Gazete Vatan Logo
Arşiv‘Maça Kızı’nı bir Yunan adasına taşıyacağız’

‘Maça Kızı’nı bir Yunan adasına taşıyacağız’

‘Maça Kızı’nı bir Yunan adasına taşıyacağız’

.

Bodrum denilince de ilk akla gelen yerlerden biri Türkbükü oluyor. Bu yıllardır değişmedi. 20 yıl öncesinin ‘romantik balıkçı kasabası’ şimdilerde Türkiye’deki en lüks tatil merkezi. Kıyılarımıza ultra lüks tekneleriyle uğrayanların, Ceo’ların, Türkiye’nin önde gelen zenginlerinin çekim noktası olmayı başarmış bir yer. Malum geçen yazın en çok konuşulan konusu Türkbükü’nün en gözde otellerinden Maça Kızı’nda bir lahmacun ve ayranın 50 liradan satılması olmuştu. Maça Kızı’nın ikinci kuşak temsilcisi Sahir Erozan da gelen eleştirilere yanıt vermişti. Erozan’la Kuzguncuk’taki evinde buluştuk.

Deniz uçağı Türkbükü’ne inse...

Biz eve girerken Seabird’ün sahibi Kürşad Arusan çıkıyordu. Seabird geçen yaz İstanbul-Bozcaada, İstanbul-Alaçatı seferleri yapmıştı. Maça Kızı bu yıl 1 Mayıs’ta açılacak. Ocak’ın 2’sine kadar da açık kalacak.

Sahir Erozan bu yaz İstanbul’a yurt dışından gelen misafirlerini deniz uçağıyla Türkbükü’ne getirmeyi planlıyor. “İstanbul’da dört gün Four Season’da kalan biri bir günlüğüne Türkbükü’ne deniz uçağıyla gelebilir” diyor.

Haklı. Çok da güzel olur. Türkiye’ye gelen ‘zengin turist sayısı’ bu tip hizmetlerle artar. Erozan lüks turistleri Türkiye’ye çekmek için yat turizminden Bodrum Havaalanı’na yapılacak direkt uçuşlara kadar bir bütünlük içinde plan yapılması gerektiğini düşünüyor.

Sahir Erozan kısa bir süre önce yeme-içme sektöründe portföyünü her geçen gün zenginleştiren Ferit Şahenk’le de anlaştı. Artık Şahenk Maça Kızı’nın da ortağı. Erozan Türkiye’nin turizmde çıta yükseltmesini istiyor, ‘ucuz turisti’ değil, zengin turisti hedefliyor. Bunu da Maça Kızı’nda başarıyor. ‘St. Tropez’deki lüks otellerden hiçbir eksiğimiz yok’ diyor. Bu iddiayla da yoluna devam ediyor. Maça Kızı’nı, Bodrum’u konuştuk Sahir Erozan’la...

Hazır mısınız yaza?

Hazırlanıyoruz.

Siz çok uzun zamandır Türkbükü’ndesiniz. Maça Kızı anneniz Ayla Emiroğlu’nun eseri. Siz Washington’da restorancılık yaptınız. Dönüp geldiniz. 2000’li yıllardan sonra Türkbükü değişti, dönüştü. Nereye koşuyor Türkbükü?

Aslında bu değişim bize özgü değil. Amerika’da da aynı şey olur. Bir yere bir restoran açılır, o restoran tutarsa onun civarındaki yerlere de benzer mekanlar açılır. Herkes o mekanlara gelmeye başlar. Başta o ilk açılan mekanın çekim gücü çevreye yayılır. Bir anda hoşluktan, bohemlikten çıkılıp neyin satıldığının pek de belli olmadığı bir yer haline gelebiliyor her yer. Bu klasik bir sendrom.

Türkbükü de bohemlikten çıktı kalabalık, pahalı bir yer oldu.

Ben bazı yerlere benzetiyorum bu durumu. Dünyada da benzerleri var.

Örnek verebilir misiniz?

New York’taki Meatpacking. İlk aklıma gelen yer. Orası da kabuk değiştirdi. İlk önce birkaç mekan açıldı, insanlar oraya gitmeye başladı. Oteller gitti, tasarımcılar gitti. Farklılaştı. Benim yaptığım işte şu var. Restoran işi biraz farklı. Maça Kızı bir otel ve çok güzel bir noktada. Koyu var otelimizin. Şanslıyız o anlamda.

Şans yetmez diye düşünüyorum. Hatta Türkiye’nin en pahalı otellerinden biri oldunuz.

