunlarla yakından ilgilenmek... Hatta bir taahhüdümüz var mesela. 1 yıl içinde yurt sorununu çözeceğiz diye iddialı bir hedef. Ve bu gerçekleşmeyecek bir hedef değil, tam tersine kısa süre içinde gerçekleştireceğimiz hedeflerden birisi. Ekonomide dönüşüm gerekiyor. Gelir İdaresi'nin yeniden yapılandırılması ve vergi denetiminin siyasal otoritenin bir silahı olarak kullanılmasının önüne geçmek gerekiyor.

"MÜLTECİLER KARARLIYSA ONLARI TUTMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR"

-Suriye konusunda da çözümü CHP'nin getireceğini söylüyorsunuz. Nedir çözüm önerileriniz?

Daha önce bu konuda Türkiye'de bir uluslararası Suriye konferansının toplanmasını önermiştik. Cenevre toplantılarından çok daha önce. Fakat AKP hükümeti bunu reddetmişti. Bunun bir çözüm olmayacağını ifade etmişti. Sonra Cenevre konferansları ile bu sorunun uluslararası bir toplantı ile çözülebileceği yönünde adımlar atıldı. Yapılan toplantıların küçümsenmemesi gerekir. Önemli adımlar atıldığı kanaatindeyim. Bugün geldiğimiz süreç içinde özellikle ABD ve Rusya'nın sorunun çözümü konusunda bir işbirliği yapar havasının doğduğunu görüyoruz. Eğer süreç olumlu yönde ilerlerse Suriye konusunda çok önemli adımlar atılabilir ve Suriye'deki savaş sonlandırılabilir. Bu sadece Suriye ve Türkiye açısından değil, Avrupa açısından ve şu anda Türkiye'de bulunup da Avrupa'ya gelmek isteyen 2 milyon 175 bin mülteci açısından çok çok önemli. Dolayısıyla eğer Suriye olayına kalıcı olarak çözüm bulamazsak mülteci sorunu sadece Türkiye'nin sorunu olmaktan çıkar ve Avrupa'nın sorunu olarak gündemde durur. Türkiye bu konuda üzerine düşeni yapmıştır. Bunu da bütün samimiyetimizle ifade etmek zorundayız. Ama sorunu AB yeterince görememiştir. Mülteciler Avrupa kapılarına dayandıktan sonra sorunu fark edip çözüm üretmeye çalışmışlardır ama geç kaldıklarını da ifade etmek isterim.

-Şu anda Avrupa'da, "Mülteciler o bölgede kalsın. Biz parasını verelim, bölge ülkeleri baksın" yönünde bir anlayış var. Avrupa temaslarında bu öneri size de iletildi mi?

Dolaylı olarak verilen demeçlerde, yapılan açıklamalarda bunu hissediyorsunuz zaten. Ama onların Türkiye'de kalmak değil Avrupa'ya gelmek gibi bir niyetleri var. Üstelik bunun için ölümü göze alıyorlar. Dolayısıyla bir insan bu kadar kararlıysa onları Türkiye'de tutmak mümkün değildir.