Benim işimde en önemli şey kendi müşterinizi yaratmak ve kendinize ait atmosfer yaratıp bunu geliştirmek. Ayrıca çevrenizdeki gelişmeler de iyiye doğru gitmeli. Şansınız yaver giderse bu olur. Sizinle paralel gelişmesi gerekiyor çevrenin.

Türkbükü’ne herkes altın bulmuş gibi geldi


Türkbükü’nde köprünün iki tarafı arasında fark açıldı. Ama bu arada kirlendi, gürültü kirliliği de beraberinde geldi. Her yer ev doldu.

Türkbükü’nde bir değişim oldu. İlk başlarda çok hoştu. Biz birkaç oteldik, birkaç özel yer vardı. Sonraları herkes birden altın bulmuş gibi geldi. Evlerin fazlası oldu, mekanların fazlası oldu, gürültü arttı. Birden bire kendini fazla doyurdu.

Sonuç?

Şimdi baktığımda o doyum noktasından daha iyi bir yer görüyorum. Doğa kendini nasıl temizlerse biz de bunu yaşadık. Birçok insan gelip kendi bildiklerini yaptı ama tutunamadılar. Kaybettiğimiz şey büyüktü. Butikler vardı, balıkçılar vardı onlar yok oldu. Mal sahipleri kiraları 10 kat artırdılar bir anda. Şimdi bakıyorum bir takım taşlar yerine oturdu.

Ne gibi?

Bu kadar çok insanın gelmesi herkesin orada iyi para kazanacağı anlamına gelmez. Bunu herkes anladı. Türkbükü’nün pahalı olması orada iş kuran herkesin çok para kazandığı anlamına gelmez. Dünyanın hiçbir yerinde de böyle bir formül yoktur. Herkes her yerde aynı şeyleri yiyip içmez. Evet fiyatlar çok arttı, arazi fiyatları arttı. Orada yaratılması gereken stile uygun olmayan yerler gelemedi. Şu andan itibaren yapılan tüm yatırımlar çok iyi olmak zorunda. Artık Türkbükü’nde arazi fiyatları çok yüksek. Otel fiyatları da çok yüksek. 200 dolara oda satamazsınız. Araziler 150-200 milyon dolar. Tüm bunların sonucunda dünya standartlarında işletmeler geliyor artık.

Mandarin Otel gibi. Kempinski gibi...

Evet. Bodrum’un marka değeri yükseldi. Yalnızca Türkbükü diye bakmamak lazım. Bodrum diye bakmalı. Türkbükü St. Tropez ise Bodrum Nice.

Türkbükü’ne St. Tropez gibi denir mi?

Bizim otel olarak oradaki otellerden bir farkımız yok. Ve Türkbükü çok güzel bir yer, tamamen doğal liman. Bir anda yüzlerce teknenin durabileceği harika bir barınak. Bunların üzerine büyük oteller geliyor. Four Seasons ve Mandarin geldi. Aman Otel geldi. Bunlar çok olumlu. Bunların bize de çevreye de çok yararı var.

Sizin yabancı misafir oranınız nedir?
Maça Kızı olarak kendi çapımızda bilinme oranımız var. Otel müşterilerimizin yüzde

60-65’i yabancı. Yüzde 26-27’si Amerikalı. Yabancılar artık internet sayesinde de bizi buluyorlar. Bir yere gitmeden önce herkes en iyi otelleri en iyi restoranları buluyor. Bize kulaktan kulağa duyarak da çok gelen var.

Dünyanın en ünlü simalarını misafir ediyorsunuz.

İsim vermek istemiyorum. Türkiye’den yabancı misafirlerine bizi önerenler çok oluyor.

Yaz evi tekneler de bize geliyor


Sizin teknelerden gelen misafirleriniz de çok fazla. Oran nedir?

Doğru. Tekne müşterilerimiz de çok fazla oluyor. Onlar orada teknelerini yaz evi olarak kullanıp yiyip içmeye bize geliyorlar. Koydaki teknelerin yüzde 40’ı bize gelir. Bizim 74 odamız var, artı 50 oda da teknelerden gelir diyebilirim.

Türkiye’nin en popüler isimleri, zenginleri geliyor size. Beklentileri neler?

2000 öncesi annenim döneminde çok farklıydı. Entel, bohem kişiler gelirdi o dönemde. Ben annemin modelini örnek alıp senelere adapte ettim ama zaman içinde insanların hayat stilleri çok değişti. Eskiden 50 cm genişliği olan yataklarda yatılırdı. Annemin ilk açtığı yıllarda insanlar tuvaletleri paylaşırdı. Büyükelçiler, diplomatlar, yöneticiler, sanatçılar gelirdi o dönemlerde de. Mick Jagger mesela o dönemlerde gelmiştir. Lüks anlayışı çok değişti.


Odalara 8000 Euro’luk TV


Neler yaptınız? Oda fiyatlarınız çok yüksek. Artık 50 cm genişliğinde değil yataklarınız!

Ben yıllarca odalara TV koymamıştım. Artık var. Şimdi her şey var. 8000 Euro’luk Boss TV’leri koydum odalara. Büyük oda isteyen misafirlerimiz arttı. Four Seasons’ta odalardaki banyolar 20 metrekare. Biz de olanaklarımız çerçevesinde yenilendik. Çarşıdan aldığımız kumaşlarla perde yapardık, şimdi perdeler Londra’dan Pierre Frey’den geliyor. Odalarımızda tablolar, orijinal objeler var. Misafirlerimizin talepleri bunlar.

Başka ne gibi beklentiler oluyor?

Her şeyden 10 çeşit görmek istiyorlar. Peynirin nereden geldiğini soruyorlar. Benim yaptığım iş ortada. Ben lüks turizm yapan bir insan olarak söylüyorum bunları. İstihdam yaratıyorum, Türkiye’nin tanıtımına da katkım oluyor diye düşünüyorum.

Türkiye’de çok sayıda lüks otel oldu. 7 yıldızlı otel sınıfına sokanlar var kendilerini.

7 yıldız nasıl veriliyor bilemiyorum. Asansör sayısı filan. Biz misafirlerin taleplerine en iyi şekilde sadelikten uzaklaşmadan, otelimizin de ruhuna uygun hizmet veriyoruz. Butler (uşak) hizmetimiz var.

Butler isteyen Türkler de var mı?

Yabancı da var Türk de var. Özel servis yapan personelimiz var. Bu talep ediliyor. İlk açtığımdan çok farklı noktadayız.

‘Butler’ olan odalar 2700-2800 Euro

Fiyat farkı ne kadar?

İlk açtığımdan bu yana 10 kat fark var. 2700-2800 Euro “butler” hizmeti verdiğimiz odalar. O odalarda çok lüks servis. Odalardaki tablolardan tutun tüm objelere orada farklı bir ortam sunuyoruz.

Otel tam otel gibi değil. Annemin yaptığı yerler de böyleydi ben yalnızca bugünün lüksüne uygun hazırlıyorum. Annem döneminde o küçük yataklarda yatılıp sinilerde yerde yemek yemek istiyorlardı. Şimdi de farklı istekler var.

Maça Kızı bir süredir akşamüstü saatlerindeki ortamıyla konuşuluyor. Güneşi partileyerek batırmak v.s...

Biz bu sene bundan da vazgeçtik. Otel kulüp olmamalı. Deneme yaptık, bu sene yüzde 90’ını kesiyorum müziğin.

Türkiye’de ikinci kronik problem genç sayısı. Çok genç var. Otel müşterileri o kadar kalabalık istemiyor. Müzik olayını öğleden sonra yapınca yaş seviyesi düştü. Adrenalin arttı. Bizim otel için bu uygun değil. Bizim yalnızca otel müşterimiz de yok, teknelerden gelenler de çok. O yüzden sınırladık. Bizim para kazanma modelimiz insan sayısı değil, kalite.

‘Maça Kızı’nı bir Yunan adasına taşıyacağız’

Var mı mönüde bu yıl da lahmacun?

35 yıllık kariyerin lahmacunla anılır oldu. Var.

Türkler mantı, makarna, pide seviyor

Türklerin damak tadı Akdeniz mutfağı ve hamur. Mantı seviyoruz, pide de seviyoruz. Makarna çeşitleri tercih ediliyor. Neticede lahmacun koyma fikri benimdi. Talep de oldu. Biz yeni Akdeniz mutfağı yapıyoruz. Bunu biraz değişik sunuyoruz. Etin yanında görmeye alışık olduğumuz patlıcanı balık yanına koyuyoruz. Mantı, lahmacun, pideler de çok isteniyor. Biz bazı lezzetleri modifiye edince çok konuşuldu. Lahmacunumuzun ismi aynı, yapılışı, kalitesi farklı. 5 liraya da hamburger var 40 liraya da hamburger var. Bunun gibi. Pişirme şekli, sunumu, nerede yiyorsunuz ona da bakmalı. Ben bir Türk markası olarak oda fiyatlarımı Boğaz’daki Four Seasons seviyesine getirdim. Bu başarı değil mi? Bizim gibi oda fiyatlarını 600-700 Euro’ya çıkaran başka bir örnek var mı Türkiye’den çıkan markalar arasında bilemiyorum.

Haberin Devamı